İklim Değişiklikleri Tahminlerin Ötesinde Gelişiyor!  

 

GİRİŞ 

Avustralyalı Prof. Frank Fenner“İnsan türü, yüz yıl içinde yok olacak” “İnsan türü, yüz yıl içinde yok olacak”: “İnsanoğlunun gezegenimizdeki ömrü en fazla bin yıl” diyor (Oksay2015a). Hawking’in dünyamızdaki yaşam için en fazla bin yıl ömür biçmesi bizi rahatlatmamalı, aksine konunun geleceğimiz için ne kadar önemli olduğunu algılamamızı sağlamalıdır. Dünyamız şu anda çevre felaketinin eşiğindedir. Günümüzde iklim değişikliklerinin olumsuz etkileri, geriye dönüşü olmayan çok kritik bir noktaya doğru hızla ilerliyor. Kriz, basit bir “çevre tahribatı” sorunu değil; yaşamın yeniden kurulması sorunudur (Auerbach, 2015; Curry, 2013; Oreskes, 2015; Hawking, 2015). 

İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİNİN TEMEL NEDENLERİ 

  • Plansız endüstrileşme 
  • Sağlıksız kentleşme 
  • Nükleer denemeler 
  • Bölgesel savaşlar 
  • Tarımda kimyasalların bilinçsizce kullanılması 
  • Sağlıksız nüfus artışı vb.dir.

KÜRESEL EMİSYONUN GELECEĞİ İLE İLGİLİ SENARYOLAR 

Emisyon, gaz ya da gaz ve partikül karışımlarının atmosfere verilmesidir. Küresel emisyonun geleceği ile ilgili senaryolar ve ısı artışına etkileri göz önüne alındığında; en iyi projeksiyonda, sıcaklık artışının 0,9-2,3 °C, en kötüsünde 3,2-5,4°C olması tahmin ediliyor (Küresel Karbon Projesi, 2013). Dört global bölgede, ısı ve yağış tahminlerinde zaten en düşük sıcaklık artışı için 3°C öngörülüyor. Daha da önemlisi, bazı bölgelerde sıcaklık artışına paralel olarak yağışlarda azalma olacağı tahmin ediliyor. Öngörülen değişimler Tablo 1’de gösterilmiştir. 

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE BAĞLI OLABİLECEK ETKİLENİMLER 

Hayvanların üreme-göç alanları şu anda oldukça değişti. Değişimin çok daha hızlanması bekleniyor. Denizlerdeki bitkisel planktonların etkilenmesi, ekolojik sistemi tehlikeye sokacak; kuraklık, kıtlık ve küresel ısınmaya bağlı hastalıklar milyonlarca insanın ölümüne neden olacaktır. Gerilimlerin artması, diplomatik ve ticari anlaşmazlıklar ortaya çıkaracaktır. Olumsuz iklim koşulları, gelişmekte olan ekonomilerde gayrisafi milli hasılada (GSMH) %10’a varan azalmalar yaratacaktır (Güven, 2007). Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Parlamentosu’na sunulan raporda; küresel sıcaklık artışının 2°C’ı aşması, dünyayı dönüşü olmayan bir noktaya götüreceği, toplumların bu değişikliklerle baş edemeyeceği, güvenliğin tehdit altına gireceğinden bahsedilmiştir”. Rapora göre; iklim değişiklikleri, nükleer savaş etkisi yaratabilecektir. Küresel ısınma; deniz seviyesindeki ülkelerde yaşamı tehdit edecek, küresel ekonominin istikrarı bozulacak, jeopolitik dengeler altüst olacaktır. Ayrıca küresel ısınmanın ekonomik çöküş, devletlerin iflası, iç savaşlar, kitlesel göçler, kaynak savaşlarına neden olarak sosyal ve politik etkilerinin yıkıcı olacağı üzerinde durulmuştur. Sonuçta, etnik-dinsel-ideolojik bölünmeler kaçınılmaz olacaktır (Oksay2015aAckerman ve Stanton, 2014; Glavovic ve Smith, 2014; Piguet ve Laczko, 2014; Steininger vd., 2015; McMichael vd., 2003). 

