Şaşırma ve Şaşırtma Kültürü

Günümüzde teknik ve teknolojide erişilen önemli gelişmeye karşın, tarih boyunca insanoğlunun yaptığı birçok şaşırtıcı yapı var. Mısır’daki piramitler, ülkemizde Kahta, Nemrut Dağı’ndaki dev heykeller, Okyanustaki Paskalya (Easter) Adası’ndaki dev heykeller, Güney Amerika Macho Pichu’daki sayısal kontrollü (CNC) tezgahlarda imal edilmişcesine işlenmiş dev boyutlu taş duvarlar, Şanlıurfa’daki Göbeklitepe’nin dikili taşları ve daha birçok yapının nasıl yapıldığı gizemini koruyor.

Yukarıda sağdaki fotoğrafı gördüğümde ilk aklıma gelen “bu inşaat nasıl yapılır?” sorusu oldu. Aldığım eğitim gereği, tarih boyunca gerçekleştirilmiş birçok şaşırtıcı yapı ile karşılaşmış olmam bu soruyu sormama engel değil. Çünkü, adadaki yapılar tarihte karşılaştığımız yapılarla karşılaştırılamayacak kadar sıradan, niteliksiz. O nedenle, bu yapının arkasında büyük bir gücün olmadığı, aksine merdiven ve kayık görüntüsü ile adada kendi halinde bir yaşam sürüldüğü görülüyor. Bu tür yapılar tarihi bir miras olsa, bu halde bırakılmaz. Kaldı ki, internette yer alan görüntüde adanın İrlanda’da olduğu belirtiliyor. Bu görüntüden ben adadaki yapıların sabırla, uzun sürede yapıldığı kanısına vardım.

Hayal etmeyi seviyoruz. Hayal dünyasında, doğada var olmayı anlamak ve anlatmak için ıssız adada yalnız insan karikatürlerini, Robinson Crusoe örneği gibi kurguları insanoğlu üretti. Bilim ve teknolojideki gelişmelerde insanoğlunun büyük öngörülerde bulunmasının payı az değil. Bu öngörülerin bazıları da ekonomik koşullar ile teknik ve teknolojideki gelişmelerle gerçeğe dönüşüyor.

Günümüzde mimarlıkta öne çıkan ve medya tarafından pompalanan eğilimler insanlara yenilikmiş gibi sunulmaya başladı. Uzunca bir süredir sürdürülen bu değişim insanların bildiklerine yeni anlamlar yüklemesine yol açtı. Frank Gehry, Zaha Hadid ve benzeri mimarların tasarımlarının sıradan insanların gözünde yarattığı etki bu sürecin ürünü. Öyle ki, yapılar yapının ne amaçla yapıldığını unutturacak biçimlerde tasarlanır hale getirildi. Teknik ve teknoloji ile ortaya konan bu yeni çevre ögeleri, dünyadaki gelir dağılımı ve yoksullaşmayı hiçe sayarcasına türeyen bu tuhaf yapılar giderek yaygınlaştı ve iletişim araçlarınca özendiriliyor. Bu değişim ve dönüşüm yaşamı kuşattı.

Oxford Sözlük, 2016 yılının sözcüğünün “post-truth” olduğunu duyurdu. Ardından, bu kavramın ele alındığı yeni bir tartışma başladı. Tartışmada bu kavram“çağdaş yalan” ya da “yeni yaşam” olarak ele alınıyor. Bence bu oluşumun kökleri, soyut sanatın gündeme gelmesiyle başladı. Önce sanayi devriminin ev sahipliğinde meydana gelen modern sanat, dünya savaşlarının yaşanmasıyla sanayi devrimi ile birlikte eleştirilir oldu. Ardından, bu sanat akımının modernizmin eleştirisi anlamının dışına çıkarılması ve kötüye kullanılmasıyla tartışılır oldu. Ünlü Picasso fıkrası da bu süreci çok iyi anlatıyor. Picasso hayranı bir adam onun bir tablosunu satın alıyor. Ancak, tablonun onun olduğundan emin olmak için atölyesine gidiyor ve “Bu sizin eseriniz mi?” diye sorunca Picasso’dan sahte yanıtını alıyor. Adam daha sonra Picasso’nun o sırada atölyede yapmakta olduğu bir eseri satın alıyor. Emin olmak için Picasso’nun atölyesine gidip sorduğunda sahte yanıtını alınca, “siz bunu yapıyordunuz.” deyince Picasso, “Ben bazen sahtelerini de yaparım.” yanıtını veriyor.

Bütün bu düşüncelere dalmış internette gezinirken şaşırdım kaldım. Bizim İrlanda’daki ada fotoğrafının aslında uzakdoğuda bir ada olduğunu, üzerinde bir yapı olmadığını ve de James Bond Adası adı verildiğini görmeyeyim mi. O zaman, “photo shop” tekniğinin bir oyunu ile karşı karşıya olduğumu anladım. Sonuç olarak, “post-truth” almış başını gidiyor. Bugünlerde kullanılan “farkındalık” terimi acaba kaç yıl sonra yılın sözcüğü seçilecek.

Tags: ,

Arşivler