Önce Onur, Sonra Sağlık Yok Ediliyor

                                         

 

Pakistan’da 1,5 milyon İnsan Zorunlu Olarak Göç Ediyor

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin (UNHCR) 10 Mayıs günü yaptığı açıklamaya göre, Pakistan’da yaşayan 1,5 milyon insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. Hükümet güçlerinin Taliban militanlarıyla giriştiği mücadele ise bunun sebebi. Ruanda’da 1990 yılında yaşanan soykırımdan bu yana, bu sayıda insan evinden ayrılmak zorunda kalmamıştı.

UNHCR’ın yaptığı açıklamaya göre, bu büyüklükte bir göç uzun zamandır yaşanmamıştı. Rod Redmond, Ruanda’da yaşanana benzer bir durumun tekrar etme riskinin son derece büyük olduğunu belirtti. Hatırlanacağı gibi Afrika ülkelerinden Ruanda’da, Hutular, Tutsilerin önemli bir bölümünü soykırımla karşı karşıya bırakmış ve bunun sonucunda milyonlarca insan mülteci durumuna düşmüştü.

UNHCR’ın şefi Antonio Guterres ise bölgeye 3 günlük bir ziyarette bulundu. Taliban militanları, Pakistan’ın kuzey batısında yer alan Swat vadisindeki askeri konuşlanmanın bitirilmesini istiyor. Militanlar, askerlerin bölgeden çekilmemesi durumunda durumun kötüleşeceğini belirtiyor. Taliban militanları, kanlarının son damlasına kadar savaşacaklarını ilan etmişlerdi.

Pakistan’da 500.000 insan evlerinden ayrılmıştı. Bu sayıya yeni eklenenlerle birlikte, göçe zorlanan insanların sayısı 2.000.000 kişiye çıktı.

İnsani yardım yapmak konusunda son derece zorluk çeken Birleşmiş Milletler çalışanları, evlerinden ayrılarak göç etmek zorunda kalan insanların, başka ailelerin yanında kaldığını ve bu durumun ülkelde yaşanan siyasal sorunları daha da arttıracağını belirtiyor.

Birleşmiş Milletler’in yaptığı açıklamaya göre, mülteci durumundaki kişilerin %15-20’si, kamplarda yaşıyor. 24 kampta yaşayan toplam insan sayısı 250.000’i buluyor. Arta kalan 1.000.000’dan fazla insan ise misafir olarak başka ailelerin yanında yaşıyor ya da mali imkanları el veriyorsa ev kiralıyor.

Uluslararası Göç Organizasyonu, Peshawar kampı yakınında yaşayan insanlar için çadır, yatak ve yiyecek gönderiyor. Bu yolla kamplara gelen insan sayısını arttırmaya çalışılıyor. Yoksa, ülkedeki iç karışıklıkların kontrol altına alınamayacağı düşünülüyor. Birleşmiş Milletler, Taliban ve hükümet güçleri arasında yaşanan çatışmaların ne zaman biteceği konusunda bir öngörü yapamadıklarını söylüyor. Bu durum ise milyonlarca insanın geleceğinin belirsizliğine neden oluyor. BM, şu ana kadar 50 milyon USD’lik bir yardım yapıldığını ancak yakında 150 milyon USD’lik bir yardım daha yapılacağını belirtiyor.

Her zaman olduğu gibi, iç karışıklıklar en çok çocukları etkiliyor. UNICEF’e göre, Pakistan’da yaşanan bu karışıklıktan en çok zarar görmesi beklenenler çocuklar. Evlerinden ve yataklarından olan çocuklar, göç yollarında telef oluyor. Yetişkinlere göre bedensel olarak çok daha zayıf ve kırılgan olan çocuklar açlık ve susuzluğa dayanamıyor. Çoğu zaman bu zor şartlara karşı direnmeye çalışan çocukların bağışıklık sistemi zayıflıyor ve hastalıklar kaçınılmaz oluyor. Aynı zamanda, okullarından da uzak kalan çocuklar, bazen yıllarca evlerinden uzak yerlerde, çadırların içinde yaşam savaşı verirken, eğitim imkanlarından da faydalanamıyorlar. Fakirliğin pençesinden kurtulamayan bu çocuklar, sonunda genç yaşlarında ailelerinin yanından ayrılıyor ve sonunda bir başka acımasız çarkın dişlileri arasına girerek çocuk işçi oluyorlar. Pakistan, çocuk işçilğin dünyada önemli ölçüde görüldüğü ülkelerden biri. 10-14 yaş arasındaki çocukların %15’i çalışıyor

Madagaskar’da Temiz Su Yokluğu Çocukları Öldürüyor

Madagaskar’daki okulların birçoğunda temiz su yok. Suların akmaması, hijyen konusunda büyük bir sorun teşkil ediyor. Birçok çocuğun sıklıkla hastalanıyor olması nedeniyle, okullara devamlılık düzenli bir şekilde sağlanamıyor.

