Kalkınma Atölyesi’nin Tütün Yetiştiriciliğinde Çocuk İşçiliği Raporu Üzerine Notlar

Nail Dertli[1]

Kalkınma Atölyesi tarafından “Gecenin Karanlığında-Tütün Yetiştiriciliğinde Çocuk İşçiliği” başlıklı bir rapor yayımlandı.[2] Rapor, tütün yetiştiriciliğinde ücretsiz aile işçiliği kapsamında çocuk işçiliğinin hem belirgin hem de yaygın olduğunu, Denizli ili Tavas Ovası’nda gerçekleştirilen saha çalışmasının bulguları ile ortaya koyuyor.

Araştırma, Ege Bölgesi’nde tütün ekilen en geniş alan olan Denizli ilinin Tavas ovasını paylaşan köy ve kasabalarda (Ebecik, Medet, Nikfer, Gülbağlık, Acıpayam, Narlı, Garipköy) 2022 yılı Ağustos ve Kasım aylarında gerçekleştirilmiş.  Çalışma kapsamında 16 hane ile derinlemesine görüşme yapılmış, 22 haneye telefon anketi uygulanmış ve 8 anahtar kişi ve kurumla da görüşme gerçekleştirilmiş. Çalışmaya göre, tütün yetiştiriciliğinde çocuklar genellikle tütün yaprağı hasadında geceleri çalışıyorlar. Gece çalışmanın yol açtığı uykusuzluk çocukların fiziki, sosyal ve düşünsel gelişimlerini olumsuz etkiliyor. Ancak çalışmanın esas bulgusu, çocukların çalışma koşullarından çok tütün tarımında sözleşmeli çiftçilik aracılığıyla üreticilerin aile işgücüne hangi mekanizmalarla bağımlı kılındığı, bunun aile içinde kronik çocuk emeğine dayalı yapısal bir bağımlılığa nasıl dönüştüğünü ortaya koyması.  Çalışmada bu çocuk emeğine kronik bağımlılık süreci şöyle özetlenmektedir[3]:

“(…) bulgular, sözleşmeli tütün yetiştiriciliği yapan ailelerde çocuk
işçiliğine tutarlı ve süregelen bir bağımlılık olduğunu göstermektedir. Aileler tütün
yetiştirerek geçimlerini sağlamaya çalışırken, Tavas Ovası’ndaki araştırma alanımız boyunca çocuk işçiliği yaygın bir şekilde gözlemlenmiştir. Küresel tütün mamulleri üreten firmalar, tütün yetiştiriciliğinin tüm risk ve maliyetlerini, üçüncü
taraf tütün yaprak firmalarıyla yapılan bağlayıcı sözleşmeler kapsamında kırsal
kesimdeki tütün yetiştiricilerine yüklemektedir. Sözleşmelerin düşük getirisi ve
yetiştiriciliğin artan maliyetleri dikkate alındığında, tütün yetiştiren aileler ayakta kalabilmek için işgücü maliyetlerini mümkün olduğunca düşürmeye ve işçi için
ödenecek ücreti aile içinde tutmaya bağımlı hale gelmiştir.”

Kalkınma Atölyesi’nin raporu Türkiye’de çocuk işçiliğinin en az çalışılan alanlarından birine yönelik değerli bir katkı. Özellikle raporun küçük üreticiliğin sermaye tarafından kuşatılması ve kendi hane emeğini sömürerek ayakta kalmaya çalışmasını tipik bir tütün yetiştiren hane üzerinden başarılı bir şekilde örneklendirdiğini görüyoruz. Tarımda maliyetlerin baskılanmasına ilişkin küresel şirketleri de içeren ilişki örüntüsü, çocuk işçiliği tartışmalarını kültürel boyutun ötesine taşımak açısından son derece verimli göstergeler sunuyor. Bununla birlikte çalışmada üç şey dikkat çekici.

