Giriş
Madencilik, insanlık tarihi boyunca hep önemli bir yere sahip olmuştur ve günümüzde de bu önemini sürdürmektedir. Enerji kaynağı olarak kullanılan madenler, çıkarıldığı ülkenin zenginliğine katkı sağlamakta, ülkelerin gelişim düzeyleri üzerinde etkili olmaktadır (Şahin ve Kablay, 2015).
Türkiye’de madenciliğin tarihi Osmanlı dönemine kadar uzanmaktadır. Donanma ve fabrikalara gerekli olan enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla kömürün aranması yönündeki ilk girişimler 19. yüzyılda başlamıştır ve yüzyılın ortasına doğru Zonguldak devlet için önemli bir kömür havzası haline gelmiştir. Havzada kömür üretimi yüzyıl boyunca birçok yasal düzenlemeye konu olmuş, kömür üretiminde farklı yöntemler denenmiştir. Havza bu süre boyunca yerli ve yabancı sermayenin giriş ve çıkışına tanıklık etmiş, iş kazalarının yanı sıra önemli işçi eylemlerine sahne olmuştur (Kara, 2013; Quataert, 2009 ). Cumhuriyet döneminde madenciliğe daha fazla önem verilmiş ve bu doğrultuda çeşitli politikalar izlenmiştir. İlk yıllardaki liberal politikalardan başarılı sonuç alınamayınca 1930’lu yıllarda “devletçilik” politikaları uygulanmaya başlamıştır (Kayacıoğlu ve Çelik, 2014 ). 1960’lardaki planlı dönem, madencilik alanında da etkisini göstermiştir.
Cumhuriyet döneminde madencilik politikaları açısından önemli bir dönüm noktası 1980’lerdir. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de neoliberal politikaların uygulanmaya başladığı bu dönemde, madencilik sektöründe büyük dönüşümler yaşanmıştır. Neoliberal politikalar ekseninde birçok maden ocağı kapatılmış, madencilik alanında özel girişimler desteklenmiş, kamu tarafından işletilen madenlerde özelleştirme uygulamalarına başvurulmuş, işçi azaltımına gidilmiştir. Özelleştirme politikaları en çok “işçi sınıfını” etkilemiş ve işçilerin piyasa karşısında savunmasız kalmasına sebep olmuştur (Tamzok, 2015).
Bu çalışma Türkiye’de kömür üretiminin simgesi haline gelmiş Zonguldak Kömür Havzası’ndaki maden ocaklarının çalışma koşullarını konu edinmektedir. Bilindiği gibi özelleştirme politikaları sonrası havzada kamunun madencilik alanındaki egemenliği gerilemiş, özel maden ocaklarının sayısı artmıştır. Bu çalışmanın amacı kamu ve özel sektör maden işletmelerindeki çalışma koşullarını ücret, sosyal haklar, işçi sağlığı ve iş güvenliği gibi değişkenler aracılığıyla karşılaştırarak özelleştirme politikalarının istihdam ve istihdam koşulları üzerindeki etkisini göstermektir. Bu kapsamda 2016 yılı içerisinde kamu (TTK işletmeleri) ve özel maden ocaklarında çalışan işçilere anket uygulanmıştır. Çalışma kapsamında 50’si kamu kurumunda (TTK Amasra işletmesinden 42 maden işçisi, Kozlu işletmesinden ise 8 işçi), 50’si ise özel ocaklarda (29’u Amasra’da, 21’i ise Zonguldak) çalışan toplam 100 işçiye çalışma koşullarını içeren bir anket uygulanmış, anketler aracılığıyla toplanan veriler IMB SPSS Statistics 20 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Anket çalışması Amasra’da sendika üyeleri ve işçilerle, Zonguldak’ta Dev Maden-Sen Sendikası yetkilileri ve sendikalı işçilerle yapılan bireysel ve toplu görüşmelerle desteklenmiştir.
