2017 yılının ilk yarısında emek cephesi kendi içerisinde ILO’da temsiliyet krizi yaşadı. Krizin kaynağı her yıl yapılan ILO Genel Konferansına Türk-İş’in mi, yoksa Memur-Sen’in mi katılacağıydı.
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’ın (2017) ILO Genel Konferansı’na Memur-Sen’in katılma yetkisine sahip olduğunu ileri sürmesi üzerine, temsil yetkisine ilişkin farklı değerlendirmeler yapıldı. Koç (2017), Memur-Sen’in üye sayısına dayalı çoğunluğu gereği ILO’da temsil yetkisini ele geçirdiğini öne sürdü; Çelik (2017) ise sayısal çoğunluğun Memur-Sen’e temsiliyet hakkını veremeyeceğini belirterek bu görüşe karşı çıktı.
ILO Genel Konferansı’na 2017 yılına kadar Türkiye’yi temsilen emek cephesinin en çok üyeye sahip örgütü olarak Türk-İş gitmişti. Bu noktada ILO Konferansı’na işçi sendikaları konfederasyonları arasında en çok üyeye sahip örgütün gitmesinin gelenek haline geldiğini görüyoruz. Fakat kamu görevlileri sendikalarının üst örgütlerinden olan Memur-Sen’in siyasi iktidarın da rüzgarıyla hızla büyümesi ve 2017 Ocak ayı itibariyle üye sayısında Türk-İş’i geçmiş olması ILO Genel Konferansı’nda temsiliyetin kimde olduğuna yönelik bir sorunu ortaya çıkarmıştır. Bu sorun 2017 Haziran ayında yapılan 106. ILO Genel Konferansı için işçi konfederasyonu lehine çözülmüş olsa da, 2018 yılında yapılacak 107. ILO Genel konferansı için bir karara bağlanmamıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önce işçi konfederasyonunun katılımında karar kılsa da, sonra yapmış olduğu açıklamada dönüşümlü temsiliyetten bahsederek, gelecek yıl için Memur-Sen’e yeşil ışık yakmıştır (Birgün, 2017).
Bu çalışmada ILO Genel Konferansı’nda çalışan kanadının temsiliyet sorunu iki boyutta tartışılacaktır. Önce ILO Anayasası’nın temsiliyetle ilgili maddeleri değerlendirilecektir.Daha sonra isebu maddeler ışığında temsilin kapsamı üzerinde durulacaktır. Böylece Memur-Sen ve Türk-İş’in niceliksel temsiliyetlerinin niteliksel değerlendirmesi yapılacaktır.
Temsil Yetkisinde ILO Anayasası’nın “Mutabakat” Hükmü
ILO Genel Konferansı ILO’nun en üst organıdır. ILO Anayasası’nda (m3/1) bu organın Genel Konferansın gerekli gördüğü zamanlarda ve yılda en az bir kez olmak üzere toplanacağı öngörülmüştür. Uygulamada konferans genellikle her yılın Haziran ayı içerisinde Uluslararası Çalışma Örgütü’nü (ILO) oluşturan 187 ülkeden işçi, işveren ve hükümet temsilcilerinin katılımı ile toplanmaktadır. Bu konferans çalışma sorunlarının dünya ölçeğinde tartışabileceği bir uluslararası forum niteliğindedir. Konferansta uluslararası minimum çalışma standartları, örgütün genel politikası çerçevesinde saptanmaktadır. Ayrıca finansmanı üye devletlerce sağlanan iki yıllık ILO çalışma programı ve bütçesi konferans oturumlarında tartışılır ve oylanır (Işık, 1992).
ILO Anayasası’na göre (m3/1) “Konferans, ikisi hükümet delegesi diğer ikisi ise her üye ülkenin çalışanlarının ve işverenlerinin her birini temsilen katılan delegelerden olmak üzere üye ülkelerin her birinin 4 delegesinden oluşur” (ILO, 2017) .
