SAVAŞLARIN GÖLGESİNDE BİR BARIŞ GÜNÜ DAHA 

 

Çocuğun gördüğü düştür barış.  

Ananın gördüğü düştür barış.  

Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış. 

 …  

Kardeşler, barış içinde ancak  

derin derin soluk alır evren.  

tüm evren, taşıyarak tüm düşlerini.  

Kardeşler, uzatın ellerinizi.  

Barış budur işte. 

 Yannis RİTSOS  

Çev: Ataol BEHRAMOĞLU 

Bu yılki “Dünya Barış Günü” (veya günleri) yine savaşların gölgesi altında kutlanacak. Dünya barış günleri diyorum, çünkü iki ayrı tarihte kutlanıyor dünya barış günü. Biri 1 Eylül, diğeri ise 21 Eylül. 

1 Eylül 1939 tarihinde yirminci yüzyılın en kanlı savaşını başlatan Nazi orduları Polonya’ya saldırarak ikinci dünya savaşının başlamasına neden oldular. 1945 yılına kadar süren savaşta 72 milyon kişi öldü, daha fazlası da sakat kaldı. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ve Varşova Paktı üyesi ülkeler barış içinde bir dünya mücadelesi görevini hatırlatmak amacıyla, Hitler faşizminin 1939 yılında Polonya’yı işgal ederek ikinci emperyalist paylaşım savaşını başlattığı tarih olan 1 Eylül’ü “Dünya Barış Günü” olarak ilan etti. SSCB’nin ve Varşova Paktı’nın dağılmasından sonra Türkiye ve KKTC dışında hiçbir ülke 1 Eylül’ü Dünya Barış Günü olarak kutlamıyor. 

Öte yandan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1981 yılındaki 57. birleşiminde, “Genel Kurul’un açılış günü olan her Eylül’ün üçüncü salı gününü “Uluslararası Barış Günü” ilan etti. 7 Eylül 2001 tarihli Birleşmiş Milletler Genel Kurulu bu kez sabit bir gün belirleyerek, 21 Eylül’ü Barış Günü olarak kabul etti. 

Birleşmiş Milletler, Dünya Barış Günü’nde, dünya çapında çatışmaların önlenmesi ve barışın tesisi yolunda bilinçlenmeyi sağlayacak adımların atılmasını amaçlıyor. Her 21 Eylül’de, Birleşmiş Milletler Merkezi’ndeki “Barış Çanı” çalınıyor. İkinci Dünya savaşındaki atom bombalarıyla en büyük kıyımı yaşayan Japonya tarafından yaptırılan bu çan, dünyanın tüm kıtalarından çocukların bağışladıkları bozuk paralarla üretilmiş ve üzerine, “Çok Yaşa Mutlak Barış” yazısı kazınmış. 

Bu yıl Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun barış hakkı deklarasyonunun 30. yılı nedeniyle dünya barış günü teması yine “barış hakkı” olarak belirlenmiş. Birleşmiş Milletler barış hakkını, her tür insan hakkının gerçekleştirilebilmesi için yaşamsal öneme sahip bir hak olarak değerlendiriyor. Birleşmiş Milletler, dünya barış gününde tüm ulusları ve insanları bir günlük ateşkese ve düşmanlıkları sona erdirmeye davet ediyor. Ayrıca eğitim ve diğer başka aktiviteler yoluyla barış gününü kutluyor (http://www.un.org/en/ events/peaceday/). 

Öte yandan geriye kalan 364 günde Ortadoğu’dan Kuzey Afrika’ya, Kafkasya’dan Orta Asya’ya kadar yayılan birçok bölgede çeşitli nedenlerle sıcak çatışmalar yaşanıyor. Su ve enerji kaynakları gibi toprağın yer altı ve yerüstü zenginliklerinin paylaşımından, sınır anlaşmazlıkları ile önemli ticaret yollarının kontrolüne kadar uzanan çeşitli ekonomik çıkarların yanı sıra, geçmişe dayanan siyasi sorunlar ve bağımsızlık talepleri gibi siyasi nedenler temel çatışma gerekçelerini oluşturuyor. Kısaca amaç sermayeyi daha fazla doyurmak oluyor. 

