Sendika Üyelik Sistemi ve Sendikal Özgürlükler: e-Devlet Üyeliği Üzerine Bir Değerlendirme

 

İşçi işveren ilişkisinde sosyal ve ekonomik açıdan güçlü olan işveren tarafıdır ve işçinin bu ilişkide tek başına mücadele etmesi zor, bazen olanaksızdır. Sendikalar endüstri ilişkileri sisteminde özellikle işçi kesiminin haklarının korunmasında ve geliştirilmesinde önemli örgütlerdir. İşçilerin tek başına elde edemeyeceği kazanımlar birlikte örgütlendikleri sendikaların mücadelesiyle kazanılabilir. Ancak emek tarihinde sendikaların birer taraf olarak kabul edilmesi kolay olmamış işçi sınıfının uzun mücadeleleri ile olanaklı olmuştur. Sendikalar sosyal devlet uygulamalarının gelişmesi ile birer taraf olarak kabul edilmiş ve güçlenmişlerdir. Ancak 1970’lerden sonra güçlenen neoliberal uygulamalar her alanı olduğu gibi endüstri ilişkileri sistemini de etkilemiş, bu süreçte sendikalar güç kaybetmiştir. Hatta uygulanan yeni yönetim teknikleri ile sendikaların yerine başka sistemler ikame edilmeye çalışılmıştır.

Sendikal haklar genelde üçlü bir sac ayağının üstüne oturur. Bunlar, sendikal örgütlenme hakkı, toplu pazarlık hakkı ve grev hakkıdır. Bir ülkede gerçek anlamda sendikal hakların varlığından söz edebilmek için bu üç hakkın birlikte düzenlenmesi ve elbette bu düzenlemenin en az kısıtlamayı bünyesinde barındırması gerekir. Örgütlenme hakkının kullanılması genellikle kurulu bulunan bir sendikaya üye olmak, yeni bir sendika kurmak ve bu sendikanın faaliyetlerine katılmak ile olmaktadır. Bu durum aynı zamanda sendikal hak ve özgürlüklerin gerçekleşmesi açısından da önemlidir. Sendikalarda örgütlenmek üyelik sistemi ile gerçekleşmektedir. Üyelik sistemlerinin sendikal hak ve özgürlüklerin gerçekleşmesinde önemli etkisi vardır. Tarihsel süreçte ülkemizde kamu görevlileri, işçiler ve işverenlerin sendikal haklarını düzenleyen yasalarda değişik üyelik sistemleri kullanılmış, bu sistemler kimi zaman bazı özellikleri nedeniyle eleştirilmiştir. Günümüze kadar sendikal yasalardaki üyelik sistemleri Tablo 1’de gösterilmiştir.

Ülkemizde ilk defa işçi ve işveren sendikalarının kuruluşu ve faaliyetlerini düzenleyen yasa olan 1947 tarihli ve 5018 sayılı İşçi ve İşveren Sendikaları ve Birlikleri Hakkında Kanun “özgür bir sendikacılık hareketinin oluşumunu değil, emek evreni üzerinde sosyal bir kontrolü temel” almıştır (Makal, 2003: 6). İlk sendika yasasından günümüzdeki yasalara dönem dönem dayandıkları Anayasaya bağlı olarak daha özgürlükçü düzenlemeler yapılsa da genel olarak bu sosyal kontrol amacı devam etmiştir denebilir. Hem kamu görevlileri hem de işçi ve işveren sendikalarını düzenleyen yasalar (1) genel olarak negatif (olumsuz) ve pozitif (olumlu) sendika özgürlüğünü korumuştur. Ancak özellikle kamu görevlilerine bu hak tanınırken sendikaya üye olamayacak meslek grupları çok geniş tanımlanarak pozitif sendika özgürlüğü ihlal edilmiştir. İşçilerin örgütlenmesinde ise özellikle 2822 ve 6356 sayılı Yasalardaki grev yasakları yine sendikaların en önemli baskı araçlarına sınırlama getirerek kolektif sendika özgürlüğünü ihlal etmiştir/etmektedir.

