Üreticiden Tüketiciye Aktarılan Yalnızca Ürün Değil; Yaşamsal Sorunlar ve Hastalıklar da Var

 

ILO Konferansı 2009: Küresel İş Paktı

ILO’nun (Uluslararası Çalışma Örgütü) her yıl düzenlediği Uluslararası Çalışma Konferans’ı, bu yıl 98. kez toplandı. Hükumetlerin 2 delege, işçi ve işveren temsilcilerinin 1’er delegeyle katıldığı ve her delegenin eşit oy hakkına sahip olduğu Konferans, 3 Haziran-19 Haziran 2009 tarihleri arasında yapıldı.

Küresel olarak artan işsizlik, eşitsizlik ve yoksulluk, son zamanlarda yaşanan iktisadi krizin bir yansıması olarak görülüyor. ILO, 19 Haziran 2009 günü, iktisadi iyileşmeyi, iş yaratmayı ve çalışan insanların işlerini korumayı hedefleyen ulusal ve uluslararası politikalara yol gösterici olacak ‘‘Küresel İş Paktı’nı’’ kabul etti.

Sürdürülebilir, adil, dengeli ve doğa ile uyumlu yeşil bir büyüme hedefinden taviz vermeden, mümkün olduğunca kısa sürede istihdam yaratacak bir iktisadi kalkınmaya gereksinim duyulduğunu belirten ILO Genel Yönetmeni Juan Somavia, yeni kabul edilen Pakt’ın bütün ILO üyeleri tarafından desteklendiğini ve bu derlemenin daha önce denenmiş politikalara dayandığını ifade etti.

ILO’nun 3 gün süren Küresel İş Doruk Toplantısı’nda; devlet başkanları, bakanlar, işçi ve işveren liderlerinin büyük bir desteği ile Küresel İş Paktı kabul edildi. Ayrıca, G-20 sürecine ILO’nun çok daha aktif olarak katılımının da tartışıldığı, Londra’da Nisan ayında yapılan son G-20 toplantısında, sosyal koruma ve istihdam konuları da gündeme gelmişti. ILO’nun aktif olarak G-20 sürecine katılımı, aynı zamanda ILO Konferansı’nda yapılan Küresel İş Doruk Toplantısı’nda da, büyük bir destek gördü.

ILO’ya üye olan 183 ülkenin, 4.000’i aşkın temsilcisinin bulunduğu Uluslararası Çalışma Konferansı’nda Juan Somavia, dünyayı içinde bulunduğu krizden, reel ekonominin aktörleri olan işçi ve işveren dünyasının temsilcilerinin kurtarabileceğini söyledi. Somavia konuşmasında, ‘‘ Sizler; işçilerin ailelerinin, işverenlerin, şirketlerin, kurumların ve devletlerin seslerisiniz. Dünya liderleri, bir değişime gereksinim olduğunu söylüyor. Fırsatlar yaratılmak, yatırım yapılmak ve çalışanlar korunmak zorunda. Krizden çıkışın başka yolu yok. Bu, bizim için bugün bir meydan okuma ve gelecek için bir büyük taahhüt’’ dedi.

ILO’nun yayınladığı son bir rapora koşut olarak hazırlanan Pakt, işsizlik oranlarındaki büyük artış ve bunun getirdiği yoksulluk tehlikesine karşı, bir acil eylem planı olma niteliği taşıyor. Bu yıl, bir iktisadi düzelme gerçekleşse bile, küresel istihdam krizinin etkilerinden kurtulmanın, 6-8 yıl süreceği düşünülüyor. Her yıl, küresel olarak 45 milyon insanın, iş gücüne dahil olduğu düşünülürse- ki bunların önemli bir bölümü genç ve kadın- gelecek 5 yıl içerisinde, 300 milyon iş yaratılması gerekiyor.

ABD’de Minnesota’da Salmonella Paniği

Salmonella, insanlarda ishalli hastalığa neden olan bir bakteri grubudur. Genellikle, hayvan dışkısı bulaşmış yiyecekler yoluyla yayılır. Bu bakteri, daha çok pişirildikten hemen sonra yenmeyen ya da dondurulan gıdaların tüketilmesi sonucu, insan vücuduna geçebilir. Yiyecek zehirlenmesine neden olur. Aynı zamanda iguana ve kertenkele gibi hayvanlara dokunulması sonucunda da insanlara geçebilir. Salmonella’nın birçok farklı tipi vardır. S. typhimurium ve S. enteridis ABD’de en sık rastlanan tipleridir. Hastalığın kaynakları şunlardır:

-Çiğ ya da az pişmiş et, tavuk, yumurta ya da pastörize olmayan sütte bulunabilir (pastörize olmayan sütten üretilen ürünler).

-Birçok hayvan kökenli çiğ yiyeceklerde bulunabilir, ancak yiyecekleri pişirmek çoğunlukla Salmonella’yı öldürür.

-Gıda ürünleri, yıkanmamış mutfak malzemeleri ya da bazı ev hayvanlarının dışkılarıyla temastan sonra ellerin yıkanmaması sonucu da görülebilir.