Hükümet dışı kuruluşların da ülkedeki tüm işçi ve işverenleri temsil etmesi önemli bir kriterdir. Buradaki kritik nokta, örgütlü örgütsüz tüm işçi ve işverenlerin temsiliyetidir. Kısaca gelenler geldikleri örgütleri değil, ülkelerindeki sınıfları temsil ederler. “Çalışan / işçi delegesi, o üye devletin, ister örgütlü/sendikalı olsun ister olmasın, tüm çalışanlarını / işçilerini / emekçilerini temsil eder. …Bu, Anayasa’nın açık bir kuralıdır. Milletler Cemiyeti’nin yargı organı olan Uluslararası Sürekli Adalet Divanı, Örgüt’ün kuruluşunun henüz üçüncü yılında, … 1922 tarihli kararında bu önemli noktayı belirtmişti” (Gülmez, 2017).
Genel Konferans’ta yer alacak hükümet dışı temsilcilerin belirlenme yöntemi ILO Anayasası’nın 5. maddesinde hüküm altına alınmıştır.“Üye ülkeler, hükümet dışı delegeleri ve teknik müşavirleri o ülkede mevcut olan çalışanların ve işverenlerin en fazla temsil yetkisine sahip meslek kuruluşlarıyla anlaşarak belirlemeyi taahhüt ederler” (ILO,2017). Madde hükmünde temsil yetkisinin belirlenmesinde üye sayısına bir atıf görülmemektedir. Hükümet dışı temsilcilerin belirlemesinde en önemli kriterin bir uzlaşmanın aranması olduğu açıkça görülmektedir. Bu hükümden çıkan sonuç, temsilcinin ÇSGB’nin öncülüğünde “en fazla temsil yetkisine sahip meslek kuruluşları” olan işçi ve kamu görevlileri sendikaları konfederasyonlarının bir araya gelmesi sonucu belirlenmesi gerektiğidir. Geç olsa da 2017 yılındaki toplantıya kimin katılacağı ile ilgili belirsizlik, son anda ILO’nun uzlaşma ilkesi çerçevesinde Türk-İş’in katılmasına karar verilerek giderilmiştir (Gülmez, 2017).
Türkiye emekçi sınıflarını temsil edecek örgütün uluslararası görünümü ve tanınırlığının etkisi de göz ardı edilemez. Memur-Sen’in bağımsız bir emek örgütü olmadığı ve hükümet ile yakın ilişkiler içerisinde olduğu yönündeki eleştireler ve bu nedenle uluslararası emek örgütleri olan Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ITUC) ve Avrupa İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (ETUC) üyeliğinin kabul edilmemiş olması (Çelik, 2016) Memur-Sen’in temsiliyetinin önünde ayrı bir engel olarak durmaktadır.
Kısaca ILO’nun uzlaşma ilkesi doğrultusunda temsil yetkisinin Türk-İş’e verilmesi doğru bir karar olmuştur. Bu bağlamda Memur-Sen’in üye sayısına dayanan nicel büyüklüğünün emekçi kitlelerin temsiliyeti için yeterli bir kriter olamayacağı açıktır.
Temsil Yetkisinde Sayısal Çoğunluk
Memur-Sen’in ILO’da tüm çalışanları artık Memur-Sen temsil edeceğine yönelik iddiasının temel gerekçesini sayısal olarak üye çoğunluğunun kendisinde olması oluşturmaktaydı. Ancak sendikalaşma istatistikleri daha geniş bir çerçeveden değerlendirilirse, sayısal çoğunluk savının da bir yanılsamadan ibaret olduğunu görülecektir. Yazının bu bölümünde bu yanılsama ele alınacaktır.
Memur-Sen kamu görevlileri olarak da ifade edebileceğimiz devlet memurlarını temsil etmektedir. 2017 Temmuz istatistiklerine göre Türkiye’de memur statüsünde 2.431.228 çalışan vardır ve bunların 1.684.323’ü sendikalıdır. Sendikalı memurların 997.089’unun Memur-Sen’e bağlı sendikalara üye oldukları görülmektedir (Resmi Gazete, 2017a).
Türk-İş, Türkiye’nin en çok üyeye sahip işçi sendikaları konfederasyonudur. 2017 Temmuz ayında açıklanan istatistiklere göre, Türkiye’de, Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) kayıtlı ve 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu kapsamında 13.581.554 kişi işçi olarak çalışmaktadır. İşçi statüsünde çalışanların 1.623.638’i sendikalıdır. Sendikalı işçilerin de 907.328’inin Türk-İş’e bağlı bir sendikanın üyesi oldukları görülmektedir (Resmi Gazete, 2017b).
