TOPLU YAŞANILAN ALANLARDA TEMİZ SU SORUNU

 

“Su, herhangi bir ticari ürün değil, tersine korunması, saklanması ve niteliği gereği özel önem verilmesi gereken bir mirastır”.

(AB Direktifi, 98/83/EC, 18 Eylül 2000)

İş yerlerinde ya da topluca barınılan alanlarda (şantiye, otel vb) içme ve kullanma suyunun sağlıklı kılınması büyük önem taşımaktadır. Suyla bulaşan hastalıklardan başlayarak, kimyasal kirlenmeden, suyun kalitesine kadar bir çok etmen temiz su sorununun kapsamındadır.

“Yemek ve içmek” insan yaşantısının odak noktalarından biridir. İnsanlar “ağız tadıyla” çalışmak ister; “ne yediği, içtiği” onun için çok önemlidir. Ama sağlıkçılar açısından da, “çalışanların sağlığını bozabilecek başlıca etmenleri” içinde barındıran işlevdir yeme-içme. Bu bakımdan,

  • Sağlanması,
  • Saklanması,
  • Sunulması ve
  • Besinlerin çeşitlendirilmesi önemlidir

Su yoluyla bulaşan hastalıklar, yüzyıllar boyu dünyada büyük felaketlere neden olmuş; yüzbinlerce insanın canını almıştır. Bu yüzden dünya ülkeleri, bu konuda çok duyarlı ve dikkatlidir. Salgın hastalıklar konusunda, dünya çapında bir bilgi ağı kurulmasının, aşı çalışmaları ve kampanyaları yapılmasının nedeni de budur.Bir ülkede salgın bir hastalık çıkmış sa, hemen yurttaşlarını uyararak ziyaretlerinin engellenmeye çalışılması bundandır.

Su yoluyla yalnızca hastalıklar değil, zehirlenme etkisi yapan kimyasal maddeler de insanlara ulaşabilmektedir.

Bu yüzden, toplu olarak çalışılan ve yaşanılan yerlerde, “temiz su” sunumunun önemi üzerinde durmak, belki de yaşamın en önemli sorununa parmak basmak anlamına gelir. “ Su ve yaşam” birbirinden ayrılmaz ve insanların da birbirinden kopamayacağının en önemli kanıtıdır. O, sağlık gibi bir toplumsal tutkaldır sanki.

Bunun için toplumsal düzeyde (genel) alınması gereken önlemler vardır. Bunu en iyi tanımlayan belgelerden biri, “İnsani Tüketim Amaçlı Suyun Kalitesi Hakkında a3 Kasım 1998 takrih ve 98/83/EC Sayılı Avrupa Birliği Konseyi” Direktifi’dir. Direktif’te belirtilen genel ilkelerden bazıları şöyledir :

  • İnsani amaçlı suyun kalitesinin insan sağlığı için önemini dikkate alarak, zorunlu kalite standartları getirilmelidir.
  • Bu tür bir suyun tanımlanmasında, gıda sanayiinde kullanılan su da kapsama alınmalıdır.
  • Sağlanan suyun içme suyu kalite standartlarına uymasını sağlamak için, yüzey ve yeraltı suyunun temiz tutulmasını sağlayacak, uygun su koruma önlemleri uygulanmalıdır.
  • Hem mikrobiyolojik hem de kimyasal riskleri önleme dengeli biçimde ele alınmalı; insani kullanıma elveren ölçütler, “kamu sağlığı gerekçeleri” ve “riskin değerlendirilmesi yöntemine” uyularak oluşturulmalıdır.
  • İnsani kullanım amaçlı suyun kalitesi yerel dağıtım sisteminden etkilenebilir; bunu önlemek için mutlaka izleme programları oluşturulmalıdır.
  • Ölçümlerin, insanı kullanım amaçlı suyun, kullanıcıya sunulduğu noktada derlenmesi gereklidir.
  • Böylece oluşturulan ölçütler ve izleme programları, önlem alma ilkesini temel alır; insani kullanım amaçlı suyun yaşam boyu güvenle tüketilmesini sağlayacak biçimde seçilmiştir. Bu yüzden yüksek düzeyde sağlık koruması sağlar.
  • Kirlenen suların, insan sağlığı için tehlike oluşzurması önlenmeli; sağlanması ve sunulması engellenmelidir. Onarıcı yöntemlere, kurallar çerçevesinde ve öncelik sorunu kaynağında giderecek önlemlere verilmelidir.

Toplu yaşanılan ve çalışılan yenrlenrde, gıdaların sunumu ile ana ilkeleri, “Gıda Maddelerinin ve Umumi Sağlığı İlgilendiren Eşya ve Levazımın Hususu Vasıflarını Gösteren Tüzük”te (RG. 18.10.1952 / 8236) bulabiliriz. Bu Tüzük’ün 3.maddesi şöyle demektedir :

“Bütün gıda maddelerinin ve bunların konulduğu kab ve malzemenin bu Nizamnamede gösterilen vasıfları haiz ve temiz bulunması mecburidir. Kirlenmiş, vasıfları bozulmuş veya vasıflarının kıymetleri azalmış, tefessüh etmiş, iğrenç manzaralı, kurtlanmış, küflenmiş, içinde patojen bakteriler ve para zitler üremiş veya zaranrlı mikropların toksinleri bulunan veyahut her ne sebepten olursa olsun kimyevi maddrelerle muamele edilmiş gıda maddelerinin imali , ihzanı, muhafaza ve satışı yasaktır.”

