Giriş
Bu yazıda öncelikle çocuk bakımı başta olmak üzere ev işlerinin kadın istihdamı üzerindeki etkilerini verilere dayalı olarak ele alacak, ardından da kreş açma yükümlülüğüne ilişkin yasal kurallar ve bunların sonuçlarını masaya yatıracağız. Mevcut durumu inceledikten sonra, son dönemde basında yer alan “kreş yardımı” haberlerini ve bu haberlerin kaynağını oluşturan yasal değişiklikleri, sonuçları ile birlikte tartışarak; söz konusu haberlerin nasıl bir propaganda aracı olarak kullanıldığına işaret etmeye çalışacağız. Son olarak da kreş hakkına ilişkin önerilerimizi paylaşacağız.
Ev işleri, çocuk bakımı, istihdam
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2017 yılı işgücü istatistiklerine göre, Türkiye’de (15 yaş üstü) kadınların istihdam oranı yüzde 28’dir. Türkiye, Birleşmiş Milletler verilerine göre kadın istihdamında Dünyada 189 ülke arasında sondan 20’nci; Eurostat verilerine göre ise Avrupa ülkeleri arasında son sıradadır (1), OECD verilerine göre de OECD ülkeleri arasında kadın istihdamında sonuncudur (2).
TÜİK 2017 yılı işgücü istatistiklerine göre, Türkiye’de 15-64 yaş arası kadınların yüzde 62,4’ü işgücüne katılmamaktadır. Çocuk bakımı -diğer hane içi yükler ile birlikte- kadınların önemli bir bölümünün işgücüne dâhil olamamasının en önemli nedenlerinden birini teşkil etmektedir. İşgücüne dâhil olmayan 15-64 yaş arası 16 milyon 512 bin kadının 9 milyon 917 bini, bir başka deyişle yüzde 60’ı, “ev işleriyle meşgul” olduğu için işgücüne katılamamaktadır.
TÜİK’in 2016 yılı toplumsal cinsiyet göstergelerine göre hane içi işler ve çocuk bakımı yükü çok büyük oranda kadınların üzerindedir. Fatura ödeme, badana ve küçük tamirat işleri dışındaki hane içi sorumluluklar çok yüksek oranda kadınlar tarafından yerine getirilmektedir:
Tablo 1: Hane İçi Kadının/Annenin Sorumlulukları
Yaygın, ücretsiz ya da en azından erişilebilir çocuk bakım olanaklarının olmaması, kadınların işgücüne katılımının ve istihdamının önündeki en büyük engellerden biridir. TÜİK’in 2016 yılı toplumsal cinsiyet göstergelerine göre hanedeki küçük çocukların gündüz bakımı yüzde 86’lık bir oranla anneler tarafından yerine getirilirken, kreş veya anaokulunun oranı sadece yüzde 2,8’dir:
Tablo 2: Hanedeki Küçük Çocukların Bakım Sorumluluğu
Ayrıca belirtmek gerekir ki toplumdaki yaygın kanının aksine, “ev işleriyle meşguliyet” ya da günlük dildeki ifadesiyle “ev kadınlığı” bir tercihten ziyade zorunluluktur. Uluslararası Çalışma Örgütü ile Gallup Araştırma Şirketi’nin araştırmasına göre Türkiye’de kadınların sadece yüzde 12’si evde kalıp ev işleri ile meşgul olmayı tercih ederken; kadınların yüzde 34’ü ücretli bir işte çalışmayı, yüzde 53’ü ise hem ev işleri ile meşgul olup hem de çalışmayı tercih etmektedir(1). Bir başka deyişle her 10 kadından yaklaşık 9’u çalışmayı istemektedir. Rapora göre, Dünyada kadınların yüzde 70’i ücretli bir işte çalışmak isterken, Türkiye’de bu oran yüzde 87 ile dünya ortalamasının kayda değer ölçüde üstündedir (3).
Ancak başta çocuk bakımı olmak üzere ev işleri, kadınların işgücüne katılımına engel olan en büyük faktörlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Sorun bundan ibaret değildir. Çocuk bakımı, birçok kadının çalışma yaşamının kesintilerle ilerlemesine, hatta zaman zaman sona ermesine yol açmakta; kreş, bakıcı veya benzer olanaklara erişememe kadınların doğum sonrası çalışma yaşamına ara vermesine, hatta kimi örneklerde çalışma yaşamından tümüyle çekilmesine yol açabilmektedir. Bir araştırmaya göre her yıl 120 bin kadın, çocuk ya da yaşlı bakımı nedeniyle mevcut işlerinden ayrılmaktadır (4). Çalışma yaşamına devam eden kadınların büyük çoğunluğu ücretsiz kreş hakkından yoksundur ve çocuk bakımını sağlamak için kayda değer miktarlarda kaynak ayırmak ya da geçici çözümler üretmek zorunda kalmaktadır.
