Dünya Sosyal Adalet Günü İlk Kez Kutlandı
Dünyada varlığı bile hissedilmeyen bir kavramın “günü”nün kutlanması gerçekten ilginç!!!
Sosyal Adalet, son zamanlarda üzerinde en çok durulan kavramların başında geliyor. Adalet konusunda yapılmış olan birçok tanımlama bulunmakta. Ancak adalet, daha çok hukuki açıdan hakkın yerini bulması veya yasal düzlemde insanlara eşitlik esasına göre muamele edilmesi anlamlarını taşıyor. Oysa sosyal adalet, özellikle endüstri devrimi sonrasında, emeği ile geçinen kitlelerin özellikle iktisadi açıdan sömürüsünün sona erdirilmesi ile ilgili bir süreci tanımlıyor.
Eşitisizliklerin ortadan kaldırılması veya siyasal, sosyal, yasal ve iktisadi açıdan çok daha eşitlikçi bir toplumda yaşanabilmesi için yapılan bütün girişimler, sosyal adaleti sağlamak amacını gütmektedir. Sosyal politikaların tamamının özünde, sosyal adaleti sağlama düşüncesi yatmaktadır. Gelir, servet ve kaynak dağılımındaki adaletsizlikleri ortadan kaldırmak, herkese fırsatlara erişmek bakımından eşitlik sağlamak, sağlık-eğitim hizmetlerinden bütün toplumun faydalanabilmesi için gereken uygun koşulları yaratmak ve daha sayılması sayfalarca sürecek olan birçok uygulamayı hayata geçirmek, sosyal adaleti sağlamak için.
Birleşmiş Milletler, Milenyum Kalkınma Hedeflerini açıklarken, yoksulluktan arınmış bir dünya resmini hayal ediyordu. Hayal demek doğru olacak çünkü, özellikle 1980’li yıllardan sonra dünya genelinde yaşanan gelişmeler, – küreselleşme adı altında dünyanın insanoğlu ve doğa da dahil olmak üzere bütün güzelliklerinin ve kaynaklarının, para patronlarına ve sermaye baronlarına peşkeş çekilmesi- eşitsizlikleri tarih boyunca hiç görülmemiş noktalara getirmişti.
İşte bu görüntü içerisinde, 2007 yılının Kasım ayında, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 20 Şubat’ın Dünya Sosyal Adalet Günü olarak kutlanmasını kabul etti. Birleşmiş Milletler, Social Justice in an Open World: The Role of The United Nations(Dışa Açık Bir Dünyada Sosyal Adalet: Birleşmiş Milletler’in Rolü), adlı raporu yayınladı. Sosyal adaletin tesis edilebilmesi için iktisadi, siyasal ve yasal eşitliklerin sağlanması gerektiğinin altını çizen rapor, çalışma yaşamını da konunun merkezinde önemli yerlerden birine koyuyor. Decent Work(Düzgün İş) Ajandası ile, herkese insan onuruna yaraşır, güvenli ve sağlıklı bir iş sağlanması hedefini ortaya koyan ILO, yoksullukla mücadelede düzgün istihdamı, en öncelikli kavram olarak ele alıyor.
Bu yıl ilki kutlanan Dünya Sosyal Adalet Günü, çok ses getirebilmiş gibi görünmüyor. Zaten, bu denli büyük adaletsizlikler içinde yaşayan dünya toplumlarının, kutlanan bu güne duyarlı olmasını beklemekte ne yazık ki düş budalalığı gibi görünüyor.
OSHA’nın OBAMA’dan Beklentileri Büyük
Öyle anlaşılıyor ki, 8 yıllık Bush yönetiminden herkes çekmiş. Bush uygulamaları, ABD’nin iş sağlığı ve güvenliği sisteminin işleyişini de derinden etkilemiş. New York İş Sağlığı ve Güvenliği Komitesi NYCOSH,- The New York Committee for Occupational Safety and Health-, periyodik olarak yayınlanan Safety Rap adlı dergide, Bush yönetiminin ardından ABD’nin İş Sağlığı ve Güvenliği Kurumu’nun OSHA(Occupational Safety and Health Administration), yeniden etkin olarak çalışabilmesinin olanaksız olmadığını ancak ciddi bir emek ortaya konması gerektiği görüşünü kamuoyuyla paylaştı .
