Kadın Emeği Söyleşileri- 2 EMEĞİN GÖRÜNMEYEN YÜZÜ: EV İŞÇİSİ KADINLAR 

 

          “Can Güvenliğin İçin Cama Çıkma, İş Güvenliğin İçin Cama Çıkarma” 

Ev işçisi kadınlar her gün evlerde temizlikten, ütüye, yemek yapmaktan, merdiven silmeye, hatta çocuk, hasta, yaşlı bakımına kadar pek çok işi yapıyor, fakat ne emekleri görünüyor ne de hak ettikleri değeri alabiliyorlar… Seslerini duyuramadıkları gibi, en temel güvenceli çalışma haklarından da mahrumlar… 

Dergimizin bu sayısında, ev işçisi kadınların çalışma hayatından kaynaklanan sorunlarını görünür kılmak için uzun bir süredir mücadele veren İMECE Ev İşçileri Sendikası’ndan Yıldız Ay ile ev işçilerinin sorunlarını konuştuk… 

Söyleşiyi Gerçekleştiren : Özgün MİLLİOĞULLARI * 

İMECE Ev İşçileri Sendikası adına uzun bir süredir mücadele veriyorsunuz. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? 

29 Kasım 1965 Erzurum Narman’da doğdum. Evlenince İstanbul’a göç ettik. Kapının dışına ehramsız çıkamazdım. Evin karşısında bulunan sabit pazara dahi tek başıma gidemezdim. Eski kocam inşaatlarda düzensiz olarak çalışıyordu. Eve doğru düzgün bakmıyordu. Evde dantel falan örüp üç beş kuruş kazanmaya çalışırdım. 

O sıralar bize devrimci gençler gidip gelmeye başladı. Eski eşim derneklere girip çıkıyordu. Eylemlere katılıyordu. Bu dönemde benim de önüm açıldı, kitap okumaya başladım, kendime güvenim geldi. 1992 yılında engelli çocukların okulunda aşçı olarak işe başladım. 1994 yılında Demokratik Kadın Derneği’ndeki (DKD) kadınlar tarafından çıkartılan Özgür Kadın Dergisi çevresinde mücadeleye başladım. 1996’da cezaevlerinde ölüm oruçları ve açlık grevleri başlamıştı. Herkes gibi ben de çok üzülüyor ve protestolara destek vermeye çalışıyordum. Bendeki bu farklılaşma çalıştığım okulda göze battı ve işten çıkarıldım. Buradan ayrıldıktan sonra bir bankada 7 ay çaycılık yaptıktan sonra 1997 yılında ev işçiliğine başladım. O günden buyana ev işçisi olarak çalışıyorum. 

Ev işçisi kimdir? Hangi koşullarda çalışır? Bize ev işçilerinin istatiksel dağılımı hakkında bilgi verebilir misiniz? 

Ev halkı için işleri yapan ve bir iş “Can Güvenliğin İçin Cama Çıkma, İş Güvenliğin İçin Cama Çıkarma” ilişkisi içinde olan kişidir. Temizlik, ütü, yemek yapmaktan, merdiven silmeye, çocuk, hasta, yaşlı bakımına kadar pek çok iş ev hizmetleridir. 

Çalışma şartlarımız ağır, işe başlama saatimiz belli ama bitiş saatimiz belli değildir. İş tanımımız yok. Bizden bir günde her şeyi yapmamız bekleniyor. İşyerinde aşağılandığımız, hakarete uğradığımız, aç bırakıldığımız oluyor. İş kazası, meslek hastalığı, taciz, mobbing gibi riskler de çok fazla. Özellikle göçmen ev işçilerinin şartları daha da ağır. Hem ücretleri düşük hem de 24 saat çalışmaya mecburlar. 

Ne yazık ki ev işçileri konusunda bir istatistik yok. Fakat sayısının bir milyon, bir milyon üç yüz bin civarında olduğu tahmin ediliyor. 