Kreş (yurt) açma yükümlülüğü: İşyerlerinin binde biri!
İlgili mevzuat uyarınca işverenler, 150’den çok kadın çalışan olan işyerlerinde 0-6 yaş arasındaki çocuklar için yurt açmak zorundadır. İşverenler, bu yükümlüklerini yetkilendirilmiş yurtlarla anlaşma yaparak da yerine getirebilir. Aynı işverenin belediye sınırları içindeki tüm işyerlerindeki toplam kadın çalışan sayısı dikkate alınır. Ancak uygulamada ilçe belediye sınırları dikkate alınmakta; dolayısıyla bu hükmün etkisi oldukça sınırlı kalmaktadır.
Sosyal Güvenlik Kurumunun verilerine göre yaklaşık 1 milyon 750 bin işyeri bulunmaktadır. Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, 2013 yılında sadece 1.591 işyerinde 150’den fazla kadın işçi çalıştığını ifade etmiştir. Dolayasıyla Türkiye’deki tüm işyerlerinin ancak binde birinde kreş açma zorunluluğu bulunmaktadır. Yine Faruk Çelik, 2012 yılında yapılan teftişlerde kreş açılması gereken 172 işyerinin 76’sının kreş açmadığının tespit edildiğini, 2008 yılında ise işverenlerin yüzde 50-60’ının kreş açma yükümlülüğünü yerine getirmediğini söylemiştir. Yani işverenlerin binde birinin kreş açma yükümlülüğü olduğu gibi işverenlerin yarısı da bu yükümlülüğü yerine getirmemekte; idari para cezası ödemeyi tercih etmektedir (5).
DİSK-AR’ın güncel bir araştırmasına göre kadın işçilerin sadece yüzde 2’si işyerlerinde kreş olduğunu belirtmektedir; “Kreş anlaşması ve kreş desteği ile birlikte işçilerin sadece yüzde 7’si işyerlerinde kreşle ilgili destek sunulduğunu belirtmektedir. İşçilerin yüzde 86’sı işyerlerinde çocuk bakım desteğinin olmadığını ifade etmektedir” (6).
Kadınların beklentisi ve yapılan düzenleme
Bu tablo karşısında hem istihdamdaki hem istihdam dışındaki kadınların en acil taleplerinden biri ücretsiz kreş olanaklarının sağlanması ya da bunu ikame edebilecek yardımların yapılmasıdır. Dolayısıyla kreş ve yardımlar ile ilgili yapılması planlanan ya da yapılan yeni yasal düzenlemeler ve konuyla ilgili haberler kadınlar tarafından yakından takip edilmektedir.
2018 yılı Şubat ayında İş-Kur Genel Müdürünün açıklaması üzerine birçok basın yayın organında “Çalışan annelere 400 TL kreş yardımı yapılacak” şeklinde haberler yer almıştır. Büyük bir beklentiye yol açan bu haberlerin kaynağı ise o sırada Meclis’te görüşülmekte olan torba yasada yer alan bir maddedir. Oysa 7 Mart 2018 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan torba yasa ile Gelir Vergisi Kanunu’nun 23. maddesinde ile her bir çocuk için kreş veya gündüz bakımevine doğrudan işverence yapılan ödemenin asgari ücretin aylık brüt tutarının yüzde 15’i vergi istisnasına alınmış, yüzde 15 oranının yüzde 50’ye çıkarılabilmesinde Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır.
Bu düzenlemeye göre; işverenler tarafından kadın çalışanlara bir kreş ve gündüz bakımevi yardımı sağlanıyorsa ve bu yardım kreş veya gündüz bakımevinin kendisine ödeniyorsa, bu yardımın 304,43 TL’lik kısmı gelir vergisinden muaf tutulmuş; böylece en fazla 53,72 TL’lik gelir vergisinin ödenmemesi söz konusu olmuştur (7).
Düzenlemenin yasalaşmasının ardından da “çalışan kadınlara 400 TL kreş yardımı yapılacağı” yönünde haberler, özellikle iktidara yakın medya organlarında yayımlanmaya devam edilmiş; olmayan bir kreş yardımının propagandası yapılmıştır.
5 Mayıs 2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 15’lik oran yüzde 50’ye çıkarılmıştır. İstisna oranının artırılmasının ardından bu sefer de “Çalışan anneye 1.015 TL kreş yardımı” minvalinde haberler yayınlanmış; hatta ana haber bültenlerinde bile bu yönde haberler yer almıştır.
