Türkiye’de işçi sağlığı ve güvenliği sorun olmaya devam ediyor. İş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu hayat kayıpları ne yazık ki bir türlü engellenememektedir. Her gün en az 5 işçi iş kazaları sonucu hayatını kaybederken, meslek hastalıkları hakkında ise bilgi ve önlem almak neredeyse imkansız hale gelmiştir. Bu imkansızlık zincirini oluşturan ise devlet, işveren, işçi örgütleri, STK’lar ve işçilerinden oluşan halkalardır.
Bu çalışmada meslek hastalığının tanımlaması ve nedenlerine değinilmeyecektir. Bu çalışmanın amacı yukarıda saymış olduğumuz en önemli halkalardan olan işçi sendikalarının rolünü ve derecesini ortaya koymaktır. Bu amaçla da sendikaların en belirgin eylem ve önlem aracı olan toplu iş sözleşmeleri (TİS) üzerinden bir tartışma yürütülecektir. Çalışma çerçevesinde farklı işçi sendikası konfederasyonuna bağlı altı farklı işkolunda yer alan 8 sendikaya ait 2’si taslak olmak üzere toplam 96 ve 1 adet de farklı ülkede imzalanmış TİS incelenmiştir.
Fişek (1998), sendikalar açısından meslek hastalıkları ile mücadelede iki önemli belgeye atıf yapmaktadır: birincisi toplu iş sözleşmeleri diğeri de işyerlerindeki iş sağlığı ve güvenliği kurullarının karar defterleridir. Ancak toplu iş sözleşmelerine atıf yaparken verdiği örnekte, önlemin TİS’de yer almasına karşın laboratuvar yetersizliği nedeniyle yerine getirilemediğinin de altını çizmiştir. Fişek’in tam 20 yıl önce yapmış olduğu tespitlerin günümüzdeki görünümü bağlamında da bu çalışma Fişek’in çalışmasına bir katkı niteliğindedir.
Sendikalar ve Meslek Hastalığı
Çalışanların iş sağlığı ve güvenliğini savunmak, sendikaların en doğal hakkı olarak görülürken, bu bağlamda çalışanların sendikaya üye olmaları ve üye kalmalarının da asıl nedenlerin başında geldiği vurgulanmaktadır (O’Neill, 2002: 13; Glendon & Booth 1982; Walters & Frick 2000).
Abrams (2001: 58), işyerinde çalışanların “trajik mesleki sağlık ve güvenlikleri tarihi” boyunca yapılan yasal düzenlemelerin, işyerleri kontrollerinin, desteklemelerinin, düzeltme işlemlerinin ve önlemlerin alınmasında en temel belirleyici rolün işçilerde olduğunu vurgulamaktadır. Ona göre işçinin huzursuzluğu, grevler ve afetler, hakların elde edilmesinde hayati katalizör görevi görmüştür. Kısaca endüstri devriminden günümüze örgütlü işgücü, çoğu işyerinde işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili ilerleme ve gelişmenin merkezinde yer almıştır.
Kanada’da yapılan bir araştırma sonucunda sendikanın iş sağlığı ve güvenliğine olumlu katkısı ortaya konmuştur. Araştırmanın sonucunda sendika destekli oluşturulan işyeri iş sağlık güvenlik komitelerinin işyerindeki kazaların ve yaralanmaların azaltılmasında önemli bir etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir (CLC, 1993).
İngiltere’de yapılan bir araştırmada da benzer sonuçların elde edildiğine tanık oluyoruz. Litwin’in (2000) endüstriyel montaj hattında çalışan işçilerle yaptığı araştırmada sendikasız bir işyerinde çalışan bir işçinin, sendikalı “closed-shop” bir işyerinde çalışan işçiye oranla 13 kat daha fazla kaza geçirme olasılığının olduğunu tespit etmiştir. Litwin, işyerindeki iş yavaşlatma ve grev gibi sendikal mücadele araçlarının bu anlamda çok etkili sonuçlar elde etmek için kritik öneme sahip olduğunu vurgulamıştır (Litwin, 2000:7).
Birleşik Krallık sendikaları tarafından 1995’te yapılan bir araştırmada, sendikal örgütlenmenin olduğu ve sağlık güvenlik komitelerine katılım sağladığı işyerlerindeki ciddi kaza oranlarının, sendikasız işyerlerindeki kaza oranlarının yarısından daha az olduğu tespit edilmiştir (O’Neil, 2002: 14). Aynı şekilde İngiltere İşçi Sendikaları Kongrelerinin (TUC) sağlık ve güvenlik yöneticisinin “bir sendikaya üye olun ya da işvereniniz sizin bacaklarınızı kıracak!” ifadesinin sendikal etkiyi ortaya koymak adına önemli bir gösterge olduğunu vurgulamaktadır.