Maden İşçilerinin Demografik Özellikleri
Araştırmaya katılan işçilerin sosyo-demografik özelliklerine ilişkin bilgiler Tablo 1’de sunulmaktadır. Buna göre, çalışanların büyük çoğunluğu 33-37 yaş aralığındadır, %85’i evli ve %75’i de çocuk sahibidir. Eğitim durumları itibariyle işçiler arasında lise mezunları ağırlıktadır (%41). Oransal olarak düşük (%6) olmakla birlikte önlisans ve lisans mezunu işçilere de rastlanmaktadır. İşçilerin büyük çoğunluğu üç ilde (Bartın, Zonguldak ve Karabük) yerleşiktir ve %30’u çalıştığı bölgeye göç ile gelmiştir. Göç etmelerinin en önemli nedeni ise iş arayışıdır (%70).
Ücret ve Borçlanma
İstihdam koşullarına ilişkin önemli göstergelerden birisi ücrettir. Havzadaki ücret düzeyleri işyerinin kamuya mı yoksa özel sektöre mi ait olduğuna bağlı olarak önemli ölçüde farklılaşmaktadır. Tablo 2’de de görüldüğü gibi, TTK’nin ve özel maden ocaklarının ücret düzeyleri ve işçilerin ücret basamaklarındaki yoğunlaşması farklı örüntüler sergilemektedir.
Bilindiği gibi Soma ve Ermenek’te meydana gelen iş kazalarının sonrasında çıkan torba yasa ile linyit ve kömür madeninde çalışan işçilerin ücretlerinin asgari ücretin iki katının altında olamayacağı yasal bir zorunluluk haline getirilmiştir. Tablo 2’de yer alan ücret düzeylerine ilişkin bulgular bu noktada çarpıcıdır. TTK’de yasaya çok büyük ölçüde uyulduğu, işçi ücretlerinin asgari ücretin iki katının üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Özel maden ocaklarında ise yasaya büyük ölçüde uyulmamaktadır. İşçilerin en az %36’sı asgari ücretin iki katından daha düşük gelir elde ettiğini belirtmiştir. Asgari ücret düzeyinde ve asgari ücretin altında ücret alanların oranı ise %8’dir. Hemen belirtelim ki çalışmanın yapıldığı 2016 Ağustos ayına ait verilere göre, 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 4435 TL’dir. Bu tutar temel alınırsa, hem TTK’ da hem de özel maden ocağında çalışan maden işçilerinin elde ettiği gelir yoksulluk sınırının altındadır.
Çalışmada işçilerin ücret gelirlerinin yanı sıra borçluluk durumları da sorgulanmıştır. Buna göre, TTK’de çalışan işçilerin %84’nün, özel maden ocağında çalışan işçilerin ise %78’nin kredi borcu (özellikle ihtiyaç ve ev kredisi) olduğu tespit edilmiştir. Borçluluk durumunun madendeki çalışma koşulları ne kadar ağır olursa olsun işçileri madende çalışmaya zorladığı gözlemlenmiştir.
Günlük Çalışma Süresi
Günlük çalışma süreleri karşılaştırıldığında da TTK ve özel maden ocakları arasında belirgin bir farklılaşma vardır. TTK’de çalışan işçilerin günlük çalışma süreleri 8 saatin altında iken, özel maden ocağında çalışan işçilerin çalışma süreleri 8 saati geçmektedir. Özel sektöre ait maden ocaklarında düşük maliyetlerle daha çok kar elde etmek için bir taraftan çalışma sürelerinin uzatıldığı diğer taraftan da ücretlerin yasal sınırın bile altına çekildiği görülmektedir. Özel ocakta çalışan 40 yaşındaki maden işçisi çalışma süreleri açısından TTK ve özel ocak arasındaki farkı şöyle dile getirmektedir:
“Özel ocaklarda çalışma süresi de ücretler de biraz değişiktir. Biz bile bazen kaç saat çalıştığımızı bilmez hale geliyoruz. Bazen 8 saat olur bazen 9 saat. Ama TTK’ da bu durum öyle değil onların işe giriş çıkış saatleri için kartları var. Onu basıp maden ocağına giriyor, saati dolunca çıkıyorlar”.