Üyelik sistemlerinin sendikal hak ve özgürlükleri korumak açısından üyeliği zorlaştırıcı özellikler taşımaması gerekir. 2821 sayılı Yasa döneminde uygulanan noter onaylı üyelik sistemi bu anlamda hem sendikalarca, hem işçiler tarafından, hem de ILO’nun (Uluslararası Çalışma Örgütü) çeşitli organları tarafından uzun süre eleştirilmiştir. Bu eleştiriler 2012 yılında çıkarılan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununda üyelik sisteminin değişmesine neden olmuştur. Yeni sistemde üyelik e-Devlet uygulaması ile gerçekleşmektedir. Bu çalışmada e-Devlet uygulamasının sendikal hak ve özgürlükler açısından yarattığı/yaratabileceği sonuçlar eleştirel bakışla ele alınmaktadır.

SENDİKAL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER

Sosyal haklar arasında kabul edilen sendikal hak ve özgürlükler kendi içinde bireysel ve kolektif sendikal hak ve özgürlükler olmak üzere ikiye ayrılır. Bireysel sendika hak ve özgürlüğü; kişilerin sendika kurma, kurulu olan bir sendikaya üye olma ve sendikal faaliyete katılma hakkını içeren pozitif (olumlu) sendika hakkı ile bireylerin sendikaya üye olmama veya üyelikten çıkma hakkını koruyan negatif (olumsuz) sendika hakkından oluşur. Kolektif sendika özgürlüğü ise bağımsız örgütler olarak sendikaların işleyiş ve haklarını içerir (Tuncay ve Savaş Kutsal, 2006).

Uzun yıllar çeşitli ülkelerde uygulanan kapalı işyeri (closed shop), sendikalı işyeri (union shop) gibi uygulamalar, özellikle negatif (olumsuz) sendika özgürlüğünü engelleyen uygulamalar olarak eleştirilmiştir. Çünkü bireylerin özgür iradeleri ile bir sendikaya üye olmaya karar vermesi ve hangi sendikaya üye olacağını da kendilerinin seçmesi gerekir. Elbette bir seçimden söz edebilmek için de “sendika çokluğunun” olması gerekir. Bu aşamada sendikalara üyelik şekli bu özgürlüğün sağlanmasında önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Şöyle ki sendikal özgürlüğün gerçekleşmesi için üyeliği zorunlu kılan uygulamaların olmaması gerekir. Bu gerekli ama yeterli değildir. Ayrıca şekil olarak sendikal özgürlüğü kısıtlamıyor gözüken kimi üyelik şekilleri de işçilerin sendikal özgürlüğünü kısıtlayabilir.

ÜYELİK SİSTEMİNİN SENDİKAL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERE ETKİSİ

Sendikaya üyeliğin sendikal hak ve özgürlüklerle ilgisi var mıdır? Üyeliğin başlangıçta bir prosedür işlemi olduğu düşünülse de aslında uygulanan sistemler üyeliğin gerçekleşmesi, kişilerin özgür iradeleri ile seçecekleri sendikaya üye olabilmesi, üye olmaması ve üyelikten ayrılabilmesi açısından önemlidir ve bireysel sendika hak ve özgürlüğünün gerçekleşmesi açısından en önemli belirleyicilerdendir. Özellikle Anglo-Sakson ülkelerde uygulanan ve sendikaları güçlendirmek ve korumayı amaçlayan güvenceleri içeren “sendika güvenliği” kavramı ve uygulamaları sendikaların üye sayılarını artırmasına neden olmaktadır. Zorunlu üyelik şeklindeki uygulamalar; işçilerin işe başlamadan önce o iş yerinde uygulanan toplu iş sözleşmesine taraf olan sendikaya üyeliğini ve üyelikte kalmasını zorunlu kılan “kapalı iş yeri koşulu”, işçilerin işe girdikten belli bir süre sonra taraf sendikaya üye olması ve üyeliğini devam ettirmesini zorunlu kılan “sendikalı iş yeri koşulu”, bir istihdam koşulu olarak sendikaya katılmayı zorunlu kılmayan ancak sendikaya üye olunduysa toplu iş sözleşmesi boyunca sendika üyeliğini koruma zorunluluğu getiren “sendika üyeliğini muhafaza etme koşulu” olarak (Uçkan, 2001: 158-166) karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda işçiler istedikleri sendikayı seçme hakkına sahip olmayıp belirli bir sendikaya üye olmak zorundadırlar ve bu tip uygulamalar sendikal hak ve özgürlüklere aykırıdır.