O’Neil Amerika Birleşik Devletleri’nde 1991 yılında yapılan bir araştırmada da, imalat sektöründeki sendikalı işyerlerinde işçi sağlığı ve güvenliğine yönelik kontrollerin çarpıcı bir şekilde arttığını, ve bunda çalışanların işyerine gelen müfettişlerle birlikte serbest bir şekilde gezebilme hakkının (walkaround rights) etkili olduğunun altını çizmektedir. Aynı çalışmanın sonuçlarına göre sendikalı bir işyeri, sendikasız bir işyerine göre beş kat daha fazla kontrol edilmektedir.
İş sağlığı ve güvenliği için önemli olan unsurlardan birisi de çalışanın katılımıdır. Çalışanların katılımının etkili olabilmesinde sendikaların eğitim ve öğretim faaliyetleri kritik bir öneme sahiptir. Sendikalar işyerlerindeki sağlık güvenlik ile ilgili bilgileri değerlendirmek için çalışanlara yardımcı olurlarken, bir yandan da toplu iş sözleşmesi ile de tehlikeli maddelerle ve durumlarda çalışanları güvence altına alır (Ochsner ve Greenberg, 1998).
Sendikaların işçi sağlığına yönelik olumlu katkısı Dünya Bankasının (DB) raporlarına da yansımıştır. DB’nin 1995 tarihli raporunda sendikaların sağlık ve güvenlik ile ilgili standartların uygulanmasında çok önemli bir rolü olduğu vurgulanmıştır. Özellikle bireysel anlamda standartların uygulanmasının talep edilmesinin işverenleri kızdıracağı düşüncesiyle işçilerin kendisini ilgilendiren standartların uygulanmasını talep etmekten kaçınacağı ifade edilmiştir. Rapora göre sendikalar işçileri ilgilendiren önemli konulardaki talepleri genel olarak ileteceğinden ve toplu pazarlık konusu yapacağından, işçilerin de bireysel anlamda işverenle karşı karşıya gelmek ve işini kaybetmek gibi bir riskleri olmayacaktır (DB, 1995: 78).
Sonuç olarak sendikalı işyerlerinin sendikasız işyerlerine göre daha korumalı olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. İSİG Meclisinin yayımladığı rapora göre 2018’in Mayıs ayında en az 166 işçinin hayatını kaybettiği iş kazalarının sadece 2’si sendikalı işyerlerinde meydana gelmiştir (İSİG Meclisi, 2018). Sendikalı işyerlerinin olumlu katkısını anlık ortaya çıkan iş kazalarına ilişkin söyleyebilmek mümkünken, meslek hastalıklarından korunmak adına da söylemek mümkün müdür?
İş Kazaları ve Meslek Hastalıklarında Mevcut Durum: Dünya Bir Yana Biz Öte Yana!
Daha önce de ifade edildiği gibi her gün en az 5 işçi iş kazası nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Ancak meslek hastalığı ile ilgili sağlıklı veriye ulaşmak mümkün değildir. SGK istatistiklerine göre 2016 yılında toplam 597 işçi meslek hastalığına tutulmuştur. Meslek hastalığı sonucu ölen işçi sayısı ise “0”’dır (SGK, 2018). Ancak bunun gerçeği yansıtmadığı da bilinmektedir. İşçi sağlığı açısından önde gelen temel sorunlarımızdan birisi, belki de en önemlisi budur. İşte sendikaların görevi ve etkisi tam da bu noktada, bu nedenle önemlidir.
Birkaç yıldır sürekli iş kazaları nedeniyle can kayıpları meydana geldiğinde hemen bir veri paylaşılır “Türkiye iş kazalarında dünyada 3’üncü Avrupa’da 1’inci sırada” şeklinde. Son zamanlarda bu verinin doğruluğuna yönelik eleştiriler ortaya çıkmaya başlamıştır. Hatta bu verilerin ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) tarafından kabul edilmediği de savunulmaktadır (Odman, 2018). İlgili verinin ilk olarak 2013-2014 yıllarında kullanılmaya başlandığı görüyoruz (Çelik, 2015; Pak, 2014). ILOSTAT (ILO, 2018) verilerine göre 2013 ve 2014 yıllarında ölümlü iş kazası oranlarında Türkiye, Tayland ve Amerika Birleşik Devletleri’nin ardından üçüncü sırada yer almıştır. Kısaca, Türkiye’nin bu yıllarda ölümlü iş kazası oranları açısından “Dünya üçüncüsü, Avrupa birincisi” olduğu görülmektedir.
