İstatistiklerle Çocuk-2014: Mızrak Çuvala Sığmamış -1 

 

Giriş Yerine… 

2015’in Nisan ayında TÜİK, “İstatistiklerle Çocuk-2014” adlı istatistiki derleme çalışması yayımladı. Çalışmadaki veriler başka araştırma verilerinden damıtılarak, seçilerek düzenlendiği için yalnızca buzdağının görünen kısmını göstermektedir. Veriler, bir birey olarak çocukların herhangi bir durumuna, gerçekliğine ilişkin, ayrıntılı, incelikli değerlendirmeler yapılmasını sağlayacak açıklıkta değildir (1). İstatistiki verilerdeki “bilginin doğruluğu, geçerliği ve güvenirliğinin yanı sıra bu bilgiden üretilecek politik kararların toplum yararına çözümler getirmesi temel ilke” (Peker, 2009) olmalıdır. Bu noktadan bakıldığında, TÜİK’in çalışmasında, Alpaslan Işıklı’nın özdeyişinde olduğu gibi “Mızrak çuvala sığdırılmaya çalışılmış.” Çalışmada, Birleşmiş Milletler’in (BM) Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’nde (2) (ÇHS) belirtilen hakların en temeli sayılan çocuğun bir birey olduğu ilkesinin pek de onaylanmadığı anlaşılmaktadır. 

Çocuklar, elbette içinde yaşadıkları aileden ve toplumsal yapı(lar)dan ve bunların yaşadığı sorunlardan soyutlanarak düşünül(e)mez. Bununla birlikte, çocukların içinde bulunduğu durumun/durumların her biçiminin dikkate alınması gerekir. Çocuklara yönelik, özel nüfus araştırmaları yeni sorun alanlarını kapsayacak biçimde yapılmalıdır. TÜİK’in söz konusu çalışması açısından baktığımızda ülkemizde, en azından devletin resmi kurumları düzeyinde, –yetkililer söylemlerinde “çocuklar geleceğimiz” sözleriyle önemseniyor ve değer veriliyor görünmelerine karşın– çocukların bir birey olarak algılanmadıklarının, çok da önemsenmediklerinin bir göstergesidir.   

Var olan sorunlara çözüm üretebilmek, doğru tanımlamadan geçer. Değişik gruplar içindeki çocukların durumları ve sorunları bütün ayrıntıları ile tanımlanmalıdır. Bunun için de, var olan politika ve uygulamaları daha ileriye taşıyabilecek, çocuklara yönelik bütünü tüm boyutları ile gösterecek yeni araştırmalara ve araştırma sonuçlarına göre çözümlemelerin yapılması gereklidir. Bu yapılırsa çocukların gereksinimleri ve çocukların esenliği konusunda yapılması gerekenler sorgulanabilir. Bu yolla, başta ÇHS olmak üzere, evrensel ve uluslararası hukukta çocukların temel hakları olarak tanımlanan haklar ile ulaşılmak istenen amaç ve hedeflere var(dır)abilecek politika ve uygulamalar belirlenebilir. Çocukların iyi bir gelişmeye uygun yaşam nitelikleri arttırılıp geliştirilir. 

ÇHS’de, çocukların yaşama hakkı, insana yakışır bir yaşam ölçününe (standardına) erişim hakkı, eksiksiz biçimde gelişme hakkı, aile, kültür ve sosyal yaşama eksiksiz katılma hakları, cinsel sömürüden korunma hakkı, zararlı etkilerden, sömürüden korunma hakkı gibi temel haklar ve değerler aracılığı çerçevesinde çocuğun en yüksek yararının gözetilmesi gerekliliği vurgulanmaktadır. Çocukların yaşam koşullarını belirleyen ögeler bütünsel ve çok boyutlu bir bakış açısı ile ele alınmıştır. ÇHS’nin 27. maddesi, çocuğun bakım, gelişim ve eğitiminde çocuğun anne ve babasının ve yasal vasilerinin sorumlu olduğunu belirtmekle birlikte, çocuğun temel haklarının korunması ve sağlanmasında temel sorumlu olarak devleti görmektedir (Web-1). Sözün özü, ÇHS, çocuğun korunması gereken bir varlık olduğu, çocukların yaşamlarının iyileştirilmesinin hükümetler için yasal bir zorunluluk olduğu düşüncesinin kabul görmesini istemektedir.   