1) İklim Değişikliği Kesin Terör Nedenidir 

Hampshire College’dan Barış ve Dünya Güvenliği Uzmanı Prof. Michael T. Klare’e göre; Suriye’de iç savaşın nedeni, 2006-2010 yılları arasında yaşanan yıkıcı kuraklıktır. O dönemde; ülkenin %60’ı çöle dönüşmüş, ekinler kurumuş, hayvancılık yok olmuş, milyonlarca çiftçi yoksullaşmıştır. Çiftçiler birkaç büyük kente göç etmiş, kentliler ise çiftçileri aralarına almak istememiştir. Klare’e göre Esad çiftçileri; iş, konaklama ve eğitim açısından destekleseydi ülke içindeki çatışmalar bu boyutlara ulaşmayabilirdi (Oksay, 2015a). 

2) Su Savaşları Çıkabilir 

İki ülke aynı su kaynağını kullandığında su savaşları ortaya çıkmaktadır. İklime bağlı çatışmayı engellemenin en iyi yolu, küresel ısınmayı azaltmaktır. Birleşmiş Milletler’in hazırladığı Dünya Su Raporu’na göre; Türkiye’nin 2025 yılında su sıkıntısı çekeceği, 2040 yılında ise elindeki su rezervleri yüzünden Türkiye’ye savaş açılacağı öngörülmektedir. Şu anda ülkemizde kişi başına 1519 m3 su düşüyor. Su fakiri bir ülke olmasak da kısa sürede o riskli düzeye gelebiliriz (Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, 2016). Su kıtlığının 2025‘e kadar 2 milyar insanı etkileyebileceği öngörülmektedir (Arthus, 2009). 

Gelecekte susuzluktan en fazla etkilenecek ülkenin Hindistan olması bekleniyor. Hindistan susuzluğun kısa vadeli çözümünü 21 milyon kuyu açarak çözmeye çalışmaktadır (Arthus, 2009). 

2020’de Afrika’da; 75-250 milyon insanın yaşadığı bölgede su stresi artmış olacak; bazı ülkelerde, yağmura dayalı tarım ürünlerindeki verim %50 azalacaktır (Arthus, 2009). 

2050’de Asya’da; tatlı su kaynakları azalacak, kıyı bölgelerinde özellikle nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu büyük delta bölgelerinde büyük deniz taşkınları beklenmektedir (Arthus, 2009). 

  1. A) ÜLKEMİZDE VE DÜNYADA DURUM

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) verilerine göre, 2015 yılında Türkiye’de 29 bin kişi hava kirliliğinden ölmüştür. Bu sayısal veri, trafik kazası ölümlerinin 6 katıdır (Kongar, 2016). Hava kirleticilerden biri olan termik santrallerden salınan 67 farklı hava kirleticisi bulunmaktadır. Ülkemizde termik santrallere bağlı; 2876 erken ölüm/yıl, 7.979.070 hasta geçirilen gün, 2,9-3,6 milyar Euro sağlık maliyeti bulunmaktadır (TBMM’de Aydın Jeotermal ve Çevre Sorunları Konulu Sunum, 2016). Sera gazı emisyonunda Türkiye, 2012 yılında dünyada 19. sırada yer almıştır. 

Hava kirliliği etki değerlendirilmesinde partikül sınır değerleri; Avrupa’da 50 mcg/m3 iken , Türkiye’de 90 mcg/ m3 ’tür. Bu değerler, tek kirleticiye aittir. Ortamda birden fazla kirletici var ise sınır değerlerin zararlanım eşikleri oldukça düşmektedir. ABD’de sınır değerinin 3 kez aşılması acil önlem gerektirir. Ülkemizde böyle bir sınırlama yoktur. Bir bölgede 10 gün kötü hava olması durumunda, yöneticiler ve halkın önlem alması gerekir. Örneğin; halka maske dağıtılmalı, sokağa çıkılmaması önerilmelidir. 2015 yılında Keşan’da partikül madde yükü 228 mcg/m3 ’e ulaşmıştır. Aynı yıl İstanbul Esenyurt’ta sınır değerlerin 126 gün aşıldığı raporlanmıştır. Avrupa partikül sınır değerlerine göre incelendiğinde, Esenyurt’ta 365 gün kirli hava solunduğu görülecektir (Kongar, 2016). 