Birincisi, çalışma esas olarak nitel bir araştırma olarak planlanmış, 8 anahtar kişi ve 16 hane ile yapılan derinlemesine görüşmelerin bulgularına dayanıyor. Bununla birlikte 22 haneye de telefonla anket uygulanmış ve bu anketin kimi bulgularına da oranlarıyla birlikte araştırmaya yer verilmiş. Ancak çalışmada 22 haneyi kapsayan anketin temsiliyet düzeyi, geçerlilik güvenilirlik oranları, örneklem seçimi gibi konularda bilgi verilmemiş. Buna yer verilmeden, anket aracılığıyla sunulan bilgilere ilişkin bir yorum yapmak mümkün görünmüyor.

İkincisi, çalışmada tütün alıcı firmalar ile tütün yetiştiren çiftçiler arasında imzalanan sözleşmelere ilişkin değerlendirmede 4857 sayılı İş Kanunu’nun çocuk işçiliğine ilişkin düzenlemelerine yer verilmekte. Oysa ki araştırmanın saha çalışmasının yürütüldüğü küçük ölçekli tarımsal faaliyetler (hanelerin tarımsal faaliyetleri) İş Kanunu kapsamında değil. Çünkü Kanunun 4. maddesine göre “50’den az işçi çalıştırılan (50 dahil) tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerlerinde veya işletmelerinde” İş Kanunu uygulanmamaktadır. Türkiye’nin tarımsal yapısı ve işletme büyüklükleri dikkate alındığında tarım ve ormancılık işlerinin çok büyük çoğunluğunun kapsam dışında kaldığı açıktır. Kalkınma Atölyesi’nin sahadaki deneyimi gözetildiğinde bu olgunun farkında olmadığını düşünmüyoruz. Ancak sorunun hukuki boyutunun ayrıntılandırılmaması yanlış anlamalara uygun bir anlatı oluşturmuş.

Üçüncüsü, raporun hem iç kapağında hem de “Sınırlılıklar” alt bölümünde, raporun hiçbir kurumdan finansal ve teknik destek alınmadan Kalkınma Atölyesi’nin fonları ve emeği ile yürütüldüğü vurgulanıyor. Bu bilgilendirmenin basit bir tekrardan ibaret olmadığını ise şu cümleden anlıyoruz: “Bu raporun yayınlanmasını etkileyebilecek bir
çıkar çatışmasından kaçınmak için hiçbir kişi ve kurumdan finansal ya da ayni bir
destek alınmamış ve talep edilmemiştir
.”[4] Kalkınma Atölyesi, bugüne kadar çocuk emeği üzerine çok sayıda rapor yayınladı ve bunları çeşitli kurumlardan sağladığı desteklerle yürüttü. Çocuk işçiliği ile ilgili önceki raporlarında çalışmaya destek veren kurumların bilgilerine de yer veriliyordu.  Öyleyse olası bir “çıkar çatışması”ndan kaynaklı olarak Kalkınma Atölyesi’ni kendi kaynaklarıyla bağımsız araştırma yapmaya ve bunu da özellikle “deklare” etmeye iten şey nedir? Bir “çıkar çatışmasından kaçınma” durumu söz konusu ise, geleneksel fon sağlayıcıların buradaki konumu nedir  ya da en azından olası çıkar çatışması kimler arasındadır? Rapor tütün yetiştiriciliğindeki çocuk işçiliğine ilişkin bulgu ve tespitlerinin yanısıra yukarıda alıntıladığımız “çıkar çatışmasından kaçınma” vurgusuyla da yeni tartışmalara kapı aralayacak gibi görünüyor.

 


[1] Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Gönüllüsü

[2] Beyza Gülgönül, Charlotte Lloyd, Ertan Karabıyık, Özgür Çetinkaya, Sumru Nur Elden, Umut Kuruüzüm (2023) Gecenin Karanlığında-Tütün Yetiştiriciliğinde Çocuk İşçiliği, Ankara: Kalkınma Atölyesi

[3] A.g.e. s. 62.

[4] A.g.e. s.12

Tags: ,

Arşivler