NYCOSH, derginin son sayısını Obama yönetimine tavsiye niteliğinde hazırladı. OSHA’nın hangi konulara öncelik vermesi gerektiğinin altının önemle çizildiği Safety Rap dergisinin son sayısı, ABD’nin yeni seçtiği başkanı Obama’dan beklentilerinin yüksek olduğunu ortaya koyar nitelikte. Beklentilerin bazıları şöyle:
– Yeni sağlık ve güvenlik standartlarının yayınlanması
– İşçi eğitim programları için yeni finans kaynakları
– Göçmen işçilere ulaşılabilmesi için yeni programlar
– Bir felaket anında işçilerin sağlık ve güveniklerini korumak için yeni stratejiler
– Kaza ve hastalıkların eksik bildirilmesini önleyecek yasal önlemler
– Zorunlu İş Sağlığı ve Güvenliği Komitelerinin kurulması
NYCOSH’un yöneticilerinden Joel Shufro, 1970 yılında kurulduğundan beri OSHA’nın misyonunu tam anlamıyla yerine getirebilecek kaynaklara hiçbir zaman sahip olmadığını belirtti. Shufro’ya göre, ne yazık ki son 8 yıldır Bush yönetimi altında OSHA, işçilerin sağlıklarından çok, şirketlerin sağlıklarını önemsedi. Safety Rap adlı derginin yazı işleri kurulu, son yıllarda ilk defa, iş sağlığı ve güvenliği konusunda bir ışık göründüğünü ve zor da olsa yeni yönetimle birlikte gözle görülür bir gelişme yaşanabileceğini ifade etti.
Derginin son sayısına, AFL-CIO’nun sekreteri Richard Trumka, Amerikan Öğretmenler Federasyonu Başkanı T-Randi Weingarten gibi, sendikaların önemli isimleri de katkılarda bulundu.
Avrupa’da Tarım İşçileri Sendikaları Toplandı: Tema Risk Değerlendirmesi
Tarım, Avrupa Birliği müktesebatı, mevzuatı ve bütçesi içerisinde en önemli yere sahip konulardan biridir. Tarım,
insanların yaşamlarını sağıklı bir biçimde sürdürebilmeleri için gerekli olan yiyecek ve içeceklerin üretilebilmesini mümkün kılar. İnsanlık ve medeniyet tarihi içerisinde de, tarlaların ekilip-biçilmeye ve sürülmeye başlamasının çok önemli bir yeri vardır. Tarımsal üretim günümüzde özellikle Avrupa’da, makinalaşmanın ve teknolojinin yoğun olarak görüldüğü bir sektör haline dönüşmüştür. Yoğun olarak kimyasalların ve tehlikeli araç ve gereçlerin kullanıldığı bu sektörde, iş sağlığı ve güvenliği giderek önem kazanmaya devam etmektedir.
2008 yılının son günlerinde Alman, Polonez, Bulgar ve Çek tarım sendikaları ve kooperatiflerinin temsilcileri Almanya’nın Göttingen kentinde bir araya geldi. Alman tarım sendikası IG BAU’nun ev sahipliğini yaptığı toplantı, Avrupa İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı’nın Sağlıklı İşyerleri- Herkes için Kazanç- (Healthy Workplaces- A Win for Everybody) kampanyasının uygulaması konusunu, tarım sektörü için gündeme getirdi. EFFAT(European Federation of Food, Agriculture and Tourism Trade Unions), Ajans’ın finansal katkılarıyla yapılan toplantıda, Ajans’ın risk değerlendirilmesi konusundaki girişimlerinin tarımsal boyutunu anlatmaya çalıştı. Katılımcılara tarım sektörü ile ilgili yapılan araştırmalar gösterildi ve daha sonra riskler konusunda katılımcılar gruplara ayrılarak işyerlerindeki durumdan bahsettiler.
İşçi katılımı sağlanmadan risk değerlendirilmesi yapılmasının mümkün olamayacağından bahseden yetkililer, bu söylemin bir slogan olarak tarım işçileri tarafından benimsemesi gerektiğini vurguladılar. EFFAT’ın Tarım Sekreteri Spahn, her yıl Avrupa’da iş kazaları nedeniyle ortalama 6.000 kişinin hayatını kaybettiğini ve bunların içinden 1.000 işçinin tarım sektöründe çalıştığının altını çizdi.
