Prof. Dr. Nusret H. Fişek 101 Yaşında Anma Yazıları

Prof. Dr. Nusret H. Fişek 101 Yaşında Anma Yazıları

SAĞLIK NEREDE? (A.Gürhan FİŞEK)

Sağlıkta en zor ve en pahalı dönemi yaşamaktayız. Dr.Refik Saydam, Dr.Nusret H.Fişek ve daha nice toplum hekimliğine gönül verenler bugünlere gelmeyelim diye çok uğraştılar. Ne yazık ki, sağlığın ticari bir araç olduğunu düşünenler, bugün daha baskın çıktı.

Gözlerini para bürümüş olan sermaye sahipleri, “insan sağlığı çok önemli (!)” diyorlardı. Bu iki yüzlülüğün bir örneğiydi. Nitekim, hastaların sırtından büyük paralar kazandılar. Kazanç hanesine yazılan sağlık harcamalarının büyük bölümünü Sosyal Güvenlik Kurumu’na (ve onun sırtını dayadığı Devlet Hazinesi’ne) yükledikleri için, halk bu yükü daha az hissediyor.

Ama gözü doymazlık, sağlıkta eşitsizlikleri daha da arttırıyor. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun aldığı önlemlerle, artan katkı payları ve ilaç bedelleriyle, halkın cebinden doğrudan para çıkmaya başladıkça, sağlıkta eşitsizlik de büyüyor.

Zenginler, sağlık için her türlü bedeli ödeyebilir; ama yoksullar öyle değil. Yoksulların, doğrudan sağlık harcamalarını ceplerinden ödemeleri beklendikçe, önce bankaların, sonra azrailin perçesine düşmekteler.

Dr.Nusret H.Fişek ve toplum hekimliğine gönül verenler, bugünleri görmeyelim diye çok uğraştılar. “Herkese sağlık” onların temel hedefleriydi. Koruyucu hekimlik öncelikleriydi. Sağlık giderlerinin toplum tarafından (vergilerle) karşılanması istekleriydi.

Önce 12 Mart 1971 ve sonra 12 Eylül 1980 Askeri Darbeleri ile başlayan ve AKP iktidarı ile süren, toplumsal yıkım, sağlıkta da yıkıma yol açtı. Ülkenin kapılarını küreselleşme dalgasına tamamen açtı ve sağlıkta ticarileşme adına yapılabilecek ne varsa yaptı.

Halkın, güçsüzlüğü ve örgütsüzlüğü; sağlık alanında bilinçsiz oluşu ve oluşturulan “korku imparatorluğu”; sağlık çalışanlarının ve onları yetiştiren üniversitelerin mücadelelerinin zayıflığı ve yeni sağlık önderlerinin çıkmayışı, bizleri bugünlere taşıdı. Şimdi önümüzde “küreselleşme reçeteleri”, yaşama tutunmaya çalışıyoruz.

Bir zamanlar kendi aşısını yapan ülke, yüksek paralarla aşı ithal ediyor. Kendi ilacını yapan sosyal sigortalar, ithal ilaçlara büyük paralar ödüyor. Daha on yıl öncesine kadar yönetiminde oldukları kendi hastanelerine işçi ve aileleri, konuk olarak sırayla alınıyorlar.

En önemlisi, sağlık alanındaki gelişmelerin tek itici gücü “kâr” hırsı oldu. Artık sağlık çalışanlarının söz hakkı yok; hizmetin itici gücü olamıyorlar.

Sağlıkta yeni bir sosyalizasyon süreci gerekiyor. Bunun için, toplumsal dayanışmaya inananların, geçmişte olduğu gibi, güçlerini ve ülkülerini birleştirerek mücadele etmeleri gerek.

“Kazaları ve hastalıkları önleyelim ki, hastaneler boş kalsın.”

“Yoksulluğu ve işsizliği önleyelim ki, insanlar hastalanmasın.”

“Barışı sağlayalım ki, insanlar canlarını yitirmesin.”

BARIŞ NEREDE?

Gülbiye YENİMAHALLELİ YAŞAR*

İ nsanlık tarihi insanların hayatlarını değiştiren büyük buluşların, insanların ufkunu açan büyük keşiflerin, toplumu geliştiren ve dönüştüren büyük değişimlerin tarihi olduğu kadar; büyük acıların, toplumsal yıkımların ve savaşların da tarihidir aynı zamanda.

Ünlü Alman edebiyat insanı ve savaş karşıtı Bertold Brecht, İkinci Dünya Savaşı’nı yaşayan biri olarak “Duvara Tebeşirle Yazılan” isimli şiirinde “Savaş istiyoruz!” diyenlerin değişmeyen kaderini ““Savaş istiyoruz!” En önce vuruldu bunu yazan” dizeleri ile tarihe not düşüyordu.

