Öğretide savaş ağırlıklı olarak öznel ve nesnel ögeleri ile tanımlanmaktadır. Buna göre savaş; “devletler arasında silahlı çatışmalar olgusunun varlığı ve taraflardan en az birisinin bu silahlı eylemleri savaş niyetiyle gerçekleştirmesi” olarak tanımlanmaktadır. Bir silahlı eylemin fiili varlığının aranması, aktif silahlı çatışmaların bulunmadığı durumlarda savaş olmadığı düşüncesini akıllara getirmektedir. Dolayısıyla uygulamada bu biçimde gerçekleşen birçok savaş uluslararası hukuk yönünden savaşa varmayan silahlı zorlama yolları ya da silahlı karışma olarak kabul edilmektedir (Pazarcı, 2006: 530).
Modern savaşların çevresel etkilerini; savaşa hazırlığın çevreye etkileri, savaşın çevreye etkisi, savaş sonrası devam eden çevresel etkiler olmak üzere üç grupta değerlendirebiliriz. Bu etkiler sınıflandırırken, bazı etkilerin birden fazla kategoride yer alabileceği görülebilmektedir. Çünkü savaşın etkileri genelde uzun süreli olarak kendini göstermektedir.
Savaşa Hazırlığın Çevreye Etkileri
Savaşa hazırlığın çevreye etkilerini, “doğal yapının tahrip edilerek silahlı güçlerin bölgeye yerleşimi için çevrenin ordunun gereksinmelerine göre yeniden düzenlenmesi”, “silah sistemlerinin hazırlanması sebebi ile oluşan çevresel kirlilik” ile “silahların test edilmesi ile askeri tatbikatların çevreye olan doğrudan yıkıcı etkisi” olmak üzere üç ana grup içinde inceleyebiliriz.
Askeri amaçlı havaalanlarının silah ve cephane depolarının ve üslerin geniş araziler üzerinde kurulmayı gerektirmektedir. Silahların (kimyasal, biyolojik, nükleer, geleneksel) üretimi, depolanması ve test edilmesi için ayrılmış milyonlarca dönüm arazi, bugün ileri derecede kirletilmiştir ve askeri amaçlı kullanım durdurulsa bile, yeniden doğal yaşama kazandırılması bu gibi teknik ve mali sebeplerle adeta olanak dışıdır. Bu sebeple terk edilmiş askeri garnizon silah depolarının bulunduğu eski Doğu Alman topraklarının % 4’ü kullanılamaz durumdadır (Soysal, 2005: 48).
Askeri tatbikatlar için de geniş toprak parçalarına gereksinim duyulmaktadır. Bu tatbikatlar sırasında kara ve hava bombardımanları, tank ve zırhlı araç hareketleri gibi çeşitli sebeplerle tüm doğal yapı tahrip edilmektedir. Bunun sonucu olarak toprak kirliliği, yeraltı ve yer üstü su kaynaklarının kirliliği, hava kirliliği, o bölgedeki yabanıl yaşamın zarar görmesi gibi olumsuz çevresel etkiler ortaya çıkmaktadır (Soysal, 2005: 48).
Savaşın Çevreye Etkisi
Savaşlar, 20. yüzyılda gelişen silah teknolojileri ile daha da yıkıcı hale gelmiştir. Kimyasal, biyolojik ve nükleer silahlar, uzun menzilli füzeler, hava bombardımanları hem sivilleri hedef haline getirmiş, hem daha çok ve uzun süreli çevresel tahribata neden olmuştur.
Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan başlayarak, endüstri tesislerinin, kentlerin altyapı sistemlerinin ve sivil yerleşim alanlarının askeri hedef olarak görülüp bombalanması, hem sivil kayıpları askeri kayıpların çok üzerine çıkarmakta, hem savaş sonrası da etkisini sürdüren çevresel yıkımlara sebep olmaktadır. ABD tarafından Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının yıkıcı etkileri bugün dahi gözlemlenebilmektedir.