Tablo 1: Global dört bölgede tahmini sıcaklık ve yağış değişimleri* 

Dünyada her yıl 138.600 km2 tropikal orman kaybolmaktadır. Yunanistan’da ormanların %70’i, Sudan’da % 90’ı, Amerika’da ise uzun çayırların tamamı yok olmuştur. Haiti tepelerinde ormanların %2’si kalmıştır. Amazondaki en büyük yağmur ormanı %20 küçültülerek, hayvan çiftliğine veya soya fasulyesi tarlasına dönüştürülmüştür. Türkiye ormanlarının ise her yıl 60.000 hektarı tarım alanına çevrilmektedir. Madagaskar erozyona yenik düşmektedir. Durum böyle devam ederse, 2050 yılında 200 milyon iklim mültecisinin ortaya çıkacağı öngörülmektedir (Arthus, 2009).  

Enerjiye gereksinim giderek artmaktadır. İnsanların ayrıcalıklı olan %20’lik kesimi, mineral kaynaklarının %80’ini tüketmektedir. Dubai, tüm yıl güneşli olmasına karşın güneş enerjisinden yararlanmamaktadır. Gerçekte Dubai, tüm dünyayı uyaran bir tehlike işaretidir (Arthus, 2009). 

  1. Gandi: “Birleşik Krallığın kalkınması özelinde; bugünkü zenginliğinize ulaşırken dünyanın kaynaklarını tükettiniz, Hindistan’ın kalkınması için kaç dünya gerekir?’sorusuyla vurguladığı gibi gelişmiş ülkelerin dünya kaynaklarının %80’ini kullanmaları ve zorlamaları yanında sera gazlarının %75’inin salımı ile Afrika ile Akdeniz Havzasında görülen kuraklaşma ile yaygınlaşan fakirleşmeye yol açmıştır. Şu anda askeri harcamalar, gelişmekte olan ülkelere yapılan yardımlardan 12 kat fazladır. Tekellerin ellerindeki nükleer, biyolojik, kimyasal silahlar gezegeni yok edecek gücü çoktan aşmış durumdadır (Arthus, 2009).
  2. B) ÇEVRE TAHRİBATININ SAĞLIĞA ETKİSİ

Kentsel hava kirliliğine bağlı bir milyon kişiye düşen prematür ölümler 2000 yılında Asya’da 20 civarında iken; 2030 yılında 5 kat artarak 100’e yaklaşacağı OECD projeksiyonlarında belirtilmektedir (OECD, 2016). Gözden kaçan bir konu olan metan gazı, karbondioksitten 20 kat daha güçlüdür. Sibirya’da donan toprak erirse açığa çıkan metan gazı sera etkisine yol açacaktır (Arthus, 2009). Malnütrisyon, malarya ve ishale bağlı ölümler artacaktır (DSÖ, 2009). Pasifik ada ve ülkelerinde ek olarak bulaşıcı olmayan hastalıklar, bulaşıcı hastalık salgınları ve aşırı iklim olayları artacaktır (McMichael vd., 2003; Kim vd., 2015). 

  • Yılda 11 milyon çocuk hava kirliliğinden ölüyor 
  • 1 milyardan fazla kişi temiz içme suyundan yoksun 
  • Her gün 5 bin kişi kirli sudan ölüyor (Arthus, 2009).