ILOSTAT’ın 2016 verilerine göre ise iş kazası nedeniyle hayatını kaybedenlerin 100 binde ölüm oranlarına baktığımızda Dünya sıralamasında Türkiye’nin 21 ülke içerisinde 7,52’lik oranla 1’inci sırada yer aldığı görülmüştür (ILO, 2018). 2011-2015 arasındaki ortalamaya baktığımızda ise bu yıllarda verileri düzenli girilen 50 ülkede meydana gelen 100 binde ölümlü iş kazası ortalamasında Türkiye 8,94’lük oranla 1’inci sıradaki yerini koruduğu görülmüştür. Sonuç olarak Türkiye sadece Avrupa’da değil Dünya’da da 1‘inci sıraya yükselmiştir(1). İlgili istatistiklerde meslek hastalığına yönelik bir tasnife rastlanamadığı için meslek hastalıklarına yönelik uluslararası istatistiki bir sıralama verisi aktaramıyoruz.
Toplu İş Sözleşmelerinde Meslek Hastalığı Nerede?
Fişek’e (1998) göre “Meslek hastalığı tanısının konulmasında en önemli araç olan, ‘işyerlerine kadar uzanan ve yinelenen arama-tarama çalışmalarının’ bulunmaması” meslek hastalıklarını önlemede kritik öneme sahiptir. Biz de çalışmamızda “arama-tarama”ların sendikalarca imzalanmış TİS’lerde yer alıp almadığına bakacağız. Böylece de sendikaların işin basitine kaçarak, meslek hastalığı konusunu iş sağlığı ve güvenliğinin genelliği içine sıkıştırıp sıkıştırmadığını ortaya koymaya çalışacağız.
Günümüzde sendikaların varlığı ve iş sağlığına yönelik önlemlerin alınması arasında doğrudan bir ilişki olduğu çeşitli araştırmalarda da görülmüştür. Peki, Türkiye’deki durum nedir? Sendikalar özellikle meslek hastalığı önlemlerinin alınması ve takibi konusunda ne kadar başarılıdır? Sendikaların imzaladıkları toplu iş sözleşmeleri bu soruların yanıtını tam olarak vermese de fikir vermek açısından aydınlatıcı olduğunu söyleyebiliriz. Bu amaçla farklı sendikaların imzalamış oldukları toplu iş sözleşmelerindeki iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili maddelere bakılmıştır.
Sendikaların üyelerinin haklarını güvence altına almadaki en önemli aracı elbette işverenlerle karşılıklı imza altına aldıkları TİS’lerdir. TİS’lerde diğer haklarla birlikte iş sağlığı ve güvenliğine yönelik de hükümler de yer alır. Bu hükümlerin asgari mevzuatın tanıdığı hak ve uygulamalar şeklinde olduğu görülmektedir. Buraya kadar işverenin bir itirazı yoktur. Ancak işçi sağlığı ve güvenliğine yönelik önlemlerin alınması işverenler tarafından maliyet unsuru olarak görülmektedir. Bu nedenle işçi sendikası tarafından alınması talep edilecek her ilave önlem, yapılmak istenen her analiz ve kontrol bir maliyet oluşturacaktır. İş güvenliği anlamında yeni ekipmanın ve kişisel koruyucu donanımın (KKD) alınması, çalışanların meslek hastalığı açısından ilave tahlil ve kontrollere tabi tutulması ki bu adam-saat kaybı olacaktır; işverenin doğrudan maliyet arttırıcı göreceği ve itiraz edeceği taleplerdir. Bu noktada elbette sendikanın amacı maliyeti arttırıp işverene zarar ettirmek değil, öncelikle işçinin canına ve sonra da işverenin malına zarar gelmesini önlemektir. Kısa dönemde maliyet arttırıcı; ancak orta ve uzun dönemde maliyet düşürücü önlemlerdir bunlar.
