İş Sağlığında Dört Yönetmelik ve İş yerinde Doktor

İşveren, iş yerindeki sağlık ve güvenlikten tümüyle sorumludur. Bu sorumluluk hiçbir şekilde devredilemez. Ama bu her şeyi, işverenin bilmesi ve uygulaması anlamına da gelemez. Söz gelimi, işçilerin sağlık durumlarının gözetimi için, “tıp öğretimi” gerektiğine göre, bunun için bir yardımcı tutması zorunludur. İşte işyeri hekimliği bu zorunluluktan doğmuştur.
İş yerlerinde iş yeri hekiminin, işverene yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde yardımcı olması konusu değerlendirirken üzerinde durulması gereken “olmazsa olmaz” özellikler şunlardır:

•Doktorun nitelikleri
•Doktorun mesleksel bağımsızlığı ve iş güvencesi
•Görevlerini yerine getirirken yapması gereken uygulamalar
•İş sağlığı hemşiresinden yararlanma
•Doktorun görevini yerine getirirken yapacağı işbirlikleri
•Denetimi.

Doktorun nitelikleri: İş yerlerinde karşılaşılacak sağlık sorunları, her doktorun bilebileceği özellikte değildir. Onun için de, “iş sağlığı” ayrı bir bilim dalı olarak ilan edilmiştir. İş sağlığı güvenliğinin çok bilimli oluşu da, iş yeri hekimine, iş hukukundan çalışma ilişkilerine, teknik güvenlikten sosyal hizmetlere kadar birçok özel alanda bilgi verilmesini zorunlu kılar. Buna karşın birçok tıp dalında bunları doktorun bilmesi beklenmez.

Doktorun mesleksel bağımsızlığı ve iş güvencesi: Bu bilgi donanımına sahip ve hizmet sunduğu insan için, gereken her şeyi yapması gerektiği bilinciyle yetiştirilen doktorun engellenmesi düşünülemez. Ama işverenin birincil sorumlu olarak görülmesi ve iş yeri hekiminin patronu olarak kendisini algılaması, bunun gerçek olmasına yol açmaktadır. Burada doktorun mesleksel bağımsızlığının karşısına iş güvencesinin yokluğu çıkmaktadır.

Görevlerini yerine getirirken yapması gereken uygulamalar: Bu uygulamaların, bir liste halinde sunulması, doktorun,
•Yapacaklarının en az sınırını görmesine olanak verir.
•İşverenle çatışması söz konusu olursa, ona savunma olanağı verir.
•Denetimde dikkat edilmesi gereken konuları açığa kavuşturur.
Söz gelimi, hasta olsun olmasın, tüm işçilerin, periyodik olarak sağlık kontrolünden geçirilmesi tüm listelerde bulunur. Bunun çeşitli yardımcı inceleme yöntemleriyle (akciğer filmi vb.) desteklenmesi söz konusu olabilir. Burada işverenin işçisini göndermemek gibi bir seçeneği olamaz. Denetimlerde de bu muayenelerin yapılıp yapılmadığı aranır.

İş sağlığı hemşiresinden yararlanma:
Uluslararası belgeler, iş sağlığı hizmetini bir ekip hizmeti olarak tanımlamaktadır. Gerçekten de doktorun tek başına hizmet vermesi, beklenmemelidir. Toplum hekimliği yaklaşımı, özellikle koruyucu hekimlik çalışmalarında, doktor dışında birçok sağlık meslek elemanının devreye girerek verimi yükselteceğini söylemektedir. Bunların başında da iş sağlığı hemşireleri gelmektedir. İş sağlığı güvenliği mevzuatımız uzun yıllardır iş yerlerinde hemşire (veya sağlık memuru) istihdamını zorunlu kılmıştır. Yeterince denetlenmemiş olsa da, alanda, sıklıkla bu meslek elemanlarına rastlanmaktadır.

Doktorun görevini yerine getirirken yapacağı işbirlikler: Sağlam kişilerle çalışmanın en zor yanı onlara olası sağlık tehlikelerine karşı alınacak önlemleri benimsetmek ve uygulatmaktır. Sözgelimi, hijyen kurallarına uymak – yemeğe otururken ya da tuvaletten çıkarken mutlaka ellerini sabunla yıkamak gibi. Bunun gibi basit önlemler, yalnızca “bildirerek” çözülemez. Bunun için, işçi önderlerinden sendikacılara, üretim mühendislerinden işyeri hemşirelerine ve işverene kadar geniş işbirlikleri gerekebilir. Onun için doktor, tüm çalışmalarında, işbirliği yaptığı bu kesimleri aydınlatmak ve desteklerini beklemek zorundadır.