Amerikan Yiyecek ve İlaç Yönetimi (FDA- Food and Drug Administration), Minnesota Plainview’de bulunan, Plainview Milk Products Cooperative adlı süt ürünleri üreten bir firmanın, son iki yıl içerisinde ürettiği toz sütlerini, kesilmiş süt sularını, meyve stabilizörlerini(dezenleyici) ve kalınlaştırıcı sakızlarını, bu ürünlere salmonella bulaşmış olabileceği için geri çağırdığını duyurdu. Bu ürünler, diğer endüstrilerden gelen müşterilere de satılmıştı. Bu ürünleri, ara-ürün olarak kullanmış olan diğer firmaların ürünlerinin de, salmonella taşıyor olma olasılığı kuvvetli. Plainview ürünlerinin hiçbirisi, doğrudan halka satılmamıştı.

Plainview, bu ürünlerin üretimini tamamen durdurdu ve müşterilerinin hepsine bu ürünleri geri çağırdığını duyurdu. Şu an için toplatma, sadece endüstriyel müşteriler için geçerli. FDA yaptığı açıklamada, araştırma ve bilgi toplama sürecinin halen devam ettiğini, yeni bilgilerin anında kamuoyu ile paylaşılacağını duyurdu. Tüketicilerin eline geçmiş bulunan ürünlerin toplatılması ise, zaman içerisinde mümkün olabilir.

FDA yiyecek bölümü komisyonu üyelerinden Dr. David Acheson, bu toplatma kararının halk sağlığını korumak açısından önemli olduğunu vurguluyor. Acheson, bu girişimin federal devlet, yerel yönetim ve hükumetin ortak çalışması ile sürdürüldüğünü belirtiyor. FDA’nın firmaya yaptığı denetim sonucunda, bazı üretim araç ve gereçlerinin, salmonella taşıdığı belirlenmişti. FDA, 100 gramlık Dairyshake tozunun içinde salmonellaya rastalayınca, bu olay ortaya çıkmıştı. Plainview firması, endüstride sıkça kullanılan bu tozun ana malzemesini ürettiği için, konu ulusal çapta büyük bir önem taşıyor. Görünüşe bakılırsa, oldukça çok miktarda ürün, toplatılmak üzere geri çağırılacağa benziyor.

Fransız Çiftçileri: Pestisit ve Parkinson Hastalığı

Pest, tarımsal ürünlere zarar veren böcekler, otlar ve mantarlardır. Pestisitler ise, pestlere karşı kullanılan kimyasallardır. Pestisitlerin, kontrol altına almaya çalıştıkları pestler üzerinde etkili olabilmeleri için, biyolojik açıdan aktif veya toksik (zehirli) olmalıdırlar. Pestisitler, toksik oldukları için aynı zamanda insanlar, hayvanlar ve diğer organizmalar ve çevre için de tehlikelidirler. Parkinson hastalığı ise, beyinde hareketlerimizden sorumlu olan hücrelerin ufak bir bölümünün hasara uğraması ve eksilmesi (dejenerasyon) sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Hareketlerimizi yönlendiren hücreler, dopamin adı verilen kimyasal bir madde salgılamaktadır. Dopamin, bilgileri bir sinir hücresinden diğerine gönderir. Beyinde yeterli dopamin yapılmazsa hareket ve denge işlevleri etkilenerek Parkinson hastalığı belirtileri ortaya çıkar.

Yeni bir epidemiyolojik çalışma, Fransız çiftçilerinin pestisitlere sunuk (maruz) kalması ile ilgili olarak, özellikle organoklorür insektisitlerinin, Parkinson hastalığına neden olabileceğini ortaya koydu. Annals of Neurolgy adlı Amerikan Nöroloji Derneği’nin periyodik dergisinde yayınlanan çalışma, oldukça ilgi gördü.

Alexis Elbaz önderliğinde, Inserm’de – Fransız Ulusal Sağlık Araştırmaları Merkeziyürütülen çalışmada, Fransız Sağlık Sigortası Organizasyonu tarafından düzenli olarak pestisitlere sunuk kaldıkları bildirilen tarım işçileri, University Pierre et Marie Curie’nin de desteği ile incelendi. İş sağlığı doktorları, katılımcılarla yaptıkları görüşmeler ve çiftlik ziyaretleri sonucunda, işçilerin pestisitlere sunuk kalmaları ile ilgili yaşam deneyimlerini ve sunukluk tarihçelerini ortaya çıkardılar. Böylece, ortaya büyük miktarda veri çıkmış oldu. Bu verilerin içinde, çiftliğin büyüklüğü, yetiştirilen ürünlerin çeşidi, beslenilen hayvanların türleri, hangi pestisit çeşitlerinin kullanıldığı, ne kadar süre ile kullanıldığı, bir yılda ne sıklıkla kullanıldığı ve ne süre ile sunuk kalındığı ve püskürtme şekilleri de var.

Çalışma, Parkinson hastalığına sahip olan işçilerin, Parkinson hastalığına sahip olmayan işçilerden, işleri sırasında çok daha sık ve çok daha fazla saat/yıl, bu maddelere sunuk kaldıklarını belirledi. Pestisitlerin bir türü olan insektisitleri kullanan işçilerin, Parkinson hastalığına yakalanma risklerinin iki kat arttığını ortaya koyan çalışma, özellikle insektisitlerin ne kadar tehlikeli olduklarını, bir kez daha, ortaya koyar nitelikte.