Kosova ve Körfez Savaşları’nda kullanılan modern silahlar, hem patlayıcı etkileriyle, hem içerdikleri zehirli kimyasallarla ve radyasyonla öldürücü olmuş ve çevre üzerinde de yıkıcı etki yaratmıştır (Soysal, 2005: 49). I. Körfez Savaşı esnasında milyonlarca varil ham petrol Basra Körfezi’ne yayılmış, binlerce deniz kuşu ölmüş ve çöldeki petrol kuyuları tahrip edilerek, hayvanlar ve bitkiler ekolojik bozulmaya uğrayıp, yok olmuşlardır. Ayrıca tonlarca kirli gazın atmosfere yayılması, Keşmir’de kara kar yağışlarına ve İran’da ve Suudi Arabistan’da ise yağlı kara yağmurlara sebep olmuştur (Berberoğlu, 2008).
Savaş bölgelerinde genellikle yasa dışı şekilde sürdürülen kaynak kullanımının sağladığı kazanç, bir avuç insanın zenginleşmesine (yerel diktatörler gibi) ve çeşitli grupların bolca silah alabilmesine fırsat vermiştir. Fakat yerli halkların çoğu için bu ihtilaflar, insan hakları ihlalleri, insani felaketler ve çevresel yıkımlar meydana getirmiş ve sonunda bu ülkeleri insani kalkınma ölçütlerinin en aşağısına kadar çekmiştir (Renner, 2004: 117).
Savaş Sonrası Devam Eden Çevresel Etkiler
Günümüzde modern silahların çevre üzerindeki uzun süreli olumsuz etkileri, insanların savaş sonrasında ortaya çıkan büyük çevresel yıkımla mücadele etmesine neden olmuştur. Bombardımanlarla kullanılamaz hale getirilen altyapı, yok edilen ormanlar, verimsizleştirilen topraklar, radyoaktif kirlilik, kirletilerek kullanılamayacak hale getirilen yer üstü ve yeraltı su kaynakları savaş sonrası dönemde insan kayıplarına, hatta büyük göçlere sebep olmuştur. Bu göçler çoğu kez göç edilen bölgede aşırı nüfus hareketlerine sebep olurken, aynı zamanda çevre sorunlarına da neden olmuştur (Soysal, 2005: 48). Ayrıca insanların toplu olarak ülke değiştirmesi, terk edilen ülkede, gidilen ülkede veya bölge dahilinde çatışmalara veyahut istikrarsızlıklara da neden olabilmektedir. Kahire’deki Doğal Kaynaklar Enstitüsü’nün 2004 yılında yaptığı çalışmalarla 30 milyon kişinin çevre mültecisi konumunda olduğu sonucuna varılmıştır (Margesson, 2004: 47-48).
Savaş döneminde döşenen kara mayınları savaş sonrasında da ciddi sivil kayıplara neden olmaktadır. Kolay ve ucuz olduğu için kullanılan kara mayınlarının toplanması ise, zor ve pahalıdır. Bu sebeple eski çatışma bölgelerindeki başta tarım alanları olmak üzere binlerce dönüm arazi kullanıma kapalıdır (Soysal, 2005: 48). Mayından yararlanan terör örgütleri arasında PKK terör örgütü de yer almaktadır. Kara mayınlarının sorun olmaktan çıkarılması için ise alınması gereken çok yol bulunmaktadır.
1.Körfez Savaşı’ndan sonra bölgede iki milyon kadar patlamamış bomba parçasının kalmış olmasının nedeni, geniş alan etkili bombalarının kullanılmasının kalıcı etkisidir. Yani bu bomba parçalarının etkisiz hale getirilmeleri için patlatılmaları gerekmektedir. Ayrıca mayınlardan farklı olarak bu parçaların yerleri bilinmemektedir (Tuna, 2003: 154). Zehirli askeri atıklarla, eskiyen silah sistemlerinin imhası da çevre kirliliğine sebep olmaktadır. Bugün 20 binin üzerindeki alanın zehirli askeri atıklarla kirletildiği bilinmektedir. Bu alanların temizliği için milyarlarca ABD Doları’na gereksinme bulunmaktadır. 30 bin tonu aşkın kimyasal silah halen imha edilmeyi beklemektedir ve bunun yaklaşık maliyetinin 65 milyar ABD Doları olduğu hesaplanmaktadır (Soysal, 2005: 48).
