Mini Mini 4’ler Genç Kız Evi’nde

 

Ürkek adımlarla, alçak duvarın üstünden “Genç Kız Evi”ni gözlemeye çalışıyordu. Yüzünde bir meraktan öte özlem ve imrenme vardı. O Boztepe İlköğretim Okulu’nda üçüncü sınıf öğrencisiydi ve “Genç Kız Evi”ne kabul edilebilmesi için koskoca bir yıl geçmesi gerekiyordu.

Bir başkası, annesinin elinden tutmuş ve genç kız evine gelmişti. Annesine o kadar yalvarmıştı ki, kadıncağız kızını kırmamak için, olamayacağını bile bile, onu genç kız evine almaları için rica etmeye gelmişti. Kızı çok küçüktü. Henüz Boztepe İlköğretim Okulu’nda ikinci sınıftaydı. Genç kız evindeki ablalarının yaşına ulaşabilmesi ve o kapıdan içeri girebilmesi için tam 2 yıl daha geçmesi gerekliydi. Vakıf gönüllüleri, onun yanağını okşadılar; tatlı sözlerle uğurladılar; “iki yıl sonra gel bekliyoruz” dediler.

Mini mini 4’ler, daha okulların tatil olmasıyla birlikte genç kız evinin kapısını aşındırmışlardı bile. Bunca bekleyiş ve sabrediş onlara, üçüncü sınıf karnelerini aldıkları anda, genç kız evine girme hakkı kazandırmıştı. Ne büyük bir mutluluk bu.

Ama öğrenmeleri gereken çok şey vardı ve çok çalışmaları gerekiyordu çok.

Her şeyden önce “haftanın genç kız”ı olabilmek için çabalamaları gerekiyordu. Bu zorlu bir seçim ve genç kızlar, verdikleri oylarla kendi aralarında bu seçimi yapacaklar. Haftanın genç kızında aranan nitelikler şunlar:

l Arkadaşlarıyla iyi ilişkiler içerisinde olmalıydı.

l Paylaşımcı olmalıydı.

l İyi davranmayı, oturup-kalkmayı, konuşmayı öğrenmeliydi.

l Kitap okumalıydı.

l Derslerinde başarılı olmalıydı.

l Haberleri dinlemeli, kendi dışındaki dünyayı her gün yeniden algılamalıydı.

Bütün bir yıl boyunca önce kendilerini geliştirmek ve iyi bir insan olmak için çabalayacaklardı. Sonra derslerinde başarılı olmak için çalışmak zorundaydılar. Çünkü onlardan beklenen çok şey vardı. Her şeyde önce bir meslek sahibi ve meslek kadını olmalıydılar ve annelerinin yazgısını paylaşmamalıydılar. Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı’nın gönüllüleri sıcak-güneş demeden, soğuk-kar-yağmur demeden, onların bu hedefe ulaşması için emek harcıyorlardı.

Peki genç kızlarımız yaşamdan ne bekliyordu? Kendileri için harcanan bunca emek, bağlanan umut, onların harcadıkları çabalar ve özveri, onları değiştirmiş miydi?

Bu soruların yanıtlarını, geçen yıllarda Genç Kız Evi’ne katılan ve saydığımız çabaları gösteren genç kızlarımızın, bu yaz tatilinde yazdıkları mektuplarda arayalım. Hepsi de özenle yazılmış ve el-yapımı zarfların içerisine konulmuş.

Tüm mektupların ortak özelliği geleceğe umutla bakması ve düşüncelerini açık-düzgün bir anlatımla dile getirebilmesi.

Fatma diyor ki : “Ben meslek lisesine gideceğim. Ya sağlık ya da çocuk gelişimi okuyacağım. Ben ve arkadaşlarım bir meslek sahibi olacağız.”

Seyide diyor ki : “Gelecek beklentilerim sizleri şaşırtabilir. Bana farklı gelmiyor olabilir ama başkalarına anlattığımda, şaşırıyorlar. Sağlam temellerimiz atılırsa biz de sağlam bir bina gibi oluruz. Çok yüksek bir puanla yurtdışında burs almak istiyorum. Ya da öğretmen olup bilgili öğrenciler yetiştireceğim.”

Şehriban diyor ki: “İleride yüzünüzü kara çıkarmayacağım. Gelecekte çok daha iyi olabilmek için çalışmam gerektiğini anladım. Çünkü insan çalışırsa, daha iyi bir meslek kazanabilir.”

Kübra diyor ki : “Bana göre en güzel ders Türkçe’dir. Benim hayalimdeki meslek öğretmen olmak; bize öğretilenleri öğrencilerime öğretmek.”

Hande diyor ki : “Öncelikle sizinle hedeflerimi paylaşmak istiyorum. İlk hedefim Sağlık Meslek Lisesi’ne gitmekti. Ama fikir değişikliği yaptım; Fen Lisesi’ne gitmek istiyorum. İkinci hedefimi daha belirlemedim. Ama sanırım, Sevilay diyor ki : “İyi bir savcı olmak, iyi bir maaşımın olmasını, sağlıklı, huzurlu ve parlak bir gelecek bekliyorum. Okursam bunları gerçekleştirebilirim. Her zaman okumayı çok ama çok istiyorum. Bu istediğim şeyi de gerçekleştireceğim.” ilk hedefimi gerçekleştirdikten sonra tıp okuyup doktor olacağım.”

Ayşe diyor ki : “Seviye Belirleme Sınavı’ndan çok düşük puan aldım. Benim istediğim meslek tutmuyor. Benim hayalim “polis” olmak. Polis olmayı çok istiyorum. Seneye puanım yüksek olursa polis olabilme şansım var.”

Demek ki, genç kız evinden eli boş dönmeyeceğiz. Ülkemizde ne kadar umut kırıcı siyasal sosyal ekonomik olgular da yaşansa, insanımıza güvenmek ve olanaklarımızı onlarla paylaşmak zorundayız.

Mini mini 4’ler karnelerini alıp, genç kız evine koştuğunda; Lise 2’ye giden ablaları da aynı kapıdan aynı heyecanla içeri giriyorlardı. Onlar, yıllar önce, “Genç Kız Evi”nin ilk “mini mini 4’leri” idiler. Bu bir bayrak yarışı…

(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)

 

Tags: , ,

Arşivler