Bu nedenlerle son yüzyıl içinde resmi rakamlara göre 8 milyon ölüme neden olan I. Dünya Savaşı ile yine resmi rakamlara göre 72 milyon ölüme neden olan II. Dünya Savaşı yaşandı. Sakat kalmalar, travmalar, göçler ve insanlık dışı diğer sonuçlar da cabası. III. Dünya savaşının yaşandığı öne sürülen bugün için de durum hiç farklı değil. Dünyanın çeşitli bölgelerinde neredeyse kesintisiz çatışmalar yaşanıyor. 1948 yılından bu yana devam eden İsrail – Filistin çatışmalarında toplam 22 000 kişi yaşamını kaybetti. İsrail’in yakın zamandaki (8 Temmuz – 26 Ağustos 2014 arası) Gazze işgali ve saldırılarında ise 490’ı çocuk olmak üzere toplam 2 139 Filistinli öldü, 11 100 kişi yaralandı, 100 bin Filistinli yerinden oldu (Koray, 2014). 1978 yılından bu yana devam eden Afganistan iç savaşında 1,5 – 2 milyon, 1991 yılından bu yana süren Somali iç savaşında ise 500 binden fazla kişi öldü. 2004 yılından beri süren Kuzey Batı Pakistan’daki savaşta 52 000, 2011 yılından bu yana devam eden Irak savaşında 28 000’den fazla, Suriye iç savaşında bir kaynağa göre 100 bin, başka bir kaynağa göre ise 260 binden fazla insan öldü. Yine 2011 yılındaki Mısır krizinden bu yana Mısır’da 4 300’den fazla, aynı başlayan Libya’daki çatışmalarda 1 800’den fazla kişi öldü. Sadece birkaç ay önce başlamış Ukrayna iç savaşında ölen kişi sayısı 2 249’a yükseldi. Türkiye’de son 30 yılda yaşanan çatışmalar ve kayıplar malum. Şeriat devleti kurmak isteyen Irak Şam İslam Devleti militanlarının Irak ve Suriye’de gerçekleştirdikleri katliamlar ise tam bir vahşet. 

Dünyada barışı korumak amacıyla uluslararası düzeyde bazı adımlar da atılmaya çalışılmış. II. Dünya Savaşı’ndan hemen birkaç yıl sonra, 1949 yılında, Dünya Barış Konseyi’nin (World Peace Council) kurulması ile dünya barışı açısından önemli bir adım atılmış. Fransa hükümeti tarafından yürekten bir komünist olarak adlandırılan ve bu nedenle kamudaki akademik görevlerine son verilen, fakat daha sonra birçok ödülle birlikte Fransa’nın en ünlü nişanı olan Légion d’honneur’a da layık görülen Frederic Joliot-Curie Konsey’in kurucu başkanı olmuştur. Konsey; barış, silahsızlanma, küresel güvenlik, ulusal bağımsızlık, ekonomik ve sosyal adalet, gelişim, çevrenin korunması, insan hakları, bağımsızlık mücadelesi veren halklarla dayanışma ve emperyalizme karşı mücadele etmektedir. Frederic Joliot Curie’nin “Barış herkesin işidir” sözünü kendine ilke edinen Konsey, dünyanın pek çok ülkesinde bulunan barıştan yana örgütlerin federasyonudur. Türkiye’de faaliyet gösteren Barış Derneği de Dünya Barış Konseyi üyesidir. 