İMECE Ev İşçileri Sendikası nasıl kuruldu? Kuruluş sürecinde ne gibi zorluklar yaşadınız? 

İmecenin temeli 2001 yılında İstanbul Esenyurt’ta kurulan KADMER’e dayanıyor. İlk adı Kadın Araştırmaları ve Dayanışma Merkezi. Yoksul emekçi kadınların örgütü yaratılmaya çalışıldı KADMER ile. Kadın meclislerinde faaliyetleri örgütlenince herkes kendi rengini verebildi. Zamanla İmece fikri ortaya çıktı. Birlikte, el birliğiyle yaşamımızı değiştirmek için yola çıktık. Bu çalışma ile ev kadınlarına, ev işçilerine, evlerde parça başı iş yapan kadınlara, merdiven altı çalışan tekstil işçilerine ulaşılmıştı. Ev işçilerinin çalışma koşullarına dair çalışmalar başlattığımızda gazetelere falan çıktık. Kadın hareketi içinde de biliniyorduk zaten. 

2005 yılına geldiğimizde ev işçilerinin belgeselini yapmak isteyen Emel Çelebi bizi buldu. Ve belgesel çekildi. 2006 yılında Antalya Film Festival’inde belgesel dalında Altın Portakal ödülünü alan “Gündelikçi” bizim için bir sıçrama tahtası oldu. 

‘İmece Ev İşçileri Sendikası’ resmen kuruldu  

İmece Ev İşçileri Sendikası’nın 2012’de değişen Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu kapsamındaki başvurusunu değerlendiren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, ilk kez ev işçileri için bir işkolu belirledi. Tüzüğü bakanlıkça kanununa uygun bulunarak onaylanan İmece Ev İşçileri Sendikası böylece resmen kurulmuş oldu.  

2011′de Maltepe’de çalıştığı evin camını silerken düşerek hayatını kaybeden ev işçisi Fatıma Aldal’ın davasını üstlenerek seslerini duyuran ‘İmece Ev İşçileri Sendikası’nın kurucu üyeleri arasında sigortalı 10 ev işçisi yer aldı. Sendikaya üyelik e-devlet üzerinden yapılacak. 

“Gündelikçi “ belgeselinden sonra gittiğimiz festivallerde bize hep sordular. “ Sendikanızı ne zaman kuracaksınız “diye. Biz de bu olumlu tepkilerden güç aldık. 2008 yılında “İmece Gündelikçi Kadınlar Birliği’ni kurduk. Çekirdek bir ekip oluşturarak ev işçilerinin sorunları etrafında sokağa çıktık. Özellikle iş cinayetlerinin üstüne gittik. Bu mücadelemizde Fatma Aldal’a adalet kampanyamız çok ses getirdi ve bizim de kaderimizi değiştirdi. Ev işçilerinin sorunları ilk başlarda gariban yoksul kadınlar olarak gündemleşirken, bu kampanya ile artık işçi kadınlar olarak ana akım medyada da yerimizi aldık. 

Elbette zorluklarla boğuşmaktan zaman zaman bunaldık. Hatta başlangıçta sendika kurmak bizim için imkansız gibi görünüyordu. Çünkü biz tek tek evlerde çalışıyoruz. Aramızda kurabildiğimiz tek birlik servislerde, otobüslerde geçirdiğimiz zaman dilimi. Sonra bir anket çalışması yaptığımızda gördük ki (2002) ev işçileri kendisini bir işçiden çok ev kadını olarak görüyordu. Mücadelenin önemine inansalar da bir şey değişeceğine inanç azdı. Özellikle ev içindeki rolleri çok fazla ön kesici oluyordu. İşten sonra eve gidip bir de evde aynı işleri yapmamız gerekiyor. Kocalara hesap vermemiz gerekiyor… 

Daha geçen yıl taleplerimizin altına imza atan bir arkadaş, az sonra geri dönmüş ve panik içinde imzasını silmişti. Meğer yolda kocasına anlatmış o da “öyle her yere imza atılmaz” demiş. O da geldi sildi. 