İmzalanan toplu iş sözleşmeleri elbette önemli veriler sunmaktadır. Ancak en nihayetinde böyle bir talebin işverence kabul edilmemesi ve sendikanın gücü ya da isteğine bağlı olarak da geri çekmiş olması da söz konusu olabilir. Sendikanın bu yönde gerçekten böyle bir niyetinin olup olmadığı öncelikle taslak metinlerde ortaya çıkar. Diğer yandan şunu açıkça belirtmeliyiz ki, sendikaların TİS taslak metinlerine ulaşmak hayli güçtür. Bu bağlamda sadece iki farklı sendikanın iki TİS taslağı elde edilebilmiştir. Bu nedenle ulaşılan TİS’ler üzerinden bir değerlendirme yapılacaktır. Burada sendikalarla ilgili yersiz bir tartışmaya yol açmamak adına sendika ve işverenlerin isimleri simgesel olarak verilmiştir.
İşçi ve sendika üye sayılarının açıklandığı 2018 Ocak Ayı İstatistiğine (ÇSGB, 2018) göre Türkiye’nin nicelik anlamında (en fazla üyeye sahip) en büyük sendikalarından A Sendikasının örgütlü olduğu belediye çalışanlarına yönelik hazırlamış olduğu TİS taslağı metninde iş sağlığına yönelik hükümler bulunmaktadır. Ancak iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili hükümlerde sadece mevzuata atıf yapılmıştır. Mevzuat dışında ilave bir hüküm tespit edilmemiştir. Diğer yandan TİS’in 59. maddesinde meslek hastalığına yönelik olarak “Çöp imha sahalarında çalışan işçilerin 6 ayda bir genel sağlık taraması işveren tarafından yaptırılır” hükmünün yer aldığı görülmekle birlikte, hükmün genel sağlık taraması olması nedeniyle, detaylı inceleme yapılıp yapılmadığı anlaşılamamıştır. Kısaca TİS’de meslek hastalıklarına yönelik koruyucu ve önleyici hükümlerin bulunduğunu söylemek mümkün değildir.
B Sendikasının işletme düzeyinde sunmuş olduğu TİS teklif metninin 63. maddesinde “İşveren işyerinde yapılması gereken gürültü, gaz, toz, aydınlatma ve radyasyon gibi konulara ilişkin ölçümlerin yapılması amacıyla gerekli cihazları temin ederek hazır bulundurur. Gerektiği zamanlarda anında ölçüm yapılması sağlanır. Buna ilişkin olarak işyerinin risk analizi yapılacak, gürültü haritası çıkarılacak ve acil durum planları hazırlanacaktır.
Maden yükleme, boşaltma, depolama sahasındaki ortaya çıkabilecek risklerle ilgili gerekli önlemler (sahaların sulanması v.b.) alınacaktır” hükmünün yer aldığı görülmüştür. Ancak nihai metinde bu maddenin işveren tarafından kabul görmediği ve taraflarca imza altına alınmış olan metinde yer almadığı görülmüştür.
Diğer TİS de bir Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü ile A Sendikası arasında imzalanmış olan sözleşmedir. Bu sözleşme taslağa göre olumsuzdur. Sadece 62. maddesinde “6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği kanun hükümleri uygulanır” hükmü yer almakla birlikte meslek hastalığına dair tek bir atıf bile yapılmamıştır. İlginç bir şekilde 65. madde de “İşveren, motorlu araçların fenni muayenelerini vaktinde yaptırmayı kabul eder” hükmü de göstermektedir ki, araçların muayenesi öngörülmüş; ancak çalışanların sağlık muayenelerine yönelik bir hükme yer verilmemiştir. Özellikle TİS kapsamında kanalizasyonda çalışan işçilerin olması göz önünde tutulduğunda, bu işçilere yönelik ek tahlil ve koruyucuya ihtiyaç duyulacağı açıktır. A Sendikasının bir başka ilçe belediyesi ile yapmış olduğu TİS’de de benzer hükümler olduğu ve iş sağlığı ve güvenliği, özellikle de meslek hastalığına yönelik bir hükmün olmadığı görülmüştür.
C Sendikasının imzalamış olduğu TİS’de iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin ek önlemlere yer verilmemiştir. Meslek hastalığı ile ilgili bir düzenlemeye de rastlanmamıştır. TİS’de iş sağlığı güvenliği mevzuatına atıf yapılmış olmakla birlikte, güncel mevzuatın özenli bir şekilde takip edilmediği görülmüştür. 8 Şubat 2013 tarihinde yürürlükten kaldırılmış olan Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliğine atıf yapılması buna örnek gösterilebilir. TİS’in 50. maddesi “d) İş Sağlığı ve Güvenliği mevzuatı ve Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği uyarınca işe girişlerde ve çalışma süresince periyodik olarak sağlık kontrolleri yaptırılır” şeklindedir. Benzer bir durum D Sendikasının yapmış olduğu TİS’de de görülmüştür. Bu TİS’de de iş sağlığı ve güvenliği için 2012’de 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Kanunun yürürlüğe girmesinin ardından 2014 yılında yürürlükten kaldırılan İş Sağlığı ve Güvenliği Tüzüğü’ne atıf yapıldığı görülmüştür.
