Toplum Hekimliğine Gönül Verenler (7) KÖYCÜ DOKTOR: REŞİT GALİP

                                             

 

“Reşit Galip, hem doktordur, hem hukuk doktorudur, hem siyaset doktorudur, hem edebiyat doktorudur ve güzel arkadaştır.”

  1. Kemal Atatürk (12)

Cumhuriyet’in kuruluş döneminin önde gelen aydınlarından, düşünür ve tarihçilerinden Dr.Reşit Galip, kısacık ömründe yaptıklarıyla bugün de çağdaşları arasından sıyrılmış ve kendine bir yer edinmiştir.

1893 yılında Rodos’ta doğan Dr.Reşit Galip’in babası, görevi gereği çok gezmek zorunda olan bir Mahkeme Reisiydi. Onun ve daha sonra Türk Ocağı başkanlığı ve büyükelçilik yapacak ağabeyini yetiştiren dedeleri Hacı Mehmet Ağa olmuştur.

Reşit Galip, kabına sığmayan bir gençti. Tıp Fakültesi’ne girdiği 1911 yılında bile arkadaşları arasından sıyrılarak, etkileyici karakteriyle onlara önderlik etmeye başlamıştı. Sınıf arkadaşı Dr.Hüseyin Hulki bey şöyle diyordu: “Mektepte aramıza karıştığı ilk günden beri avuca sığmaz afacan bir çocuk gibi yaşadı. Fakat bu afacan ruhunda hepimize üstün olan, sözünü dinleten bir erginlik, bir olgunluk vardı. Biraz alaycı, fakat çok şakacı idi. Ciddi konular üzerinde deş boyu ve yaşı ile bağdaşmayacak ölçüde donanımlıydı.”(1) Bir başka sınıf arkadaşı Dr.Şükrü Sarıbaş şöyle anlatıyor: “Askeri Tıbbiyesine girdiğimiz zaman, sınıfta yüz kişi idik. Derslere başladık, birkaç hafta geçer geçmez, Reşit Galip Rodos, bütün arkadaşlara kendini tanıttı; karakteri ve zekası 17-19 yaşını geçmeyen sınıf kalabalığı içinde kendini belli etti. Reşit Galip’te duygu ve düşünce birleşmişti. Her şeyin mahiyetine, içyüzüne ve temeline inen; araştırmacı ve eleştirici keskin mantığı, idealist yüksek karakteriyle kaynaşmıştı. Onun mert arkadaşlığına kim güvenmezdi!”(2)

“Bir yandan ülkenin siyasal durumu, Ferit Paşa’nın memleketi uçuruma sürükleyen kötü yönetimi, birçok gençler gibi Reşit’i de çıldırtıyordu. Büyük bir cüretle Ferit Paşa kabinesi aleyhine de gizli ve müthiş bir bildiri yazdı. Ve bir gece kendi eliyle bu bildirileri çeşitli yerlere ve özellikle de Babıali ve Polis Müdürlüğünün kapısına yapıştırdı. Fatih, Sultanahmet mitinglerinin düzenlenmesiyle uğraşan Darülfünun ve Tıp Fakültesi gençlerine yardım etti.(3)”

Başta mert ve güvenilir arkadaşlığı, onu tamamlayan toplumculuğu, arkadaşlarını onun peşinde Sarıkamış’tan Kütahya’ya, oradan Mersin’e ve Ankara’ya kadar taşıdı.