Öte yandan dünyanın kaynakları tüm bu sorunlara karşın savaş için harcanmaya devam etmektedir. Askeri operasyonlar için ABD’nin harcadığı tutar 2008’de, 2007 yılına göre % 5 artarak 529 milyar ABD Doları’na ulaşmıştır. Çin’in harcamaları ise 2008’de, 2006 yılına göre 5 milyar ABD Doları artarak 44 milyardan, 49 milyar ABD Doları’na yükselmiştir. Küresel silahlanma harcamaları ise 1,2 trilyon Amerikan Doları bulmaktadır. Türkiye ise, silahlanma konusunda 9,81 milyar ABD Doları harcama yaparken, dünyada en çok harcama yapan 15. ülke konumundadır (TMMOB, 2008).
Sonuç ve Öneriler
Bütün çatışma alanlarında hem doğrudan askeri faaliyetlerle bağlantılı sorunlar, hem kronik ve uzun vadeli çevre sorunları görülmektedir. UNEP’in savaş sonrası çevre değerlendirmeleri, askeri krizlerin ardından genellikle bir çevre krizinin yaşandığını göstermektedir. Hazırlıklı olma ve sivilleri koruma çalışmalarıyla insan hayatına ve çevreye yönelik tehditlerin savaş sırasında en aza indirilmesinin gerekliliği alınacak en önemli derslerden biridir. Uygun değerlendirme ve temizleme çalışmaları da, savaş biter bitmez yapılmalıdır. Mevcut veya yeni kurulmuş çevre yönetiminin desteği ve kapasite meydana getirilmesi uzun vadeli sürdürülebilirlik açısından çok önemlidir. Bölgenin eksiksiz çevresel tarihi, silahlar sustuktan sonra çevrenin nasıl yeniden canlandırılacağı düşünülürken ele alınmalı dır. Özellikle su gibi doğal kaynaklar söz konusu olduğunda savaş sonrası ülkeyi uluslararası ve bölgesel işbirliği ortamına sokmak için çalışmalar yapılmalıdır. Çevre ve sağlık tehditlerini en aza indirmenin önemli yollarından biri, daha sıkı savaş yasaları hazırlayarak hedefleri ve silahları sınırlandırmaktır. Savaş ve çatışmaların insan kaybı, ekonomik kayıplar, mülteciler gibi olumsuz etkilerinden oluşan uzun listeye çevresel sorunları da eklemek, şiddet içermeyen çözümlerin daha çok tercih edilir hale gelmesini sağlayacaktır (Haavisto, 2004:198-199).
Kaynakça
Berberoğlu, Oya (2003), “Savaşın Çevre Felaketi”, http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2003/02/08/yazarlar/yazarlar162.html , (15.07.2008).
Haavisto, Pekka (2004), “Savaşın Çevreye Etkileri”, Starke, Linda (Ed.), (Çev. Ayşe Başçı), Dünyanın Durumu 2005 Küresel Güvenliği Yeniden Tanımlamak, Sürdürülebilir Toplum İçin Worldwatch Enstitüsü Raporu, TEMA Vakfı Yayınları, İstanbul, s. 197- 199.
Margesson, Rhoda (2004), “Çevresel Mülteciler”, Starke, Linda (Ed.), (Çev. Ayşe Başçı), Dünyanın Durumu 2005 Küresel Güvenliği Yeniden Tanımlamak, Sürdürülebilir Toplum İçin Worldwatch Enstitüsü Raporu, TEMA Vakfı Yayınları, İstanbul, s. 47-49.
Pazarcı, Hüseyin (2006), Uluslararası Hukuk, Turhan Kitabevi, Ankara.
Renner, Michael (2004), ”Kaynak Zenginliği ve İhtilaf”, Starke, Linda (Ed.), (Çev. Ayşe Başçı), Dünyanın Durumu 2005 Küresel Güvenliği Yeniden Tanımlamak, Sürdürülebilir Toplum İçin Worldwatch Enstitüsü Raporu, TEMA Vakfı Yayınları, İstanbul, s. 117-119.
Soysal, Ahmet (2005), “Birinci, İkinci Körfez Savaşları ve Çevre”, Irak’ta Savaş ve Sağlık, Türk Tabipleri Birliği Yayınları, Ankara, s. 47-53.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu (2008), “Savaşa Değil, Yaşama!”, http://www.cmo.org.tr/duyuru2.php?did=82, (15.07.2008)
Tuna, Gülgün (2003), Küresel Ekonomik, Ekolojik ve Sosyal Tehditler, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara.
* Arş. Gör., Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)