İşçinin herhangi bir dış etkene maruz kalmadan üye olma veya üye olmama kararını kendisinin vermesi ve bir sendikaya üye olmaya karar verirse de üye olacağı sendikayı kendisinin seçmesi gerekmektedir. Karar hakkının işçide olmaması ya da bir mekanizma tarafından otomatik sağlanması bireysel sendika hak ve özgürlüğüne aykırıdır. Üyelik sistemleri bu anlamda bir etki yaratabilir mi? Eğer üyelik sistemleri üyeliği zorlaştırıyor ya da yöntem olarak işçinin karar hakkını elinden alıyorsa sendika hak ve özgürlüğünü engelleyici etki yaratabilir. Ülkemizde bir dönem uygulanan noter onaylı üyelik (2821 sayılı Yasa döneminde) işçinin sendikaya üye olma ya da üyelikten ayrılma hakkını zorlaştırmıştır. Noter onayı hayli maliyetli bir uygulama olduğundan işçilerin sendikalara üye olması açısından olumsuz bir etki yaratma durumu vardır. Sendikalar genelde bu maliyeti üyelik gerçekleşirken üstüne alsa da bu noktada mali açıdan güçlü (üye sayısı fazla) sendikaların haksız bir rekabeti olacaktır. Çünkü üye sayısı az ve dolayısıyla mali gücü de zayıf olan sendikaların bunu karşılayabilmesi güçlü sendikalara göre zordur. Bu noktada e-Devlet üzerinden üyelik sisteminin oldukça basit ve maliyetsiz olması sendikal hak ve özgürlükler açısından olumlu gibi görünebilir. Uygulamada üyeliği kolaylaştırıcı etki yaptığı bu anlamda hakkın kullanımını arttırdığı ileri sürülmektedir. Ancak e-Devlet üzerinden üyelik de uygulamada çeşitli sorunları beraberinde getirmiştir.