“Birinci Dünya Savaşı son ermiş ve Osmanlı devleti ağır bir mütareke imzalamıştı. İstanbul yaşanması güç bir kent olmuştu. Bu sırada yurda bütün varlıklarıyla bağlı, idealist bazı gençler ‘Köycüler’ adı altında bir Dernek kurmuşlardı. Bu derneğin altı maddeden oluşan kısa tüzüğünün birinci maddesi şuydu: ‘Köylüler arasında insancıl bir yaklaşımla çalışmak ve sağlık, eğitim konularında yardım etmek amacıyla İstanbul’da 25 Ekim 1918 (1334) tarihinde Köycüler namında bir Dernek kurulmuştur.’ Dr.Reşit Galip bu cemiyetin 4 numaralı üyesiydi. Köylerde yerleşerek bir misyoner özverisiyle çalışmak isteyen ve sayıları on beşi geçmeyen bu gençlerin en ateşli ve heyecanlısı Doktor Reşit Galip’di. Köycülerin ilk kafilesi 10 Nisan 1919 (1335) tarihinde Kütahya’ya vardılar. Bu kafileden Doktor Hasan Ferid ve Reşit Galip Tavşanlı’da, Doktor Fazıl Doğan ve Doktor Mustafa, Emet’te yerleştiler. Reşit Galip, Tavşanlı’da ayni zamanda Müdafai Hukuk Cemiyetinin Başkanlığını üzerine aldı. … 1920 Haziranında başlayan Yunan taarruzu ile Kütahya yöresinde işgal tehlikesi belirmesi üzerine dağılan köycülerin yaşamı, binbir sıkıntı içinde geçmiş gerçek bir misyoner yaşamıdır. … Köycülerin dağılmasından sonra, Hilaliahmer (Kızılay) Beşinci İmdadi Sıhhi Heyeti Başhekimliğini üzerine alan Reşit Galip, bir yıldan fazla süre Burdur, Antalya, Aydın ve Denizli’de dokuz dispanser ve iki hastane ile Antalya laboratuvarını başarı ile idare etti. Bu sırada (sıtma mikrobunun) daha çabuk boyanması hakkında bulduğu yöntemden ve yöneticilik alanında gösterdiği başarılardan dolayı ikramiye ve takdirname aldığı gibi, 10 Şubat 1921’de Kuşadası, Söke veba mücadelesi hakkında gönderdiği rapordan dolayı teşekkür name ile ödüllendirildi. 11 Eylül 1921’de Sağlık Bakanlığı Sağlığı Koruma (Hıfzıssıhha) Müdür Yardımcılığına atandı. Ankara’da sağlığı bozulduğundan, havası daha yumuşak bir yere gönderilmesini istedi. 5 Aralık 1921’de Mersin Hükümet Doktorluğuna gönderildi. Burada aynı zamanda karantina ve hapishane doktorluğuyla Gümrük Kimyager Vekilliği, Basım, Haber alma Temsilciliği yaptı. Bir süre sonra kendisini Gaziantep Sağlık Müdürlüğünde(4)” buldu, daha sonra Mersin’e döndü. “Bu zamanlar burada kurulmuş olan (Gençler Birliği) ve sonra da (Türk Ocakları) derneklerinde başkanlık yaptı. Aynı zamanda Mersin Ticaret Lisesinde Sağlık Dersi öğretmenliğinde bulundu. (6)” Atatürk’ün dikkatini çekerek, 10 Ocak 1925’te Aydın Milletvekili seçilerek, Ankara’ya geldi.

Reşit Galip’in insan tarafı kuvvetliydi. Tavşanlı’dan İstanbul’daki Köycüler Cemiyeti baş meclisinin bir anketine verdiği uzun yanıtında şöyle yazmaktadır: “Gerçi ancak geçinmek için para kazanıyoruz. Köylünün ve halkın zararına servet edindiğimiz yoktur. Fakat bu hekimlik bana dilencilikten beter geliyor. Burada ücretsiz tedaviye gücümüz olabilseydi, mutluluğumuz sınırsız olacaktı. Bir hastayı iyi etmek için pazarlık etmek veya iyi ettikten sonra avucuna bakmak pek iğrenç geliyor. İşte bütün direncimizi kıran nokta budur. İnsanda ne köycülük neşe ve istirahati, ne de bir köycü açık yürekliliği bırakıyor. Kendilerine iyilik etmeye geldiğimiz insanlarla bizim aramızda her ikimizi huzursuz eden bir kötülük yaşıyor, bu da paradan başka bir şey değildir.”(4)

Dr.Reşit Galip, yaşamı boyunca aynı ülkü ve üretkenlikle bir çok kişiyle buluşmuş ve onlarda derin izler bırakmıştır. Ord.Prof.Dr. Fahrettin Kerim Gökay, 1952 yılında, yani bu mektuptan yaklaşık 41 yıl sonra şöyle diyor: Ölümünden “On sekiz yıl sonra bugün onu yine andım. İdealistler unutulmuyor. Her memleket davası ideal aşıklarını hatırlatır. Yanan Milli Eğitim Bakanlığı odasındayız. Kangal dönüşünde ona köy sağlığı üzerinde duygularımı söylemiştim. Heyecanla dinlemişti. Bugün Sağlık Şurasında köy tedavi evleri ve okul hekimliği söz konusu edildiği zaman, başı dik, gönlü gani, saf yürekli, hür sesli dostumu hatırladım(5).”

Dr.Reşit Galip’in yaşamındaki dönüm noktası, Tıbbiyenin dördüncü sınıfındayken, okula ara vererek arkadaşlarıyla birlikte Kafkas savaşında görev alması olmuştur. Bu hem insancıl hem de yurtsever gönüllülük, sağlığı üzerinde, ölümüne kadar varan derin izler yapmıştı. Eski Sağlık Bakanlarından Dr.Lütfi Kırdar şöyle yazıyor :

“Ben Reşit’i ta Birinci Dünya Savaşı’nda, Cebeli Lübnan’da Antura’da 1500 yataklık Kimsesiz Çocuk Bakım-Eğitim Evi (çocuk eytamhanesi) müdürü iken tanımıştım. … Kurumumuza gelmeden önce gönüllü olarak gittiği Erzurumun üçbin küsur metre yüksek dağlarında ciğerlerinden gelen ilk kanı çıkarmağa başlağı zaman bile yılmamış, korkmamıştır. … Erzurum dönüşünden sonra Tıp Fakültesini bitirmiş, fakat öğrencilik yaşamını ülkenin sosyal, siyasal akımlarına karıştırmaktan vazgeçmemiştir.

