“Hepimiz hayatımızın bir kısmını geri gelmeyecek bir şekilde yitirdik”
Genç bir adam, 18, Burundi
“Öldürürken, bu işi yapan kişinin ben olmadığımı hissediyordum. Yapmak zorundaydım, çünkü isyancılar beni öldürmekle tehdit ediyorlardı”
Sierra Leone’de isyancılar tarafından silahlandırılan 12 yaşındaki çocuk.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) şiddeti; kişinin kendisine, bir başkasına, bir grup veya topluluğa kasıtlı olarak uyguladığı ve yaralanma, ölüm, psikolojik zarar ve mahrum etme ile sonuçlanan veya sonuçlanma olasılığı yüksek olan fiziksel güç ve tehdit olarak adlandırmaktadır. Şiddet türlerini ise; kendine şiddet, kişiler arası şiddet ve toplu şiddet olarak üç alt başlık altında incelemektedir. Politik şiddet, sosyal ve ekonomik şiddet ile birlikte toplu şiddet başlığı altında yer almakta ve savaş ve benzeri çatışmalar ile devlet şiddeti gibi şiddet türlerini içermektedir (Krug et al, 2002:6).
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), politik şiddet nedeniyle yerlerinden yurtlarından olan insanları üç grupta toplamaktadır: Mülteciler, kendi ülkelerinde yerlerinden edilmiş kimseler ve ülke sınırları dışına çıkan göçmenler. 2008 yılında yaklaşık 11.4 milyon mülteci kendi ülkesi dışında yaşamaktadır. 13.7 milyon kişi de çeşitli nedenlerle kendi ülkelerinde yerlerinden edilmiş durumdadır (UNHCR, 2008:30). Savaş veya etnik çatışma kurbanı olan bu kişilerin en azından yarısı çocuktur (Boothby, 2008:497). Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF)’na göre, 1 milyarın üzerinde çocuk (18 yaşın altında) silahlı çatışmaların bulunduğu ülke veya yerleşim yerlerinde yaşamakta ve bu çatışmalardan etkilenmektedir. 2006 yılında 18.1 milyon çocuk yerlerinden edilmenin etkilerini taşımaktadır. Bu grup içinde 5.8 milyonu mülteci çocuk, 8.8 milyonu ise kendi ülkelerinde yerlerinden edilmiş çocuklardır (UNICEF, 2009:19).
Çocuklar asker olarak da kullanılmaktadır. Birleşmiş Milletlere göre dünyada 300 binden fazla çocuk silah altındadır (Sunal, 2008) ve 22 Nisan 2009 tarihi itibariyle 14 ülkeden 56 hükumet ve silahlı grup, uluslararası kuralları hiçe sayarak çocuk asker kullanmaktadır (HRW, 2009). Öte yandan, Çocuk Asker Kullanmayı Durdurma Koalisyonu (CSUCS)’nun 2008 raporuna göre, en azından 86 ülke veya bölgede 18 yaşın altındaki çocukların asker olarak kullanılmaları söz konusudur (CSUCS, 2008:3). CSUCS’na göre, çocukların doğrudan katıldığı çatışmaların sayısı 2004 yılında 27 iken, 2007 yılında 17’ye düşmüştür. Bu düşüş çocuk asker kullanımının ortadan kalkmasından değil, çatışma sayısının azalmasından kaynaklanmaktadır (CSUCS, 2008:3).
Politik Şiddetin Çocuklar Üzerindeki Etkileri
Tarih boyunca savaşlar çocuklar için yıkıcı sonuçlar doğurmuşlardır. Ancak günümüzün modern savaşları çocukları daha sistematik ve daha vurdumduymaz bir şekilde öldürmekte ve sakat bırakmaktadır. Bu nedenle çocuklar, politik şiddetin ana kurbanı olmaya devam etmektedirler. Çocukların politik şiddet nedeniyle çektikleri acıların birçok türü bulunmaktadır. Çocuklar öldürülmekte, öksüz/yetim bırakılmakta, sakatlanmakta, iğfal edilmekte, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yoksun bırakılmakta ve duygusal olarak yaralanıp örselenmektedirler. 1986-1996 tarihleri arasında 2 milyon çocuğun silahlı çatışma nedeniyle öldüğü tahmin edilmektedir (UNICEF, 2009:19). Bu çocukların çoğunluğu kasıtlı olarak öldürülmüştür. Bu sayının üç katından fazla çocuk ya sürekli sakat kalmış veya ağır bir şekilde yaralanmıştır. (Machel, 2001:1). Ruanda’da 1994 yılındaki soykırım sırasında, yüz binlerce çocuk katledilmiştir. 1995 Srebrenika katliamında genç müslüman erkek çocuklar özel hedefler olmuşlardır. Sierra Leone’deki sistemik terör uygulamaları sırasında hem yetişkinlerin hem de çocukların kol ve bacakları kesilmiştir (UNICEF, 2004:52-53).