ÇHS’yi onaylayan devletlerden, “eldeki kaynakların elverdiği azami ölçüde (Madde 4)” (başta ekonomik olmak üzere) güvenlik ağları oluşturarak çocukların gelişimlerini olumsuz etkileyebilecek, onlara zarar verebilecek yoksunlukları ortadan kaldırması beklenmektedir. Devletlerden, çocukların yeterli yaşama düzeyine erişme hakkının sağlanması için gerekli önlemleri alması istenmektedir. Devletlerin bu sorumluluklarının ne ölçüde yerine getirdiği, çocuk hakları konusunun ne ölçüde bilindiği ile yakından ilintilidir. Türkiye’de, ÇHS’nin yürürlüğe girdiği 1995 yılından günümüze kadar geçen sürede yapıl(may)anlar dikkate alındığında, çocuk hakları konusunun yeterince bilinmediği ve önemsenmediği söylenebilir.  

Çocukların sağlıklı bir yaşam sürmelerinin, çocukların toplumla bütünleşmelerinin kolay ve sorunsuz gerçekleşebilmesinin yolu, onların istek ve özlemlerinin, gereksinimlerinin iyi saptanmasından geçmektedir (Unicef, 2014). Çocuklara yönelik yapılacak araştırmalar, toplumsal bütünleşme adına önemlidir. Ülkemizde resmi kurumların ve toplumun, bu bağlamda “toplumsal bir olgunluk düzeyi”nde olduğunu söylemek güçtür. Bununla birlikte, eldeki nicel veriler, koşullardan çocuklarımızın nasıl (olumsuz) etkilendikleri açıkça ortaya koymaktadır. 

Göstergelerin ayrıntılı çözümlenmesine geçmeden, baştan, çocuklarımızın genel durumunun tüm alanlarda, içinde bulunulan sosyal ve ekonomik gelişmişlik düzeyi ile uyumlu bir noktada olmadığını söylemek bir karamsarlık göstergesi değildir. Bakmasını bilirsek eldeki veriler, çocukların yaşamlarına ilişkin pek çok olumsuzluğu ortaya çıkarmakta; süregiden pek çok çocuk haklarına aykırı davranışları göstermektedir. Bu alanda yapılan çalışmalar, yazarın gözlemleri, ülkemizde çocukların birçok alanda yaşadığı sorunların kökleştiğini ve kısa erimli politika ve uygulamalarla çözüme kavuşturulmalarının pek olanaklı olmadığını söyletmektedir.  

Resmi kurumlar ve toplum düzeyinde “toplumsal bir olgunluk düzeyi”nin olmadığı bir ortamda, var olan sorun alanlarına her geçen gün yenilerinin eklendiği (Polat, 2008:150) ve sorunların ortaya çıkmasına yol açan nedenlerin çokluğu ve çok boyutluluğu düşünüldüğünde çocukların daha sağlıklı ve güvenli bir ortamda yetişmeleri, bugünkü düşünce yapısıyla pek olanaklı görünmemektedir.  

Bu çalışmanın amacı, demografik görünüm yardımıyla Türkiye’de çocukların genel durumunu göz önüne getirmek ve temel veriler yardımıyla temel sorun alanlarını belirlemektir. Bunun için, başta “İstatistiklerle Çocuk – 2014” adlı çalışma olmak üzere TÜİK’in ve diğer resmi kurumların çeşitli yayın ve verileri damıtılarak ve seçilerek “mızrağın çuvala sığmadığını göstermek için” kullanılmıştır. 

Genel Demografik Görünüm 

ÇHS’nin 1. maddesi, ILO’nun 182 sayılı En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Eylem Sözleşmesi ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, 18 yaşından küçük herkesi çocuk olarak tanımlamaktadır. 