E Sendikasının imzalamış olduğu TİS’in 69. maddesinde “e) İSİG haftasında bir gün üretim durdurularak sendika ve işveren tarafından ortak işçi sağlığı ve güvenliği eğitimleri yapılır” hükmü yer almaktadır. Bunun dışında mevzuata atıf yapılarak iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınacağına hükmedilmiştir.
B, F ve G Sendikalarının kamu işyerindeki işçilerini kapsayan TİS’lerinde iş sağlığı ve güvenliği bakımından diğer sendikaların yaptığı TİS’lerden öte bir hüküm getirmedikleri görülmüştür. Özellikle kamu işyerlerindeki işçileri kapsayan TİS’ler kamu işverenlerinin örgütlü olduğu işveren sendikaları ile imzalandığı için, kamudaki tüm iş kollarında neredeyse benzer hükümler söz konusu olmaktadır. İşverenin doğrudan kamu, diğer bir ifade ile devlet kurumu olması mevzuatın ötesine geçebilmeyi de pek mümkün kılmıyor. Diğer yandan zehirlenmelere karşı süt ve yoğurt uygulaması da ayrıca dikkat çekicidir(2). F sendikasının imzaladığı TİS’in 64. maddesi “c) İlaçlama laboratuvarlarında, kaynakhane, atölye, matbaa ve benzeri işyerlerinde zehirleyici işlerde çalışanlara her gün için ½ (yarım) kilogram süt veya yoğurt verilir. Bu maddelerin işyerinde tüketilmesi zorunludur” hükmünün yer aldığı görülmüştür. Halbuki ifade edilen yerlerde özellikli ve meslek hastalığına yol açacak tehlikeler yoğun bir şekilde bulunabilmektedir.
Özellikle F Sendikasının kapsamındaki tarımla ilgili işlerde çalışan işçiler hem kimyasal hem de biyolojik tehlikelerle daha çok karşılaşırlar. Bu tehlikelerin risklerine karşı ayrı tetkiklere ve önlemlere ihtiyaç duyacakları açıktır. Ancak sendikanın bu yönde bir hükmü geçirmiş olduğunu ne yazık ki söylemek mümkün değildir. F Sendikasının yapmış olduğu bir başka TİS’de yoğurt ve süt dağıtımının dahi yer almadığı görülmüştür.
İncelemede ilginç bir detay da göze çarpmıştır. Aynı konfederasyona bağlı iki sendika arasında imzalanan TİS’e baktığımızda da iş sağlığı ve güvenliğine yönelik doğrudan tek madde ile mevzuata atıf yapılmıştır. Buna göre “Madde – 47 İşyerinde İş Sağlığı ve İş Güvenliği, ilgili yasa ve yönetmelik hükümlerince uygulanır” hükmü yer almıştır. Burada işveren konumundaki sendikadan beklenen, özellikle işverenlere örnek olabilecek düzenlemelerin TİS’de yer almasıdır: Muayene sıklığı, risk grupları, laboratuvar tetkikleri, işitme ve solunum fonksiyon testleri, ortam ölçümleri vb yapılmasının öngörülmesi gibi.
Sonuç olarak incelenen TİS’lerin büyük çoğunluğunda mevzuatın dışına çıkılmadığı ve buna yönelik genel atıfların yapıldığı tespit edilmiştir.
Meslek Hastalığına Yer Veren TİS’ler Yok Mu?
İnceleme esnasında az da olsa doğrudan meslek hastalığına yönelik koruyucu ve önleyici hükümlerin yer aldığı istisna TİS’lerin de olduğu görülmüştür. B Sendikasının işletme düzeyinde imzalamış olduğu TİS’in 53. maddesinde “İşyerinde çalışan üyeler, yılda bir kez genel sağlık kontrolünden geçirilir. İşyeri doktorunun lüzum görmesi halinde gerekli testler yaptırılır. İşyerinde meslek hastalığı yaratabilecek işlerde çalışan işçiler 5 yılda bir meslek hastalıkları hastanesine sevk edilerek gerekli tetkikleri yaptırılır. Tetkiklerde meslek hastalığı yönünden riskli görülen işçiler istekleri halinde ücretlerinde ve sosyal haklarında indirim yapılmaksızın diğer işlerde açılacak kadrolara öncelikle geçirilir” hükmü yer almıştır.
