Görüşmeyi gerçekleştiren: Özgün Millioğulları*
“Bugün eğitim sisteminin en önemli sorunu gericileştirilmesi ve dinsel bir özelliğe sokularak bilimsel ve laik olma özelliklerinin tümden ortadan kaldırılmasıdır”
Dergimizin bu sayısında, bilimsel ve laik eğitimden giderek uzaklaşan eğitim sistemi ile eğitim emekçilerine dayatılan güvencesiz çalışma biçimleri, düşük ücretler ve uzun çalışma saatlerini ele aldık. Eğitim Sen Ankara 2 Nolu Şubede uzun bir süre yöneticilik yapan ve Eğitim-Sen Genel Merkez Disiplin Kurulu Üyesi Şehnaz Sönmez ile eğitim emekçilerinin sorunlarını konuştuğumuz 3 Şubat 2015 tarihli röportajı yayınlıyoruz.
SORU VE YANITLAR :
Eğitim emekçileri adına uzun bir süredir mücadele veriyorsunuz. Sendikada aktif olarak çalışmaya nasıl karar verdiniz? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Türkiye’de eğitimin sorunları çok fazladır. Pek çok kamu emekçisi gibi eğitim emekçilerde de çok düşük ücretler alıyor, okullarda insanca çalışma koşulları ve demokratik bir çalışma ortamından mahrum. Okullardaki idareciler, öğretmenlerin yaptığı işi küçümseyen, hor gören, dışlayıcı ve ayrımcı bir tutum sergiliyorlar. Baskı ve sürgünler yaşıyoruz. Mobbing görüyoruz. Gün geçtikçe muhafazakârlaşan toplum ve emeğin istihdamı da bunlara cabası.
Tüm bu sorunlara teslim olmamak için örgütlü olmaya ve birlikte karşı koymak için sendikada aktif olarak çalışmaya başladım. Eğitim Sen Ankara 2’nolu şubede bir dönem kadın sekreterliği, bir sonraki dönemde de TİS hukuk sekreterliği görevlerinde bulundum. Şimdi ise Eğitim Sen genel merkez disiplin kurulundayım. Bir devlet okulunda da fen öğretmeni olarak çalışmaktayım.
Sizce öğretmenlerin çalışma hayatından kaynaklanan sorunları nelerdir? En çok hangi iş kazası ve meslek hastalıkları yaşanmaktadır?
Eğitim emekçilerinin, öğretmenlerin sorunlarını, çalışma yaşamından kaynaklanan sorunlarla sınırlı tutmak pek mümkün değildir. Eğitim alanının sorunları ile öğretmenin sorunları iç içedir giriftleşmiştir. Bu bağlamda sorunları ana başlıklarla şöyle ifade edebilirim:
- Bilindiği gibi eğitim temel bir haktır. Durum böyle iken, eğitimin piyasa koşullarına terkedilmesi en başat sorunlardan bir tanesidir
- Toplumun geleceğini şekillendirmesi açısından öğretmenlik mesleğinin önemi tarih boyunca tüm toplumlar tarafından çok iyi bilinir. Böylesine önemli bir meslek ülkemizde sözleşmeli, ücretli, vekil, aday öğretmen, uzman öğretmen, baş öğretmen gibi farklı statülere ayrılıp, bu yetmezmiş gibi her geçen gün güvencesiz istihdamın esas alınmaya başladığı çalışma yöntemi ile alan alt üst edilmiştir. Bu sorun eğitim emekçilerini geleceklerine dair tüm umutlarını tüketmekte ve meslek onurunu sıfırlamaktadır.
- Atanmış halen çalışanlar öğretmenler onlarca sorunla boğuşurken, diplomasında ‘’öğretmen’’ yazmasına karşın, KPSS’de sözüm ona yeterli puan alamadığı için atanamayan yüzbinlerce meslektaşımız vardır.
- Kalabalık sınıflar, ders araçgereçlerindeki yetersizlik, laboratuar ve derslik eksikleri.
- İkili eğitim olarak bilinen sabahçı öğrencilerin sabah çok erken saatinde başlarken, öğleci öğrencilerin akşamın geç saatine kadar okulda kalmak zorunda kalması.
- Aslında AKP’nin iktidara geldiği günden beri adım adım olarak uygulanıyor olsa da, özellikle son yıllarda 4+4+4 olarak bilinen süreçle birlikte, eğitim alanının tümüyle gerici ve dinsel bir özelliğe büründürülmesi, sadece mesleğimizin değil, ülkemizin ve toplumumuzun geleceği açısından en büyük sorundur.
- Sınav esasına dayanan sistem öğrenciyi de öğretmeni de strese sokmaktadır.
- Öğretmenlik, sadece belirlenen saatlerde derse girip çıkmakla tamamlanan bir meslek değildir. Yazılı okumaları, soru hazırlamaları, özellikle son yıllarda yine öğretmenlere yüklenen pek çok angarya işlerlerin yerine getirilmesi. Bilindiği gibi OECD ülkelerinde öğretmenlerin çalışma süreleri ile ilgili yapılan araştırmada ülkemizde öğretmenler çalışma süresinin uzunluğu bakımında ikinci sırada yer almaktadır.
- Ücretlerimizin yetersizliğini söylemeye gerek var mı bilmiyorum. Ama az önce söylediğimiz OECD ülkeleri arasında çalışma süresi bakımından baştan ikinci sırada iken, ücret konusunda sondan ikinci sırada olduğumuz yine aynı araştırmanın sonucudur.
