8 Mart’ın ortaya çıkış nedeni ve tarihi ile ilgili iki farklı görüş vardır: Bunlardan ilki, 8 Mart 1857 tarihinde, uzun çalışma sürelerine ve ağır çalışma şartlarına karşı yaklaşık 40 bin tekstil işçisi kadının 16 saatlik çalışma süresinin 10 saate indirilmesi ve düşük ücretlerin yükseltilmesi için greve çıkmasıdır. İkincisi ise 8 Mart 1908 yılında, New York “Cotton” tekstil fabrikasındaki kadınların çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve 1857’deki direnişi anma amacıyla greve çıkmaları sonucu 129 kadının fabrikada hayatını kaybetmesidir. u iki olay zaman zaman karışıklığa yol açsa da 8 Mart mücadele eden kadının tarihidir.
Bu olayların ardından 1910’da gerçekleştirilen İkinci Enternasyonal’e bağlı Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nden Clara Zetkin, 8 Mart’ın dokuma işçisi kadınların anısına, “mücadele günü” olarak ilan edilmesini önerdi. Bu önerinin kabul görmesiyle 8 Mart, kadınların cinsel ve sınıfsal sömürüye karşı, eşit ve özgür bir yaşam taleplerini haykırdığı, haklarına sahip çıktığı uluslararası bir mücadele günü olarak tarihe geçti.
8 Mart’ı Karşılarken…
Kadınlar daha önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da cumhuriyet tarihinin en acımasız saldırılarıyla karşılaştı. Kadına yönelik şiddet ve cinayetler yüzde bin dört yüzlere ulaştı. 2002-2013 yıllarını kapsayan on yıllık dönemde kadın cinayeti sayısı 66’dan 842’ye ulaştı. Çocuk gelinlerin ve çocuk annelerin sayısı arttı, çocuk tacizleri son on yılda yüzde 700’ü buldu. 4+4+4 eğitim sisteminin bir sonucu olarak ilköğretimde 600 bin kız çocuğunun okula gidemedi. Baskılar nedeniyle sendikalı kadın işçi oranı sadece yüzde 7,6 oldu. Kısacası yaşam hakkımızı, özgürlüğümüzü, eğitim hakkımızı, emeğimizi, geleceğimizi karartmak isteyen zihniyetlerle karşı karşıya kaldık.
2016 yılında kadın emeğine ve yaşam hakkına yönelik saldırılar ise şöyle:
- Kadın Emeği İkincil Emek Olarak Görülmeye Devam Etti
2016 yılında özel istihdam bürolarının kurulmasına izin veren yasa TBMM’den geçerek kadınların esnek, geçici ve güvencesiz çalıştırılmasının önü açıldı.
Kadın işsizliği rekor seviyeye ulaştı; Kadın Emeği Raporu’na göre geniş tanımlı kadın işsizlik oranı % 28’i buldu. Kadın emeği daha da değersizleşti: her 4 kadından 3’ü ücretsiz çalıştı. Kadınların çalışma hayatına katılımını etkileyen engeller ise çözülmedi; 11 milyon kadın ev işleri nedeni ile çalışma hayatına katılamadı. Kadınların erkeklerden daha az istihdama katılımı devam etti: 2016 Kasım ayında kadınların istihdama katılım oranı yüzde 27,5 iken erkeklerin istihdama katılım oranları yüzde 64,6 oldu (DİSK/Genel-İş, 2017).
- Hukuksal Alanda Yapılan Düzenlemeler: ‘ Çok çocuk Doğur, Esnek ve Güvencesiz İstihdam Edil ’
Hukuksal alanda yapılan düzenlemeler de ne yazık ki kadın emeğini güçlendirici ve güvenceli hale getirmekten uzaktır. İlk olarak analıkla ilgili yasal izinler kullanıldıktan sonra birinci çocuk için 2 ay, ikinci çocuk için 4 ay ve üçüncü çocuk için 6 ay yarı zamanlı çalışmayı esas alan düzenleme yasallaştı. Analık ile ilgili yasal iznin bitiminin ardından çocuğun mecburi ilköğretim çağının başladığı tarihi takip eden aybaşına kadar ana ya da babadan biri için kısmi süreli çalışma hakkı getirildi.