Benzer şekilde D Sendikasının yapmış olduğu TİS’de olumlu olarak gördüğümüz “İşçilerin ihtiyaç duymaları halinde fiziksel ve ruhsal sağlıklarının korunması ya da hastalıkların etkilerinin azaltılması için gerekli önlemlerin alınması talebiyle taraflar işyeri kurulunun toplanmasını isteyebilir” hükmü yer almaktadır. Diğer yandan ifadenin “işçinin ihtiyaç duyması veya (belli) bir periyotta kontrol ve tetkiklerin yapılma” şeklinde olması gerekirdi diye düşünmekteyiz.
TİS’lerde meslek hastalığına yönelik hükümlerin yer almasında işverenin yerli ya da yabancı olması da bu konuda önemli bir rol oynamaktadır. İncelenen TİS’lerde yerli sermayeye ait işyerlerinde mevzuata atfın dışına çıkılamadığı açıkça görülmüştür. Bunun nedeni sendikanın yeterince istekli davranmayışı (öncelikli görmemesi), işçilerin talep etmeyişi ya da sendikanın bunu zorlayacak gücünün olmayışı olabileceği gibi, işverenin daha güçlü bir tutum izlemiş olması da olabilir. Ancak yabancı bir sermaye ya da uluslararası bir örgüt ile yapılan sözleşmelerde farklı durumların olduğu görülmüştür.
H Sendikasının incelenen TİS’lerinde mevzuata atfın dışında pek farklı bir hükme rastlanmamışken; Almanya kökenli bir işveren ile yapmış olduğu TİS’de meslek hastalığının tespitine yönelik hükmün yer aldığı görülmüştür. Buna göre “… İşveren özellikle işyerinde tozlu ortamlarda çalışan işçilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi ile işyerinin ısınma şartlarının iyileştirilmesi konusunda iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına uygun önlemleri alır” hükmü dikkat çekicidir.
Benzer bir şekilde D Sendikasının uluslararası bir STK ile yaptığı sözleşmenin 41. maddesinde “… İşyerinin niteliği gereğince, «sağlıklı çalışma mekânı, ofis ergonomisi, iş hijyeni, aydınlatma, havalandırma, ekran başında çalışma ve çalışma süreçlerinde ortaya çıkan çatışma ve psikolojik sorunlar» başta olmak üzere büro ve bilişim hizmetlerinde işçi sağlığı ve güvenliği bakımından temel konular öncelikle dikkate alınır. İş ve işyeri değişikliklerinde işçi sağlığı ve güvenliği tedbirleri göz önünde bulundurulur” hükmü yer almaktadır.
Son bir örnek vermek adına Şili’deki bir sendikanın bizdeki benzer bir işyerinde imzaladığı TİS’deki meslek hastalığı ile ilgili hükmüne bir göz atalım. İlgili TİS’de her yıl tüm işçiler için yıllık tam sağlık kontrollerinin (Check-up) yapılmasına hükmedilirken; bu kontrollerin şunları özellikle içermesi istenmiştir: Tam İdrar, Prostat Antijen, Mamografi, Göğüs Grafisi, Stres Testi, Medikal Check-up, Tam Kan Sayımı, Kreatin Seviyesi, Glisemia (Kan şekeri vb) ve Lipid Profili.
Bu tahlillerin ve ölçümlerin yapılması elbette Şili’deki işveren için de maliyet unsurudur; ancak insan odaklı iş sağlığı ve güvenliği yaklaşımında meslek hastalığına yönelik bu tür hükümlerin TİS’lerde yer alması ve gerektiğinde yer alması için mücadele edilmesi sendikaların en temel görevlerindendir. İşçilerin sağlığının korunması ve gerekli önlemelerin alınması onlara ücret zammı almaktan önce gelmelidir.
Değerlendirme ve Sonuç:
Neredeyse tüm TİS’lerin meslek hastalığı ilgili özellikle iki madde başlığı altında ortaklaştıkları tespit edilmiştir. Bu iki maddenin ortak paydası işçinin ölümüdür. Birincisinde işçinin meslek hastalığı nedeniyle ölmesindeki ölüm yardımı oranı, ikincisinde ise meslek hastalığı nedeniyle işçinin ölmesi durumunda hak ettiği kıdem tazminatının hesaplanma oranı. Meslek hastalığını önleyen koruyucu düzenlemeye değil, sonrasında ödenecek paraya indirgenmiş sendikal bakışı yansıtan TİS’ler.