Madende Çalışmaya Başlama Yaşı
Madencilik ağır ve tehlikeli işler arasında yer alan zor bir meslektir. Araştırma kapsamında işçilere madenciliğe kaç yaşında başladıkları da sorulmuştur. Çalışmadan elde edilen verilere göre TTK’de işe başlama yaşı en az 18 iken, özel maden ocaklarında işe başlama yaşının 18’in altına düştüğü (%40) belirlenmiştir. Bu özel maden ocaklarında çocuk işçiliğinin yaygınlığı hakkında önemli bir ipucudur. Oysa 4857 sayılı İş Yasası’nın 72. maddesinde madenlerdeki çalışma yaşına ilişkin yasak açıkça belirtilmiştir. Yasa gereğince “maden ocakları ile kablo döşemesi, kanalizasyon ve tünel inşaatı gibi yer altı veya su altı çalışacak işlerde 18 yaşını doldurmamış erkek veya her yaştaki kadının çalıştırılması yasaktır.” Araştırmamız havzada bu yasağa sadece kamu işletmelerinde uyulduğunu, özel maden ocaklarında yaş sınırının yaygın bir şekilde çiğnendiğini göstermektedir.
İşçilerin madenlerde çalışmaya erken yaşlarda başlamasında maddi sıkıntılar ve meslek sahibi olma isteğinin etkili olduğu görülmüştür. Özel ocakta çalışan 45 yaşındaki bir maden işçisi, çocuk yaşta madende işe başlamasını şöyle anlatmaktadır:
“Burası Zonguldak, her yer kömür… Yaşamak için çalışmak lazım. Biz zengin doğmadık. Babamın yanında 14 müydü, 15 miydi neydi madene girdiğimde. İlk kaçak ocakta başladım. Alet- edevat taşıyordum. O yaşlardan bu yaşlara madendeyim. Şimdi bana sorsan çocuğunu sen buraya koyar mısın? Asla koymam. Simit satsın ama benim gibi olmasın yeter ki temiz hava alsın…”
Sigorta ve Sendika Hakkı
TTK işletmeleri ile özel maden ocakları arasındaki önemli bir ayrım da sigortasız çalışma konusunda karşımıza çıkmaktadır. TTK’de sigortasız çalışma durumuna rastlanmamıştır. Ancak özel ocaklarda durum farklıdır. Anket verilerine göre, özel ocakta çalışan işçilerin %10’u sigortasız, kayıt dışı olarak çalıştırılmaktadır.
Sendika hakkı açısından gerek TTK’de gerekse özel ocaklarda sendikalılaşma oranlarının ötesinde ciddi sorunlar vardır. TTK’de çalışan işçilerin %96’sı sendika üyesi olduğunu belirtirken %4’ü bu soruya yanıt vermemiştir. Özel maden ocağında çalışan işçilerin yalnızca %48’inin sendikaya üye olduğu tespit edilmiştir. Görüşmelerde işçiler TTK’de işe girişlerde sendikaya üye olmanın zorunlu tutulduğunu, üye olunacak sendikanın ise kurum tarafından belirlendiğini belirtmişlerdir. Özel ocaklarda ise, sendikaya üye olan işçilerin işten atılmakla tehdit edildiği, ayrımcı uygulamalarla karşı karşıya kaldıkları sıkça vurgulanmıştır. Örneğin Amasra’da sendika üyesi olmayan işçilere yemek verilirken, sendika üyesi olan işçilere verilmediği işçiler tarafından dile getirilmiştir. Aysan ve Kablay’ın (2017) yaptığı araştırmada da sendikal örgütlenmeye ilişkin benzer sonuçlar çıkmış olup işverenlerin işçilerin ya sendikaya üye olmayı engellemeye çalıştığı ya da kendisine yakın sarı sendikalarda işçilerin örgütlenmesi için baskı yaptığı gözlenmiştir. Bu veriler ışığında sendika hakkı açısından, hem TTK’de hem de özel ocaklarda pozitif ve negatif sendika özgürlüğünün ihlal edildiği söylenebilir.