Tablo-1: Yıllara Göre Nüfus Artış 

Kaynak: TÜİK, (2015) İstatistiklerle Çocuk – 2014, TÜİK:Ankara, syf:6 

2014 yılı verilerine göre, ülkemiz toplam nüfusu içerisinde çocukların (0-17 yaş) oranı %29,4’tür. Toplam nüfus artış hızı ile birlikte çocuk artış hızındaki düşme eğilimi nedeniyle bu oranın önümüzdeki yıllarda daha da düşmesi beklenmektedir. Tablo-1’de 2008-2014 yılları arasındaki toplam nüfus artış hızı ve çocuk nüfus artış hızı verilmiştir. Bu veriler ışığında, çocuk nüfus oranının 2023 yılında %25,7’ye, 2050 yılında %19,1’e ve 2075 yılında %17,6’ya düşeceği tahmin edilmektedir (TÜİK, 2015:5). Tablo-2 verilerine baktığımızda, nüfus artış hızındaki düşüşün çocukların toplam nüfus içerisindeki payını birdenbire azaltmayacağı görülebilir. 2014 yılı verilerine göre yaklaşık 23 milyon çocuğumuzun %27,6’sı 0-4 yaş, %27,6’sı 5-9 yaş, %27,4’ü 10-14 yaş ve %17,4’ü 15-17 yaş aralığında bulunmaktadır (Tablo-2). Çocukların toplam nüfus içerisindeki payı belli bir süre daha (10-15 yıl) yüksek seyredecektir. Bu nedenle, çocuklara yönelik yatırımların hızlı bir şekilde artırılması gereklidir (UNICEF, tarihsiz (b)). 

Son dönem(ler)de, bu verileri (çocuk nüfusundaki azalma eğilimini) temel alan bazı siyasiler, nüfusunun giderek yaşlandığına vurgu yapmakta ve her ailenin en az üç çocuk sahip olmasının istendiği “nüfus artış politikası”nı (Müderrisoğlu vd., 2014:15) ön plana çıkartmaktadır. Nüfus artışını düzenleyici koşulların ekonomik ve toplumsal gelişme ile sağlanması gereklidir. Beklenilenin üzerinde gerçekleşecek çocuk nüfus artışı ülkemizde çocukların var olan sorunlarını daha da ağırlaştıracaktır (Peker, 2009). Doğmuş ve yaşayabilen çocukların durumuna bakarak, doğacak çocukların –gereksinim duyacakları hizmetler belirlenmeden ve buna göre bu hizmetleri yerine getirecek politika ve uygulamalar geliştir(il)meden– “cennette” yaşamayacakları rahatlıkla söylenebilir. 

Tablo-2: Çocuk Nüfusunun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı, 2014 

Kaynak: TÜİK, (2015) İstatistiklerle Çocuk – 2014, TÜİK: Ankara, syf:9 

Çocuklarımızın yaklaşık %92’si kentsel alanlarda yaşamaktadır (TÜİK, 2015:7). Kentsel alanlarda yaşamak “kentli olmak”, kentin olanaklarından yeterince yararlanmak anlamına gelmekte midir? Kentleşmenin dar anlamındaki tanımı, demografik nitelik taşımaktadır; kentlerde yaşayan nüfusun sayıca artmasını anlatır (Keleş, 1993:19). Rakamları bu bağlamda okuduğumuzda, her on çocuktan dokuzunun “kentli” olduğunu söyleyebiliriz. 

Geniş anlamı ile kentleşme, özetle, “örgütleşme, işbölümü ve uzmanlaşma yaratan insan davranış ve ilişkilerinde kentlere özgü değişikliklere yol açan bir nüfus birikimi süreci”(4) olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım ise “kentli” olma noktasında farklı bir görünüm ortaya çıkarmaktadır. Sanayileşme sürecini tamamlayamamış (ya da ülkemiz gibi yarım bırak(tırıl)mış) ülkeler açısından kentleşme, ekonomik kalkınma ile eş zamanlı gerçekleş(e)mediği için, hızlı ve çarpık bir biçimde ortaya çıkmıştır. Bu hızlı ve çarpık kentleşme olgusu, kırda gizli işsiz olarak yaşayan yetişkinlerin göç ederek yerleştikleri kentlerde açık işsiz durumuna gelmelerine yol açmaktadır. Bu grup içerisinde yer alanların, kentin toplumsal değişmeyi başlatmada ve hızlandırmadaki önemli işlevlerinden yararlanmaları pek olası görünmemektedir. Bu grupta yer alan nüfusun çoğunluğu kentleşmekte ancak kentlileş(e) memekte; eğitim, sağlık, barınma ve istihdam gibi uzun süredir çözüm getirilemeyen temel sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu durum, yoksulluk, çeşitli yoksunluklar, çocukların çalış(tırıl)ması, çocukların suça bulaş(tırıl)maları gibi çocukları etkileyen sorunların ortaya çıkmasına da zemin hazırlamaktadır. 

