Kimyasallar günlük hayatımızın her aşamasında kullandığımız ve yaşamımızın devam edebilmesi için gerekli hatta zorunlu olan maddelerdir. Örneğin su, hidrojen ve oksijen elementlerinden oluşan bir kimyasal maddedir ve yaşamın en önemli kaynaklarından biridir. İnsanlık tarihi boyunca 50 milyonu aşkın kimyasal madde insanlar tarafından bulunmuş, kullanılmış ve üretilmiştir. (1) Burada sorulması gereken soru şudur: Tüm bu 50 milyon kimyasal madde bizim için su kadar faydalı mıdır? Kimyasal maddelerin tümü insan ve çevre için faydalı olmadığı gibi bir kısmı yaşamsal faaliyetlere ciddi zararlar verir. İnsan sağlığına ve çevreye zararlı olan bu kimyasallara tehlikeli kimyasal maddeler denilmektedir.
Tehlikeli kimyasal maddeler günlük hayatımızda fazla yer tutmasa da kimya sektöründeki işyerlerinde çalışanların sağlık ve güvenliklerini tehdit eder ve bazen bu işletmelerde kullanılan tehlikeli kimyasal maddeler çevre halkı için tehlike oluşturur. Tehlikeli kimyasallar çalışanlara deri, solunum ve sindirim yoluyla zarar verme potansiyeline sahiptir. İsviçre’de yapılan kimyasallardan kaynaklanan göz yaralanmaları ile ilgili bir çalışmada birçok ülkenin veri tabanında göz yaralanmaları ile ilgili bilginin sınırlı olduğuna dikkat çekilmiştir. Çalışmada, kimyasal göz yaralanmaları geçiren 163 hastaya anket uygulanmıştır. Anket sonucunda çalışanların en çok maruz kaldıkları kimyasalların, alçı/çimento, alkalin ve asitler olduğu ortaya çıkmıştır. Çalışmada aynı zamanda kimyasallardan kaynaklanan göz yaralanmalarında yalnızca %2’lik bir dilimin III. derece yaralanma olduğu görülmüştür. Geri kalanların tümü daha düşük ağırlıkta yaralanmalardır. (2) Kimyasal maddelerin türleri ve hangi şekillerde çalışanlara zarar verebileceğine göre yaşanan kazaların sonuçları çeşitlilik gösterebilir. Bu değişkenlere göre değerlendirilen riskler doğrultusunda gerekli tedbirlerin alınması bu tip kazaların yaşanmasını önleyebilir.
Kolombiya Boyaca’da yapılan bir araştırmaya göre, tropikal dağlık bölgelerdeki pestisit (tarım ilacı) kullanımından kaynaklanacak çevresel sorunlar gerektiği kadar araştırılmamaktadır. Örneğin, pestisitlerin toprakta birikme miktarlarının ölçülmesi bitkilerin, hayvanların, yüzey suyunun, toprağın ve üçüncü kişilerin karşı karşıya kalabilecekleri risklerin değerlendirilmesi için önemli bir çalışmadır. Bu tip bir çalışmanın yapılmaması sözü geçen bölgelerdeki pestisit kaynaklı zehirlenmeler göz önüne alındığında ciddi bir boşluk olarak kabul edilir. Araştırmada, Kolombiya’nın en çok patates üretimini yapan küçük dağlık bölgelerinde kullanılan pestisitlerin doğal yollarla sürüklenme ve depolanma miktarlarıyla ilgili veriler sunulmuştur. Yapılan bu çalışmada, sürüklenme değerlerinin yüksek çıkmasının nedeni bölgede ilaçlama yöntemi olarak sırt çantası şeklinde taşınan spreylerin kullanılıyor olmasıdır. (3)
Pestisitler çevreye uzun süreli ve kalıcı zararlar verebildikleri gibi uygulayıcılarını solunum yoluyla etkileyerek ölümlere dahi neden olabilmektedir. Ülkemizde de yoğun olarak kullanılan tarım ilaçları yine genellikle küçük ve kişilere ait olan tarım alanlarında çalışanlara zarar verebilmektedir. Akyazı-Taşburun mahallesinin Keçiyatağı bölgesinde bulunan fındık bahçesindeki zararlı otları kurutmak için bahçesini ilaçlamaya giden E.F. (30) akşam evine dönüp eşine rahatsız olduğunu söyleyerek yattıktan sonra artan yüksek ateş ve baş ağrıları nedeniyle Devlet Hastanesi’ne gider. Tarım ilacından zehirlenme şüphesiyle buradan, Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edilir. 2 gün tedavi gördükten sonra 24 Mayıs 2015 günü Yüksek İhtisas Hastanesine sevk edilen E.F. yapılan tüm müdahalelere karşın yaşamını yitirir. (4), (5) Kullanılan bu tarım ilacının tehlikeleri ve çalışanın bu ilaca ne şekilde sunuk (maruz) kaldığı biliniyor olsaydı E.F. bugün belki hala hayatta olabilirdi. Başarısızlıkla sonuçlanan üç günlük tedavi süreci bizlere tehlikeli kimyasallarla yapılan çalışmalarda yaşanabilecek olası kazalarla ilgili hazırlıksız olduğumuzu göstermektedir.