Öncelikle kişilerin e-Devlet üzerinden bir sendikaya üye olabilmesi için e-Devlet şifrelerini alması gerekmektedir. e-Devlet şifresinin alınması küçük bir maliyet ile olanaklıdır. Ancak e-Devlet şifresi sadece sendika üyeliğinde kullanılmamakta pek çok resmi işlem bu kanaldan sağlanabilmekte, deyim yerindeyse kişinin her türlü kurumla olan ilişkisi bu sistem üzerinden yapılabilmekte, hakkında açılan davalardan, kaç tane telefon hattının olduğuna, daha önce hangi iş yerlerinde çalıştığına (hizmet dökümü) kadar her türlü bilgisine ulaşılabilmektedir. Dolayısıyla da bu şifrenin gizli olması ve başka hiç kimse ile paylaşılmaması gerekir. Sendikaya üyeliğin gerçekleşmesi için e-Devlet şifresinin üçüncü kişilere verilmesi hele de bu kişilerle ileride husumete varan olumsuzluklar yaşandığında (işten çıkarma, delege seçimleri, sendikal örgütlenme için çalışma vb.) pek çok olumsuz sonuca yol açabilir. Şifrenin uygulamada sık görüldüğü gibi işverene ya da işverene yakın sendikaya (sarı sendika) verilmesi durumunda ise işçinin kendi seçtiği sendikaya değil işverenin seçtiği sendikaya üye yapılması yani bireysel pozitif sendika hakkının ihlal edilmesi söz konusu olacaktır. İşçi ve işveren arasında bir çıkar çatışması vardır. İşçi tarafı ücret ve diğer haklarını artırmaya çalışırken işveren tarafı karını maksimize etmeye çalışacağından ücret ve diğer harcamaları minimize etmeye çalışacaktır. İşverenin işçinin örgütlenmesini istediği sendika gerçek anlamda örgütlenmesini işverene borçlu olduğundan işçinin hakkını gerçekten savunabilecek bir durumda olmayacaktır. İşçiler de bunun farkında olsa bile işe girebilmek için işverenin gösterdiği sendikada örgütlenmek zorunda kalacaktır. Uygulamada özellikle bazı büyük sendikaların bu yöntemle işçileri üye yaptığı, işçilerin zorunluluk nedeniyle sendikaya üye olabildikleri görülmektedir. Hatta uygulamada farklı sendikal örgütlenmeler için uğraşan işçilerin kara listelere alındığı ve o iş kolunda iş bulmalarının önüne geçildiği de görülmektedir. Yani bu durumda engellenen sadece örgütlenme hakkı değil aynı zamanda çalışma hakkı ve yaşama hakkı da olmaktadır. Aysan ve Kablay tarafından maden işçileri arasında gerçekleştirilen bir araştırmada (2017:73) özel maden ocaklarında sendikalaşan işçilerin yüzde 33,3’ü, kamuda çalışan işçilerin ise yüzde 7,7’sinin şirket/ kurumu mecburi tuttuğu için sendikalaştıkları bulunmuştur. Özel kesimde işverenin, işçilerin hangi sendikaya üye olacaklarını belirleme konusunda bir eğilimlerinin olduğu bu araştırmada da görülmektedir. Bu çalışmada işverenlerin önce işe alınacak işçinin e-Devlet şifresini aldığı ve kendisine yakın sendikaya üye yapıldığı ifade edilmiştir.

İşçilerin hangi sendikaya üye olacağının belirlenmesi noktasında üye sayısını artırmak ve toplu pazarlıkta yetkili sendika olma isteği aslında sendikayı temsil ettiği işçi sınıfından uzaklaştırmaktadır.

ÜYELİK SİSTEMİNİN SENDİKAL FAALİYETE ETKİSİ

İşverenin isteği ile üye kaydeden bir işçi sendikasının işverene karşı bağımsızlığı olanaklı olmadığına göre bu durum hiç kuşkusuz sendikal faaliyetleri de etkileyecektir. Sendikaların en önemli faaliyetleri arasında yer alan toplu pazarlıkta bunun en açık örneği ortaya çıkar. Ülkemizde yeni sistem ile işçi sendikasının toplu iş sözleşmesi yetkisi alması için iş kolu barajı ve çoğunluk barajını sağlaması gerekmektedir. İş kolu barajı için o iş kolundaki işçilerin yüzde 1’ini çoğunluk barajı için ise iş yerindeki işçilerin yarısından fazlasını, eğer toplu iş sözleşmesi işletmede yapılacaksa işçilerin en az yüzde 40’ını üye kaydetmek gerekir (6356 sY md.41/1).  İşverenin desteği ile diğer sendikalar karşısında haksız rekabetle bu çoğunluğu sağlayan işçi sendikasının işveren ile toplu pazarlık masasına oturarak işçi lehine bir toplu iş sözleşmesi yapması, hele de bu toplu pazarlığın grev ile sonuçlanması çok olası görülemez.