İklim değişikliği ve beraberinde getirdiği sağlık sorunları: 

  • Vektör kökenli hastalıklar (kırımkongohastalığı vb),  
  • İshalli hastalıklar, 
  • Malnütrisyon
  • Kuş gribi, kolera gibi salgın hastalıklar, 
  • Yaşlı ve çocuk ölümler

Tüm bunlar, çevre tahribatının basit yansımaları değil; geleceğimizin ipotek altında olduğunun göstergeleridir. Bitki ve hayvan türlerinde azalma, insanlığın sonunun çevre kirliliğinden olacağının habercisidir. Basın-yayın organlarının çoğu, çevre felaketinin binlerce yıl sonra olacağını söylemektedir. Oysa yoksulluklar, açlıklar, salgın hastalıklar, soyu tükenen canlılar felaketin şu anda başladığını göstermektedir.7 

  1. C) YAPILAN ÇALIŞMALAR

Avrupa Birliği, çevre mevzuatını oluşturmaya başladığı 1970’li yıllarda “Çevre sınır tanımaz” cümlesini slogan olarak seçmiştir. Çevreyle ilgili çok sayıda yönerge oluşturulmuştur. Stockholm Konferansı’nın “Bir tek dünyamız var” sloganı, konferansta ortak kabul görmüştür. Ancak bu tür toplantı kararları toplumlara benimsetilmediği, ortak kararlar alınıp ortak aktiviteler yapılmadığı sürece bir değişim olamamaktadır. 

Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi (2015 Paris) 

Küresel ısınmayı durdurmak için son şans olan 1992 Rio, 1997 Kyoto, 2009 Kopenhag’da emisyon artışı önlenememiştir. 30 Kasım-11 Aralık Paris BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nda 196 ülke delegesi anlaşmıştır (Oksay, 2015b). 

  • Anlaşmadaki temel noktalar; 
  • Fosil yakıtlardan vazgeçmek, 
  • Küresel sıcaklık artışını 1,5-2o C arasında durdurmak (2020-2030 yılları arasında), 
  • Karbon salınımını 5 yılda bir gözden geçirmek, 
  • Gelişmekte olan ülkelere yılda 100 milyar $ destek sağlanması, 
  • Hukuki yaptırımların eksik olup, önlemler gönüllülük esasına dayanmaktadır (Oksay, 2015b).

Barışa Açılan Pencere: Yeşil Enerji 

Worldwatch Institute, Washington merkezli olup, ilk defa ünlü yazar ve çevre aktivisti Lester Brown tarafından 1974 yılında kurulmuştur. Kurulduğundan itibaren; nüfus, açlık ve yoksulluk konularında çalışılmış; 21. yüzyıldan itibaren ise ilgi konuları arasına iklim değişikliği, biyo-çeşitlilik ve çevre güvenliği girmiştir. Worldwatch Institute, enerji verimi yüksek ve iklim dostu küresel ekonomiler için şu politik girişimleri öneriyor: 

  • Doğa dostu yeşil bina ve araç teşvikleri yapılmalı, 
  • Yenilenebilir enerji teknolojileri hedeflenmeli,

Tüm bunların gerçekleştirilmesinde devlet sübvansiyonlarının hayati önemi vardır (Oksay, 2015a). 

Çevreyi Koruma Örnekleri 

  • Güney Kore savaşta tahrip olan ormanlarının %65’ini geri kazandı. 
  • Kosta Rika orduyu feshederek, kaynakları eğitim ve ormanlara harcamaktadır. 
  • İzlanda’da doğayı koruyarak kurulan jeotermalle çalışan elektrik santralı bulunmaktadır. 
  • Danimarka elektriğinin %20’sinirüzgarsantrallerinden üretmektedir (Arthus, 2009). 

İklim Davaları-ABD Örneği 

Oregon Eyaleti’nde kurulan Doğalgaz Enerji Terminali’nin gelecekteki CO2 emisyonunun azaltılmasını hesaba katmaması nedeniyle ABD’de dava açılmıştır. Dava, 8-19 yaş gençler ve gelecek kuşaklar için açılmıştır. Davalılar arasında; 

  • ABD Devleti ve ABD Başkanı 
  • Çevre Kalite Konseyi ve Başkanı 
  • İç İşleri, Ulaştırma, Tarım, Ticaret ve Savunma Bakanlıkları bulunmaktadır.