Yetkili kaynaklardan alınan verilere göre, 2006-2011 yılları arasında Çin’de yaşanan kazaların 1400’ü ani kimyasal sızıntısı olarak raporlanmıştır. Bu kazaların 666’sında çok az veya sıfır hasar meydana gelmiştir. Sızıntıların yaşandığı süreçler en çoktan başlanılarak taşıma, üretim, kullanım, depolama ve ıskarta yönetimidir. Beş yıl içerisinde gerçekleşen bu kazalarla ilgili yapılan araştırmada kimyasal madde sızıntılarının yoğunlukla yaz aylarında meydana geldiği saptanmıştır. Kazalar genellikle kıyı bölgelerinde görülmüştür. Kazaların yaşandığı iş yerlerinin küçük bir kısmı büyük ölçekli iş yerleriyken büyük kısmı küçük ve orta ölçekli işletmelerdir. Sızan kimyasal maddelerin %95’i tehlikeli kimyasallardır ve hem çevreye hem de sunuk (maruz) kalan çalışanlara ciddi zararlar verebilirler. Yaşanan bu kazaların analizleri yapılarak önleme ve kurtarma ile ilgili öneriler oluşturulmalıdır. (6)
10 Aralık 2015 tarihinde Kocaeli’de yaşanan kimyasal madde sızıntısı kazası kimyasal maddelerin taşınmasında alınması gereken güvenlik önlemlerini yerine getirmediğimizin göstergesi niteliğindedir. Bir kargo firması aracılığıyla gönderilen ve içinde dünyadaki en acı madde olarak bilinen denatonyum benzoat maddesinin bulunduğu paketin firmanın aktarma merkezinin deposunda patlaması üzerine çevreye yayılan sıvı maddenin buharı çalışanlarda kusma, mide bulantısı, burun ve göz yanmasına neden oldu. Tedavi görmek amacıyla çevre hastanelere giden 59 çalışan daha sonra Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Teker teker hastanenin dekontaminasyon odasında yıkanarak tedavi gören çalışanların bulunduğu acil servise gelen diğer hastalar, kimyasal maddelere karşı koruyucu maskeler takan güvenlik görevlileri tarafından başka hastanelere yönlendirildi. (7)
Çin’de yapılan bir araştırmaya göre tehlikeli kimyasal madde sızıntıları olması durumunda uygulanacak olan acil durum prosedürlerinin belirlenmesi konusunda büyük eksiklikler bulunmaktadır. Bu nedenle, daha doğru bir yönetim planı sağlamak amacıyla kantitatif risk değerlendirmesi uygulaması kimya endüstrisinde önemli bir konu haline gelmiştir. Çalışmanın temel amacı, tehlikeli kimyasal madde sızıntısı risklerini ölçmek ve olası kazalara karşı önlem almaktır. Çin’in Chongqing kentinde bulunan bir işletmenin kimyasal madde depolama tankı için sürdürülen bir risk değerlendirmesi uygulamasının sonucunda zehirlenme olasılıklarının çok yüksek olduğu görülmüştür. Tehlikeli kimyasal sızıntısı sonucu ortaya çıkacak riskler kabul edilemez düzeylerdedir. (8)
Geçtiğimiz kasım ayında bir Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren Aroma ve Esans Fabrikası’nda kimyasal madde sızıntısı yaşandı. Fabrikanın kimyasal atık tesisinin rögarlarından taşan beyaz renkli köpüklü bir madde korkunç bir koku ile birlikte çevreye yayıldı. Fabrika Yönetiminin, sendikada örgütlendikleri gerekçesiyle işten çıkarttığı ve 66 gündür fabrika önünde eylem yapan eski işçileri kokunun kendilerini de etkilediğini, başlarının döndüğünü ve midelerinin bulandığını söylediler. Olayın ardından bölgeye gelen Çevre Bakanlığı müfettişlerinin çalışmaları sonucunda fabrika atıklarının kanalizasyonu tıkaması sonucu kimyasalların rögarlardan taştığı öğrenildi.