Ocaklarda İşçi Sağlığı, İş Kazaları
İşçi sağlığı iş güvenliği açısından TTK ve özel maden ocaklarının son derece sağlıksız çalışma ortamları sunduğu işçiler tarafından dile getirilmektedir. Anket çalışmamızın bulgularına göre, TTK’de çalışan işçilerin %66’sı, özel ocaklarda çalışan işçilerin %50’si daha önce iş kazası geçirmiştir. TTK işçileri görüşmelerde üretimin geri teknoloji ve eski makinelerle yapılmasının iş kazalarının başlıca nedeni olduğunu belirtmiştir. 40 yaşındaki TTK işçisinin söyledikleri bu noktada kayda değerdir:
“TTK’de hala kazma, balta gibi aletler kullanılıyor, tamam makineler var ama yeterli değil ve oldukça eski. Yeri geliyor baltayı eline vuruyorsun yeri geliyor kömür düşüyor. Eğer bir kere girdiysen sen bu kara çukura sen de mutlaka iz bırakır. Kiminin elinde, kiminin gözünde, kiminin belinde. Ama mutlaka bırakır. Sen emekli olsan da bilirsin, hatırlarsın çalıştığın günleri. Kendini hep hatırlatır bu kara mezar sana…”
Özel maden ocaklarında ve kaçak madenlerde durum daha da kötüdür. Hem özel maden ocağında hem de kaçak madende çalışan 38 yaşındaki işçi bu durumu şöyle açıklamaktadır:
“TTK’de çalışan işçiler şanslı. Onların ekipmanları var, ambulansları var. İkramiyesi, kömür yardımı var. Özeldekilerin ise bir kuru maaşla sigortası var. Ben özeldekilere de şanlı diyorum. Çünkü kaçak ocaktakilerin Allah’a duasından başka hiçbir şeyleri yok. Burada kaçak ocakta çalışırken ölenlerden, eğer ölüsü çıkarılabilecek durumdaysa, ölüsü sahile bırakılıp üzerine içki dökülüp içerken öldü denmesini biz çok gördük. Ölüsü çıkarılmayan arkadaşlarımızın kendi ocağını kazarken öldü denip öldükten sonra maden sahibi olduğunu da… Bizim buradaki işçiler öldükten sonra maden sahibi olur. Öldüğü yetmezmiş gibi bir de ölüsüne dava açılır…”,
Ocaklarda sıklıkla görülen iş kazaları, madencilerin kolektif bir deneyimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Özel ocaklarda çalışan işçiler, işverenlerin kaza sonrası tutum ve davranışlarından yakınmakla birlikte, çaresizlikten madende çalışmaya devam ettiklerini ifade etmektedirler:
“ Bir keresinde yine çalışıyoruz madende bir uğultu sesiyle tavanın çökmesi bir oldu. Ne yapacağımı bilemedim kalakaldım orada herkes bir anda kaçmaya başladı. Ben çok şanslıymışım ki kurtuldum ama arkadaşım benim kadar şanlı değilmiş kaldı göçükte. Sonrasında kömürlerin arasında kapkara bir kol gördük gözlerim dola dola açtım o yığını daha 2 saat önce gördüğüm arkadaşım ölmüştü. Kucağımla taşıdım onu oradan. İşveren ise bir iki kere gitti ailesine baş sağlığına iki poşet erzakla, bir miktar parayla satın aldı sanki bütün acıları… Bize de ikramiye verdi sanki kan parayla alınıyormuş gibi. Çıksam dedim oradan ama başka nerede çalışacaksın, evdeki çocuklara nasıl bakacaksın? Göz göre göre yaşamak zorunda kalıyorsun işte bazen böyle…”( 34 yaşındaki özel maden ocağı işçisi).
“ O günü hiç unutmuyorum ocaktayken koskoca bir kömür gözüme düştü oluk oluk kanadı gözüm. İşverene dedim bana taksi çağırın diye ama çağırmadılar, hemen evi arattırdım. Onlar taksiyle gelene kadar gözümü tuta tuta koşarak gittim, taksiye daha çabuk bineyim diye. Sonra hastaneden rapor aldım 1 ay çalışamazsın diye işverene vermeye gittiğimde ise bana çık o zaman dedi, 1 hafta geçmeden yine girdim o ocağa…” (40 yaşındaki özel maden ocağı işçisi).