Diğer sendikal faaliyetler açısından da işverenin desteklemediği sendikaların iş yerinde/işletmede örgütlenme çalışmaları engellenir. Hatta bu tip örgütlenme çalışmaları işten çıkartmalarla sonuçlanabilir. İşverene yakın sendika dahi faaliyetlerinde bağımsız hareket edemez.

ÜYELİK SİSTEMİNİN SENDİKA-ÜYE İLİŞKİSİNE ETKİSİ

İşçilerin sendikalara haklarını daha iyi korumak ve geliştirmek için değil de işveren yönlendirdiği için üye olduğunda bu durum sendika ile üye ilişkisini de etkiler. Sendikaların ortaya çıkması için bir ülkede demokrasinin olması gerekir. Ancak sendikaların kendilerinin de temel demokratik ilkelere uyması gerekir. Bu demokratik uygulamalar ise üye ile ilişkilerinde başlar, organların seçimi ve faaliyetlerinde devam eder. İşçilerin her birinin genel kurula üye veya delege olarak katılmasında herhangi bir engel olmaması gerekir. Ancak üyelik sistemi nedeniyle çoğu zaman delegeler işverene yakın işçiler arasından seçilir. Yine iş yerindeki iş yeri sendika temsilciliği kurumu demokratik ilkelerin gerçekleşmesi gereken diğer alanlardan birisidir. İş yeri sendika temsilcileri atama ya da seçim ile belirlenebilir (md. 27/1-2). Daha demokratik sendikalarda temsilci belirleme seçim ile yapılırken, üyelik konusunda sağladığı destek nedeniyle kimi sendikalar genelde işverene yakın ya da işverenin istediği kişileri temsilci olarak atarlar. Böylece delegelik ve temsilcilik haklarının önüne set çekilen işçilerin sendika ile bağı iyice kopar üyelik sadece kâğıt üzerinde bir üyeliğe döner. İşçinin sendikasına güveni kalmasa da bu sendikada örgütlü kalmayı bir tür iş güvencesi olarak görür. Sendikalarda ise “oligarşinin tunç kanunu”(2) işler, sendikal bürokrasi, sendika ağalığı yaygınlaşır. Sendikalar işlevine ters bir örgüte dönüşür. Sisteme karşı gelen işçiler ise işveren ile ortaklaşa bertaraf edilir.

SONUÇ YERİNE

Sendika üyelik süreçleri özellikle bireysel sendika hakkının gerçekleşmesi açısından önemlidir. İşçinin sendika seçme hakkının engellenmesi, işverenin istediği sendikaya üye olmasını kolaylaştırıcı e-Devlet üzerinden üyelik işlemi, pek çok sakıncayı içinde barındırmaktadır. e-Devlet şifrelerinin işveren ya da sendika tarafından alınması başta kişisel verilerin korunması açısından tehlikelidir. Belki ileride aralarında uyuşmazlık çıkacak kişilere bireyin tüm hayatını kontrol etme anahtarının verilmesi uygun değildir. Uygulamayı savunanlar işçinin kendisinin e-Devlet üzerinden üyeliği gerçekleştireceğini söylese de bazı işçilerin eğitim seviyesinin düşük olması, evde bilgisayar veya telefonu ile internete girme olanağının olmaması ve işverenin işe alış için onun istediği sendikaya üyeliği zorunlu kıldığı durumlarda e-Devlet şifresinin yetkili olmayan kişilerin eline geçmesi söz konudur.

Bu sistem ile işveren sendikalar üzerinde baskı kurabilmekte, kendine yakın sendikalara işçileri yönlendirebilmektedir. Bu durum bireysel sendika özgürlüğünü ihlal etmekte, işçinin istediği sendikaya üye olma, üye olmama ya da üyelikten ayrılma haklarını engellemektedir. Yani sendikanın kuruluş amacını gerçekleştirmek olanaklı olmamaktadır.