(9) Henüz bu olay belleklerden silinmemişken aynı fabrikada sabah saatlerinde yaşanan sızıntı nedeniyle fabrikanın çevresindeki bazı bölümler kırmızı renkli kötü koku yayan sıvı bir kimyasal madde ile kaplandı.(10) Yaşanan bu iki ciddi sızıntı olayında sızan kimyasallara müdahalenin gecikmesi, kamuoyunun sızıntı ile ilgili bilgilendirilmemesi gibi aksaklıklar yaşanmıştır. Çevrede bulunan kimsenin bu tehlikeli kimyasallardan kalıcı olarak etkilenmemesi dolayısıyla ‘ucuz atlatılan’ bu olay aslında bu tip ciddi kazalarla mücadele etme konusundaki zayıflığımızı gözler önüne sermiştir. Her tehlikeli kimyasalın etkisi aynı olmadığı gibi sızıntı sonucu ortaya çıkan madde miktarı da kazanın etkileri için belirleyicidir. Örneğin Bhopal felaketi olarak literatüre geçen büyük kazada, 40 ton zehirli gazın fabrika bacalarından atmosfere sızması binlerce kişinin ölümüne neden olmuştur.
3 Aralık 1984 günü, ABD kökenli Union Carbide firmasının Hindistan Bhopal’de kurduğu böcek ilacı üreten fabrikadan yanlışlıkla 40 ton metil isosiyanat gazını dışarı atması 16.000’den fazla kişinin aşamalı olarak ölümüne, 150.000’den fazla insanın zehirlenmesine ve birçoğunun kör olmasına neden olmuştur. Sızıntının yaşandığı fabrikada daha önce de benzer sızıntıların yaşandığı ancak hiçbirinin bu düzeyde bir etkiye neden olmadığı bilinmektedir. (11),(12) Yaşanan kazalar sonucunda uygun önlemler ve acil durum prosedürleri belirlenmiş olsaydı, Bhopal hala 1984 yılında yaşanmış bu felaketin sonuçlarına sunuk (maruz) kalmak durumunda olmazdı. Greenpeace’in bölgede kazadan 20 yıl sonra, 2004 yılında yaptığı ölçümlerde, toprakta normalin 6 milyon katı toksik madde bulunduğunu açıklaması ve bölge halkının vücudunda görülen anormallikler yaşanmış kazanın etkilerinin yok olmadığını göstermektedir.(10) Yaşanan olayda can kaybının bu kadar fazla olmasına gaza sunuk (maruz) kalanlara uygulanması gereken tedavinin belirlenmemiş veya bilinmiyor olması ve acil durumda uygulanması gereken tedbirlerin bölge halkına bildirilmemiş olması da büyük bir etkendir.
İtalya’nın Seveso kasabasında yaşanan endüstriyel kaza sonucu bölgede yaşayan 220.000 kişinin tıbbi gözetim altına alınması gerekmiştir. Kentin hemen yanı başındaki ICMESA Chemical Company’ye ait fabrikada 10 Temmuz 1976 günü triklorofenol (TCP) üretimi yapan bir reaktörde gerçekleşen bir patlama sonucu beyaz bir gaz bulutu çevreye yayılmıştır. Bu zehirli gaz, bugüne kadar bilinen en zehirli gazlardan dioksindir. Kasabada kısa bir süre içinde hayvan ölümleri görülmeye başlanmış, patlamadan 5 gün geçtikten sonra da hastaneye başvurular başlamıştır. Yapılan kontroller sonunda kasabada geniş bir bölgenin tamamen kirlendiği anlaşılmış ve 100 kadar ev tamamen boşaltılmıştır. Yaşanan bu gaz sızıntısı sonucunda dioksin üzerine yapılan bilimsel çalışmalar hızlanmış ve endüstriyel kazaların oluşmasının engellenmesi ve gerekli önlemlerin alınması adına hazırlanmış olan Seveso Direktifi (82/501/EEC) kabul edilmiştir. 9 Aralık 1996’da ise 96/82/EC sayılı “Tehlikeli Maddeleri İçeren Büyük Kaza Risklerinin Kontrolüne İlişkin Direktif (Seveso-II Direktifi)” yayımlanmıştır. Bu direktif ülkemiz mevzuatına Büyük Endüstriyel Kazaların Önlenmesi ve Etkilerinin Azaltılması Hakkında Yönetmelik ile girmiştir. (13)