Fakat biz moralimizi bozmamaya çalıştık, yılmadık. Bu sürecin sonunda 27 kurucu üye ile 19 Aralık 2014’de İmece Ev İşçileri Sendikası’nı kurmuş olduk. 

Ev işçilerini nasıl örgütlüyorsunuz? Bize sendikalaşma deneyimleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz? 

Sendikamızın kurucusu olan ev işçileri İmece tarafından çok uzun yıllar emek verilmiş insanlar. Bunlardan biri de benim. İmece olarak biz hayatı birlikte yaşadık, bütün bu yıllar boyunca. Bazı fotoğraflara bakıyoruz da çocuklarımız İmece’nin eğitim dayanışmalarında öğrenciymiş. Ya da bir arkadaşımız kucağında bebeğiyle bir sağlık seminerini izliyormuş. Ne çok şey yaşamışız birlikte. Şimdi o çocukların bazıları İmece’nin aktivistleri. Hatta sendikamızın kurucuları bile var aralarında. Çocuklarımızla beraber büyüdü mücadelemiz. 

Bunun yanında 2009 yılından buyana camdan düşerek yaşamını yitiren ev işçilerinin hak savunuculuğu da en başta gelen örgütlenme araçlarımızdan oldu. Belgesellerin katkısı çok büyük. Konferanslar, belgeseller, dayanışma etkinlikleri, hukuki destek, eğitimler, site önlerinde masa açarak, anket yaparak, servislerde ve otobüslerde konuşmalar yaparak sürekli ev işçilerine ulaşmaya çalıştık. İmece Ev İşçileri Sendikası’nın merkezi de ev işçilerinin oturduğu semttedir. Yakın temas içinde olmak, iç içe olmak, dayanışma içinde olmak en önemsediğimiz çalışma tarzımız. Sosyal medyayı da iyi kullanmaya çalışıyoruz. Az da olsa internet üzerinden bize ulaşan arkadaşlarımız da var. Onların katılımı çok kıymetli oluyor çünkü zaten örgütlenmeye hazır bir şekilde gelmiş oluyorlar. 

Ev işçileri çoğunlukla kadınlardan oluşur. Ev işçileri iş bölümündeki cinsiyet ayrımcılığına karşı nasıl savaşmalılar? 

Ev hizmetleri kadınların işi olarak bakılması büyük bir problem. Bunun değişmesi için çok ciddi çaba gerekiyor. Hükümetlerin bu konuda politikaları olmalı. Ancak bizde tam tersine kadınları daha fazla eve bağlayan politikalar hayata geçiriliyor. Biz buna itiraz ediyoruz. Örneğin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Enerji Bakanlığının iş birliği ile kamu spotu haline getirilen “enerji hanım” diye bir şey çıktı bir ara. Ev içi emeği üstünden kadınları pohpohlayarak enerji tasarrufu yapmaları yönünde bir telkin yapılmak istendi. Bizim zaten işimiz başımızdan aşkın. Aklımızda bin bir ayrıntıyı hesap etmek var. Bunlara bir de enerji tasarrufu ekleniyor. Bundan da geçtik neden kadınlar o işleri yapmak zorunda. Yani gece yıkanacak bir çamaşırı erkek de yıkayabilir pekala. Biz bu kamu spotunu eleştirdik. Bütün kadın hareketi ile birlikte karşı çıktık. En sonunda kamu spotunu kaldırdılar. 

Yine biz ev işçileri olarak zaman zaman ev işverenlerimize dava açıyoruz. Sigorta tespit davası ya da iş kazası konusunda. O davaları açarken sadece evdeki kadına değil erkeğe de açıyoruz. İkisine birden açıyoruz. Yani biz kadının işini değil o hanede yaşayan erkeğin de işini yaptığımızı söylemiş oluyoruz. 

Ev işçisi kadınların çalışma hayatında karşılaştıkları en çok iş kazaları ve meslek hastalıkları nelerdir? 