Sendikal faaliyetler üyelerin çıkarı için gerçekleştirilememekte, üyelerin hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek yönünde sendikalar çaba harcamamaktadır. Çünkü sendika saflığı ilkesi gereği işçi ve işverenler her ne kadar birbirinden bağımsız örgütlerde örgütlenseler de sendikanın üye kazanmak adına işverenle yaptığı iş birliği bağımsız kalmasına engel olmaktadır. Böylece kolektif sendika özgürlüğü de engellenmekte, sendika kendi iç işleyişi ve yönetim süreçlerinde işverenin baskısına maruz kalmaktadır.

Üyelik sistemi bu nedenlerle işçilerin ve sendikaların etki altında kalmamasına yönelik bir şekle kavuşturulmalıdır. Üyelik formu ile üyeliğin sağlanması hem maliyet açısından daha ucuz, hem de kişisel verilerin korunması açısından daha uygun bir yöntem olabilir. Ancak esas olan sendikaların işverenlere karşı bağımsızlığını koruyabilmeleri ve güçlerini aldıkları işçi sınıfına ihanet etmemeleridir.

Dipnotlar

(1)  Bu yasalar şu şekilde sıralanabilir: İşçi ve işverenlerin sendikal haklarını düzenleyen;1947 tarihli ve 5018 sayılı İşçi ve İşveren Sendikaları ve Birlikleri Hakkında Kanun, 274 sayılı ve 1963 tarihli Sendikalar Kanunu, 2821 sayılı ve 1983 tarihli Sendikalar Kanunu, 6356 sayılı ve 2012 tarihli Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ile kamu görevlilerinin sendikal haklarını düzenleyen; 624 sayılı 1965 tarihli Devlet Personeli Sendikaları Kanunu ve 4688 sayılı ve 2001 tarihli Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunudur.

(2) Robert Michels’in ortaya attığı bu kavram ile sendikaların demokrasiden sapma eğilimlerini ifade etmiştir. Michels’e göre “sendika ve siyasi parti liderleri kendi şahıslarında o kadar geniş iktidar ve yetkiler toplarlar ki, demokratik uygulamalar sonuçta sadece biçimsel bir merasim niteliği kazanır”. Michels bu eğilimi genelleştirerek “oligarşinin tunç kanunu” olarak kavramlaştırmıştır. Sendika liderleri kendi çıkarları ile sendikanın çıkarları arasında özdeşlik kurarak lidere yöneltilen her eleştiri sendikaya karşı yapılmış bir saldırı gibi gösterilir (Dereli, 1998: 24).

Kaynakça

Aysan, Esra, Kablay, Sebiha (2017) “Türkiye’de Özelleştirmeler ve Kömür Madenciliği: Soma’dan Maden İşçisi Olmak”, Ünye İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 1:1, s.51-76

Dereli, Toker (1998) “Sendika İçi Demokrasi”, Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi, İstanbul: Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, s. 23-26

Makal, Ahmet (2003) “Cumhuriyetin 80. Yılında Türkiye’de Çalışma İlişkileri”,  A.Ü. SBFGETA Tartışma Metinleri, No:62

Tuncay, A.Can, Savaş Kutsal, F. Burcu (2006) Toplu İş Hukuku, İstanbul: Beta Basım Yayım

Uçkan, Banu (2001) “Sendika Güvenliğinin Teorik Çerçevesi ve Endüstri İlişkileri Sistemine Etkisi”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 56:3, s. 157-176

Yasalar

743 sayılı Türk Medeni Kanununu (1926)

3512 sayılı Cemiyetler Kanununda (1938)

5018 sayılı İşçi ve İşveren Sendikaları ve Birlikleri Hakkında Kanun (1947)

274 sayılı Sendikalar Kanunu (1963)

624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanunu (1965)

2821 sayılı Sendikalar Kanunu (1983)

4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu (2001)

6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu (2012)

* Doç. Dr. Ordu Üniversitesi, Ünye İİBF, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Gönüllüsü

Tags: , , , , ,

Arşivler