Hükümet, su ve temizlik sorunu konusunda iyileştirmeler yapacağını taahhüt etmiş olmasına rağmen, bugüne kadar önemli bir değişme yaşanmış gibi gözükmüyor. 400 tane Malagasy okulunda, hiç değilse çocukların günde 1 kere ellerini yıkayabilecekleri kadar su bulunabilmesi için, 150’den fazla sivil toplum örgütü bir araya geldi.

Ülkede okullarda yaşanan sıkıntının en önemli nedeni, okullar inşa edilirken tesisatların yapılmaması. Yeni okulların yapımı için verilen hükümet kaynaklarının içerisinde, sıhhi tesisatların yapılabilmesi için gereken para yok. Bu nedenle, okullarda ne musluk var ne de düzgün bir kanalizasyon sistemi.

Genelde ülkede kırsal alanlarda da kentsel alanlarda da okulların birçoğunda su bulunmuyor. Ancak, kırsal kesime gittikçe durum daha da kötüleşiyor. Bu nedenle çocuklar okula gelirken yanlarında hem içmek hem de diğer ihtiyaçlarını karşılamak için 1 şişe su getiriyorlar. Çoğu çocuğun bu bir şişe suyu bile getiremediği düşünülecek olursa, ülkede okullarda yaşanan su sorunun boyutlarını tahmin etmek güç olmuyor.

Bu durum doğrudan çocukların sağlık durumlarına yansıyor. 2002 yılında, ülkede yapılan bir araştırmaya göre, su yetersizliği nedeniyle 5 yaş altındaki çocukların yarısı ishal sonucunda yaşamını kaybediyor. Çocuklarda görülen birçok deri enfeksiyonunun ve solunum yolu sorunun kaynağı ise kirlenmiş sular.

Madagaskar’da yer alan su kaynaklarının önemli bir bölümü temiz değil ve sadece az sayıda insanın evinde temiz su bulunuyor. Ülkenin başkenti Antananarivo’da yer alan Pediatri Hastanesi’nin baş hekimi Dr. Emile Rasoanirainy, durumun son derece ciddi olduğunu belirtiyor.

2009 yılında yapılan bir çalışmaya göre, ülkedeki okulların sadece %18’inin temiz suya ulaşımı bulunuyor. Sadece %30’unun tuvaleti var, geri kalanlar ise okul dışındaki arazilere giderek tuvalet ihtiyaçlarını gideriyorlar.

Başkent Antananarivo’nun 20 km. dışında yer alan llafy okulunda tam 90 yıldır su yok. Öğrenciler okula sularını kendileri getirmeye çalışıyor. Bu miktarda suyun hiçbir şeye yetmeyeceğini ise söylemeye bile gerek yok.

9 yaşında bu okula giden Hasinanirina, çoğu zaman ishal olmaktan şikayetçi. Hasinanirina, çoğu zaman nehirden akan suyu şişesine doldurduğunu ve çok susadığı zaman bu suyu, pis olduğunu bildiği halde içtiğini söylüyor.

Madagaskar’da her yıl, 3,5 milyon okul saati ishal nedeniyle kaybediliyor. 2,5 milyon çocuğun okula gittiği ülkede, çocukların ishalden ayağa kalkabilmesi için en az 3 gün evde dinlenmesi gerekiyor.

Ülkede bugüne kadar siyasetçiler su sorununu gidermek konusunda birçok kez söz verdiler ancak su sorunu hiçbir zaman çözülemedi. Ülkede son zamanlarda ise siyasal ortamın karışık olması su sorununun giderilmesi konusunda beslenen umutların tükenmesine neden oluyor. Andry Rajoeline adlı eskiden diskjokeylik yapan bir gencin ülkede yenile devlet başkanı olması, istikrarın sağlanamamasının süreceğinin göstergesi olarak nitelenmekte. Bu gidişle Madagaskar’da su sorunun çözülmesi biraz zor gibi görünüyor.

Guatemala’da Cinsel İstismar Bir Suç Değil

Çocukların cinsel istismarının suç olarak sayılmadığı Guatemala’da çocuk fuhuşu giderek büyüyen bir sorun haline gelmekte. Çocuklara karşı şiddet ve tacizin hafif parasal cezalarla geçiştirildiği ülkede, bir çocuk fahişeyle birlikte olurken yakalanma durumunda ise en ağır ceza 400$.

“Evde sorunlarım vardı ve bir arkadaşım beni bara götürdü’’. Bu sözler Alba adında, Guatemala City’nin varoşlarında yer alan genelevlerden birinde 14 yaşında çalışmaya başlamış olan, genç bir kıza ait. Annesi tarafından eve para getirmesi için sürekli talepler gelince, bir gün sonunda bu işe başlamış Alba. Dediklerine göre, ayda eve getirdiği 160$, ailesi için oldukça büyük bir paraymış. Alba, çalıştığı barda en küçük yaşta görünen kız olduğu için, en populer olmanın avantajı ile diğer arkadaşlarından daha çok para kazandığını söylüyor.