Denetimi: İş yeri hekiminin görevlerini yerine getirmesindeki en büyük destekçisi, bağımsız denetçilerdir. İşverenden bağımsız olan ve tıp bilgisi olan denetçiler, onun yapamadıklarını saptayarak, yolunu açar. Böylece işverenin onu engellemesinin önüne geçer. Denetçilerin doktor olmaları gereklidir; çünkü hekimlerin mesleki denetiminin eş değer eğitimden geçmiş kişilerce yapılması zorunludur.
İş yeri hekimliği uygulamasına yön veren, bugüne kadar, dört yönetmelik çıkmıştır. Ne yazık ki, yukarıda saydığımız “olmazsa olmaz”ları karşılama konusunda, iyiye doğru bir gidiş görülmemektedir.

•Her bir yönetmelikte yer alan “olmazsa olmaz” özelliğe verilen önemin, beş üzerinden değerlendirilmesi.
•Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşme ve Tavsiye Kararları:
1.ILO C.161: İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin Sözleşme (R.G. : 13 Ocak 2004 / 25345)
2.ILO R.112: İş yerlerinde İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin Tavsiye Kararı (3 Haziran 1959)
(NOT: Bir bütün oluşturdukları için tek sütunda değerlendirilmişlerdir.)

•Yönetmelikler:
1.İş yeri Hekimlerinin Çalışma Şartları ile Görev ve Yetkileri Hakkında Yönetmelik (R.G.: 4.7.1980 / 17037)
2.İş yeri Sağlık Birimleri ve İş yeri Hekimlerinin Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik (R.G.: 16.12.2003 / 25318)
3.İş yeri Hekimlerinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik (R.G.: 27.11.2010 / 27768)
4.İş yeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik (R.G.: 20.7.2013 / 28713)

•Bir üstteki tabloda verilen notların izlenmesinde yol gösterici olması bakımında ilgili yasal dayanak verilmektedir.
Tablo incelendiğinde, uluslararası standartlara en çok yaklaşan yönetmeliğin, 1980 tarihli ilk yönetmelik olduğu görülmektedir. Bu dönemde, Çalışma Bakanlığında 8 hekim iş güvenliği müfettişi çalışıyordu ve İSGÜM’ün başında doçent düzeyinde bir tıp fakültesi öğretim üyesi bulunuyordu. Doğallıkla, bu insan gücü, yönetmeliğin içeriğini etkilemiştir. Ancak bu Yönetmelik, TİSK’in Danıştaya dava açması ve ilk adımda yürütmeyi durdurma kararı çıkması dolayısıyla (sonradan başvuru reddedildi) uzun süre unutuldu. 7 yıl sonra Türk Tabipleri Birliğinin “iş hekimliği sertifika uygulaması” ile anımsandı ve büyük ölçüde yaşama geçirilebildi.
Yine tablo incelendiğinde, 2003 yılından sonra çıkarılan üç yönetmelikte, iş yeri hekimliğinin olmazsa olmaz özelliklerinde büyük bir kayıp göze çarpmaktadır. Bu da doğaldır. Çünkü bu dönemde, ÇSGB’de bir hekim müfettiş ve İSGÜM’ün başında bir maden mühendisi ve çalıştırdığı iki pratisyen hekim vardı. Bunların yönetmelik çalışmalarına katıldıklarına ilişkin hiç bir duyum alınmamıştır.
Kayıp şu “olmazsa olmaz özellikler”de görülmektedir:
•Doktorun mesleksel bağımsızlığı ve iş güvencesi
•İş sağlığı hemşiresinden yararlanma
•Doktorun görevini yerine getirirken yapacağı işbirlikleri
•Denetimi.

Doktorun mesleksel bağımsızlığı ve iş güvencesi: Doktorun işini tam bir mesleksel bağımsızlık içinde yapması gerektiği tüm yönetmeliklerde (birincisi dışında) vurgulanmaktadır. Ona kimse karışamaz, emir veremez denmektedir. Ama doğru bildiğini yaptığı için, işine son verilmesinin önüne de engel konulmamıştır (birincisi dışında). Şöyle ki, 1980 tarihli birinci yönetmelik, hekimlerin göreve atanmasında, Türk Tabipleri Birliğini devreye sokmuştur. Bir meslek örgütünün, üyesi üzerindeki gücünü de göz önüne alırsak, bu çok önemli bir “iş güvencesi” adımıdır. Nitekim ileriki yıllarda, uygulamada da, bu öngörünün gerçekleştiğini görmekteyiz.

