İKİ ELİN SESİ VAR ÇOCUK SENFONİ ORKESTRASI 

 

“Bir elin nesi var, iki elin sesi var” derler. Doğru da söylerler. Eskişehir Tepebaşı Belediyesi’nin çabası ile yüzlerce çocuk bir araya gelip “ses” vermişler. Çok kısa sürede, küçüğünden büyüğüne, el birliğiyle bir senfoni orkestrası ortaya çıkarmışlar. Çocuklar, enstrümanlarla tanıştıkları günden bu yana büyük aşama göstererek, neredeyse usta bir senfoni orkestrası gibi, kemanlarını, viyolalarını, kontrabaslarını, üflemeli ve vurmalı çalgılarını çalmaktadırlar. Üç aylık bir çalışma sonrası 29 Ekim 2015’te. İstanbul’da Atatürk Kültür Sanat ve Kongre Merkezi’nde verdiği muhteşem 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Konseri, salonu dolduran seyirciler tarafından uzun süre ayakta alkışlandı. Yine İstanbul’da 15 Kasım 2015’te Zorlu Center’da “Barış İçin Müzik Vakfı” ile birlikte bir konser verdiler. 9 Aralık’ta Ankara’da 6.Şefika Kutluer Müzik Festivali’nde bir kez daha karşımızdaydılar. 

Bu coşkuyu bizlerle paylaşan Tepebaşı Belediye Başkanı orkestranın gelişimini şöyle anlattı: 

“Orkestra çalışmalarına 24 Ocakta başladı. Aradan kısa bir süre geçmesine rağmen, 19 Mayıs’ta aile içi bir konser verdik. Çok duygulandık ve çok keyif aldık. Yine bir konserle, Cumhuriyet Bayramı konseri ile birlikteyiz. Şu anda merkezimizde 225 çocuğumuzla birlikte çalışıyoruz. Esin kaynağımız olan ve 1975’te Venezuella’da başlayan El Sistema’da bugün 800 bin kişi var. Kamyon şoförü var bakkal var, her türlü insan var ama hepsi enstrüman çalıyor. Ama inanın konservatuarda bile bu kadar hızlı yetişmiyor çocuklar. Ben arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Ama çocuklarımızın mutluluğu hepimizin mutluluğu. Hakikaten 2 elin sesi var ve bunun getirdiği önemli bir başarı var. Sevgili aileler, bağışçılar hepinize teşekkür ediyorum. Bugün, bizi bir de Atatürk izliyordu. O her zaman bizi izleyecek ve biz her zaman onunla birlikte olacağız. Hiçbir zaman laik cumhuriyetten vazgeçmeyeceğiz” 

Ankara’da ise, 6.Şefika Kutluer Müzik Festivali kapsamında “Çocuklardan Çalışan Çocuklara Katkı” gibi çok önemli bir amaç için bizleri buluşturdular. Orkestrada çalan çocukların ailelerinin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, DSP Onursal Genel Başkanı Rahşan Ecevit, Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözen’in ve gönüllü örgüt temsilcilerinin katılımı ile coşkulu bir seyirci topluluğuna konser verdiler. Dünyaca ünlü flüt sanatçımız Şefika Kutluer, aynı zamanda UNİCEF’in iyi niyet elçisi. Onun çabası ile gerçekleşen konserden elde edilen gelir, UNICEF’in “Tarım İşçisi Çocukları Fonu” aracılığı ile çalışan çocuklara ulaştırılacak. Orkestrayı Şef Ramazan Albayrak yönetti ve Flüt Sanatçısı Şefika Kutluer’de solist olarak çocuk orkestrasının önünde yer aldı. 

Tepebaşı Belediye Başkanı Dişhekimi Ahmet Ataç şöyle diyor : “Bu programda her şey birbiriyle bağlantılıdır. Sosyal boyut ve müziği öğrenme, asla birbirinden ayrı değildir. Müzik Yaşamı dönüştürebilir, çocukluk çağındaki tehditlere karşı mücadele için güçlü bir araç olabilir. Birlikte müzik yapmak; daha iyi bir yurttaş olmak, başka insanları ve kültürleri önemsemek, birlikte çalışarak yetenekleri geliştirmek, tehditlerle birlikte mücadele edip dayanışmayı ve güçlü olmayı sağlamaktır. Bu program, çocuklarımıza ve ailelerine, umut, saygı, neşe ve özgüven sağlayacaktır.” 

