Tuna Mergin’le Söyleşiler: 6 Mavi Tuna Anadolu Topraklarında

Sevgili Tuna;
Büyük dedenlerin Romanya’dan anımsadığı son karedir Tuna. Hemen, hemen Avrupa’da dolaşmadığı ülke kalmayan bu yorgun nehir, son bir gayretle Karadeniz’e ulaşmanın telaşı içindedir Köstence’de. Gençliğinde her türlü çılgınlığı yapmış, ömrünün son demlerini sürmekte olan, bir ayağı çukurdaki insanlar misali boynu bükük masumu oynamaya soyunmaktadır. Her şeye rağmen büyüleyiciliğinden hiçbir şey kaybetmediği, hala sayısız, şiire, türküye konu oluşundan bellidir.
İlk gençlik yıllarına adım attığımız günlerde bizden önceki kuşağın(aynı türküyü annemden de duymuşluğum var) söylediği bir türkü/marş vardı. Aradan onca yıl geçmesine rağmen zaman, zaman dilime dolanır durur.
Tuna nehri akmam diyor,
Etrafımı yıkmam diyor,
Şanı büyük Osman Paşa
Plevne’den çıkmam diyor.
Kastamonu’da Gagavuz bir opera sanatçısından dinlediğim, büyük dedenin de çok iyi bildiğini sandığım, o güzelim türküyü de unutamam.
“Oglan oglan kalk gidelim Tuna boylarında koyun güdelim.”
Ya, Nazım Hikmet’in dizelerinden notalara aktarılmış şu ezgiye ne dersin…
Gökte bulut yok, söğütler yağmurlu,
Tuna’ya rastladım suları çamurlu
Hey, Hikmet’in oğlu, Hikmet’in oğlu
Tuna’nın suyu olaydın,
Karaorman’dan geleydin
Karadeniz’e döküleydin
Mavileşeydin
Geçeydin Boğaziçi’nden
Başında İstanbul havası
Çarpaydın Kadıköy’de iskeleye…
Atalarımızın, bir film karesi gibi beyinlerine kazınan Tuna görüntüleri neden onları yaşamları boyunca bırakmadı? Mezara bile birlikte gömüldüler sanki. Karadeniz’e dökülen Tuna da peşlerini bırakmamış anlaşılan. Çamurundan, toprağından, kirinden pasından arınmış, mavileşerek Kadıköy iskelesinde Anadolu topraklarıyla öpüşmüş olmalı. Anadolu’ya duyulan yüzyılların özlemi, bu kez su yun öte yanına yönelmiş, Tuna’da, Dobruca’da, Silistre’de somutlaşmış. Bu zavallı muhacirlerin (göçmenlerin) kaderinde hep doğduğu topraklara özlem çekmek varmış anlaşılan. İnsan sormadan edemiyor. Bundan beş altı yüz sene önce Anadolu’da, en yakın il merkezini bile görmemiş, değil Tuna’yı, köyünden geçen dere dışında hiçbir akarsuyun adını dahi duymamış insanlar, nasıl oldu da Balkan’ları, Deliorman’ı, Dobruca’yı, Tuna boylarını vd. yurt edindiler. Acaba ne acılar, ne çileler çektiler. Oralarda kök salabilmek için ne diyetler ödediler. Şu an Anadolu’da adı yada soyadı, Tuna, Tunalıoğlu, Tunalı, Göktuna, Zorlutuna, Öztunalı, Akartuna, Gürtuna, Büyüktuna, Mavituna, Tunaboyu vb. olan sayısız insan yaşıyor. Neden bu soyadlarını aldılar? Oysa hepsinin belki de Anadolu’dan hatta Orta Asya’dan getirdiği boy, aşiret adları, aile lakapları vardı.
Sevgili Tuna, işte bu nedenle adın, biraz da aile tarihimizin özeti gibi oldu. Köklerini unutmaman, arayıp sorman, bulman, öğrenmen, sorgulaman için. Bir başka neden de yüzlerce yıl yaşadıkları toprakları yurt bellemiş, Anadolu’ya, anayurda döndükten sonra da, ölünceye kadar geldikleri yerleri bir kez daha dünya gözüyle görebilme hayaliyle yaşayan atalarımıza vefa borcu ödemek istedik. Madem ki onlar Tuna’yı bir daha göremeden öldüler, madem ki bizim de oraları adım, adım gezip görme şansımız yok, o halde biz de Tuna’yı Anadolu’ya getirelim, bu topraklarda akıtalım istedik. Ve bunun sonucu olarak 8.kasım 2011 den bu yana, yaşam denen güzelim vadide akışını sürdürmektesin sevgili Tuna. Suyun duru, bereketin bol, yolun uzun, sağlık, şans, huzur, mutluluk hep yanı başında olsun, seninle birlikte akıp gitsin.
Sen vadinde usul, usul akarken bir de türkü tutturursan ora havalarından hepimizi mutlu edersin sevgili mavi Tuna, hem de çok mutlu edersin…
Tuna’nın suyu olaydın
Karaorman’dan geleydin
Karadeniz’e döküleydin
Mavileşeydin
Geçeydin Boğaziçi’nden
Çarpaydın Kadıköy’de iskeleye …
Kadıköy iskelesine çarpmakla kalmadın sevgili Tuna, oradan İzmit’e, derken Eskişehir’e, Kayseri’ye ve giderek cumhuriyetin başkenti Ankara’nın yüreğine dokundun, hem başkentin, hem de bizlerin…
(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)

Tags: ,

Arşivler