… O, fakülteye (Prof.Dr.Akil Muhtar’ın) asistanı oldu. Çalışkan bir asistanın bütün meziyetlerine sahipti. Hastaları ve kitaplarıyla ilgilenirdi. … Fakülte’nin eksiklikleri, geri zihniyeti, onu tatmin edemiyor … bu durum, onun inkılapçı ve milliyetçi ruhu üzerinde menfi tesirler yapıyordu. Hep eylemsizlikten, cehaletten, dar görüşlülükten yakınırdı. Sonunda dayanamadı. Çok acı bir dille Tıp Fakültesi’ni eleştiren bir broşür yayınladı; yenilenme istedi; ve bir süre sonra istifa ederek ayrıldı.(3)”

Hem mekansal ve hem de kurumsal açıdan gezginci yaşamı, Dr.Reşit Galip’in beyninde müthiş bir sentez geliştirmişti. Hekimlik, öğretmenlik ve köycülük üçgeninde çözümler geliştirmekteydi. “Öğretmenlerle Konuşmalar” kitabında ve “Köycülük” broşüründe, köylerdeki öğretmen rolü üzerinde ayrıntılarıyla durmuştur.

Öğretmen Hüseyin Kazım, bu konuda şunları yazıyor: “‘Köylüyle muhabbetimiz (sevgi), ayni zamanda vatana muhabbettir. Çünkü köylü vatanın köküdür, ana unsurudur, asıl temelidir’ diyen Reşit Galip, köylüyü seven büyük bir dost ve kurtarıcı olarak köy köy dolaşmış ve köylünün sağlık ve bilgice kalkınmasını kendisi için bir ulak edinmiştir. Bu verimli çalışmasını, daha çok yaymak ve işdaş edinmek dileği ile ‘Köy Muallimleriyle Sıhhi Musahabeler’ adlı bir kitap yazmış ve köylülerle sıkı bir yakınlığı bulunan köy öğretmenlerini ‘Ortak dostumuz’ köylüyü aydınlatma işindeki yurtçu birliğe çağırmıştır. Bu kitabında köylüye karşı aşkın bir sevgi belirmektedir. Köylünün yaşayışını, eksiklerini, yapılması gerekenleri ve yolları göstermek üzere yazılmış “tır.(7)

Dr.Reşit Galip, her şeyden önce bir insan aşığıydı. Tüm eylemlerine yön veren, onun insanlara olan sevgisiydi. Üniversiteleri düşünürken öğrencilerin yaşama ve çalışma koşulları üzerine de odaklanıyordu. Bu yazıda bizim ve “Atatürk’ün Fikir Fedaisi Dr.Reşit Galip” kitabında Yener Oruç’un yararlandığı, Ahmet Şevket Elman’ın anısı ile hem bir örnek verelim ve hem de onu anımsamayı sonlandıralım : “Bu kitap, ayni zamanda, kendisinden kitap parası isteyen bir Üniversiteliye o andaki bütün para varlığı olan otuz lirasının yirmi beş lirasını, azlığından dolayı özür dileyerek gönderen insan Reşit Galip’e karşı, o eski Üniversite talebesinin bir vicdan borcu olarak mukabelesinin ifadesidir.(8)”

KAYNAKÇA:

(1) Dr. Hüseyin Hulki beyden aktaran: Ahmet Şevket Elman (1953) : Dr.Reşit Galip (1892-1934) Ankara s. 36

(2) Dr.Şükrü Sarıbaş’tan aktaran : Ahmet Şevket Elman (1953) : Dr.Reşit Galip (1892-1934) s. 77

(3) Dr.Lütfi Kırdar’dan aktaran: Ahmet Şevket Elman (1953) : Dr.Reşit Galip (1892-1934) s.27-28

(4) Uluğ İğdemir’den aktaran: Ahmet Şevket Elman (1953) : Dr.Reşit Galip (1892-1934) s. 13-14

(5) Ord.Prof.Dr.Fahrettin Kerim Gökay’dan aktaran: Ahmet Şevket Elman (1953) : Dr.Reşit Galip (1892-1934) s.17

(6) Enver Behnan Şapolyo’dan aktaran : Ahmet Şevket Elman (1953) : Dr.Reşit Galip (1892-1934) s. 20

(7) Muallim Hüseyin Kazım’dan aktaran : Ahmet Şevket Elman (1953): Dr.Reşit Galip (1892-1934) s. 33

(8) Ahmet Şevket Elman (1953): Dr.Reşit Galip (1892-1934) Ankara s.4

(9) Dr.Mazhar Osman Uzman’dan -1934- aktaran: Ahmet Şevket Elman (1953) : Dr.Reşit Galip (1892-1934) s.142

(10) Aktaran : Ahmet Şevket Elman (1953): Dr.Reşit Galip (1892- 1934) s. 51

(11) Emin Türk Eliçin (1970): Kemalist Devrim İdeolojisi, ANT Yayınları s.378-9) (12) Yener Oruç (2007) : Atatürk’ün ‘Fikir Fedaisi’ Dr.Reşit Galip – Gürer Yayınları İstanbul s.228.

* Prof.Dr., Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Genel Yönetmeni ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü – İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Tags: , ,

Arşivler