Dr. Elbaz, çalışmada elde ettikleri bulguların, pestisit kullanımının sinir hücrelerini tahrip ettiği yönündeki hipotezleri destekler nitelikte olduğunu söyledi.

Yapılan bu çalışma, pestisitlere sunuk kalan işçilerin, pestisitleri ne şekilde kullanmaları gerektiği ve kendilerini pestisitlerin zararlı etkilerinden nasıl korumaları gerektiğini öğrenmelerinin, önemini ortaya koyuyor. Pestisitlere sunuk kalan işçilerin, mutlaka, uygun korunma yöntemlerini öğrenmeleri gerekiyor. Bununla birlikte, pestisitlere dolaylı yoldan sunuk kalınmasının da, başka çalışmalarla incelenmesi gerekiyor. İşçilerin, işleri sırasında temaslarının dışında, su ve yiyecekler yoluyla dolaylı olarak sunuk kalınmanın da, bazı uzun dönemli etkilerinin olması bekleniyor.

ABD: Kurşuna Sunuk Kalma Oranları Yüksek

University of California tarafından yapılan ve geçtiğimiz mart ayında yayınlanan bir çalışma, işçileri kurşunun yarattığı tehlikelere karşı uyarır nitelikte. Kurşuna sunuk kalma; yüksek kan basıncına, böbrek hastalıklarına, beyin hücrelerinin zedelenmesine, kansere ve üreme sorunlarına neden oluyor. Bu tehlikeler, ABD tarafından yasal olarak belirlenen biyolojik limitlerin altındaki miktarlarda, kurşuna sunuk kalan işçiler için de geçerli. Bu biyolojik limitler, 100 ml. kanda, 50-60 mikrograma (μg/100 ml.) kadar, işverenlerin işçilerini kurşuna sunuk bırakmalarına izin veriyor.

Bu bilimsel çalışma tarafından, kanunla belirlenen orandan çok daha az miktarların bile, büyük tehlikeleri mümkün kılabileceği ortaya konduğundan, risk altındaki işçilerin tahmin edilenden çok daha fazla olduğu düşünülüyor.

Yüksek kan basıncı ve kronik böbrek hastalıkları, 20 μg/100 ml. seviyelerinde sunuk kalma durumlarında bile görülebiliyor. Beyin fonksiyonlarının yavaşlaması ise, 20-50 μg/100 ml seviyelerinde ortaya çıkabiliyor. Kurşun, böbrek ve merkezi sinir sistemi kanserlerine yol açtığı bilinen, oldukça tehlikeli bir madde.

14.000 yetişkin üzerinde yapılan bir başka çalışma ise, 10 μg/100 ml. seviyelerinde bile kanda kurşun bulunmasının, kardiyovasküler hastalıklar nedeniyle yaşanan ölümleri, anlamlı oranlarda arttırdığını gösteriyor.

Avrupa Birliği, 1982 yılında, işçilerin kanlarında 70 μg/100 ml. seviyelerine kadar kurşun konsantrasyonlarının bulunabilmesine izin vermişti. Bu yıllardaki veriler ışığında bile, böyle yükseklikte bir oranın, sağlık açısından savunulabilecek hiçbir tutar yanı yoktur. Bugün, çok daha düşük seviyelerin bile yarattığı tehlikeler ispatlanmışken, bu yüksek oranı savunmak hiç mümkün değildir. Son 25 yıl içinde, toplumun genel olarak kurşuna sunuk kalma oranları yarı yarıya azaltılmışken, işçilerin sunuk kalabilecekleri düzeyi belirleyen bu yönerge, olabilen en kısa sürede değiştirilmelidir.

Çin’de 300 Çocukta Kurşun Zehirlenmesi

Çin’in Şanşi eyaletinde endüstri bölgesinin yakınında yaşayan 300 çocuğun kanında yüksek oranda kurşuna rastlandı. Bir insanda normalde bulunması gereken kurşun değerinin çok üstünde (çocukların kanında değer 250 miligram) çıktı. Bazı aileler, çocuklarının normalden fazla uyuduğunu, çok ağır hareket ettiğini ve hiçbir şeye konsantre olamadığını söyledi. Buna benzer olguların artması üzerine çocuklara kan testi yapılmasının ardından çocukların kurşundan zehirlendiği ortaya çıktı. Halk, Şanşi Dongling Kurşun ve Çinko Döküm Fabrikası’nı sorumlu tutarken, henüz fabrikada bu yönde bir kanıt bulunamadı.

* Yukarıda aktarılan konular aşağıda yer alan kaynaklardan derlenmiştir.

www.ilo.org

http://hesa.etui-rehs.org/uk/

http://ohsonline.com/articles/2009/06/30/salmonella-find-at-minn-facility.aspx

Radikal Gazetesi, 11.08.2009

 

* Araştırmacı, Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı

(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)

 

Tags: , , , , , ,

Arşivler