Adalet Arayan İşçi Aileleri, “İş cinayetlerini unutmadık; unutturmayacağız” diyorlar. Seslerini kitapla nöbet tutarak, web sayfasında yazarak duyuruyorlar. Onların haklı mücadelelerini saygıyla selamlıyoruz ve bizimle birlikte çoğaldıklarını bilmelerini istiyoruz. Bundan sonra. Çalışma Ortamı dergisinin her sayısında bu kitaptan bir haber yayınlayarak, Vicdan ve Adalet Nöbeti’ne biz de katılacağız.
‘Biz kömür için değil, acımız için geldik’
***
ÖMÜR ŞAHİN
İSTANBUL – “Suçlu bizlersek biz cezalandırılalım. Değilsek Zeytinburnu ve Büyükşehir belediyeleri, Sosyal Güvenlik Bakanlığı, hükumet hesap verin. Bizim talebimiz maddi değil, manevi. 23 aile akıl hastası oldu. Ayaklarımın altında oğlumun kanı var. Kimse hesap vermeyecek mi? Ben kömür, makarna, 50 TL için gelmedim. Biz kanımızın hakkını istiyoruz.”
Davutpaşa’da Emek İş Merkezi’ndeki patlamada 26 yaşındaki oğlu Orhan Seday’ı yitiren Adnan Seday böyle isyan etti.
Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı en büyük ‘iş kazaları’ndan Davutpaşa patlamasının üzerinden tam bir yıl geçti. Ölenlerin yakınları dün bir yıl önce savaş alanını anıran yerde yitirdiklerini andı. Adnan Seday da onların arasındaydı ve en büyük korkusunun davanın zaman aşımına uğraması olduğunu söyledi. Facianın üzerinden bir yıl geçmesine rağmen hâlâ bir tek sanığın bile belirlenememiş olması, adalet bekleyen ailelerin kaygılarını artırıyor.
Ölenlerin, yaralananların yakınları dün ellerinde karanfiller ve pankartlarla sloganlar atarak iş merkezi önüne geldi. Grup adına açıklamayı, eşi Gülhan Çubuk’u yitiren İdris Çubuk yatı. aileler ölenlerin fotoğraflarını ve karanfilleri, patlamanın gerçekleştiği alandaki tuğlaların üzerine bırakırken gözyaşları içindeydi.
40 yaşındaki kardeşi Lezgi Şimşek’i yitiren Mustafa Şimşek verilen sözlerin tutulmamasından yakındı: “Bakan sigortası olana da olmayana da yardım edeceğiz demişti. Hiçbir yardım yapılmadı. Kardeşimin altı çocuğu vardı. Şimdi geride kalan ailesi kira ödeyemez, ekmek bulamaz, tedavi göremez durumda.”
Tek oğlunu, sigortasız ve 400 YTL’ye çalışan 21 yaşındaki Hasan Akgün’ü yitiren anne Nafiye Akgün, davanın ilerlemesine öfkeliydi: “Bilirkişi raporu olduğu halde hiçbir şey yapmıyorlar. ‘Neden’ diye soruyoruz.”
Ali Cesur ise 37 yaşındaki endüstri mühendisi oğlu Kadir Cesur’u yitirmişti: “Burada insan hayatının ne kadar ucuz olduğunu gördük. Bizim bayramlarımız yok artık. Gülmeyi unuttuk.”
***
Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı en büyük ‘iş kazası’nda bir kişinin bile sanık sandalyesine oturmamasına öfkelenen kayıp yakınları, facianın yıl dönümünde Davutpaşa’daydı. 26 yaındaki oğlunu artık otopark haline gelen alanda anan baba sordu: Ayaklarımın altında oğlumun kanı var. Kimse hesap vermeyecek mi?
Adalet devletin temeli değil, enkazıymış…
İSMAİL SAYMAZ
İSTANBUL – Davutpaşa, geçen yıl 31 Ocak saat 09.30’da büyük bir patlamayla sarsıldı. Emek İş Merkezi’ne sanki bomba atılmıştı: 23 kişi öldü, 120 kişi yaralandı. Patlama, Selçuk Başlar’a ait patlayıcı madde üretim ve depolama atölyesinde meydana gelmişti. Patlamadan sonra yalnızca taş sütunlar, makine parçaları ve insan bedenleri değil, Türkiye gereği de etrafa saçıldı: Çünkü iş merkezinin iskânı, Başlar’ın da ruhsatı yoktu.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, olay günü enkazın önünde yaptığı açıklamada, “Sorumlulukları birlikte üstlenmek ve birlikte çözmek zorundayız” diyordu. Birlikte yapılan tek şey, sorumluluğu birbirinin üzerine atmak oldu.