Oysa tüm süreci özetleyecek olursak, yapılan düzenlemeye göre:
1) İşveren tarafından kadın çalışanlara kreş yardımı ya da desteği sağlanıyorsa,
2) Bu yardım kadın çalışana değil doğrudan kreşe ödeniyorsa,
– Bu yardımının “yüzde 15’ine” kadar olan tutarı, gelir vergisinden istisna tutuldu.
– Bakanlar Kurulu, yüzde 15 oranının yüzde 50’ye kadar çıkarılması hususunda yetkili kılındı.
Böylece bu koşullara uygun bir kreş yardımı söz konusuysa bu yardımın asgari ücretin aylık brüt tutarının yüzde 15’i yani 304,43 TL’lik kısmı gelir vergisinden istisna tutuldu. Buna göre birinci vergi diliminde en fazla 53,72 TL tutarında gelir vergisi ödenmeyecekti.
5 Mayıs 2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 15’lik oran yüzde 50’ye çıkarıldı. Böylece kreş yardımının brüt asgari ücretin yüzde 50’sine yani 1.015 TL’ye kadar olan kısmı gelir vergisinden istisna tutuldu. Sonuç olarak ödenmeyecek gelir vergisi tutarı birinci vergi diliminde en fazla 129,4 TL’ye ulaştı.
Eğer kreş yardımı net olarak belirlenmişse, ödenmeyecek bu vergi tutarı işverenin cebine kalacak; eğer kreş yardımı brüt olarak belirlenmişse bu vergi tutarı kreş yardımına yansıyacak.
Bir somut örnek üzerinden gidelim. Diyelim ki işveren kadın işçisine her ay 500 TL net kreş yardımı yapıyor ve bu yardımı kadın işçiye değil doğrudan kreşe ödüyor.
Bu son düzenlemeden önce işveren bu kreş yardımı için devlete 89,2 TL gelir vergisi de ödüyordu. Bu düzenlemeden sonra işveren artık devlete 89,2 TL gelir vergisi ödemeyecek. Eğer kreş yardımı net olarak belirlenmişse bu tutar işverenin cebine kalacak. Eğer kreş yardımı brüt olarak belirlenmişse 89,2 TL, 500 TL’ye ilave edilecek ve kreşe ödenecek tutar 589,2 TL’ye çıkacak.
Durum bundan ibaret. Yani:
1) Çocuğunu kreşe gönderen ya da gönderecek olan kadın işçilere yapılacak hiçbir yeni ödeme ya da yardım söz konusu değil. Çocuğunu kendi imkânlarıyla kreşe gönderen kadın işçi, kreş parasını kendi cebinden ödemeye devam edecek.
2) Söz konusu vergi istisnası sadece ve sadece işverenin kadın işçisine yaptığı kreş yardımını doğrudan kreşe ödemesi halinde uygulanacak. Ben, bugüne kadar kreş yardımını bu şekilde yapan bir işveren görmedim. Hem işçi hem işveren sendikalarındaki meslektaşlarıma sordum, onlar da böyle bir örnekle karşılaşmadıklarını söylediler. Dolayısıyla eğer varsa bile Türkiye’de çok ama çok az sayıda işyerinde kreş yardımı bu şekilde yapılıyor. Sonuç olarak bu vergi istisnasından yararlanacak işveren ve işçi sayısı son derece sınırlı.
3) Bu kadar yaygara koparılan vergi tutarı çok az sayıda işvereni ve işçiyi kapsadığı gibi devletin vazgeçtiği vergi tutarı birinci vergi diliminde aylık en fazla 129,4 TL’ye denk geliyor.
4) Bu indirimin kreş yardımına yansıyabilmesi için kreş yardımının net değil brüt olarak belirlenmiş olması gerekiyor. Aksi takdirde, ödenmeyecek vergi tutarı, kreş yardımına eklenmeyecek; işverenin cebinde kalacak (8).
Durum böyleyken basında yer alan haberler, çalışan kadınlara 1.015 TL kreş yardımı yapılacağı yanılsaması yaratmış; işyerlerine veya SGK’ye bu yardımı almak için başvuruda bulunup, olumsuz yanıt alanlar dahi olmuştur. Söz konusu haberler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ya da Maliye Bakanlığı tarafından tekzip edilmemiş, hatta aksine teşvik edilmiş; yaklaşan seçimler öncesi iktidar partisinin çalışan kadınlara yönelik yeni bir kolaylık ve hak sağladığı yönünde bir propaganda yapılmasına zemin hazırlanmıştır.