Kısa sünre önce yürürlükten kaldırılan, ama yol göstericiliğini yitirmeyen İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nün 32-35.maddelerinde düzenlenen uyarılardan bazıları şöyledir :

  • İşyerlerinde, çalışanların kolaylıkla faydalanabileceği ve ‘’Gıda Maddelerinin ve Umumi Sağlığı İlgilendiren eşya ve levazımın hususi vasıflarını gösteren Tüzük’’ teki tanıma uygun özellikte serin içme suyu bulundurulmalıdır. Bu uygunluk, mahalli resmi makamlar ve belediyeler tarafından belgelendirilmelidir.
  • İçme suyu, gerek taşınmasında ve gerekse kullanılmasında, her türlü bulaşmadan korunmuş olmalı ve içine doğrudan doğruya buz atılmamalıdır.
  • İçme suyu tesisatı veya kapları, kullanma suyundan ayrı olmalı ve üzerine, ‘’İçilecek Su’’ işareti konulmalıdır.
  • İş yerlerinde içme suyu için özel musluklar yapılmalı ve bu musluklarda mümkün olan hallerde suyun, aşağıdan yukarıya uygun bir yükseklikte fışkırması sağlanmalı; mümkün olmayan hallerde ve yerlerde, su içmek için, kişiye özel maşraba veya bardak kullanılmalıdır. Karton veya benzeri bardaklar kullanıldığı takdirde bunlar özel ambalajlarında veya temiz bir kutuda saklanmalı; bir kere kullanılan bardakların atılması için musluğun yanında özel bir sepet bulundurulmalıdır.
  • İçme suyu tesisatı bulunmayan yerlerde, temiz ve sıhhi içme suyu kapları sağlanmalı ve bunlar, özel sehpalara oturtulup uygun musluklar takılmalıdır. İçme suyu kapları, eğilerek boşaltılmamalı veya maşraba daldırılarak su alınmamalıdır. Ağzı açık varil, küp, koca fıçı kaplar, kapaksız ve musluksuz olarak kullanılmamalıdır.
  • Şehir suyunun veya uygun nitelikteki suların sağlanması mümkün olmayan hallerde, var olan sular, su dezenfeksiyonu usullerine uygun olarak dezenfekte edildikten sonra kullanılmalıdır.
  • Yemek aralığının eve gidip gelmeye elverişli olmayışı, iş yerinin konut alanlarından uzak oluşu, ulaşım yetersizliği veya yokluğu veya benzeri nedenlerle yemeklerini iş yerinde yemek zorunda olan işçiler için, işverence rahat yemek yenebilecek nitelik ve genişlikte bir yemek yeri sağlanmalıdır.
  • İş yerlerinde atık ve birikinti suların akatığı ve toplandığı yerler, özel veya genel bir kanalizasyona veya fosseptiğe bağlanmalı ve buralar, uygun bir kapak ile örtülmelidir. Bu kapak, günde en az bir kere bol su ile yıkanıp ve sızdırmayacak şekilde iyice bağlanmalıdır.
  • Akış doğrultusunda bir eğim verilmeli ve koku çıkmasını önleyecek tedbirler alınmalıdır.
  • İş yerlerinde ve eklentilerinde, haşarat, böcek ve kemirici hayvanların bulunmaması için her türlü önlem alınmalı: yok edilmesi için, gereken ensektisit, rodentisit maddeler kullanılmalı; üremeyi kolaylaştıran koşullar yok edilmeli; yuvaları yıkarak bozulmalı; uygun aralıklarla ensektisit uygulaması yapılmalı; sineklere karşı kapı ve pencerelere tel kafes konulmalıdır.

Yalnızca içme suyu (Kutu No.1) değil, yemeklerin hazırlanmasında, kişisel ve evsel temizlik amaçlı kullanma suları da temiz olmalıdır. Bunun için kullanma suyunun (Kutu No.2) ve depolarda (Kutu No.3) bekletilen suların da temizliğinden emin olunmalıdır.

Temiz içme ve kullanma suyunun iş yerlerinde sunumunda, sürdürülebilirlik çok önemlidir. Gelen suyun temizliğinde emin olsanız da, dağıtım (sunum) aşamasındaki temizliğinden de emin olunmalıdır. Bunun kontrol ölçütleri vardır (Kutu No.4).

İş yerlerinde suyun temizliği, dış faktörlere bağlanamaz. Her işyerinde yukarıdaki kılavuzları en az üç ayda bir kontrol eden bir görevlinin bulunması gerekir. Mevzuatımız bu görevliyi tanımlamamış olmakla birlikte, işyeri hekiminin denetiminde, sağlık destek elemanı bu görev için biçilmiş kaftandır. Bunun olmadığı durumlarda, “ilk yardım kurtarma işçileri”nden yararlanılabilir.

Ama her şeyden önce bu çalışmaların sağlık eğitimi ile desteklenmesi gerekir. Her ne kadar mevzuatımızda öngörülen işçi sağlık eğitimleri arasında “bulaşıcı hastalıklarla mücadele”ye yer verilmemişse de, işçi desteği olmadan “temiz su” konusunda başarıya ulaşılamaz.

Son olarak “temiz” su konusunda söylenmesi gereken, kullanıcıların temizlik kuralların uymalarıdır :

  • İçilen suların, bir kez kullanılıp atılan bardaklarla içilmesi, aynı maşrapadan bir çok kişinin yararlanmaması sağlanmalıdır.
  • Temizlik amaçlı kullanılan suların tek başına temizleyici değeri olmadığı, sabunla desteklenmesi gerektiği unutulmamalıdır.
  • “Akan su kir tutmaz” gibi boş inançlara kapılınmamalıdır.
  • Boş inançlarla en iyi mücadele, bilgi vererek yapılır. Onun için tüm çalışanlar, temizlik, sağlığın korunması, su yoluyla bulaşan hastalıklar konularında sürekli olarak aydınlatılmalıdır.

* Prof.Dr., Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Genel Yönetmeni ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü – İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)

Tags: , , ,

Arşivler