İş sağlığı hemşiresinden yararlanma: Çağdaş hemşirelik biliminin ilkelerinden, iş sağlığı alanında yararlanılması çok önemlidir. Ülkemizde bu konuyla ilgilenen bilim insanları olması da büyük bir kazanımdır. Çünkü iş sağlığı hemşiresi, ayrı bir mesleki kişiliği olan ve iş yeri hekiminin “yardımcısı” olarak tanımlanmanın çok ötesinde işlevi olan bir ekip elemanıdır. Bu anlayış, 2003 tarihli ikinci yönetmelikte yakalanmıştır. Ancak daha sonra tamamen unutulmuştur.

Doktorun görevini yerine getirirken yapacağı işbirlikleri: İş sağlığı güvenliği çok bilimli ve toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren bir konudur. İş yeri hekimi görevini yalnızca “sağlık gözetimi”nden sorumlu kişilerle görüşerek yürütemez. Mühendisinden işçi önderine, işvereninden sosyal görevlisine kadar ekibin tüm üyeleriyle etkileşerek; onlara öğreterek ve onlardan öğrenerek “görevini yerine getirir”. Bu geniş açılı yaklaşıma, yalnızca 1980 tarihli birinci yönetmelikte rastlanmaktadır. Uluslararası belgelerin (ve bu arada AB direktiflerinin) ısrarla üzerinde durduğu katılım konusu, özellikle de iş yeri hekiminin işçilerle teması, 2003 sonrası yönetmeliklerde önemsenmemiştir.

Denetimi: İş yeri hekiminin mesleki denetimi olmazsa, hem kendisini geliştirmesi söz konusu olamaz; hem de işverene götürdüğü öneriler kuvvet kazanmaz. Bu bakımdan mesleki konulara hakim kişilerce denetlenmesi ve çalışmalarının desteklenmesi gerekir. 1980 tarihli yönetmelik bu konuda “uluslararası belgelerdeki” esnekliği de aşarak, “iş yeri hekiminin, hekim iş güvenliği müfettişlerince denetlenebileceği” hükmünü getirmiştir. Bu oldukça doğru, ama ÇSGB yetkililerince yaşama geçirilmemiş bir konudur. Nitekim 2003’ten sonra bu hüküm kaldırılmış ve tüm müfettişlerin iş yeri hekimini denetleyebileceği yaklaşımı benimsenmiştir. Bu da uygulamada son derece kısır ve başarısız bir görüntünün ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Sonuç olarak, 2015 başında iş yeri hekimliği alanındaki tüm kazanımlarımızı yitirmekte olduğumuzu söyleyebiliriz. ÇSGB’nin, mevzuat ve uygulama düzeyinde iş güvenliği uzmanlarına ve belgelerin düzenli tutulmasına önem vermesi uygulamayı zayıflatmaktadır. Hekimlerin, iş sağlığı alanındaki rolünün küçümsenmesi, hekimler arasında da konunun albenisini yitirmesine neden olmuştur. Doktor olmadan uygulama olmaz. Çünkü insanı gören ve insanın da güvenmeye hazır olduğu kişi doktordur. Ancak doktor, kendisinin dışındakilerle de çalışmayı ve dayanışmayı öğrenmelidir.

Hala ülkemizde yılda beklenen 80.000 meslek hastalığı olgusuna karşın 500 olgu yakalanabilmekte; meslek hastalıkları hastaneleri yetersizlik batağında çırpınmaktadır. Üniversitelerde iş sağlığı ihtisası hala verilmemekte; bilimsel araştırmalar yapılmamaktadır. ÇSGB’de hekim iş müfettişi sayısı hala bir ile sınırlanmıştır. Özel kurslara giderek “iş yeri hekimliği” sınavlarına giren, doktorların başarı grafiği çok düşüktür; ama bu eğitim sisteminin başarısı hiç sorgulanmamaktadır.

Hızla 1980 yılında çıkarılan birinci yönetmeliğin yaklaşımına geri dönülmeli ve bu yönetmelikte olduğu gibi Türk Tabipleri Birliğinin hekim “mesleksel bağımsızlığını ve iş güvencesini” denetlemesine olanak veren mevzuat çıkarılmalıdır. İş sağlığı güvenliği yönetim ve denetiminin ÇSGB tekelinden çıkarılarak, tüm toplum kesimlerinin katıldığı idari ve mali yönden özerk bir kuruma devredilmesi sağlanmalıdır.

* Prof. Dr., Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Genel Yönetmeni ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü – İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)

Tags: , , ,

Arşivler