- Farenjit, varis, romatizma, bel fıtığı gibi hastalıklar öğretmen hastalığı olarak bilinmektedir. Hem normal okullarda hem de meslek liselerinde diğer alanlarda yaşanan ‘’iş kazaları’’ elbette bizim içinde geçerlidir. Yine meslektaşlarımıza çeşitli biçimlerde ortaya çıkan fiili saldırılar işin cabası.
- Okullarda demokrasi ikliminden eser yoktur. Özellikle son yıllarda siyasal iktidarın kadrolaşması ile birlikte artan bir biçimde liyakatsiz yöneticilerin iş başında olması bu hassas alanın yine en önemli sorunlarındandır
Bu sektörde çalışanların çoğunluğunu kadınlar oluşturmaktadır. Sizce bunun sebepleri nelerdir?
Öğretmenlik bireylere yön veren ve toplumu biçimlendiren bir meslektir. Bunun yanı sıra öğretmenlik mesleği genelde kadın mesleği olarak görülmekte ve bu mesleği kadınların daha çok tercih ettiği düşünülmektedir. Ancak sayısal veriler Türkiye’de kadın ve erkek öğretmen sayısının birbirine oldukça yakın olduğunu göstermektedir. Türkiye’de 2010 yılında ilköğretim okullarında görev yapan erkek öğretmen sayısı 224.275 iken kadın öğretmen sayısı 233.771’dir. Buna rağmen kadınların öğretmen olmasının nedenleri çalışma koşulları derse giriş çıkış saatleri mesleğin manevi boyutu ve çocuk sevgisi diyebiliriz. Toplumsal kültür açısından da yaz tatilinin diğer alanlara göre daha uzun olması, sabahçı-öğleci uygulamalar ile eve daha fazla zaman ayırabilme ihtimali ve evde çocukların yetiştirilmesinde daha fazla kadına rol biçilmesi nedeniyle sanki kadına daha uygun meslek anlayışının da etkisi olduğunu düşünüyorum.
Öğretmenlerin sorunlarının çözülmesi için neler yapılmalıdır?
Öğretmenlerin sorunlarını genel eğitim sorunlarından, eğitim sorunlarımız da ülke sorunlarından kopuk değildir. Ama bir konuya dikkat çekmek isterim. Bugün öğretmenlerin sorunlarını belirlemek bir durumdur. Ama esas olan artık bu sorunların çözümüdür.
Alanımızdaki sorunlara özetle biraz önce değinmiştik. Öğretmenlerin çalışma koşullarından, ücret sorununa, pek çok ayrıntıya girmek mümkün ama bugün eğitimim gericileştirilmesi ve dinsel bir özelliğe sokularak bilimsel ve laik olma özelliklerinin tümden ortadan kaldırılmaya çalışılması en başta gelen sorunumuzdur. Ve artık biz, tüm sorunlarımızın çözümünün örgütlenmekten geçtiğini dünden daha iyi biliyoruz. Örgütlerimiz aracılığı ile işverenle pazarlık etmek, yetmediği yerde mücadeleyi yükselterek sorunlarımızı çözebileceğimizi biliyoruz.
Doğaldır ki burada sözünü ettiğimiz, iktidarın koltuk değneği olarak yandaş bir tarzla değil, emekçilerin sesi olarak mücadele içinde örgütlenen sahici sendikalardan söz ediyoruz. Yoksa son toplu sözleşme sürecinde yaşandığı gibi hükümetin önermeyi düşündüğü maaş zammından daha düşük bir artışa imza atarak kamu emekçilerini satan sözde sendikal örgütlerden söz etmiyoruz.
Sizce, sendikalar, kadın sorunlarına duyarlı mıdır? Öğretmen olarak kadınların sendikalara katılım düzeyi nedir? Sendikal örgütlenme konusunda sorunlar yaşıyor musunuz?
Sendikalar kadın sorunlarına yeterince duyarlı olduğunu söylemek pek mümkün değildir. Kuşkusuz bu durumun pek çok nedeni vardır. Toplumumuzda uzun yıllardır kadına bakış konusundaki kültür ile birlikte özellikle son yıllarda ülkemizi yönetenlerin kadın ve kadın haklarına ilişkin ifade ettikleri görüşlerini düşündüğümüzde kadınların örgütlenmesinin veya sendikalara kazandırılmasının çok kolay olmadığı açıktır. Bütün bu olumsuzluklara karşın kadın üye sayıları ve kadın yönetici bakımından Memur Sen ve Türkiye Kamu Sen’e kıyasla, Kesk ve Eğitim Sen, sayısal bakımdan farklılıklar göstermektedir. Eğitim Sen kuruluşundan itibaren toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda duyarlılık taşımış, eşitsizliği gidermeye yönelik politikalar benimsemiş ve hayata geçirmeye çalışmıştır. 2000’li yıllarda kurulan kadın sekreterliği bu yönde en büyük adımlardan biri olmuştur. Genel Kurul ve özel olarak düzenlenen Kadın kurultaylarında kadın mücadelesine ve alanın sorunlarına dikkat çekmeye çalışmıştır. Sendikamız Eğitim Sen’de, kadın üye oranı % 48 civarındadır. Maalesef bu oran yönetimlerde görev alma konusunda aynı oranda yansımamaktadır. Sendikal örgütlenme konusunda yaşanan sorunlar sendikalarda hâkim olan rekabete dayalı çalışma yöntemi, hiyerarşik yapılanma, yönetici kavramının daha çok erkeğe aitmiş gibi düşünülmesi, sendikalarda çocuk odalarının olmaması çoğu yerde sendika lokallerinde kahvehane görünümü diye sıralayabiliriz.
Bizimle röportaj yaptığınız için teşekkürler.
* Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi
(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)