Şubat ayında bir konferans yaptık. O konferansa Uluslar arası Ev İşçileri Federasyonu Avrupa temsilcisi Karin Pape misafirimiz olarak katılmıştı. “Can Güvenliğin İçin Cama Çıkma, İş Güvenliğin İçin Cama Çıkarma” kamu spotumuzu gördüğünde çok şaşırdığını söyledi. Dünyanın hiçbir yerinde ev işçilerinin böyle bir gündemi olduğunu duymadım dedi. Yani camdan düşerek ölümler neredeyse bir tek Türkiye’de yaşanıyor. 2012 yılına kadar bu sayı çok fazlaydı. Sadece ücretli çalışan ve basına yansıyan ev işçisi yılda 5-6 kişiyi buluyordu. Ev kadınlarını da saydığımızda bu rakam çift haneli oluyordu. Bizim başlattığımız mücadele sayının aşağı inmesine sebep oldu ama hala camdan düşerek yaşamını yitirme başlıca ölümlü iş kazası bizim işte. Bir araştırmaya göre en çok iş kazası evlerde oluyormuş. Evler tehlikeli iş yerlerinden sayılmalı. Kullandığımız kimyasal maddeler de bizi hasta ediyor. Astım, alerji, cilt hastalıkları ve zehirlenmeler oluyor. Sonra ağır kaldırmak, sürekli aynı hareketleri yapmak gibi nedenlerle kas iskelet sistemi hastalıkları ve menüsküs, fıtık gibi hastalıklar da neredeyse her ev işçisinde var. 

İş kazası sonucu hayatını kaybeden ev işçisi Fatıma Aldal için mücadele veriyorsunuz? Bize bu konudan biraz bahseder misiniz? 

Fatma Aldal 2011 yılında camdan düşerek yaşamını yitirdi. O güne kadar iş kazalarını hep sokaklarda yürüyüş yaparak protesto ettik. Fatma Aldal öldüğünde artık başka bir şeyler daha yapmalıyız dedik. Ve Ankara’ya Çalışma Bakanıyla görüşmeye gittik. O gün hem Bakanlık önünde protestomuzu yaptık hem de içerde görüşme yaptık. O görüşmede çok tarihi bir gelişme oldu. İlk kez bir ev işçisinin ölümünü araştırmak için bir iş müfettişi görevlendirildi. Daha sonra hukuki mücadelede biz ev işçileri olarak bütün duruşmaları takip ettik. İmece olarak mahkemeye müdahil olmak istedik. Ancak mahkeme başkanı bu talebimizi kabul etmedi. Her duruşmadan sonra basın açıklaması yaparak kamuoyunu bilgilendirdik. Bu süreci aslında bütün ülke takip etti. Fatma’nın davası sembol bir dava oldu. Bütün ev işçileri orada hak arıyordu, adalet arıyordu. Biz bütün bu zaman boyunca hep şöyle dedik. Fatma’nın ölümünden devlet ve işveren birlikte sorumludur. Çünkü devlet ev işçilerini işçi saymıyor. İş yasasına almıyor. Evlerde iş güvenliği alınması ile ilgili hiçbir düzenleme yapmamış. Hatta sayısı bir milyonu aşan ev işçilerinin neden yok denecek kadar az sigortası olduğunu da araştırmıyor. Bilmemezlikten, görmemezlikten gelerek biz ev işçilerini kötü çalışma koşullarına, kölelik koşullarına mahkum eden en önce devlettir. Biz bunu mahkeme önlerinde hep vurguladık. Mahkeme bittiğinde ev işvereni 1 yıl 8 ay ceza aldı. Ve verilen bu cezası da ertelendi. Zaten ev işvereni de yaşlı bir kadındı. Bu durum da düşündürücüydü ve üzücüydü bizim için. Mahkeme bittikten sonra şimdi Fatma’nın kocasına ve çocuklarına SSK’dan ölüm aylığı bağlanması için çalışıyoruz. 