Tepebaşı Belediye Başkanı Dişhekimi Ahmet Ataç’ın “esin kaynağımız” olarak nitelediği EL SİSTEMA nedir? 

Simon Bolivar her yüz yılda bir uyanır, halklar uyandığı zaman…” demiş Pablo Neruda. Latin Amerika’nın İspanya’dan bağımsızlığını kazanmasının simgesi Venezuelalı komutanın ismini taşıması tesadüf olmayan Simon Bolivar Senfoni Orkestrası, bugün ülkede ve hatta kıtada başka türlü bir uyanışın, toplumsal sanat uyanışının bir simgesi. Dünyanın en iyi 5 gençlik senfoni orkestrası arasında anılan Venezuelalı bu gençler, tek başına kişisel yeteneklerinin ve şanslarının değil, bir “sistem”in ürünü. Başta yoksullar olmak üzere 300 binden fazla çocuğa ve gence müzik eğitimi veren sosyal bir proje olan “El Sistema”nın öğrencisi hepsi. 1970 yılında bir garajda bir genç müzisyenin 11 çocuk ve 20 nota sehpası ile başladığı, müzik yapmayı elit bir grubun ayrıcalığı, şanslı bir azınlığın etkinliği olmaktan çıkararak “her çocuğun sosyal bir hakkı” olarak topluma yerleşmesini sağlama hedefiyle başlattıkları El Sistema bugün 280 müzik merkezinde 70 çocuk 30 senfoni orkestrası barındıran, hapishanelerde müzik grupları bulunan dev bir toplumsal organizasyon. Altını çizmek gerekiyor ki El Sistema çocuklara “yeteneğine göre” eğitim vermiyor. Derdi yetenekli çocuklara eğitim vermek değil isteyen her çocuğun ve gencin müzik eğitim alma hakkını garanti etmek. 

İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın davetlisi olarak İstanbul’da 2011 yılında iki konser veren El Sistema’nın kurucusu Jose Antonio Abreu’ya “Yaşam Boyu Başarı Ödülü” verildi. 

Asıl adı, Ulusal Gençlik, Çocuk ve Okul Öncesi Orkestraları Sistemi (Fundacion del Estado para el Sistema Nacional de las Orquestas Juveniles e Infantiles de Venezuela.) Vakfın bu başarısının mimarlarından biri de, Şef Gustavo Dudamel’dir. Bu sistem içerisinde yetiştirilmiş olan Dudamel dünya çapında bir şeftir. Çocukluğunda, El Sistema’da keman çalan Dudamel, 23 yaşında iken Gustav Mahler Uluslararası Şeflik Yarışmasını kazanarak ismini duyurmuştur. Şu an Los Angeles Filarmoni Orkestrası ve Simon Bolivar Orkestrası Şefliğini yapıyor. Simon Bolivar Orkestrası ise El Sistema’da yetişen en iyi gençlerin olduğu bir orkestra. Dünyada bulunan en iyi beş gençlik orkestrası arasına girmeyi başaran bu orkestranın farklı özellikleri de var. Genelde konser sonunda izleyiciye bir şov sunuyorlar. 

Bir anda Venezuela bayraklarını taşıyan gilsilere bürünen bu gençler hem milli duygularını gösteriyor, hem de sevimlilikleri ile başarılarına başarı katıyorlar. 

