Kentleşme olgusunun, biri nicel diğeri de nitel olmak üzere iki temel boyutu vardır. Nicel boyut, kent olarak tanımlanan yerleşim yerinde yaşayan insanların oluşturduğu ve adına nüfus denen kalabalığa ilişkindir. Bu anlamda, kentler, kırsal yerleşim yerlerinden daha kalabalık bir nüfusa sahiptir. Nitel boyut ise kentsel alana özgü geçim araçlarına ve altyapı olanaklarına sahip olmak, kültürel değerleri benimsemek, uygun davranışları sergilemek, vb.’ne ilişkindir. Bu anlamda da, kentle kır arasında derin farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılığa ilişkin üstü örtülü hiyerarşik bir algılama da vardır ve hiyerarşide kente özgü değerler daha üstün görülür.
Hem nicel hem de nitel boyut zaman içerisinde değişip dönüşmektedir. Bu değişim ve dönüşüm zamanın ilerlemesiyle kendiliğinden değil, üretim sistemi ve onun üst siyasal örgütlenmesine bağlı olarak olmaktadır. Dolayısıyla kent ve kentleşmeyle bağlantılı sorunlar maddi üretim ilişkileriyle doğrudan bağlantılıdır. Bu çerçevede kent ve kentleşmeyle bağlantılı günümüzün en temel sorunu kentleşme değil, ‘kentlileşememe’dir.
Kentlileşememe sorunu, daha çok, kente ‘sonradan gelenler’le özdeşleşmektedir. Sorunun iki temel boyutu bulunmaktadır: Kente gelen kır kökenli insanların kentsel değerleri benimseyememesi ve kentin yeni gelenlere kentsel alana özgü değerleri sunmaması ile ilintilidir.
Bu büyüteçte, sözünü ettiğimiz kentlileşememe olgusunu ele alıyoruz. İdeal bir kentli tipi çizip bu insanları ideal tipe uydurmayı değil, kentlileşemeyenlerin yaşadığı güncel, somut sorunları gün ışığına çıkartmayı amaçlıyoruz. Yalnızca sorunları göstermekle yetinmiyor, çözüm noktasında örnek bir çabayı -Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı’ın Genç Kız Evini- da sunuyoruz bu büyüteçte.
Bu çerçevede Varol Dur’un yazısı kentsel alanda yaşayan insanların sahip olması gereken en temel hakların neler olduğunu, Aslıcan Kalfa’nın yazısı ise sahadan edinilen verilere dayanarak somut sorunların neler olduğunu gösteriyor bizlere. Kentlileşememe sorununun mekânsal boyutuna da değinmeden olmaz. Cihat Uysal’ın yazısı bu noktaya ışık tutuyor. Gürhan Fişek, çözüm noktasında örnek bir çaba olarak sunduğumuz, Genç Kız Evi’nin dayandığı kavramsal temele açıklık getiriyor. Fişek’in ortaya koyduğu kavramsal temele bir katkı olarak, ‘ev’ kavramsallaştırmasının özel bir anlam taşıdığını düşünüyorum; kentlileşememeyi en derinden hisseden çocukların yaşadığı sorunları, onların kendilerini bir ev ortamı rahatlığında hissettirerek ortadan kaldırmak. Gülbiye Yenimahalleli Yaşar ve Can Umut Çiner de eve, Genç Kız Evi’ne, götürüyor bizleri.