Diğer yandan sendikaların yapmış oldukları TİS’lerde sadece mevzuata atıf yapıldığını söylemekle de bunun aslında yetersizliğini vurgulamıyoruz elbette. Asıl önemli olan, sendikalar, sınıfsal yapılarının ve görevlerinin gerekleri doğrultusunda ilgili mevzuatın gereklerini tam olarak uygulatabiliyorlar mı? Belki de en kritik soru bu.
Mevzuat genel ifadelerle çerçeve çizebilir; ancak bunun detaylı takibi işçi ve bir bakıma örgütlü işçi ise onun adına sendikası bunu takip etmek zorundadır. Hangi biyolojik tetkiklerin ve fiziki ölçümlerin yapılması gerektiğini, sendikalar da araştırmalı ve takibini yapmalıdır. Fişek’in (2015) “toplu iş sözleşmeleri yoluyla yönetim ve denetime katılma olanağı” olarak ifade etmiş olduğu sendikaların denetim organı görevi bu noktada meslek hastalıklarının denetimi için de geçerlidir. İlk denetim mekanizması sendikalardır.
İşyerindeki sağlık ve güvenlik tehlikelerinin ve risklerine karşı önlem alınması elbette işverenin sorumluluğunda olmakla birlikte, bunun denetimi de önemlidir. İşyerindeki denetim her ne kadar işverenin sorumluluğunda olsa da, işçiler de sağlıklarına gelebilecek zararları önlemek adına sorumluluk sahibi olmak zorundadırlar. Bu bağlamda da işyerinde sendikanın varlığı sendikaya bu konuda da önemli bir sorumluluk yükler. İşyerindeki işçi ya da sendika temsilcisi işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili alınması gereken önlemlerin neler olduğu, alınıp alınmadığı, suçlarının değerlendirilmesinin denetlenmesi ile birlikte rapor edilmesine de yardımcı olmalı ve özellikle sendika genel merkezine bilgi vermelidir. Bu bilgiler çerçevesinde de sendikalar yapacakları TİS’lerde meslek hastalıklarına yönelik özel önleyici ve koruyucu hükümler koymalıdır.
İşyerindeki işyeri hekimlerinin meslek hastalığının önlenmesinde, korunmasında ve erken teşhisinde kritik rolü vardır. İşyeri hekimlerinin de gerekirse görevlerini sağlıklı bir şekilde yerine getirebilmesi için sendikalar denetim ve gerekirse baskı unsuru görevini yerine getirmelidir. Özellikle işyeri hekimi ile iş güvenliği uzmanı arasında sıkı bir koordinasyon sendika aracılığı ile sağlanmalıdır.
İşyerindeki risk değerlendirmeleri, fiziki, kimyasal ve sosyal tehlikeler belirlenmeli ve gerektiğinde TİS’lere bunlara yönelik maddeler eklenmeli ve uygulanması sendika ilk basamak takibi işyeri sendika temsilcileri tarafından yapılmalıdır. Bunun için elbette sendikanın yöneticisinin de bu konuda yeterli eğitim alması bir zorunluluktur.
Sonuç olarak en başa dönersek, yaptığımız çalışma da, Fişek’in (1998) daha önce ifade etmiş olduğumuz ve tam yirmi yıl önce yapmış olduğu tespitlerin günümüzde değişmeden geçerliliğini koruduğunu ortaya kaymaktadır. Sendikaların meslek hastalıkları bağlamında görevlerini yeterince yerine getirdiklerini söylemek ne yazık ki mümkün değildir.
Kaynaklar:
Abrams, Herbert K. (2001) “A short history of occupational health” in Journal of Public Health Policy, Vol. 22, No. 1, p. 34-80
CLC (1993), “Health And Safety. Unions Make Your Workplace Safer”. Canadian Labour Congress web site: http: //www.clc-ctc.ca/healthsafety/unions.html (Erişim: 29.04.2018)
Çelik, Aziz (2015), “İşte Size İstatistik Sayın Bakan!”, https://www.birgun.net/haber-detay/ iste-size-istatistik-sayin-bakan-80119.html (Erişim: 04.06.2018)
ÇSGB (2018), “İşçi ve Sendika Üye Sayıları”, https://www.csgb.gov.tr/home/ contents/istatistikler/iscisendikauyesayilari/ (Erişim:23.05.2018)
DB (1995) World Development Report: Workers in An Integrating World, Oxford University Press, http://documents.worldbank.org/curated/ en/365821468168543533/pdf/ 148660REPLACEMENT0WDR01995.pdf (Erişim: 11.05.2018),
Fişek, A.Gürhan (1998), “Meslek Hastalıkları”, Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi – Kültür Bakanlığı ve T.Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Ortak Yayını, Cilt 2, s.378-380, İstanbul 1998.