Tablo-3: Çocuk Nüfusunun Bölgelere Göre Dağılımı 2014, % 

Kaynak: TÜİK, (2015) İstatistiklerle Çocuk – 2014, TÜİK:Ankara, syf:10 

Toplam çocuk nüfusunun bölgelere göre dağılımında Marmara(5) (%28,99), Güneydoğu Anadolu (%15,53) ve İç Anadolu (%14,03) ile ilk üç bölge içerisinde yer almaktadır (Tablo-3). Bölgelerin toplam nüfusu içerisindeki çocuk nüfus oranlarında (İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması (İBBS) Düzey 1’e göre) Güneydoğu Anadolu (TRC) %43, Ortadoğu Anadolu (TRB) %37,6, Kuzeydoğu Anadolu (TRA) %36,3 ve Akdeniz (TR6) bölgeleri Türkiye ortalaması üzerinde değerlere sahiptir (TÜİK, 2015:10). 

Tablo-4: Bazı İllerin Toplam Nüfusu İçerisindeki Çocuk Nüfus Oranı 2014 % 

Kaynak: TÜİK, (2015) İstatistiklerle Çocuk – 2014, TÜİK:Ankara, syf:11-12 

En yüksek çocuk nüfus oranına sahip ilk on il, sırasıyla Tablo-4’de gösterilmektedir. Bu illerin tamamı Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yer almaktadır. Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yaşayan hanelerin %41,8 – %55,4’ünün 0-3 yaş grubunda (TÜİK, 2013); %73,5 – %79,8’inin 0-17 yaş grubunda çocuğu bulunmaktadır (TÜİK, 2014). Türkiye genelinde bu oranlar sırasıyla %20,7 ve %52,2’dir. Tablo-3 ve Tablo-4 birlikte değerlendirildiğinde, çocuk nüfusun iller ve bölgeler arasında dengeli dağılmadığı, buna bağlı olarak da ülkemizde nüfus planlamasının iyi yapıl(a)madağı görülmektedir. 

Ülkemizde 0-17 yaş grubunda çocuğu olan ailelerin %40,04’ü tek çocuk, %35,25’i iki çocuk, %14,56’sı üç çocuk, %5,36’sı dört çocuk, %4,79’u ise beş ve daha fazla çocuk sahibidir (TÜİK, 2015:32-33). 

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki illerde aileler –son yıllarda düşme eğilimi gözlenmekle birlikte- çok çocukludur (Tablo-5). Bu illerde beş ve daha fazla çocuk sahibi olan aileler Türkiye ortalamasının çok üzerindedir. Türkiye’de ortalama hane büyüklüğü 3,6 iken Doğu ve Güneydoğu bölgesindeki illerimizde –Tunceli ili dışında (3,1)- Türkiye ortalaması üzerindedir. Örneğin, Ağrı’da 6,1; Diyarbakır’da 5,7; Hakkari’de 6,8; Şırnak’ta 7,7’dir (TÜİK, 2014:72-75). 

Tablo-5: Bazı İllerimizde 0-17 Yaş Grubunda 5 ve Üzerinde Çocuğu Bulunan Hanelerin Dağılımı 2014 % 

Kaynak: TÜİK, (2015) İstatistiklerle Çocuk – 2014, TÜİK:Ankara, syf:32-33 

Çok çocuğa sahip olma ile düşük gelir düzeyi arasında kurulan ilişki (Savaş, 1986:24-25); düşük gelir ve düşük eğitim düzeyli ailelerin çok çocuk sahibi olma eğilimleri (Peker, 2009; Tunçcan, 2000:244) bağlamında veriler değerlendirildiğinde, çok çocuklu ailelerdeki çocukların “ailenin ekonomik kalkınmasına” katkıda bulunacak potansiyel işgücü” (Bulutay, 1995:1) olarak değerlendirilmesi kaçınılmazdır. Çok çocuklu ve düşük gelirli ailelerin sayıca artması, ülkede çocukların çözüm bekleyen sorunlarını daha da artıracaktır. 