2017 yılına ilişkin her iki sendika üyelik istatistiklerini karşılaştırdığımızda, Memur-Sen’in üye sayısının Türk-İş’in üye sayısından fazla olduğu görülmektedir. Konumuz bağlamında bu durum Memur-Sen’in ILO’da Türkiye’deki çalışanları temsil etme hakkı elde ettiğini ilan etmesine neden olmuştur.
Bu noktada öncelikle şu soruların yanıtlanması gerekmektedir: Memur-Sen’in temsil etmiş olduğu toplam kitlenin büyüklüğü ne kadardır? Türk-İş’in temsil etmiş olduğu kitlenin büyüklüğü ne kadardır?
Bu soruya “temsiliyetin üye sayısına mı, yoksa üyesi olmasa da kapsadığı toplam çalışan ve çalışmayan emekçi kitlelerin sayısına mı bağlı olduğu?” sorusu eşlik edecektir. Bu soruların yanıtı temsiliyet sorununun çözümüne katkı sunacaktır.
Çalışma istatistiklerinden de görüleceği gibi Memur-Sen’in üye sayısı Türk-İş’in üye sayısından fazladır. Ancak bu fazlalığın kanunları ve statüleri farklı olan iki örgüt arasında olduğu açıktır. Memur-Sen’in toplam hedef kitlesi, emeklilerle birlikte yaklaşık 5 milyon kişidir (Memur-Sen, 2017). İstatistiklere göre Türk-İş’in örgütlülük kapsamına giren hedef kitlesinin de 13 milyon 500 bin kişi olduğunu görmekteyiz. Bu rakamlar, sadece Sosyal Güvenlik Kurumu’na göre bir işyerinde kayıtlı görünen çalışan sayısını bize vermektedir. Bu sayıya işçi emeklileri, işsizler ve kayıt dışı çalışanlar dahil edilmemiştir. TÜİK işgücü istatistik verilerine göre Türkiye’de 15 yaş ve üzeri işgücü 32 milyon 232 bin kişidir (TÜİK, 2017). Buradan memur ve işçi örgütlerinin temsil etmiş olduğu kitlelerin boyutu da açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Diğer yandan örgütlerin çalışma yaşamına dair sorunlar ve gelişmeler karşısında muhatap olarak kabul edilmeleri de ayrıca bir temsiliyet niteliğinin göstergesidir. Türkiye’de çalışanların sorunlarının çalışan örgütleri tarafından sadece ILO’da dile getirilmediği açıktır. Türkiye’de sosyal diyalog kurumları olarak tasnif edilecek yapılanmalar mevcuttur. Memur-Sen’in üye çoğunluğunu bu yapılanmalarda temsiliyette değil de, sadece ILO’da öne sürmesi de dikkat çekicidir.
Türkiye’de çalışanları temsilen işçi örgütlerinin (Bunların neredeyse tamamında Türk-İş yer almaktadır) yer aldığı önemli kurullar vardır (Bağdadioğlu ve Önsal, 2010) . Bunlardan bazıları şunlardır:
Ekonomik ve Sosyal Konsey (Türk-İş, Hak-İş, DİSK)
Asgari Ücret Tespit Komisyonu (Türk-İş)
İaşe Bedeli Tespit Komisyonu (Türk-İş)
İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulları (İşçi Konfederasyonlarından birer temsilci)
SGK Genel Kurulu ve Yönetim Kurulu (İşçi ve Kamu Görevlileri Konfederasyonları)
MYK Genel Kurulu (En fazla üyeye sahip üç işçi sendikaları konfederasyonundan ikişer üye)
Türk Patent Enstitüsü Danışma Kurulu (Türk-İş)
Özürlüler Yüksek Kurulu (Türk-İş)
Resmi Arabulucular Seçici Kurulu (Türk-İş)
Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi (Türk-İş)
Sosyal Güvenlik Kurumu Asgari İşçilik Tehlike Sınıfı Belirleme Komisyonu (Türk-İş)
Tozla Mücadele Komisyonu (Türk-İş)
Türkiye Halk Sağlığı Eğitimi Milli Komitesi (Türk-İş)
Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi (İşçi Sendikaları)
Üçlü Danışma Kurulu (En fazla üyeye sahip ilk üç işçi sendikaları konfederasyonları ve fazla üyeye sahip ilk üç kamu görevlileri sendikaları konfederasyonları)
Vergi Komisyonu (Türk-İş)
Çalışma Meclisi (Türk-İş iki temsilci, Diğer konfederasyonlardan birer temsilci)
Mesleki Danışma Komisyonu (MEDAK) (Türk-İş)
İş Güvenliği Uzmanlığı Eğitim Komisyonu (Türk-İş)
Yukarıda sayılan yapılarda yer almak çalışma yaşamının temsili için önemlidir. Bu kurul ve komisyonların tamamının bir sorun alanına çözüm üretebilmek adına oluşturulduğunu söylemek mümkündür. ILO’da yer alacak işçi ve işveren temsilcilerinin kurullardaki tartışılan sorun alanları hakkında görüş bildirmesi gerekir. Örneğin Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun kararları sadece sendikalıları değil, Türkiye’deki tüm emekçi kitleleri etkilemektedir. Çalışma Meclisi’nde sadece memurları değil, işçileri de etkileyen sorunlar hakkında çözümler üretilmektedir: İş sağlığı ve güvenliği bunların en başında gelmektedir.