Alba gibi Guatemala City şehrinde, 2.000’den fazla genç kızın fahişelik yaptığı düşünülmekte. Casa Alianza ve ECPAT’a göre bunlardan 1.200 tanesi El Salvador’lu, 500 tanesi Honduraslı geri kalanı ise Guatemala’lıdır. Latin Amerika ECPAT yönetmeni Vilaareal’in söylediklerine göre, ülke çapında 15.000 çocuk bu durumdadır. Bunların tamamına yakını ise 15-17 arasındaki kız çocuklardan oluşmaktadır.

Guatemala Kongresi, çocuk fuhuşunu suç haline getirecek bir yasa taslağı üzerinde çalışmaktadır. Ancak sivil toplum örgütlerine göre bu konuda hiç acele edilmemektedir; çünkü bu bazı siyasilerin işine gelmemektedir.

Son 3 yılda Casa Alianza yaklaşık %40’ı cinsel yolla bulaşan hastalıklar taşıyan 300 kıza ev sahipliği yapmıştır. Anlatılanlara göre, neredeyse kızların tamamına yakını aynı sebeplerden ötürü çalışmaya başlamaktadırlar. Genellikle çok fakir ailelerin kızlara bu tuzaklara düşmektedirler. Kimi eve para götürmek için, kimi evdeki şiddetten kaçarken, kimi para biriktirerek hayalindeki ülke olan ABD’ye gitmek için çalışırken fuhuşa bulaşmaktadır. Ne var ki bir kez tacirlerin eline düşen kızlar borçlandırıldıkları ve alkole uyuşturucuya bağımlı hale geldikleri için bir daha asla bu çarkın içinden çıkamamaktadırlar.

Hindistan’da Balıkçı Çocuklar

Balıkçılık, ister endüstriyel ister geleneksel olsun çalışma koşulları düşünüldüğünde en zor ve tehlikeli sektörlerden biridir. Sayıca bakıldığında geleneksel(artisanal) balıkçılıkla uğraşanlar sektörün %70’inden fazlasını temsil ederken endüstriyel balıkçılar pazara sunulan balığın %80’ini avlamaktadırlar. Özellikle, büyük denizlere kıyısı olan ülkelerde çocukların da balıkçılık yaptığı görülmektedir. Bununla birlikte, kazaların ve özellikle cilt hastalıklarının son derece yoğun olarak görüldüğü balıkçılıkta, çocukların çalışması önemli bir tehdit oluşturmaktadır.

Hindistan’ın kıyı şeridinde, balıkçılık sektöründe çalışan çocukları sıkça görmek mümkündür. Cuddalera’nın liman bölgelerinde çalışan çocuk işçilerin yaşı, genellikle 10-15 arasında değişiyor.

Balıkçıların yakaladıkları balıkları getirdikleri limanlara sabahın erken saatlerinde gelen çocuk işçiler, 200 ile 500 kg. arasında ağırlıkları değişen balık ürününü bekliyorlar.

Balık tekneleri limana yanaşır yanaşmaz, çocuklar teknelerin içine atlıyorlar. Ellerine aldıkları büyük alüminyum kovalara balıkları dolduruyorlar ve yanlarındaki arkadaşlarına iletmek yoluyla balıkları kıyıya taşıyorlar. Bu işi yaparken, oldukça seri bir şekilde kovaların içine balıkları doldurup yana aktarıyorlar. Kovaların ağır olması, çoğu zaman yetişkinler için bile sakatlanmak konusunda önemli bir tehlikenin varlığını gösteriyor.

Sıcak güneşin altında saatlerce çalışan çocuklar, yakalanan balığın miktarına ve teknenin sahibinin merhametine bağlı olarak, küçük bir harçlık alıyorlar. En iyi zamanlarda günde, 2-5 Amerikan Doları kazanıyorlar. Güneş altında çalışmaktan dolayı, çocuklar çoğu zaman susuz kalmakta ve güneş çarpması tehlikesi ile taşıdıkları yükün ağırlığı ve çalışma pozisyonlarından ötürü bel ağrıları ile karşılaşmaktadırlar.

Sezon dışı kalan zamanlarda çocuklar, balık ağlarının onarılması, teknelerin temizlenmesi işlerinde çalıştırılıyorlar.

Balıkçıların genellikle çocukları çalıştırmak konusunda çekinceli olduklarını söyleyen bölgedeki önemli balıkçılardan M. Subramani, genellikle çocukların çalışmak konusunda ısrarlı bir tutumla balıkçılara yaklaştıklarını söylüyor. Yaklaşık ağırlığı 40-50 kg. olan alüminyum kovaların kaldırıldığı bu işin çocuklar tarafından yapılması oldukça zor.

* Yukarıda ülkelere ait verilen haberler Child Rights Information Network (CRIN)adlı organizasyonun, www.crin.org adlı web sitesinden alınmıştır.

** Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’den yapılan alıntılar ise United Nations Children’s Fund (UNICEF),www.unicef.org adlı web sitesinden alınmıştır.

* Araştırmacı, Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı

 

Tags: , ,

Arşivler