“Hükümetin gelecek kuşaklara yaşanabilir bir iklim sistemi bırakmada anayasal sorumluluğu olduğu” teması dahil 96 sayfalık dava dilekçesi hazırlanmıştır (Oksay, 2015; Shue, 2014). 

Benzer şekilde, Anayasamızın 56. maddesinde “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir” ibaresi bulunmaktadır. 

  1. D) ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 

Atmosfer fosil yakıt şirketlerinin açık kanalizasyonu olmamalıdır. Yenilenebilir enerjilere yatırımlar acilen artırılmalıdır. 

Kyoto Protokolü ilk ciddi adımdır; ancak ABD imzalamamıştır. Gerçekte; yenilenebilir enerji kaynakları için ABD ve Çin gibi fazla kirleten ülkelerin onayı şart olmaktadır. Yenilenebilir enerji yatırımları sadece daha temiz ve sağlıklı gelecek için değil, daha güvenli bir dünya hedefi için de yapılmalıdır (Oksay, 2015). 

2014 yılında Alternatif Nobel ödülü olarak da adlandırılan “Right Livelihood Ödül” ünü alan ünlü çevreci yazar Mc Kibben; 

“Torunlarımız için popüler söylemler ve sivil toplum örgütlerinin aktivasyonları yetmez”, “İklim değişikliğini özel sektörün çözmesini beklemeyelim”, “Umutlar tükenmiş değil!” (Auerbach, 2015; Hawking, 2015) şeklinde söylemlerle küresel ısınmayla mücadelenin sivil toplum örgütlerinin kapasitesini aşan bir hareket olduğunu, dolayısıyla mücadelenin siyasi bir platforma taşınarak, geniş kapsamlı bir eyleme dönüştürülmesini gerekli görüyor. 

Mc Kibben’a göre; 

  • Atmosferdeki CO2 oranını azaltmak için ciddi kaynak aktarımı yapılmalıdır, 
  • Karbon vergisi gündeme getirilmelidir, 
  • Sadece gerekli sanayi faaliyetleri sürdürülmelidir, 
  • Günlük yaşam alışkanlıklarında temel değişiklikler hayata geçirilmelidir, 
  • Gereksiz tüketime kapalı bir yaşam özendirilmelidir, 
  • Daha paylaşımcı olunarak, birlikte tüketim özendirilmelidir (Auerbach, 2015; Hawking, 2015).

Yeraltı suları, iklim ve toplumların değişime adaptasyonlarında anahtar rol oynamaktadır. Yer altı suları korunmalıdır (OECD, 2016). Zamanlama çok önemli olup müdahale için fırsat penceresi hala açıktır; ancak bu pencere kısa zamanda kapanabilir. Çözüm; ekonomik, çevresel ve politik komponentleri kapsamalıdır (Hlyama, 2014). 

Acil müdahale için öncelikli olarak üzerinde durulması gereken konular: 

  • İklim değişikliği, 
  • Biyo-çeşitlilik kaybı, 
  • Su kıtlığı ve yokluğu, 
  • Çevre kirliliği vetoksikkimyasalların sağlığı bozmasıdır (OECD, 2016). 

Çevre konusunda Birleşmiş Milletler Rio Zirvesi sloganı olan ‘küresel düşün, yerel etkinlik göster’ prensibi uygulanabilir. Örneğin: 