Olmayan kreş yardımının propagandası bitmek bilmemekte; özellikle internet ve sosyal medya üzerinden hiçbir karşılığı olmayan bu sahte müjde yaygınlaştırılmaktadır.
Kreş bir haktır!
Bu süreç sosyal politikanın siyasi bir manipülasyon aracı olarak nasıl kullanıldığına tarihsel bir örnek teşkil etmektedir. Oysa kadınların talebi ve beklentisi gerçek dışı müjdeler değil, ücretsiz ve yaygın kreş olanaklarının sağlanmasıdır.
Sosyal politika bakımından da yapılması gereken budur. Kadın istihdamı gerçekten artırılmak ve kadın çalışanların sorunları çözülmek isteniyorsa; hem cinsiyetçi hem de işverenleri gözeten yaklaşımdan, dolayısıyla “150 kadın işçi” şartından vazgeçilmeli, kreş ve çocuk bakımı koşulsuz ve ücretsiz bir hak olarak kurumsallaştırılmalı, çocuk bakımı ve diğer hane içi sorumlulukların toplumsallaştırılması ve hane bireyleri arasında eşit bir biçimde paylaşılması için gereken maddi ve kültürel değişimin altyapısı hazırlanmalı, ücretli analık izinleri artırılmalı ve ebeveyn iznine dönüştürülmelidir.
Çocuk bakımı kadınların sorumluluğu olmadığı gibi kreş ve okul öncesi eğitim olanakları, ebeveynler kadar çocuklar için de temel ve vazgeçilmez bir haktır…
Kaynakça:
(1) “Dosya: 1 Mayıs’a giderken Kadınlar ve Çalışma Yaşamı (1)”, 13 Nisan 2017, [https:// ekmekvegul.net/guncel-dosya/dosya-1-mayisagiderken-kadinlar-ve-calisma-yasami-1], son erişim tarihi: 02.06.2018
(2) [http://stats.oecd.org/], soldaki sekme üzerinden sırasıyla: Labour, Labour Force Statistics, Annual Labour Force Statistics, ALFS Summary Tables, Employment, son erişim tarihi: 02.06.2018.
(3), ILO ve Gallup, 2017, “Towards a better future for women and work: Voices of women and men”, s. 205, [http://www.ilo.org/wcmsp5/ groups/public/—dgreports/—dcomm/—publ/ documents/publication/wcms_546256.pdf], son erişim tarihi: 02.06.2018
(4) Oğuz Karadeniz ve Hakkı Hakan Yılmaz, 2017, “TÜRKONFED İş Dünyasında Kadın 2017 Raporu İkinci Faz Çalışma Sonuçları Kadın İstihdamı, Sosyal Güvenlik & Sosyal Yardımlar”, s. 9, [http://www.turkonfed.org/Files/ ContentFile/turkonfed2017-kadin-raporu-2-fazcalisma-sonuclari-160807.pdf], son erişim tarihi: 02.06.2018.
(5) Feray Yağmur, 2017, “Kreş Hakkı ve Anayasa Değişikliği”, [https://ekmekvegul.net/ dergi/kres-hakki-ve-anayasa-degisikligi], son erişim tarihi: 02.06.2018.
(6), DİSK-AR, 2018, “Türkiye’de Kadın İşçi Gerçeği: Daha Fazla Ayrımcılık, Düşük Ücret, Güvencesiz İstihdam”, [http://disk.org.tr/wp-content/ uploads/2018/03/8-Mart-Kad%C4%B1nI%CC%87s%CC%A7c%CC%A7iGerc%CC%A7eg%CC%86i-Raporu-son.pdf], son erişim tarihi; 02.06.2018.
(7) Onur Bakır, 14 Şubat 2018, “400 TL kreş yardımı yok, 53 TL vergi indirimi var!”, [https://ekmekvegul.net/haklarimiz-var/400-tlkres-yardimi-yok-53-tl-vergi-indirimi-var], son erişim tarihi: 02.06.2018.
(8) Onur Bakır, 9 Mayıs 2018, “Çalışan anneye 1015 TL kreş yardımı koca bir yalan” [https://ekmekvegul.net/haklarimiz-var/calisananneye-1015-tl-kres-yardimi-koca-bir-yalan], son erişim tarihi: 02.06.2018.
(1) Bu yazıyı Flormar’da sendikalaştıkları için işten çıkarılan; hem işleri hem de sendikal hakları için direnen kadın işçilere ithaf ediyorum.
* Sendika Uzmanı
(1) Yüzde 1’lik kesim ise bu soruya yanıt vermeyi kabul etmemiş ya da “bilmiyorum” demiştir.