Ancak analık ve çocuk bakımı için yapılan bu düzenlemeler fiili olarak kadın yararına gibi görünse de aslında zamanla kadının istihdamdan kopmasına neden olacak düzenlemelerdir. Özellikle yasal izinlerin ardından kadının çalışma süresini kaçıncı çocuğu doğurduğuna göre belirleyen yarı zamanlı çalışma düzenlemesi çocuk bakımının zorluğunu görmekten öte “en az 3 çocuk doğur” söylemi ile güçlendirilmek istenen muhafazakâr ideolojinin yansımasıdır.
- Şiddet: ‘ Tacizsiz, Tecavüzsüz, Şiddetsiz Bir Dünya İçin Kadınların Mücadelesi Sürüyor’
2016 yılı da ne yazık ki kadınların temel insan hakkı olan “yaşam hakkı” mücadelesi ile geçti. Kadınlar şiddete karşı mücadelelerini sürdürdü. Ancak şiddet, kimi zaman kamusal kurumlarla kimi zaman ailesel ve toplumsal ilişkiler ile uygulandı. Kadınlar genelde en sevdikleri kişiler tarafından (eşlerinden, sevgililerinden veya ailelerindeki erkeklerden) şiddete maruz kalırken kadınların şiddet görmesi “erkektir yapar” düşüncesi ve “toplumsal değerlere” göre yargılandı ve meşrulaştırıldı. 2016 yılında en az 260 kadın öldürüldü, 75 kadına tecavüz edildi, 120 kadın taciz edildi, 417 kız çocuğuna cinsel istismarda bulunuldu, 329 kadına şiddet uygulandı (Bianet, 2016). Evlerden, aile içerisinden başlayan ve iş yerlerine kadar kadınların yaşam alanlarının tümünde görülen şiddet, kadınların yaşamları ve emekleri üzerindeki en büyük engeli oluşturdu.
Peki, kadın emeğine yönelik neler yapılmalı?
Kadınların üretim süreçlerine dâhil edildiği tam istihdam politikalarının uygulandığı, kadınların eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi temel hizmetlere ücretsiz ulaşabildiği, onurlu ve demokratik bir çalışma ortamı yaratılmalıdır. Bunlar için öncelikli olarak yapılması gerekenler;
- Kadın istihdamını artırmak için önerilen esnek ve geçici çalışma biçimlerine (taşeron, kiralık işçilik, kısmi süreli çalışma gibi) karşı tam zamanlı ve güvenceli istihdam olanakları yaratılmalıdır.
- Kadınların işe alım ve yükselmelerinde cinsiyetçi politikalardan vazgeçilmelidir.
- Kadın ve erkek arasında yaşanan ücret eşitsizliği giderilmelidir.
- Ücretli anne-baba izni, kadın ve erkek ayrımı yapılmadan tüm çalışanlar için bir hak olarak tanınmalıdır.
- İş yerlerinde kadınlara yönelik şiddet ve tacizde kadının beyanı esas alınmalı, denetim ve ceza mekanizmaları işletilmelidir.
- Kadınlara özgü görülen ev içi sorumlulukların çözümü için kamu politikaları hayata geçirilmelidir.
- Kadınların sendikalaşmaları önündeki engeller kaldırılmalı ve sendika yönetimlerinde kadınlar daha çok temsil edilmelidir.
Kadınlar olarak bu isteklerimiz yerine getirilene kadar durup dinlenmeden mücadeleye devam edeceğiz. Herkes bilmeli ki Laik Cumhuriyetle kazandığımız haklarımızdan asla taviz vermeyeceğiz.
Kaynakça
– Bianet (2016). Erkek Şiddeti Çetelesi.
– DİSK/Genel-İş (2017). Kadın Emeği Raporu.
– Eğitim-Sen (2016). Eğitimde Cinsiyetçilik Raporu
– Petrol-İş Kadın Dergisi (2010).” 8 Mart İçin Farklı Bir Tarihçe: Uluslararası Kadınlar Günü: Kayıp Belleğin Peşinde” Sayı: 34. ss.34-36
– CHP Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek’in Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına verdiği soru önergesi yanıtı. (26 Ekim 2016)
(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)