  • Doğa ve biyolojik çeşitliliğin tüm alanlarını kapsayan bir çerçeve kanun hazırlanması ve benimsenmesi önemlidir. 
  • Ayrıca su kanunu çıkarılmalı, yer altı su rezervleri korunmalıdır. 
  • Kirletici ürünlere ve girdilere vergiler getirilmelidir (örnek: deterjanlar, piller, tarım ilaçları, suni gübreler ve kloroflorokarbonlarvb).  
  • Poşetlere ve plastik kirleticilere çözüm bulunmalıdır. 
  • Yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık verilmelidir. 
  • Yaşamın sürdürülebilirliği ve doğal dengenin korunması gözetilmelidir. 
  • Kalıcı sayılabilecek bir doğa tahribatına yol açması nedeniyle nükleer enerji kullanımına karşı çıkan bir tavır sergilenmelidir. 
  • Çevre ve kültür değerleri, ticari birer meta olmaktan kurtarılarak devletler tarafından korunmalıdır. 
  • Kıyı, orman, doğal ve tarihsel zenginliklerin tahrip edilmesine karşı ağır yaptırımlar uygulanmalıdır. 
  • Çevreyle ilgili uluslararası tüm sözleşmeler imzalanmalı ve yükümlülüklere uyulmalıdır. 
  • Rüzgar, güneş, dalga, jeotermal vebiyo-kütle enerjisine öncelik veren bir enerji politikası benimsenerek bu enerji kaynaklarının doğaya zarar vermeyecek şekilde kullanılması gerekir.  
  • Çevre için ulusal ve uluslararasıişbirliğisergilenmelidir.  
  • Çevrenin korunması için yaygın eğitimler yapılmalıdır. 
  • Dünyada ve Türkiye’de fosil yakıtlara olan bağımlılığı olabildiği kadar azaltıp yenilenebilir enerjilere geçilmesi çok önemlidir. 
  • Motorlu taşıtlar ve konutlar için daha temiz yakıtların kullanımının teşvik edilmesi önemlidir.

Güneş bir saatte dünyanın bir yılda harcadığı enerjiyi üretir. Güneş enerjisinden yararlanılmalıdır. Zengin ülkelerden sağlanacak fonla yapılacak mutlak yoksulluk ve açlığın ortadan kaldırılması, herkesin temel eğitim almasının sağlanması gibi destekler, zengin ülkelerden, çevreye verdikleri zararların tahsil edilmesi olarak düşünülmelidir. Dünya barışı için bu yaklaşım çok önemlidir. ILO 1944 Filedelfiya Beyannamesi’nde “Herhangi bir yerdeki yoksulluk, başka yerlerdeki refah için de tehlikelidir” denmektedir. “Sürdürülebilir kalkınma” klasik tanımıyla; doğal kaynakları yok etmeden, hava ve iklimi tüketmeden, doğanın dengesini bozmadan, kaynakları akıllıca kullanarak ekonomik büyümenin ve kalkınmanın sürekliliği hedeflenmelidir. 

Toplumsal Duyarlılığın Artırılması 

‘Tüm insanların doğayı geliştirme ve koruma için sorumluluğu olduğu’ vb. çevreyi koruma ile ilgili sloganlar zaten insanın doğasına uygundur. Çevre ile ilgili her kesimi kapsayacak slogan, eylem, etkinlikler; sivil toplum örgütleri, üniversiteler, politikacılar, yerel yönetimler ve basın-yayın tarafından sürekli gündemde tutulmalıdır. Suyun piyasalaştırılamayacağı, bir meta haline sokulamayacağı, bir insan hakkı olduğu talebi, atmosferik uzay ya da temiz hava, toprak gibi doğal kaynakların temel, piyasaya devredilemez haklar olduğu gibi. Ancak bunları kabul ettirebilmek için kitlesel, örgütlü bir basınç gerekir. Dünya halklarının ağırlığını koyacağı ve küresel adalet prensibinin birlikte tartışılacağı bir süreç önem kazanmaktadır. 

SONUÇ 

Çevre için küresel ortaklıklar geliştirilmelidir. Toplumlarda çevre duyarlılığı üst düzeye çıkarılırsa, çevreye duyarlı politikacı ve yöneticiler ülke yönetimlerinde daha fazla yer alacaklardır. Bu da çevrenin korunup geliştirilmesi için çok önemlidir. Şu anda çevrenin geriye dönüşü ve korunması için çok kritik bir noktadayız. Yoksa çok geç olacak! 