ILO Genel Konferansı’na katılacak emekçi örgütünün bu konular hakkında sadece söz değil, bilgi sahibi de olması bir zorunluluktur. Türkiye’deki çalışma koşulları hakkında bilgi ve gerekirse önerilere sahip bir şekilde gidilmesi ve temsilcinin tek kaygısın işçi sınıfı olması gerekir. ILO genel konferansına hükümetlerin yanı sıra katılacaklara özellikle ‘hükümet dışı örgütler’ denmesinin arkasındaki ana amaç, devletlerin sosyal taraflara yönelik tutumlarının da açıkça ortaya konmasının önündeki engelleri kaldırmaktır.
Memur-Sen’in ITUC ve ETUC’a üyeliğini engelleyen siyasi iktidarla ilişkisinin ILO Genel Konferansı’nda da karşısına çıkması olasıdır. Böyle bir durum sadece Memur-Sen’i değil, Türkiye’yi zor durumda bırakacaktır. Hükümetle ilişkisi nedeniyle Memur-Sen’in ILO Genel Konferansı’nda delegeliği geçerli sayılmayabilir. Türkiye bunun benzeri bir durumu 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonucu yaşamıştır. 1981 yılındaki ilk ILO Konferansı’na Türk-İş’in katılmasına Dünya Çalışma Federasyonu tarafından itiraz edilmiştir. Gerekçe olarak askeri darbenin ardından sendikal hakların baskı altına alındığı, DİSK’in kapatıldığı ve yöneticilerinin hapse atıldığı bir ortamda Türk-İş’in özgür ve özerk bir örgüt olarak hareket edemeyeceği vurgulanmıştır. Bu bağlamda da Türk işçilerinin seçilmiş temsilcilerinden yoksun olduğunun altı çizilerek, ILO Anayasası’nın md. 3/5’e uymadıkları için Türkiye çalışan/işçi işçi delegesine itiraz edilmiştir. Benzer bir durum 1995 yılında 7500 üyeye sahip Hak-İş’in itirazı sonrası yaşanmış ve ILO aynı şekilde Türkiye çalışan/işçi temsilcisinin belirlenmesine itiraz etmiştir (Gülmez, 2017).
Sonuç
ILO Genel Konferansı’nın işlevselliğini bir yana bırakırsak, uluslararası işçi örgütlerini bir araya getirmesi, çalışma yaşamına yönelik yayınladığı standartlar aracılığı ile düzenlemelerde bulunması önemlidir.
ILO’da ülkeleri hangi örgütlerin temsil edeceği önemli bir konudur. Temsil edecek delegasyonun hükümetlerden bağımsız, diğer bir ifade ile ülkelerindeki çalışanlara yönelik hak ihlallerini ve taleplerini çekinmeden açıkça dile getirecek şekilde seçilmesi ILO Anayasası’nın en temel ilkeleri arasında yer almaktadır. Hükümet dışı örgütlerin delegeleri seçilirken dikkat edilecek kriter, sadece temsilci olarak gidecek örgütün üye sayısı ile ilintili değildir. Öncelikli kriter,çalışanları temsil eden tüm örgütlerin mutabakatının aranmasıdır. Bu da açıkça ortaya koymaktadır ki, örgütün üye sayısından bağımsız bir durum söz konusudur.
