Yoksulluk ve Verem

 

Hipokrat tarafından erime ve tükenme anlamına gelen “phtisis” olarak adlandırılan tüberküloz, halen Türkiye’nin ve dünyanın önemli halk sağlığı sorunudur. Bu yazı, zenginliğin ve refahın arttığının iddia edildiği bu dünyada tüberkülozun neden hala önemli bir sorun olduğunu tartışmayı amaçlamaktadır.

İlaç ve görüntüleme teknolojilerinden kar sağlayan endüstrinin daha fazla etkisine giren sağlık alanı, her geçen gün giderek artan bir hızla hastalıkların sosyal dinamiklerle ilgisini görünmez kılmaya çalışmaktadır. Bu bakış açısı nedeniyle hastalıklar sadece mikroorganizmalar, sitokinler, reseptörler, nörotransmitterler,.. üzerinden tanımlanmakta ve böyle tanımlandığı için de, çözüm yolları bu faktörler üzerine inşa edilmektedir. Oysa sağlık, sosyal faktörlerin belirlediği bir sonuçtur. Sosyoekonomik eşitsizliklerden doğrudan etkilenmektedir. İşte bu nedenle tüberküloz, hakkında geliştirilen ulusal ve küresel kontrol programlara rağmen toplum sağlığı sorunu olmaktan çıkamamıştır.

Aslında tüberkülozun önlenmesinin dünyadaki gelir dağılımı adaletsizliğini gidermekle mümkün olacağı yaklaşık yüzyıl önce ifade edilmişti. Öte yandan yoksulların herkesten daha fazla sağlık hizmetine ulaşma hakları olduğu da uzun zamandır bilinen bir gerçektir. Çünkü yoksullar diğer bireylere göre daha sağlıksız bir hayatta var olmaya çalışırlar. Ekonomik sorunlar nedeniyle dengeli beslenemeyen, sağlıklı konutta yaşayamayan ve uygun sanitasyon imkanı bulunmayan bir kişinin tüberküloz veya başka bir hastalığa yakalanması olağan değil midir? Ayrıca tütün bağımlılık oranının da yoksullarda daha yüksek olduğu düşünüldüğünde sorunun boyutu daha iyi anlaşılabilir.

(…) Yeterli ekonomik gelire sahip olmama, uygun barınma koşullarında yaşamama, temiz su kullanmama, düşük bağışıklama oranı ve düşük immün sistem ise tüberküloz olma riskini arttırmaktadır.

Öte yandan beslenme, sağlığı belirleyen temel değişkenlerden birisidir. Bireylerin besin gereksinimi ise yaşına, cinsiyetine, fiziksel aktivite durumuna ve hastalık durumuna göre değişkendir. Oysa tüm dünyada besin ihtiyacını belirleyen faktör sosyoekonomik eşitsizliktir. (…)

(…) Güney Afrika’da yapılan bir araştırmada alkol bağımlılığı, düşük vücut kitle indeksi, eğitim düzey düşüklüğü, ev halkının mal varlığının azlığı, işsizlik ve sigara alışkanlığının tüberküloz riskini arttırdığı gösterilmiştir.1 Türkiye’de 2003 yılında tanı alan toplam 733 tüberküloz hastasının %79,3’ünün herhangi bir işte çalışmadığı, %30,7’sinin iş bulma güçlüğü çektiği, %51,4’ün ortalama gelirlerinin 210 doların altında olduğu, %42,0’ının yaşadığı ekonomik sorunu çözemediği ve %80,6’sının aynı evi 1-4 kişi ile paylaştığı saptanmıştır.2 Türkiye’nin sanayi alanında marka şehri olan Gaziantep’te yapılan bir çalışmada ise tüberküloz tanısı alan olguların %5,8’inin okur-yazar olmadığı, %11,7’sinin ancak okur-yazar olduğu ve hastaların %47’sinin yeşil kart da dahil olmak üzere hiçbir soysal güvencesinin bulunmadığı tespit edilmiştir.3

Yapılan pek çok çalışma yoksulluğun sağlıksız bir hayat kadar toplumsal dışlanmaya da yol açtığını göstermektedir. Örneğin Türkiye’de tüberküloz tanılı askerlerin illere göre dağılımının incelendiği bir araştırmada; memleketlere göre tüberküloz görülme oranının, ilin milli gelir dağılımı ile anlamlı oranda korele olduğu saptanmıştır.4 Brezilya’da yapılan başka bir ilginç bir çalışmada ise Türkiye’dekine benzer biçimde tüberkülozun, toplumsal dışlanmanın en yoğun olduğu ve alt yapı hizmetlerinin en sorunlu olduğu kentin çeperlerinde en yüksek olduğuna işaret etmektedir.5 (…)

Yukarıdaki tüm veriler sağlık durumunu belirleyen temel dinamiğin sosyoekonomik eşitsizlik ve bunun yarattığı dışlanma olduğuna işaret etmektedir. Ancak neoliberal ideolojik hegemonya, sağlığın sınıfsal ve toplumsal kimliklerle ilişkisini kesmekte, toplumsallığı fiilen ortadan kaldırmakta ve sağlığı medikalize ederek sağlık sorununu bireyin bireysel sorunu haline getirmektedir. Bu nedenle sadece formel sektörde çalışanları değil tüm yurttaşları evrensel bir sağlık güvencesine alan, çocuk ve yaşlıları özel olarak gözeten, tabana yayılmış bir vergilendirme sistemi ile fonlanan bir sosyal güvenlik sisteminin ve çalışmaya endekslenmeyen bir yurttaşlık gelir hakkının varlığı, sosyoekonomik eşitsizliklerin neden olduğu bu sorunları azaltacaktır. (…)

* Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi

Kaynaklar

1) Harling G, et al. The social epidemiology of tuberculosis in South Africa: A multilevel analysis. Sos Sci 2008; 66: 492-505.

2) Balbay Ö. Sosyal ve ekonomik boyutuyla Türkiye’deki tüberküloz hastaları. Düzce Tıp Fakültesi Dergisi 2004; 2: 5-14.

3) Elbek O, ve ark. Gaziantep 2 no’lu verem savaş dispanseri’nin 2004 yılı izlem sonuçları. Tuberk Toraks 2006; 54: 341-8.

4) Çiftçi F, ve ark. Tüberkülozlu asker hastaların coğrafi dağılımı. Toraks Dergisi 2006; 7: 40-4.

5) Vendramini SH, et al. Tuberculosis risks and socio-economic level: a case study of a city in the Brazilian south-east, 1998-2004. Int J Tuberc Lung Dis 2006; 10: 1231-5.

(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)

Tags: , , , ,

Arşivler