Fişek, A.Gürhan (2015), “İş Sağlığı ve Güvenliğinde Hükümetin Çıkmazı: İşçi Sendikaları”, https://sosyalpolitika.fisek.org.tr/is-sagligiguvenliginde-hukumetin-cikmazi-isci-sendikalari/ (Erişim: 30.05.2018)
Glendon, A.Ian & Booth, Richard T. (1982) Worker participation in occupational health and safety in Britain, International Labour Review 121(4). Pp. 399-409 ILO, (2018),
“ILOSTAT – ILO Database of Labour Statistics” http://www.ilo.org/global/ statistics-and-databases/lang–en/index.htm (Erişim: 05.05.2018)
Litwin, Adam Seth. (2000). “Trade unions and industrial injury in Great Britain” London School of Economics (LSE) discussion paper DP0468, LSE Centre for Economic Performance, August. http://eprints.lse.ac.uk/20169/1/Trade_ Unions_and_Industrial_Injury_in_Great_Britain. pdf (Erişim: 04.04.2018)
O’Neill, Rory (2002). “When It Comes To Health And Safety, Your Life Should Be In Union Hands”, Health and Safety at Work: A trade Union Priority, p.: 13-18, http://www.ilo.org/wcmsp5/ groups/public/@ed_dialogue/@actrav/documents/publication/wcms_111465.pdf (Erişim: 10.05.2018)
Ochsner, Michelle and Greenberg, Michael (1998). “Factors which support effective worker participation in health and safety: Asurvey of New Jersey industrial hygienists and safety engineers”
in Journal of Public Health Policy, Vol. 19, No. 3, pp. 350-366, https://link.springer.com/ article/10.2307/3343541 (Erişim: 11.05.2018)
Odman, Aslı (2018) “Aslı Odman: İş Cinayetleri Bir Gelişme, Kalkınma Sorunudur”, https:// www.evrensel.net/haber/350459/asli-odmanis-cinayetleri-bir-gelisme-kalkinma-sorunudur, (Erişim: 28.05.2018)
Pak, Yusuf (2014), “Kader ve Tevekkül Kıskacında İş Cinayetleri”, https://www.petrol-is. org.tr/haber/kader-ve-tevekkul-kiskacindacinayetleri-7823 (Erişim: 01.06.2018)
SGK (2018) “SGK İstatistik Yıllıkları: 2016” http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/sgk/tr/kurumsal/istatistik/sgk_istatistik_yilliklari (Erişim: 05.06.2018)
İSİG Meclisi, (2017), “Türkiye’de 2016 Yılında En Az 1970 İşçi Yaşamını Yitirdi” http://guvenlicalisma.org/index. php?option=com_content&view=article&id =18318:turkiyede-2016-yilinda-en-az-1970- isci-yasamini-yitirdi&catid=149:is-cinayetleriraporlari&Itemid=236 (Erişim: 05.06.2018)
İSİG Meclisi (2018) “İş Cinayetlerini Önlemek İçin Türkiye’nin 81 Şehrinde De Örgütlenelim… Mayıs Ayında En Az 166 İşçi Yaşamını Yitirdi” http:// www.guvenlicalisma.org/index.php?option=com_ content&view=article&id=19506:is-cinayetlerinionlemek-icin-turkiyenin-81-sehrinde-deorgutlenelim-mayis-ayinda-en-az-166-isciyasamini-yitirdi&catid=152:haberler
Walters, David & Kaj, Frick (2000), “Worker participation and the management of occupational health and safety: Reinforcing or conflicting strategies?”, (Ed.s. Frick K, Jensen PL, Quinlan M and Wilthagen T) Systematic Occupational Health And Safety Management: Perspectives On An International Development, pp43-66, Elsevier Science, Oxford.
* Dr., Tez-Koop-İş Sendikası Başkan Danışmanı ve Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakıf Gönüllüsü
(1) Türkiye’ye ait verilerin SGK’nın resmi rakamları olduğu; ancak gerçekleşen ölüm oranlarının bunun çok üzerinde olduğu bilinmektedir (www.guvenlicalısma.org, 2017)
(2) Liman-İş’te toplu iş sözleşme görüşmelerini yürüttüğüm dönemde, TÜHİS yetkilileri sürekli “yoğurt” uygulamasının kaldırılmasına yönelik taleplerini dile getirdiklerini de özellikle belirtmeliyim.