D ü n y a B a r ı ş Konseyi’nin kuruluşunun yanı sıra, barış için çaba gösteren kişi veya kuruluşlara barış ödülleri de verilmeye başlanmıştır. Bu ödüllerin en tanınır olanı “Nobel Barış Ödülü”dür. Nobel Barış Ödülü, babası silah taciri olan Alfred Nobel’in muhtemelen vicdanını temizleme amacını taşıyan vasiyeti uyarınca, her yıl ulusların ve halkların kardeşliği, silah ve orduların azaltılması ve barış kongreleri düzenlemek için en çok çaba sarf eden kişi, kişiler veya kuruluşlara verilmektedir. 

Buna rağmen, Nobel Barış Ödülü’nün verilmeye başlandığı 1901 yılından bu yana dünyada savaşlar hız kesmemiştir. Bu durum ödülün suçu olmamakla birlikte ödüle ihtiyaç duyulması bile önemli bir göstergedir. Nobel Barış Ödülü devletlerin barış yerine savaş için çaba gösterdikleri 1939-1943 yılları arasında verilmemiştir. Şimdiye kadar yüzden fazla kişi veya kurumun aldığı ödül, çoğu kez tartışmalara neden olmuştur. Bunun en yakın zamanlardaki iki örneği 2009 yılında ABD Devlet Başkanı Barack Obama’ya ve 2012 yılında Avrupa Birliği’ne verilen barış ödülleridir. Obama’nın ABD’den ödülü alan 19. kişi olması, ABD’nin dünya barışına özellikle son yıllardaki katkısı düşünüldüğünde (?), oldukça anlaşılır bir durumdur. Öte yandan ödülün Avrupa Birliğine verilme gerekçesi, Birliğin 60 yıldan daha uzun bir süredir barış, uzlaşma, demokrasi ve insan haklarının gelişimine gösterdiği katkı olarak açıklanmıştır. Ancak, Uluslararası Af Örgütü Avrupa Birliği’nin uyguladığı mülteci politikasıyla insan hakları ihlallerine sebep olduğuna dikkat çekerken, Güney Afrikalı Piskopos ve 1984 yılının Nobel Barış Ödülü sahibi Desmond Tutu da Avrupa Birliği’nin barış ve silahsızlanma çabalarına bugün katkıda bulunduğuna dair bir değerlendirmede bulunamayacağını söylemiştir (Deutsche Welle Türkçe). 

Nobel Barış Ödülü’ne bu yıl aday gösterilen Uruguay Devlet Başkanı Jose Mujica, birkaç gün önce bir İspanyol gazetesine verdiği demeçte Ukranya, Libya, Irak, Suriye ve Filistin’de yaşanan savaşları öne sürerek, bu yaşananlar üzerine bir de barış ödülü vermenin anlamsızlığına dikkat çekmiş, ödülü almayı reddedeceğini ve bu savaş ortamında bu ödülün kaldırılması gerektiğini belirtmiştir. Mujica’nın açıklaması “her türlü resmi ödülü reddederim” diyerek Nobel’i geri çeviren Sartre’ı ve ülkesindeki durumdan dolayı ödülü reddeden Vietnamlı ünlü siyasetçi Le Duc Tho’yu bir kez daha hatırlatmıştır. 

Yurtta ve dünyada kalıcı barış umuduyla… 

Kaynakça: 

Birleşmiş Milletler Dünya Barış Günü web sayfası. (http://www.un.org/en/events/ peaceday/, 

Erişim Tarihi: 26 Ağustos 2014). 

Deutsche Welle Türkçe, (http://www.dw.de/ab-nobelbar%C4%B1%C5%9F- %C3%B6d%C3%BCl%C3% BCn%C3%BC- ald%C4%B1/a16442387, Erişim Tarihi 26 Ağustos 2014). 

Meryem Koray, “Yazılacak ne var; ya da bıkmadık mı!”, Birgün Gazetesi, 29 Ağustos 2014. 

* Doç.Dr., Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi 

Tags: , ,

Arşivler