Diğer yandan, temsiliyetin nicelliği üye sayısından farklı bir duruma işaret etmektedir. Bu durum da örgütlerin ülke genelinde hedef kitlesinin kim olduğu ile, diğer bir ifade ile kapsama alanı ile ilintilidir. Türkiye’de işçi sendikaları konfederasyonlarının hedef kitlesinin kamu görevlileri konfederasyonlarının çok üzerinde olduğunu yukarıdaki verilerde de görülmektedir. Bu bağlamda memur sendikalarının ülkedeki tüm çalışanları temsil edebilecek nitelikte olup olmadığı gibi haklı bir soru ile karşılaşabiliriz. Diğer yandan hükümetle yakın ilişkiler içerisinde olan örgütler, hükümet politikalarını etki altında kalmadan ILO’da eleştirebilecekler midir? Bu sorulara verilecek yanıtlar doğrultusunda en azından bir süre daha, Türkiye’deki emekçi kitleleri temsilen ILO Genel Konferansı’nda işçi sendikaları konfederasyonlarının yer almaları daha doğru olacaktır.
Kaynakça
Bağdadioğlu, E. ve Önsal, N.(2010), Türk Endüstri İlişkilerinde Üçlü Sosyal Diyalog, Türk-İş Yayınları, Ankara
Birgün, (2017), “Bakanlık Memur-Sen’i Kırmadı: ILO Delegeliği Dönüşümlü Olacak”, https://www.birgun.net/haber-detay/bakanlik-memur-sen-i-kiramadi-ilo-delegeligi-donusumlu-olacak-161268.html (26.05.2017)
Çelik, A.(2016), “Memur Sendikacılığında Neler Oluyor?”, Birgün Gazetesi, https://www.birgun.net/haber-detay/memur-sendikaciliginda-neler-oluyor-119017.html (07.07.2016)
Çelik, A. (2017), “ILO’da Temsil Krizi Kapıda” Birgün Gazetesi, https://www.birgun.net/haber-detay/ilo-da-temsil-krizi-kapida-149498.html(06.03.20179
Gülmez, M. (2017) ILO’da Çalışan/İşci Delegesi Memur-Sen’den Olamaz(dı)”, https://disk.org.tr/2017/06/iloda-calisanisci-delegesi-memur-senden-olamazdi/
ILO, (2017), Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Anayasası, http://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/—europe/—ro-geneva/—ilo-ankara/documents/publication/wcms_412382.pdf
Işık, R. (1992), “Uluslararası Çalışma Konferansı, çalışma sorunlarını Dünya ölçeğinde tartışabilecek bir uluslararası forum oluşturur”,Çalışma Ortamı, Temmuz, S.3http://calismaortami.fisek.org.tr/wp-content/uploads/calisma_ortami3.pdf
Koç, Y. (2017),ILO’da Temsil Yetkisi Artık Memur-Sen’de”, Aydınlık Gazetesi, https://www.aydinlik.com.tr/kose-yazilari/yildirim-koc/2017-mart/ilo-da-temsil-yetkisi-artik-memur-sen-de (04.03.2017).
Memur-Sen, (2017), “4. Dönem Toplu Sözleşme Tekliflerimiz”, http://www.memursen.org.tr/show_file.php?attachid=1059
Yalçın, A. (2017), Çalışanları ILO’da Memur-Sen Temsil Edecek”, http://www.memursen.org.tr/yalcin-calisanlari-iloda-memur-sen-temsil-edecek, (20.04.2017)
Resmi Gazete (2017a), “4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu Gereğince Kamu Görevlileri Sendikaları ile Konfederasyonların Üye Sayılarına İlişkin 2017 Temmuz İstatistikleri Hakkında Tebliğ” (05.07.2017).
Resmi Gazete (2017b), 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Gereğince; İşkollarındaki İşçi Sayıları ve Sendikaların Üye Sayılarına İlişkin 2017 Temmuz Ayı İstatistikleri Hakkında Tebliğ, (27.07.2017)
TÜİK, (2017) “İşgücü İstatistikleri, Ağustos 2017”, http://www.tuik.gov.tr/HbGetirHTML.do?id=24633
* Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Gönüllüsü
(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)