Peki sadece savaş isteyenler mi yaşıyorlar savaşın getirdiği yıkımı, acıyı ya da ölümleri? Resmi rakamlara göre sadece I. Dünya Savaşı 8 milyon, II. Dünya Savaşı da 73 milyon insanın ölümüne yok açmadı mı? Her savaşta olduğu gibi II. Dünya Savaşı’nda da ölenlerin çoğunu, rakamlarla söyleyecek olursak 49 milyonunu siviller oluşturmuyor muydu?

III. Dünya Savaşı’nın yaşandığı öne sürülen bugün de tarihin her döneminde olduğu gibi savaş isteyen insanlar var dünyanın her yerinde. Avustralya Ekonomi ve Barış Enstitüsü’nün bir araştırması, 2013 yılında 162 ülkenin 83’ünde barışın egemen olduğu, 78’inde ise şiddet ve karışıklığın hüküm sürdüğünü belirledi. 2014 yılında 72 bin ölümcül olayla Suriye ilk sıradaki yerini alırken, 9,5 milyon insanın ülke içinde ve dışında göç ettiği belirtildi. En çok kişinin öldüğü ülke sıralamasında 18 bin 500 kişi ile Irak ikinci sırada yer aldı. Iraklı 1 milyon 900 bin kişinin ise mülteci konumunda bulunduğu açıklandı. 3 bin 800 kişinin hayatını kaybettiği Yemen ise üçüncü olarak not edildi. Yemen’de 335 bin kişinin de göç ettiği açıklandı. Listenin dördüncü sırasında bulunan Libya’da ise geçen yıl öldürülenlerin sayısı 3 bini aşarken mültecilerin sayısı 64 bine ulaştı. Uluslararası Küresel Barış Endeksi (Global Peace Index) verileri 2014 yılında dünya genelinde meydana gelen savaşlarda hayatını kaybedenlerin sayısının 200 binin üzerinde olduğunu açıklandı. Ölüm oranlarının büyük bir bölümünün Ortadoğu bölgesinde olduğuna da özellikle dikkat çekildi. Savaşların dünya genelindeki maliyetinin ise 14 trilyon doları bulduğu belirtildi.

Ölümlerin yanı sıra, savaşlar ve şiddet olayları yüzünden 50 milyon insanın ülkesini terk ederek mülteci konumunda bulunduğu açıklandı ve bu sayının İkinci Dünya Savaşı yıllarından daha yüksek olduğuna dikkat çekildi. Avustralya’daki araştırmada dünyanın en huzurlu ülkeleri sıralamasında İzlanda birinci, Danimarka ikinci, Avusturya üçüncü, Yeni Zelanda dördüncü, İsviçre beşinci sırayı alırken, ABD 94. Türkiye ise 135. sırada yerini aldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları İzleme Komisyonu’nun raporuna göre Türkiye’de son 30 yılda yaşanan iç karışıklıklarda 30.576 kişi öldü, 386.360 kişi göç etmek zorunda kaldı. Son günlerde yeniden alevlenen iç karışıklıkların acı tablosu 10 Ekim’den beri tüm ülkeyi yasa doğdu.

Elbette savaşların ortaya çıkardığı yıkımın, acıların ve ölümlerin önemi rakamların yan yana gelmesinden daha büyük anlamlar taşımaktadır. Savaşlar belli bir kazananı olmayan ve genellikle savaşan iki taraftan birinin geçici olarak yenildiği fakat insanlığın ve savaşan halkların her zaman kaybettiği bir durumdur.

Modern dünya insan haklarından ve bireyin fiziksel, ruhsal, güvenlik, barınma vb. ihtiyaçlarından bahsederken bu haklara ve ihtiyaçlara en büyük saldırıyı yapan savaşlar hakkında yeterince önlem almamakta, hatta kimi zaman savaşları kışkırtma yoluna gitmektedir.

Bireyler kendi tercihleri ile işlerini, arkadaşlarını, okuyacakları okulları seçebilirken savaşlarını seçememektedir. Savaşlar bireylerin tercihleriyle ilişkili olmaktan öte daha büyük çıkarların ya da olguların sonuçlarıdır. Devletler birbirlerine savaş açma hakkına sahiplerken ve bunlar uluslararası hukukla düzenlenirken, bu savaşlardan dolaysız olarak etkilenen insanların barış haklarının bile olmaması insan haklarının en büyük eksikliklerindendir.