Bildiğimiz kadarıyla ILO’nun 189 Sayılı Sözleşmesi’nin imzalanması için imza kampanyası başlattınız. Bize bu konuyla ilgili bilgi verebilir misiniz? 

16 Haziran 2011 Yılında “Ev işçilerine insana yakışır iş sözleşmesi” ILO 189 nolu sözleşme kabul edildi. Sözleşme dünyadaki ev işçileri mücadelesinin bir başarısıdır ve 16 Haziran “Dünya Ev İşçileri Günü” olarak kabul edilmiştir. Biz de her 16 Haziran’da kutlama yapıyoruz. ILO C189 diyor ki; bütün işçiler hangi haklara sahip ise ev işçileri de aynı haklara sahiptir. Bu sözleşmeyi imzalayan ülkeler iç hukuklarını buna göre düzenlemekle yükümlüler. Sözleşme ILO’ya üye devletlerin imzasına açıldı Şimdiye kadar 14 ülke ILOC189’u imzaladı. Ancak Türkiye hala ILO C189’u imzalamadı. Bu konuda kampanyalar yaptık. İmza kampanyamız bu sözleşmeyi önce ev işçilerinin gündemine taşımak üzere yapıldı. Ev işçilerinin bulunduğu alanlarda masalar açarak kampanyayı tanıttık. Önümüzdeki birkaç ay içinde yeni bir kampanyaya hazırlanıyoruz. 

Ev işçilerinin birden fazla işvereni var. Bu durum onların sigortalanmaması için bir gerekçe olarak gösteriliyor. Siz bu konuda neler yapılmasını istiyorsunuz? Talepleriniz nelerdir? 

Bu çok önemli bir soru. Öncelikle ev işçileri aylıkçı çalışıyor olsalar dahi sigortalanamıyorlar. Çünkü bir holding sahibi işçisini nasıl sigortalıyorsa bir ev işvereni de aynı yükümlülükleri yerine getirmek zorunda. Bu da pratikte uygulanamamasına neden oluyor. Yani sadece gündelikçiler değil aylıkçılar da sigortalanamıyor. Tabi birden çok işvereni olanlar hiç mi hiç sigortalanamıyor çünkü her bir işverenin aynı işlemleri yapması lazım. 

SSK’ya işyeri bildirgesi verilmesi, internet şifresi alınması, işçinin bildirilmesi ve tahakkuk fişinin bankaya ödenmesi gibi bir sürü işlem var. Bu işlemlerden biri yanlış yapıldığında ise birkaç maaş ceza kesiliyor. Yani bu çok saçma bir uygulama. Biz ev hizmetlerinde çalışanların işçi olarak hiçbir hak kaybına uğramaksızın çek ya da kupan sistemine benzer basit bir sistemle kolay sigortalama çözümü getirilmesini istiyoruz. Bunu talep ederken en az 5 yıl sigorta primlerinin devletin genel bütçesinden karşılanmasını da talep ediyoruz. Geriye dönük olarak sigortasız çalıştırıldığımız yıllar da bize bir şekilde iade edilmeli diye düşünüyoruz. 

Öte taraftan sendikamız Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından ücretlendirilen ev işçilerinin de haklarını arıyor. Evlerinde yaşlısına, hastasına, engellisine bakan kişiler Bakanlık tarafından yoksulluk testinden geçirilerek ücretlendiriliyor. Yoksulluk testinden geçtikten sonra ücretlendirilen kişilerin sayısı 450 bini buluyor. Bu ev işçileri sosyal güvenlik şemsiyesi altında değildir. Devlet kendi eliyle sigortasız işçi çalıştırması kabul edilir bir durum değildir. Buna bir an önce son verilerek bu ev işçilerinin sosyal güvenceye kavuşturulması ve bütün ev işçilerinin bu haklardan yararlanmasını savunuyoruz. 

Röportajı kabul ettiğiniz için teşekkürler… 

Tags: , , ,

Arşivler