Evlerinden ayrılmaya zorlanan mülteci çocuklar ile kendi ülkelerinde yerlerinden edilmiş olan çocuklar genellikle şiddete, asker olarak kullanılmaya, cinsel istismara, hastalıklara, dengesiz beslenmeye ve ölüme karşı korumasızdırlar. Bu çocuklar arasında askere alınma ve asker olarak kullanılma oldukça yaygındır. Oysa çocuklar, masum oldukları ve kolayca etkilenebildikleri için askerliğe ve şiddete karşı çok korumasızdırlar. Buna rağmen, silahlı gruplara katılmaya zorlanmaktadırlar. Nasıl asker olduklarından bağımsız olarak çocuk askerler birer kurbandır. Çünkü silahlı çatışmaya girmek onlarda fiziksel ve duygusal etkiler bırakır. Genellikle suistimal edilirler ve çoğu ölüm, öldürme ve cinsel şiddete tanık olmaktadır. Birçoğu da öldürme olayına katılmakta ve çoğunluğu uzun dönem psikolojik sorunlar yaşamaktadır. Savaş bölgelerindeki çocuklar, sıklıkla oldukça vahşi yöntemlerle kasıtlı olarak öldürülmekte veya sakat bırakılmaktadırlar. Kız çocuklar özellikle cinsel şiddet nedeniyle ilave bir risk altındadırlar (UNICEF, 2004:52-53).
İç savaşlarda ölen veya yaralanan sivil nüfus oranı son yıllarda %5’ten %90’a çıkmıştır (Machel, 2001:5). Bu sivil nüfusun yarısı da çocuklardır. Silahlı çatışmalar sırasında çocukların kaçırılması önemli bir problemdir. Bazıları savaşçı olmaya zorlanırken, diğer bazıları da cinsel köleliğe veya angarya olarak çalıştırılmaya zorlanmaktadır. Örneğin Sierra Leone Freetown’da 1999 yılında isyancıların saldırısı sırasında 4 000’den fazla çocuk kaçırılmıştır. Kaçırılan çocukların %60’sı kız çocuğudur ve çoğu cinsel istismara uğramıştır (UNICEF, 2004:54).
Kadınlar ve kız çocuklarının sistematik cinsel istismarı silahlı çatışmaların, özellikle iç savaşların en çok görülen sonuçlarından bir diğeridir. Savaşçılar arasında HIV virüsü görülme sıklığı yerel nüfustan üç ila dört kat daha fazladır. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin vurguladığı gibi “Tecavüz savaşlarda bir silah olarak kullanılmaya başlandığında, kız çocukları ve kadınlar üzerindeki etkisi sıklıkla öldürücüdür” (UNICEF, 2004:54).
Politik şiddet nedeniyle yerlerinden yurtlarından olan çocukların çoğu doğrudan veya dolaylı şiddete sunuk kalmışlardır (Boothby, 2008:497). Avrupa’da sığınma talebinde bulunan mülteci çocuklar üzerinde yapılan bir araştırma, bu çocukların %60’ının şiddete sunuk kaldığını göstermektedir (Montgomery ve Foldspang, 2005). Savaş yaşanan ülkelerde çocukların şiddete sunuk kalması ve diğer trajik durumlar hem daha fazla hem de daha uzun süreli olabilmektedir. Ruanda’da 1996 yılında yapılan bir araştırma, çocukların %96’sının şiddete tanıklık ettiğini, %80’inin bir aile üyesini kaybettiğini ve %70’inin birinin ölümü veya yaralanmasını gördüğünü belirlemiştir (Machel, 2001).
Burada dikkatle vurgulanması gereken bir başka nokta, silahlı çatışma sırası ve sonrasında, çatışmanın sonuçlarından doğrudan etkilenmeyen çocuklar bile sıklıkla doğrudan etkilenen çocuklara benzer yıkıcı sonuçlarla karşılaşmaktadırlar (UNICEF, 2009:18).
Çocukları Politik Şiddetten Korumak Mümkün mü?
Machel 2001 yılında yazdığı raporda çocukları silahlı çatışmalara karşı korumak için 10 konunun acilen çözüme kavuşturulması gerektiğini vurgulamıştır. Bu konular:
- Çocuklara karşı işlenen suçlarının cezasız kalmasını sona erdirmek ve savaşa karşı tolerans göstermeye son vermek
- Çocukların barış ve güvenlik gündeminin merkezinde yer almasını sağlamak
- Çatışma durumlarında çocuk hakları ihlallerini gözlemek ve rapor etmek
- Çatışmalar ve barışın inşası sürecinde toplumsal cinsiyet boyutunu göz önünde tutmak
- Yeniden inşa sürecine adolesanları da katmak
- Çocukları HIV/AIDS kuşatmasından korumak
- Bilgi, veri toplama ve çatışma ortamlarında çocukların durumlarını iyileştirmek
- Çocuk hakları ve toplumsal cinsiyet konusunda eğitimler vermek ve duyarlılık geliştirmek
- Çocukları korumak için sivil toplumu güçlendirmek
- Savaştan etkilenen çocuklara yeterli kaynak ayırmak
Çocuk Hakları Sözleşmesi (1989), ILO’nun 182 sayılı Çocuk İşçiliğinin En Kötü Biçimlerinin Önlenmesi Sözleşmesi (1999), Çocuk Hakları Sözleşmesine Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki Seçmeli Protokol (2000) gibi uluslararası sözleşmeler çocukların asker olarak kullanılmasını yasaklamaktadır. Çocukların savaşlarda kullanılması 2002 yılında Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından suç olarak kabul edilmiştir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1999 ve 2000 yıllarında yayınladığı iki karar, Birleşmiş Milletlerin barışı korumak için müdahale ettiği bölgelerde çocukları koruma danışmanlarının da istihdam edilmesini tavsiye etmektedir (UNICEF, 2004:54).