Orkestranın gençleri anlatımları ile yapılan işin büyüklüğü konusunda fikir veriyorlar. Gabriela Jimenez (26 yaşında), 6 yaşındayken annesi El Sistema’yı duyuyor ve Gabriela en yakın mahallede “nucleo/çekirdek” adı verilen El Sistema’nın yerel gruplarından birinde eğitim almaya başlıyor. “Koroya katıldım. Ritmik gruba girdim ve flüt çalmaya başladım. Daha sonra da çelloya geçtim” diyor Gabriela ve ekliyor; “El Sistema hayatımızı baştan sona bir forma soktu bizi insan olarak, müzisyen olarak şekillendirdi. Bize hayatta bir kez yaşanabilecek deneyimler yaşattı ki bunları El Sistema olmasaydı yaşayamazdık. Biz ülkemizi dünyada temsil ediyoruz. Orkestramızın dünyanın en iyi gençlik senfoni orkestraları arasına girdiği görmek bizi çok duygulandırıyor”. Venezuela’da müzik yapan çok sayıda genç olduğunu söyleyen Gabriela, ülkenin müzikal açıdan hızlı bir şekilde ilerlediğini de belirtiyor: “Önceden müzik yapmak bir ayrıcalık gibiydi. Ama artık herkes müzik öğrenme, müzik yapma fırsatına sahip. Eskiden insanlar müzisyen olduğunu duyunca şaşırabiliyor, ‘A müzisyen misin, nerede öğreniyorsun?’ diyorlardı. Şimdi Venezuela’da herkes El Sistema’nın müzik okullarını biliyor, gençlerin çoğu El Sistema’yı tanıyor ve katılıyor. Venezuela dünya müzik tarihinde yerini almaya başladı ve bunun bir parçası olmak çok güzel”. 

Bir başka genç Acuarios Zambrano Simon Bolivar Orkestrasında perküsyon çalıyor. El Sistema macerasını ise şöyle anlatıyor: “Babam ve annem El Sistema’nın kurucularından. Bu yüzden ben El Sistema’nın içine doğdum. Annem orkestrada çello çalarken ben onun sandalyesinin altında uyurdum. Ben de ilk olarak keman çalmaya başladım sonra çelloya geçtim son 9 yıldır da perküsyon çalıyorum. El Sistema Venezuelalı çocuklar ve gençler için çok önemli bir kurum. Bir ilham kaynağı. Sorumluluk duygusunu geliştiriyor. Farklı sosyal gruplardan çocuk ve gençler aynı ortamda bir araya geliyor; çok yoksul çocuklar, orta sınıflardan ve üst sınıflardan gelen çocuklar ilk olarak 50 kişilik bir grupta birlikte çalışmaya başlıyorlar ve bu grupta herkes eşit. Kimse ‘yoksul’ ya da ‘zengin’ değil herkes diğerinin ‘müzik arkadaşı’. Sonunda çocuklar sadece müzik öğrenmiyorlar bu eşitlik duygusunu da öğreniyorlar ve bu duygu hayatlarının sonuna kadar taşıyorlar” 

6 yaşında El Sistema’dan eğitim almaya başlayan Felix Mendoza 28 yaşında. Felix, müziğin ve El Sistema’nın Venezuela’da birçok hayatı değiştirdiğini söylüyor ve “El Sistema’da kimseye ayrıcalık tanınmıyor, herkese kapıları açık. Ülkenin herhangi bir yerinde nucleolar var ve herkes bunlara gidebilir. Simon Bolivar Orkestrası da benim ailem artık ve biliyoruz ki biz ülkemizi temsil ediyoruz bu hepimiz için harika bir deneyim” . 

El Sistema’nın kurucusu “Maestro” Jose Antonio Abreu gerçekleştirdiği söyleşide, El Sistema’nın 40 yıllık tarihini şöyle özetliyor : “Geleneksel dünyada müzik yapmak için bir sınıfa, bir öğretmene ve bir öğrenciye ihtiyacınız vardı ve müzik eğitimi sürecini paylaşmak pek de mümkün değildi” diyerek müziğin hep birlikte, bir koro ya da bir orkestra ile yapılmasının önemini aktarıyor. “Müzik eğitimini sosyalleştirmek zorundaydık” diyen Abreu böylece 11 gençle başlayan El Sistema’nın kapılarını bir yıl içinde yüzlerce hatta binlerce gence açtığını ve ardından müzik yapmanın, sanat yapmanın bir sosyal hak olduğunu; her çocuğun bir enstrüman, bir öğretmen ve müzik eğitim sağlanması hakkını hükümetlere kabul ettirme mücadelesini de kazandıklarını vurguluyor. Abreu, “Sanatsal eğitim hakkı devlet tarafından garanti altına alınmalı. Çünkü müzik yapmak, bir ayrıcalık değil, bir haktır” demekte. 

 

Tags: ,

Arşivler