KAYNAKLAR 

Ackerman F, Stanton EA. Climate Change and Global EquityAnthem Press, 2014; p. 13-20, 37-56.  

Arthus YB. Yuva (Home) Filmi. As Sanat, Umut Sanat Filimcilik Sinemacılık San. ve Tic. A.Ş., 2009. http:www.umutsanat.com.tr (Erişim tarihi: 14.07.2016)  

Auerbach D. Global Warming, 2015. http://www. express.co.uk/news/nature/586626/End-of-theworldclimatechange-global-warming-David-Auerbach (Erişimtarihi: 14.07.2016)  

Cumhuriyet Bilim Teknik Curry N. Humanity Is Getting Very Close to Extinction, 21 Ağustos 2013. http://www.vice.com/ read/near-term-extinctionists-believe-the-world-isgoing-to-end-very-soon (Erişim tarihi: 14.07.2016)  

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Toprak Su Kaynakları. http://www.dsi.gov.tr/toprak-ve-su-kaynaklari (Erişim tarihi: 14.07.2016) 

DSÖ ,2009, Protecting Health From Climate ChangeConnecting SciencePolicy and People. ISBN 978 92 4 159888 0 (NLM classification: WA 30.5) 

Glavovic BC, Smith GP. Adapting to Climate Change Lessons from Natural Hazards Planning. Springer, 2014 p. 46. 

Güven Ç. İklim Değişiklikleri Ve Türkiye, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı. Nisan 2007 

Hlyama TM. Groundwater as a Key for Adaptation to Changing Climate Society, Global Environmental Studies, Springer, 2014; p.11, 17-28 

Kim R, Costello A, Campbell-Lendrum D. Climate change and health in Pacific island states, Bull World Health Organ 2015; 93: 819. 

Kongar NA. OECD 2015 Türkiye Verileri, 7 Ocak 2016; s.3. 

Küresel Karbon Projesi 2013. Emisyonun Geleceği İle İlgili 4 Senaryo. 2013. 

McMichael AJ, Campbell-Lendrum DH, Corvalán CF, Ebi KL, Githeko AK, ScheragaJD. Woodward A: Change And Human Health Risks And Responses. Health Organızatıon GENEVA, 2003; p.133-152. 

Norwine J. A World After Climate Change and Culture-ShiftSpringer, 2014; p.41. 

Oksay R.(a), İklim Değişikliği ve Terör. CBT 1497. 27 Kasım 2015. 

Oksay R.(b), Paris Climate Change Conference – November 2015 Reports and Decisions. CBT 1501, 25 Aralık 2015. 

Oreskes N. Without Government The Market Place Will Not Solve Climate Change. Scientific American, 1 Aralık 2015. http://www.scientificamerican.com/article/without-government-the-market place-will-not-solve-climate-change (Erişim tarihi: 14.07.2016) 

Piguet E, Laczko F. People on the Move in a Changing Climate. The Regional Impact of Environmental Change on Migration. Springer, 2014, p. 1-20 

Shue H. JusticeVulnerability and Protection. Oxford University, 2014; p.297-318. 

Steininger KW, Ko nig M, Friedl BB, Kranzl LLoibl W, Prettenthaler F. Economic Evaluation of Climate Change Impacts. Development of a CrossSectoral Framework and Results for AustriaSpringer, 2015; p.55-74 

Stephen Hawking’s WarningAbandon Earth – or Face Extinction, 2015. http://bigthink.com/dangerous-ideas/5-stephen-hawkings-warning-abandon-earth-or-face-extinction (Erişimtarihi: 23.02.2017) 

TBMM’de Aydın Jeotermal ve Çevre Sorunları Konulu Sunum. TBMM Ankara, 18 Şubat 2016  

The OECD Environmental Outlook to 2030. http:// www.oecd.org/ (Erişim tarihi: 27.02.2016 

(*) Prof. Dr., Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilin Dalı Öğretim Üyes 

 

 

 

Tags: , , , ,

Arşivler