Çocuğun yaşlılıkta sağlayacağı sosyal güvence (Bulutay, 1995:2) de çok çocukluluğa etki etmektedir. Çocuklara yüklenen bu ekonomik işlev, ailelerin daha çok çocuk sahibi olmalarını beraberinde getirerek nüfus planlamalarına da olumsuz yansımaktadır. 

Küreselleşme sürecinde ortaya çıkan ve çıkacak olan diğer olumsuz gelişmelerin gelir dağılımını ulusal ve uluslararası düzeyde, özellikle düşük gelirliler aleyhine bozması, çalış(tırıl) acak çocuk sayısını daha da artıracaktır. Bu ise azımsanmayacak sayıda çocuğun birçok temel hak ve özgürlükten yararlanamayacakları anlamına gelecektir. TÜİK (2014b) verilerine göre, Güneydoğu Anadolu’da yoksulluk oranı yaklaşık %30’lardadır. Gürsel ve arkadaşları (2015), aynı kaynağın kesit verilerinden, şiddetli maddi yoksunluk çeken çocukların oranını Güneydoğu ve Doğu bölgelerinde %60-75 aralığında hesaplamışlardır. Türkiye’de gelir dağılımı eşitsizliğine bağlı olarak ortaya çıkan yoksulluk resmi rakamlarda gösterildiğinden daha da yüksektir. 

ADNKS verilerine göre ise (2013- 2014 döneminde), çocukların genel nüfus içindeki paylarının aşırı yüksek olduğu Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki illerin hepsi göç vermektedir. Bu illerden göç edenlerin yaklaşık %30’luk bölümünü çocuklar oluşturmaktadır. Türkiye genelinde göç eden çocuk nüfusun oranı %20 dolaylarındadır (TÜİK, 2014:75-77). İstanbul, İzmir, Mersin, Kocaeli, Adana gibi büyükşehirler göç edenlerin büyük bir kısmının yöneldiği iller arasındadır. Bu durum, bu illerin eğitim, sağlık, barınma ve istihdam gibi süregiden temel sorunların artmasına ve bu illere sonradan yerleşenlerin büyük çoğunluğunun kentlileş(e) memesine zemin hazırlamaktadır. Bu saptamaya göre, önümüzdeki dönemlerde, Türkiye nüfusu içerisinde yoksulların oranının artacağı rahatlıkla söylenebilir. 

Tablo-6: Bazı İllerimizde 0-17 Yaş Grubunda Tek Çocuğu Bulunan Hanelerin Dağılımı 2014% 

Kaynak: TÜİK, (2015) İstatistiklerle Çocuk – 2014, TÜİK:Ankara, syf:32-33 

Tek çocuklu aileler, Batı Marmara Bölgesindeki illerde yoğunlaşmaktadır (Tablo-6). Doğu ve Güneydoğu bölgesi dışındaki aileler 1-2 çocuk sahibi olma eğilimindedir. 

Sonuç Yerine: Tablolardaki Genel Demografik Görünüm Bize Ne Anlatmakta? 

Yukarıda, TÜİK verilerinden düzenlenen tablolar ile ne anlatılmak istenmiştir? Veriler ile hangi gerçekliklerin sunulması amaçlanmıştır? Tablolarla buzdağının görünmeyen, altında kalan kısımlarının ortaya çıkartılması amaçlanmıştır. Buzdağının altında ne(ler) var? Bilinmesi gereken ilk şey, ülkemizde nüfus planlamasının iyi yapıl(a) madağıdır. Nüfus planlamasının iyi yapılmadığı durumlarda, ÇHS’de vurgulanan haklardan tüm çocukların yararlanabilmesi güçleşmekte, hatta olanaksız olmaktadır. Bu durumu ortadan kaldırmak için gerekli kamu hizmetlerine eşit biçimde erişime yönelik özel çaba harcanması gereklidir. Resmi kurumlar ve toplum düzeyinde, çocuk hakları alanında, “toplumsal bir olgunluk düzeyi”nin olmadığı bir ortamda, bugüne kadar harcanmayan bu özel çabanın bugünden sonra harcanıp harcanmayacağı da bir soru işaretidir. Buna bağlı olarak da genelde toplum, özelde ise çocuklar çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Çocukların karşı karşıya kaldığı temel sorunlar arasında yoksulluk, sağlık ve eğitim alanlarında ortaya çıkan yoksunluklar, çocukların çalış(tırıl) ması, çocukların suça bulaş(tırıl)maları başta sayılabilir. 