Madenlerin Denetimi
İş kazaları önlenebilir niteliktedir. Kazaların önüne geçilmesi için, gerekli önlemlerin kararlılıkla alınması ve bu önlemlerin uygulanıp uygulanmadığının denetiminin yapılması gerekmektedir. Anketimize katılan işçilerden, TTK’de çalışanların %90’ı, özel maden ocağında çalışan işçilerin ise %68’i işyerlerinin denetlendiğini söylemiştir. Özel ocaklarda çalışan işçilerin %30’u ise işyerinin denetlenmediğini belirtmiştir (%2 yanıt vermemiştir). Ancak denetimlere ilişkin sorun nicel göstergelerin ötesindedir. Gerek kamu gerekse özel ocaklardaki işçiler, işyerinin denetleneceği zamanlarda önceden işletmeye haber geldiğini ve sadece günü kurtarmak amacıyla önlemler alındığını belirtmektedirler:
“18 yıldır madende çalışmaktayım ben birkaç kere gördüm denetlendiğini ama benim arkadaşlarımdan hiç görmeyenler de var. Denetmen geleceği zaman zaten önceden bilinir ve her şey ona göre düzenlenir. Görünmesi istenmeyen şeylerin üstü kapatılır. Sonra denetmen üstü kapalı ocağa bile girmeden bir kaç yere bakar ve işini bitirip işverenle mangal yakarlar. Zaten o da ayda yılda bir veya şikayet olduğunda olur. ” (39 yaşında özel maden ocağı işçisi).
Sonuç
Bu çalışmada Zonguldak kömür havzasında kamu ve özel maden ocaklarındaki çalışma koşulları belirli göstergeler aracılığıyla karşılaştırılmıştır. Aynı sektörde olmalarına rağmen özel ocakta çalışan maden işçilerinin TTK’de çalışan maden işçilerine göre ücret, sosyal ve sendikal haklar ve işçi sağlığı gibi konularda dezavantajlı durumda olduğu ve hak kayıplarına uğradıkları tespit edilmiştir. Özel maden ocaklarında çalışan işçilerin ücretleri kamudaki işçilerden daha düşüktür. Özel maden ocaklarında, maden işçilerinin ücretlerine ilişkin yasal asgari sınıra uyulmamaktadır. İş Yasası’nda düzenlenen yeraltı işleri için geçerli asgari yaş kuralı ihlal edilmektedir. Günlük yasal çalışma süreleri aşılmaktadır. Sendikal örgütlenme zayıftır ve sendikal haklar işverenler tarafından engellenmektedir. Bu koşullar altında işverenler en az maliyetle, en çok kârı elde edebilmek için işçilerin yasa ve mevzuattan doğan haklarını gasp etmektedir. TTK’de çalışan işçilerin durumu görece daha iyi olmakla birlikte, bir bütün olarak madencilik sektöründe ücret ve çalışma koşullarının sorunlu olduğu görülmektedir. İşçi sağlığı açısından kamu ve özel sektör ocakları ayrı ayrı tehlike arz etmektedir.
KAYNAKÇA
Aysan, M.E. ve Kablay, S. (2017). “Türkiye’de Özelleştirmeler ve Kömür Madenciliği: Soma’da Maden İşçisi Olmak” , Ünye İİBF Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 1, sayfa no.51-76.
http://www.resmigazete.gov.tr erişim tarihi: 08.12.2016
Kablay. S ve Şahin. Ç,E. (2015). Türkiye Kömür Madenciliğinde Çalışma Rejiminin Evrimi ve Özyönetim Seçeneği. İdeal Kent Dergisi, 16, 210-257.
Kalaycıoğlu, S. ve K. Çelik. (2016). Tunçbilek Kömür İşletmelerinde özelleştirmenin, madencilik, işçilik ve tunçbilek üzerine etkileri. “iş güç” endüstri ilişkileri ve insan kaynakları dergisi, cilt no.16, sayı no.1, sayfa no.01-19.
Kara, M. (2013). Osmanlı Devleti’nin Son Döneminde Ereğli Kömür Havzası (1829-1920), History Studies Dergisi, 5(1), 223-250.
Quataert, D. (2009). Osmanlı İmparatorluğunda Madenciler ve Devlet, 1.baskı, İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi.
Tamzok, N. (2015). “Özelleştirme Kömürün Kaderini Nasıl Değiştirdi?”, http://www.enerjigunlugu.net, (Erişim Tarihi: 01.09.2016)
(1) Bu makale 9. Mülkiye Genç Sosyal Politikacılar Kongresi’nde sunulan tebliğin genişletilmiş biçimidir.
* Ordu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, ABD, yoncaelma@gmail.com.
** Ordu Üniversitesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, neseaysan@gmail.com.
(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)