Savaş bireysel bir seçim olmaktan öte bireye dayatılan bir durumken, barış ihtiyacı ve talebi hem bireysel hem de toplumsal olarak bütün insanlığın en fazla ihtiyaç duyduğu devredilemeyen taleplerden biridir. Bu yüzden artık insan haklarının ötesinde konumlanan “İnsanlığın Hakları”nın geliştirilmesinde insanlığın ve dünya halklarının barış içinde bir arada yaşayabileceği bir yaklaşımın geliştirilmesi ve bunun hukukunun oluşturulması önemli bir işlev kazanmaktadır. Bu ise ancak insanlığın barış için kararlı tutumu ve yaklaşımı ile gerçekleştirilebilir. Ünlü şair ve savaş karşıtı Nazım Hikmet’in dizeleriyle:

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim…

* Doç. Dr., Ankara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sağlık Kurumları Yöneticiliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi

ÇÖZÜM ELLERİMİZDE …

Oya FİŞEK*

Dünyanın dört bir yanından çığlıklar yükseliyor. Dünyanın dört bir yanı kan içinde. Dünyanın dört bir yanı alev alev. Giden canlar her gün ağızlarda yükselen sayılar oldu. Sanki nasırlaştı yürekler. Ne hak kaldı, ne hukuk. Suskunluk, çaresizlik çığlık çığlığa. Duyabilen kulaklar, hissedebilen yürekler var biliyoruz. Ve biliyoruz ki, siz dostlarımızla birlikte yan yana omuz omuza karanlıklar aydınlığa dönüşene kadar yürüyeceğiz.

Victor Hugo’nun dizeleriyle bir türkü tutturacağız.

“Başla şarkına ey namuslu halk gün ışırken,

Tükür kocamış yüzyılın suratına ..

Söyle özgürlüğün şarkısını bağıra bağıra ..

Siz de kulak verin ey zorbalar

Kükreyen aslan gibi nasıl

Şarkı söyler durur halk.

Zorbalar size söylüyorum

Şunu bilin hiç biriniz yenemeyecek insan

oğlunun yüreğini.

Öyle susadılarki sevgiye ve kardeşliğe

Artık hiç durmaz, atlar giderler

Bir sabahtan, bir sabaha,

Bir aydınlıktan, bir aydınlığa.”

Bizler, sevgi ve barışın dili olacağız. Aşık Veysel’in sazında, sözünde buluşacağız, onunla birlikte söyleyeceğiz türküyü.

Kürdü Türkü ve Çerkezi

Hep Ademin oğlu kızı

Beraberce şehit gazi

Yanlış var mı, ve neresi.

Kurana bak İncile bak

Dört kitabın dördüne de hak

Hakir görüp ırk ayırmak

Hakikatte yüz karası.

Veysel sapma sağa sola

Sen Allahtan birlik dile

İkilikten gelir bela

Dava insanlık davası.

Dünyanın her yerinden “Barış Barış” sesleri yükseliyor. Peki kim istiyor savaşı? Ünlü Fransız yazar Jean Paul Sartre şöyle diyor : “Savaşı zenginler ister, yoksullar ölür”.

Fransız şair Alletz “Saray’ın Durumu” şiirinde ise aynı soruyu şöyle yanıtlıyor:

Sizin kralınızım diyen na

işte bu İşte bu, bize yıkımı getiren,

Savaş açan bu, evimize barkımıza.

İstediğini öldüren na işte bu

Bu adam işte hepimizi kırıp geçiren

Hepimize vergiler bindiren na işte bu

Kim ister savaşı, kim

Ali kıran baş kesen kim?

Bir de savaştan çıkar sağlayanlar

Bir koyup beş kazanmak isteyenler

On beşinci yüzyılda yaşamış Alletz.. Yüzyıllar geçmiş, halâ “Savaşa Hayır” diyoruz. Hala “Barış” düşmanlarının önünde dimdik duruyoruz. Barışın düşmanlarının kimler olduğunu biliyoruz. Bakın Mustafa Kemal Atatürk, 1924 yılında yaptığı bir konuşmada ne diyor :

“Cumhuriyet Ahlakı”, erdeme dayalı bir yönetimdir. Sultanlık, korku ve tehdide dayalı bir yönetimdir.

Cumhuriyet, erdemli ve namuslu insanlar yetiştirir. Sultanlık, korkuya, tehdide dayalı olduğu için korkak, alçak, sefil, rezil insanlar yetiştirir.

Sultanlık ile Cumhuriyet arasındaki fark budur.

Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı

(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)

Tags: , , , ,

Arşivler