17 Ağustos 1999’da ülkemizde yaşanan benzer bir kimyasal madde sızıntısı 5000’den fazla insanı etkilemiş ve bölge halkı için, yaşanan doğal afetin etkilerini katlamıştır. 17 Ağustos depreminde, Yalova Taşköprü yakınlarında kurulu olan bir fabrikada akrilonitril tanklarından üçü hasar görmüştür. Tanklardan havaya, suya ve toprağa toplam 6400 ton akrilonitril karışmıştır. Maddeye sunuk (maruz) kalanlarda solunumda zorlanma, deride kaşınma ve yanma gibi etkiler görülmüştür. Çevrede yaşayanlar depremden hemen sonra bu belirtilerden bazılarının birçok kişide ortaya çıktığını bildirmişlerdir. Ayrıca, olayın üzerinden 15 hafta geçmesine karşın bazı kişilerde kilo kaybı, saç dökülmesi ve hafıza kaybı gibi yakınmalarının varlığından söz edilmektedirler. (14)
Kimyasal maddeler üretimin birçok aşamasında kullanılan ve endüstride yeri doldurulamayacak hammaddelerdir. Endüstride kullanılan bu kimyasal maddelerden tehlikeli olanların -olabilirse-, tehlikesiz olanlar veya daha az tehlikeli olanlarla değiştirilmesi gerekir. Bunun yapılamadığı durumlarda çalışanların tehlikeli kimyasallardan etkilenmesi öncelikle toplu korunma yöntemleri daha sonra kişisel korunma yöntemleri ile engellenmelidir. Büyük kaza riski taşıyan işyerlerinde kaza önleme politikaları ve olası kazaların yaşanması durumunda uygulanacak olan acil durum prosedürleri belirlenmelidir. Böylece, yaşanan kazaların insana ve çevreye verebileceği zararlar azaltılabilir hatta yok edilebilir. Yaptığımız her işte olduğu gibi kimyasallarla yapılan çalışmalarda da risk vardır ve ancak bu riskler etkin bir şekilde değerlendirildiğinde tehlikeli kimyasallarla çalışmalar güvenli çalışma haline gelir. Tersi durumda tehlikeli kimyasallarla çalışmalardan kaynaklanan kazalar çalışanları tehdit etmeye; kimyasal sızıntılarına neden olan endüstriyel kazalar çevreye ciddi zararlar vermeyi sürdürecektir.
KAYNAKLAR
- http://www.wired.com/2009/09/humanshave-made-found-or-used-over-50-million-uniquechemicals/
- Tschopp M, Krähenbühl P, Tappeiner C, Kupferschmidt H, Quarroz S, Goldblum D, Frueh BE. Bern. 2015.
- García-Santos G, Feola G, Nuyttens D, Diaz J. J. 2015.
- http://akyazihaber.com/akyazi-haberakyazi8217da-tarim-ilacindan-zehirlenen-gencoldu-12688-1.html
- http://www.akyazihaber.com/akyazi-haberergun-furuncu-topraga-verildi-12703-1.html
- Li Y, Ping H, Ma ZH, Pan LG. Environ. Sci. Pollut. Res. Int. 21(8): 5547-5553. Beijing, China. 2014.
- http://www.iha.com.tr/haber-kimyasalpaket-patladi-60-isci-zehirlendi-518714/
- Si H, Ji H, Zeng X. Safety Science. 50(7): 1452-1461. 2012.
- http://www.radikal.com.tr/cevre/iscileri-isten-atilan-fabrikada-kimyasal-madde-panigi-1470561/
- http://www.radikal.com.tr/turkiye/gecenhafta-kopuren-fabrika-bu-hafta-kirmizi-kimyasaldoktu-1475776/
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Bhopal_felaketi
- https://en.wikipedia.org/wiki/Bhopal_disaster
13.http://www.csb.gov.tr/gm/ced/index.php?Sayfa=sayfaicerikhtml&IcId=685&detId=687&us tId=685
- Bakırcı, N. Endüstriyel Bir Çevre Felaketi: Akrilonitril. Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi. Ocak 2000.
(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)
* End. Müh., Fişek Enstitüsü’nde İş Güvenliği Uzmanı