TÜİK Çocuk İşgücü Anketi 2019 Üzerine İlk Notlar

 

Türkiye İstatistik Kurumu, 7 yıl aradan sonra çocuk işgücü anketini yeniledi ve anket sonuçlarını 31 Mart 2020 tarihinde yayınladı. 2019 yılı Ekim-Aralık döneminde gerçekleştirilen ve 5-17 yaş grubunda ekonomik faaliyette çalışan çocuklara ilişkin bilgi sağlayan anket sonuçlarına ilişkin Vakfımızın ilk değerlendirmesini bilgilerinize sunuyoruz. TÜİK, anket sonuçlarına ilişkin ayrıntılı verileri açıkladığında daha geniş bir değerlendirmeyi sizlerle paylaşacağız.

 

  1. Anket, önceki anketler gibi çocuk işçiliğinin en düşük olduğu, Ekim, Kasım ve Aralık aylarında yapılmış. Bu aylar, genel olarak, özellikle de tarımsal faaliyetlerin büyük ölçüde tamamlandığı ve okulların açık olduğu bir dönemi kapsadığı için çalışan çocuk sayısının en düşük olduğu zaman dilimi.
  2. Anketin 2011 yılındaki iç savaştan sonra Türkiye’ye göç etmek durumunda kalan Suriyeli haneleri kapsayıp kapsamadığı belirtilmemiş. Bununla birlikte çocuk sayısının 1,2 milyon kadar arttığı görülüyor. Ancak bu artış anketin kapsadığı nüfus grubunun değişmesinden kaynaklanıyor. Geçmişteki anketler 6-17 yaş grubunu içerirken, son anket 5-17 yaş grubunu kapsıyor. Dolayısıyla ankete Suriyeli göçmenlerin dahil edilmediği anlaşılıyor.

Ankete dahil edilmeyen bir diğer kesim de çıraklardır. Çocuk işçiliğin bir biçimi olan çıraklık ne önceki anketlere ne de bu son ankete dahil edilmiştir.

  1. 4+4+4 eğitim sistemine geçişle birlikte pek çok çocuk ilköğretim çağını 13 yaşında tamamlamaktadır. Bu durumun ilköğretimini tamamlamış ancak 14 yaşını doldurmamış çok sayıda çocuğun işgücü piyasasına girmesine yol açtığı öngörülmekle birlikte, TÜİK’in açıkladığı verilerde 14 yaş altı yaş kırılımları görülemediği için bu konuda bir değerlendirme yapılamamaktadır. Ancak mikro verilerin açıklanmasından sonra bu konuda analizler yapılabilecektir.
  2. 2012 yılındaki anketle karşılaştırıldığında Türkiye’de çalışan çocuk sayısının 173 bin kişi azalarak 893 binden 720 bine düştüğü görülüyor. Ancak bu azalışı yorumlarken dikkatli olmak gerekir. Çünkü 2011 sonrası Türkiye’ye göç eden Suriyeliler geniş bir özgür olmayan emek gücü havuzu yarattılar. İşverenler yerli işçileri son derece ucuz olan bu göçmen işçilerle ikame etti. Çalışan çocuklar için de aynı şey söz konusu. Dolayısıyla çalışan çocuk sayısındaki azalmanın, Suriyeli çocukların çok daha ağır koşullarda çalıştırılması ile sağlanmış olma olasılığı kuvvetli.
  3. Anketin en çarpıcı bulgusu çocuk emeğindeki işçileşme eğilimi. Anket gösteriyor ki, ücretli işçilik gittikçe çocuk emeğinin başat biçimi haline geliyor. 2012’de çalışan çocukların %52’si ücretli iken 2019’da bu oran 10 puanlık bir artışla %63’e çıkmış durumda. 1999’da bu oran sadece %29’du. Bu veri bize, çalışan çocuk sorunun ciddi bir biçim değişikliği yaşadığını gösteriyor. Bunun çocuk emeği ile mücadele açısından önemli sonuçları olacaktır. Çalışan çocuklar arasında kendi hesabına çalışma %60 azalırken, ücretsiz aile işçiliği %38 oranında gerilemiş. Kendi hesabına çalışma neredeyse ortadan kalkmış durumda.
  4. Çocuk emeğinin sektörel dağılımı da çalışan çocuk olgusundaki işçileşme eğilimi ile paralel bir seyir izliyor. Ücretsiz aile işçiliğinin yaygın olduğu tarım sektöründe, tarımsal tasfiyenin bir yansıması olarak çalışan çocuk sayısı geriliyor. Sanayi kesiminde ise küçük  bir azalma görülse de bu sektörde çocuk emeği kullanımının ciddi bir direnç gösterdiği ortada. Hizmetler sektöründe çocuk işgücü istihdamının artma eğilimi ise güçlü bir şekilde devam ediyor. Hizmetler sektörü çalışan çocukların %45’ini istihdam ediyor, 15-17 yaş grubunda bu oran %51’e çıkıyor.
  5.  Ankete göre çalışan çocukların %1,3’ü çalıştığı yerde bir yaralanma veya sakatlanma yaşadı. Anketin gerçek durumla en örtüşmeyen bulgusunun bu olduğu açıktır. SGK istatistiklerine göre, 48.800 kayıtlı çocuk çalışanın bulunduğu 2018’de çocuk işçiler 7.094 kaza yaşadılar. Çalışan çocukların kaza geçirme oranı %15. SGK verilerinin, sigortalı/kayıtlı çocukları içerdiği, bunların çalıştığı işyerlerinin kayıtdışı çalışan çocuklarınkinden daha iyi durumda olduğu dikkate alınırsa %1,3 gerçekçi gözükmemektedir.
  6. İş öğrenmek ve meslek sahibi olmak amacıyla çalıştığını ifade eden çocuk oranının %15,20’den %34,4’e çıkmış olması da oldukça çarpıcı. Bu durum eğitime erişimde eşitsizliğin giderek derinleşmesinin, eğitimin piyasalaşmasının ve yoğun işsizliğin sonucunda  eğitime yapılan yatırımın istihdama katılım olanağı sağlayacağına ilişkin inancın azalmasıyla ilişkili olabilir. Yoksul hanelerdeki çocuklar için nitelikli eğitime erişim imkânı düşüktür ve eğitim giderleri yüksektir.  Eğitim için gerekli yatırımı yapmak dahi pek çok genç için insan onuruna yakışır istihdam olanağına erişim sağlamamaktadır (genç işsizliğinin %27’yi aştığı ülkemizde ). Bu durum çocukların  (ve ailelerinin) eğitim ve istihdam arasında seçimlerini  istihdamdan yana kullanmalarına neden olabilmektedir.

Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı

 

Tags: ,

Arşivler