Ancak bu girişimlerin yeterli olduğunu söylemek güçtür. Nitekim soğuk savaşın bitmesi ile süper güç rekabetinin desteklediği savaşların sonuna gelindiği umudu yaratılmak istenmesine rağmen, dünya üzerindeki silahlı çatışmaların daha da arttığı, ancak bu kez devletlerarası savaşların yerini iç çatışmaların aldığı bilinmektedir. Kabile savaşları veya etnik çatışmalar olarak adlandırılan ve her iki tarafı da katleden bu iç çatışmalar, çıkar odağı çeşitli kişiler, şirketler ve ülkelerce desteklenmiştir ve desteklenmeye devam edilmektedir. Neden bazen doğal kaynaklar, bazen uluslararası silah tüccarlarının kesesini doldurmak bazen de dış yardımlardaki daralma ve yapısal uyum programları ile dış piyasalara açılan gelişmekte olan ülkelerin kamu kaynaklarını sömürmek olsa da sonuç hiç değişmemiştir. Savaşlar üzerinden para kazanmanın tek sonucu soykırımlar, toplu katliamlar, masum insanların ve çocukların ölümü olmuştur.
En acı veren durum günümüzde savaşların çocuklar tarafından bile kanıksanmış olmasıdır. Savaş acısını yaşayan çocukları bir kenara bırakacak olursak, bu acıyı yaşamayan çocukların savaşı bir oyun olarak algılayıp ellerinde oyuncak silah her gün en çok sevdikleri yakınlarını, annelerini, babalarını, arkadaşlarını binlerce kez öldürdüklerine tanık olmaktayız. Bu savaş oyunları bilgisayar oyunlarının veya oyun salonlarının da en vazgeçilmezleri arasında. Öte yandan savaşlardan beslenen ülkelerin canlı “barış veya demokrasi harekatları” çok kez neredeyse bir belgesel programı veya futbol maçı olarak hepimizin evlerine konuk olmaya başladı. Bu durum yalnızca savaşın kanıksanmakla kalmayıp içselleştirilmesini hatta yeniden üretilmesini de sağlamakta. Sonuçta biz de savaşı hayatın bir parçası gibi algılamaya başladık. Bu savaş propagandası hayatımızdan silinip atılmadığı sürece en üst düzeyde alınacak kararların bile etkisinin sınırlı olması ne yazık ki kaçınılmazdır.
Kaynakça:
Boothby, N. (2008), Political Violence and Development: An Ecologic Approach to Children in War Zones, Child and Adolescent Psychiatric Clinics of North America, Vol.17, pp.497-514.
Coalition to Stop the Use of Child Soldier (2008), Child Soldiers Global Report 2008 Summary. (http://www.hrw.org/sites/default/files/reports/ Child_Soldiers_Global_Report_Summary.pdf, erişim tarihi 29 Temmuz 2009)
Human Rights Watch (HRW) (2009), UN: Punish Abuse of Children in War, April 28, (http://www.hrw.org/en/news/2009/04/28/un-punishabuse-children-war, erişim tarihi 30 Temmuz 2009).
Krug, E.G. et al (eds) (2002), World Report on Violence and Health, World Health Organisation, Geneva. (http://www.who.int/violence_injury_prevention/violence/world_report/en/summary_en.pdf, erişim tarihi 20 Temmuz 2009).
Machel, G. (2001), The Impact of War on Children, VancouverCanada:UBC Press.
Montgomery, E. and Foldspang, A. (2005), Seeking Asylum in Denmark: Refugee Children’s mental Health and Exposure to Violence, European Journal of Public Health, 15(3):233-7.
Sunal, O. (2008), Çocuk Askerler, Şiddete Karşı Düşünce Ortamı (Sempozyum Kitabı), s.43-46, Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Vakfı, Çankaya Belediyesi, Türkiye Gençlik Federasyonu.
The UN Refugee Agency (UNHCR) (2008), Protecting Refugees & The Role of UNHCR 2008-9.
UNICEF – Inter-Parliamentary Union (2004), Child Protection A Handbook for Parliamentarians.
UNICEF (2009), Children and Conflict in a Changing World Machel Study 10-Year Strategic Review. (http://www.un.org/children/conflict/_download/msr2_en.pdf, erişim tarihi 29 Temmuz 2009).
* Dr., Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sağlık Kurumları Yöneticiliği Bölümü Öğretim Görevlisi. Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi
(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)