Dr. George Scamoni, 1996 yılından beri risk değerlendirilmesi konusunda, İşçi Temsilcileri Yasasına dayanılarak, çeşitli şekillerde, uygulama açısından çözüm getirmek amaçlı reçeteler yazıldığını ancak, bunun bugüne kadar pek de hayata geçirilmediğini söyledi. İşçilerin ve işverenlerin, risk değerlendirilmesi konusunda son zamanlara kadar bilinçli hareket etmediklerini dile getiren sendika temsilcileri, yeni dönemde bu konuda çok daha fazla önlem alınması için, tarım işçilerinin bilinçlendirilmesinin şart olduğunu ifade ettiler. Bununla birlikte, yükümlülüklerini yerine getirmeyen işverenlerin yasal olarak baskı altına alınması gerekliliği de önemle vurgulandı.
Vardiyalı Çalışma Kanser Nedeni mi?
İnsan vücudunun hormonlara olan tepkisini kaydıran vardiyalı çalışma kansere neden oluyor mu? Eğer durum buysa, beslenme ve gıda takviyeleri bu riski azaltır mı?. İşte bunlar, New Jersey Kanser Enstitüsünde çalışan bilim adamlarının cevabını bulmaya çalıştığı zor sorular. New Jersey Kanser Enstitüsü, Robert Wood Johnson Tıp Fakültesine bağlı bir kanser araştırma merkezi. Bu araştırma için enstitünün, kanser araştırmalarına fon sağlayan V Vakfı’ndan aldığı para ise 600.000 USD.
Bu sağlanan fon ile Helmut Zarbl tarafından yürütülen, circadian ritimler ve kanser önlenmesi adlı çalışma desteklenmiş oluyor. Circadian ritimler, en kısa tanımı ile bütün insanların uyumasını, hormonlarını, acıkmasını düzenleyen ‘‘beden saatleri’’ anlamına gelmektedir. V Vakfı’nın Kanser Yönetmeni Volvano, bu araştırmanın sonucunun – dan son derece umutlu olduklarını ve elde edilen yeni bulgularla prostat ve meme kanserlerini önlemeyi hedeflediklerini belirtti. Zarlb, son zamanlarda yapılan epidemiyolojik çalışmaların, gece çalışan kadın ve erkeklerde meme ve prostat kanserine yakalanma riskini anlamlı düzeylerde yüksek bulduğunu belirtiyor. Bu nedenle, Ulusal Kanser Araştırma Enstitüsü tarafından vardiyalı çalışma, olası kanserojenler listesinde yer alıyor.
Araştırma ekibinin bulgularına göre, bazı kimyasal kanserojenler -ki bunlar aynı zamanda carcadian ritimin bozulmasına da neden oluyorlar-, kanseri önleyen bir proteinde dengesizliğe sebep olarak hücrelerin hormonlara verdiği tepkiyi bozuyor. Bazı yiyeceklerde doğal olarak bulunan Methylselenocysteine (MSC), deneylerde kullanılan farelerde carcadian ritimini düzelmesini ve hücrelerin östrojen hormonuna verdiği tepkinin normalleşmesini sağlayarak kanserin önlenmesini veya engellenmesini sağlıyor. Bazı çalışmalara göre MSC, selenyum minerali içerdiği için bazı kanserlere yakalanma riskini düşürüyor.
3 yıllık çalışma sürecinde ekip, vardiyalı çalışmanın, hücrelerin östrojenlere verdiği tepkiyi başkalaştırma ihtimalini ve eğer böyle bir durum varsa bunun MSC ile düzeltilme yolunu araştıracak. Öncelikle hastanede gündüz vardiyasında çalışanların kanları alınacak daha sonra aynı kişilerin en az bir hafta gece vardiyasında çalıştıktan sonra bir kez daha kanları alınacak. Böylece, carcadian ritmini bozan ve östrojen hormonuna verilen tepkileri belirleyen biodeğerlerdeki değişmeler kaydedilecek. Daha sonra, 100 tane gece vardiyasında çalışan gönüllüye, 30 gün boyunca MSC takviyesi verilerek, carcadian ritmi konusunda ne şekilde değişiklikler görüldüğü tespit edilecek.
* Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Vakfı Gönüllüsü
(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)