30 Mart’ta tamamlanan bilirkişi raporuna göre patlamada sorumluluğu olanlar işyeri sahibi Seluk Başlar, Büyükşehir Belediyesi, Zeytinburnu Belediyesi, Çalışma ve Sosyal güvenlik Bakanlığı ve Boğaziçi Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi’nin (BEDAŞ) sorumluluğu vardı.
- İş yeri sahibi: İş yeri sahibi Selçuk Başlar, 10’da 2 kusurluydu. Başlar patlamada öldü.
- Zeytinburnu Belediyesi: 10/3 kusurlu. Yangın güvenlik dosyası bulunmayan iskânsız binanın kullanımına izin vermiş, denetim yapmamış, İBB’yi bilgilendirmemişti. 10’da 3 kusurluydu. Ancak olayla ilgili Zeytinburnu Belediyesi’nden sanık sandalyesine oturtulan kimse yok. Çünkü kaymakamlık altı belediye çalışanının soruşturulmasına izin vermedi.
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi: 10/2 kusurlu. Parlayıcı ve Patlayıcı Maddeler Tüzüğü’ne aykırı davrandı, denetim yapmadı, kaçak su ve kanalizasyon hattı bağladı. Facianın bir yıl ardından Büyükşehir Belediyesi çalışanlarının soruşturulması için iki aydır mülki amirlik izni bekleniyor.
- BEDAŞ 10/1 kusurlu bulundu. Ruhsatsız, denetimsiz binaya elektrik bağlamıştı. BEDAŞ görevlilerin sorgulanması içinde Büyükşehir Belediyesi’nde olduğu gibi mülki amir izni bekleniyor.
- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 10/1 sorumlu. Gerekli denetimleri yapmamıştı. Bakanlık bugüne kadar soruşturma için ısrarla tek bir isim bile vermedi.
Bilirkişi raporu 30 Mart 2008 tarihinde tamamlandı. Savcılık 8 Nisan’da ilgili kurumlara yazı yazıp sorumluların adlarının iletilmesini istedi.
Zeytinburnu Belediyesi’ne göre Başlar’ın işyerindeki parlayıcı üretim ‘birinci sınıf gayri sıhhi madde’ kapsamına girdiğinden, muhatap, Büyükşehir Belediyesi’ydi. Büyükşehir Belediyesi’ne göreyse bir sorumlu varsa İçişleri Bakanlığı olmalıydı. İSKİ binaya su bağlanmasıyla ilgili üç isim verdi. İSKİ’nin bildirdiği üç isimden biri 2002’de ölmüştü. Savcı üç ayrı nüfus kayıt örneği beklemekle geçirdi. BEDAŞ’ın da verdiği sekiz isimden ikisinin çoktan öldüğü anlaşıldı. Yazılar gitti geldi; üç ay geçti.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ne sorumluluk aldı ne isim bildirdi. Bölge Müdürü Atakan Tanış, Mayıs’taki cevabında, “Bütün işyerlerinin teftiş programına alınarak teftiş edilmesine yönelik bir mevzuat hükmü bulunmamaktadır. Ayrıca ülke genelinde sadece 261 iş müfettişi marifetiyle yürütmeye çalışılan iş sağlığı ve güvenliği denetimlerinin bütün işyerlerini kapsayacak şekilde sürdürülmesi mümkün olmadığı…” gerekçesiyle kendisini savundu.
Savcı Ali Haydaroğu; İBB’den Ruhsat Denetim Müdürlüğü’nden üç, İSKİ’den iki olmak üzere toplamında beş; ZB İmar, Ruhsat ve Zabıta müdürlüklerinden altı; BEDAŞ Esenler İşletme ve Bakım Müdürlüğü’ndeki altı çalışanı saptandı. Zeytinburnu çalışanları için Zeytinburnu Kaymakamlığı’na, İBB çalışanları için valiliğe, BEDAŞ çalışanları içinse Bayrampaşa Kaymakamlığı’na, soruşturma izni verilmesi için kasım ayında başvurdu.
Zeytinburnu Kaymakamlığı, soruşturma izni vermeyince adalet daha ilk adımında devlete çarptı. Savcı Haydaroğlu da kararın iptali için İdare Mahkemesi’ne gitti. İstanbul Valiliği ve Bayrampaşa Kaymakamlığı’ndansa herhangi bir haber gelmedi.
(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)