> Devamı gelecek sayıda 

Dipnotlar  

(1) Benzer eleştiriler Unicef (tarihsiz(a)) tarafından da yapılmaktadır.  

(2) Sözleşmeyi 14 Eylül 1990 yılında imzalayan Türkiye, 9 Aralık 1994 tarihinde onaylayarak 11 Aralık 1994 tarihinde yürürlüğe sokmuştur. T.C. Anayasası’nın 90. maddesine göre, usulüne göre onaylanmış uluslararası sözleşmeler yasa hükmündedir.  

(3) Bu çalışmada tablolarda kullanılan verilerin bir bölümü doğrudan tabloların altında verilen kaynaklardan alınırken bir bölümü de verilen kaynaklardaki verilerden yazar tarafından hesaplanmıştır.  

(4) Geniş anlamı ile kentleşme “sanayileşmeye ve ekonomik gelişmeye koşut olarak kent sayısının artması ve bugünkü kentlerin büyümesi sonucunu doğuran, toplum yapısında, artan oranda örgütleşme, iş bölümü ve uzmanlaşma yaratan, insan davranış ve ilişkilerinde kentlere özgü değişikliklere yol açan bir nüfus birikimi süreci” olarak tanımlanmaktadır (Keleş, 1993:19).  

(5) Türkiye’deki toplam çocukların %17,29’u Marmara Bölgesindeki çocukların ise %59,65’i İstanbul’da yaşamaktadır. 

Kaynakça 

Bulutay, Tuncer (1995) Türkiye’de Çalışan Çocuklar, DİE ve ILO: Ankara  

Gürsel, Seyfettin, Gökçe Uysal, Mine Durmaz (2015) “Çocukların Yarısı Maddi Yoksunluk İçinde”, Araştırma Notu 15/180, BETAM: İstanbul  

Keleş, Ruşen (1993) Kentleşme Politikası, İkinci Basım, İmge Kitabevi: Ankara 

Müderrisoğlu, Serra, Ceyda Dedeoğlu, Seda Akço, Bürge Akbulut (2014), Türkiye’de 0-8 Yaş Arası Çocuğa Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması, Bernard van Leer Vakfı, Boğaziçi Üniversitesi, Hümanist Büro ve Frekans Araştırma: İstanbul 

Peker, Mümtaz (2009) “Türkiye’de Nüfusbilimin Kurumsallaşması ve Bu Süreçte Prof. Dr. Nusret H. Fişek’in Yeri” Memleket Siyaset Yönetim, Cilt: 4, Sayı: 11, (132-162) 

Polat, Oğuz (2008), “Türkiye’de Çocuk Haklarının Durumu”, Toplum ve Demokrasi, 2 (2), Ocak-Nisan, (149–157) 

Tunçcan, Nilgün (2000), “Çocuk İşçiliği: Nedenleri, Boyutları ve Küreselleşen Dünyadaki Konumu”, Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, Cilt: 43-44, Sayı: 1, (243-259) 

TÜİK, (2013) Nüfus ve Konut Araştırması 2011, TÜİK: Ankara 

TÜİK, (2014a) Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sonuçları 2013, TÜİK: Ankara 

TÜİK, (2014b) Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2012, TÜİK: Ankara 

TÜİK, (2015) İstatistiklerle Çocuk – 2014, TÜİK: Ankara 

Savaş, Vural (1986) Kalkınma Ekonomisi, 4. Baskı, Beta: İstanbu 

UNICEF, (2014), Sayılarla Dünya Çocuklarının Durumu 2014: Her Çocuk Önemlidir, http://www.unicef.org.tr/files/bilgimerkezi/doc/ Unicef%20SOWC%202014%20web.pdf 

UNICEF, (tarihsiz (a)), Türkiye’de Çocukların Durumu Raporu 2011  

,UNICEF, (tarihsiz (b)), Türkiye’de Çocuk ve Genç Nüfusun Durumunun Analizi 2012  

Web -1: (http://www.unicef.org/turkey/ crc/_cr23a.html) 

* Yrd.Doç.Dr. Gaziosmanpaşa Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğretim Üyesi ve Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Gönüllüsü 

 

Tags: , , ,

Arşivler