UNICEF, her yıl, dünya genelinde çocukların durumuna ilişkin bir rapor yayınlamaktadır. Bu yazı, UNICEF’in “geleceğin yeniden hayalini kur” başlıklı en son raporunun(1) özet bir çevirisidir. Rapor, öncelikle, 2050 yılına kadar dünya nüfusunun 10 milyar kişiyi bulacağını ve bunun 2,6 milyarının 18 yaş altı çocuklardan oluşacağı saptamasını yaparak başlamaktadır. Bugünün çocuklarının, örneğin, 25 yıl önce söz konusu bile olmayan olanaklara sahip olarak dünyaya gelmesine karşın, bunlardan yararlanma konusunda fırsat eşitliğinin olmadığına vurgu yapılmaktadır. En temel ve de çocukları birçok olanaktan yararlanmaktan alıkoyan sorunlardan biri, çocukların yasal nüfus kaydının bulunmamasıdır. Dünyaya gelen her üç çocuktan birinin nüfus kaydı yapılmamaktadır.
UNICEF Raporu’nda, düşük gelir grubundaki ülkelerde dünyaya gelen çocukların, dünyaya gözlerini yoksul olarak açtıkları, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişemedikleri, temiz su bulamadıkları ifade edilmektedir. Bu ortamlarda dünyaya gelen çocukların, bunun bedelini yalnızca çocukluk dönemlerinde değil yaşamları boyunca ödediğine dikkat çekilerek, 5 yaş altı çocuklara ilişkin bazı istatistiksel veriler aktarılmaktadır.
Dünya genelinde, en zengin % 20’lik kesimde yer alan 5 yaş altındaki çocukların % 79’unun resmi nüfus kaydı bulunurken, en yoksul % 20’lik kesimde yer alan aynı yaş grubu çocuklarda bu oran % 51’dir. Kentsel alanlarda yaşayan çocukların % 80’i kayıtlı iken, kırsal alanda bu oran % 51’dir. En yoksul % 20’lik dilimdeki 5 yaş altı çocuklarda ölüm oranı en zengin % 20’lik kesimdeki ölüm oranının iki katıdır. Az gelişmiş ülkelerde, refah düzeyi en yüksek % 20’lik dilimde yer alan hanelerdeki 10 çocuktan 9’u ilköğretime devam ederken, en yoksul % 20’lik dilimde yer alan hanelerdeki 10 çocuktan 6’sı ilköğretime devam etmektedir. Bu oran cinsiyete göre de değişmektedir. Kız çocukların okula devam etme oranı erkeklere göre daha düşüktür.
Dünya genelinde, 1970 yılında her bin canlı doğumda 147 ölmekteydi. Bu sayı 2013 yılında 46’ya gerilemiştir. Bölgesel olarak bakıldığına Kıtaaltı Afrika, Kuzey Afrika, Orta Doğu, Güney Asya, Doğu Asya ve Pasifik, Latin Amerika ve Karayipler, Orta ve Doğu Avrupa, Bağımsız Devletler Topluluğu ve diğer geri kalmış ülkeler, doğumda ölüm oranlarının en yüksek olduğu bölgelerdir. 1970 yılından beri bu konuda genel bir iyileşme olsa da, bazı ülkelerdeki durum 1970’lerdeki durumdan da kötü olmaya devam etmektedir. Örneğin, Angola’da 167, Sierra Leone’de 161, Çad’da 148 ve Somali’de 146’dır. Karnesi en iyi olan ülkeler ise, 2 ölümle İzlanda ve Lüksemburg’dur. Bu iki ülkeyi 3 ölümle, Andorra, Estonya, Japonya, Norveç, San Marino, Singapur, Slovenya ve İsveç izlemektedir.
Ölüm oranı konusunda karnesi en kötü olan Afrika ülkeleri, temiz içme suyu kullanımı ve temel altyapı olanakları konusunda da durumu en kötü olan ülkelerdir. Angola’da temiz içme suyuna erişim oranı % 54’tür (kentsel alanda % 68, kırsal alanda % 34). Bu ülkede, kanalizasyon ve diğer temel altyapı olanaklarına erişim oranı % 60’dır (kentsel alanda % 87, kırsal alanda % 20). Çad’da, temiz içme suyuna erişim oranı % 51’dir (kentsel alanda % 72, kırsal alanda % 45). Bu ülkede altyapı olanaklarına ilişkin veriler son derece kötüdür. Temel altyapı olanaklarına erişim % 12’dir (kentsel alanda % 31, kırsal alanda % 6). Bu veriler, bu ülkelerde neden çocuklarda ölüm oranlarının yüksek olduğunu da açıklamaktadır.
Dünya genelinde, 1970 yılında, 5 yaş altındaki çocukların 17,3 milyonu ölmüşken, 2013 yılında bu sayı 6,3 milyona gerilemiştir.
Rapor’da Türkiye’ye ilişkin bazı veriler de yer almaktadır. 2013 yılı verileriyle, Türkiye’de her bin canlı doğumdan 19’u ölmektedir. Bu ölüm oranı ile Türkiye, dünya ülkeleri arasında en yüksek ölüm oranına sahip 94’üncü ülke konumundadır. Türkiye’de kentsel alanda temiz içme suyuna erişim oranı % 100 iken, kırsal alanda % 99’dur. Temel altyapı olanaklarına erişim oranı kentsel alanda % 97 ve kırsal alanda % 75’dir.
UNICEF Raporu’nda, bir yandan sorunlar dile getirilirken, diğer yandan dünyadaki hızlı gelişmeler ve teknik ilerlemenin sorunlara çözüm üretebilecek bir potansiyeli de beraberinde getirdiğine inanılmaktadır. Dünyanın geçirdiği hızlı değişim ve dönüşümün çocuklar açısından oluşturduğu risklerin en düşük düzeye indirmek ve yararları en yüksek düzeye çıkarmak için yeni ürünler, yeni süreçler, yeni işbirlikleri ve yeni işbirliği modellerine gereksinim olduğu saptaması yapılmaktadır.
Ama “bu hızlı değişim ve dönüşüm” ile “henüz temiz suya dahi ulaşamayan” çocukların nasıl buluşturulacağına hiç değinilmemektedir. Dünyanın bölünmüşlüğüne ve buna bağlı göç olgusuna nasıl bir çözüm getirileceğine hiç değinilmemektedir. Yıllardır yinelenen yüksek ölüm oranı istatistiklerinin sorumlularına değinilmemektedir. Raporun adının “Durum saptaması” olduğu düşünüldüğünde, zaten bunun ötesine geçmeyi planlamadığı da anlaşılmaktadır. Ancak dünyanın gereksinmesi, yıllardır yayınlanan bu “durum saptamaları”ndan öte, çözüm önerisinin ne olduğunun tartışılmasıdır. “Bu hızlı değişim ve dönüşüm” içindeki dünyaya, bu çaresiz görüntü yakışmamaktadır. Hele “geleceğin hayalini kur deyip” çocukları çaresizlik bataklığında yalnız bırakmak hiç mi hiç yakışmamaktadır.
Geleceğin hayali şudur: Gülen çocuklar.
Dipnot
(1) UNICEF, (2014), The State of the World’s Children 2015 –Reimagine the future, New York: UNICEF (United Nations Children’s Fund) Press. (http://www.unicef.org.tr/files/bilgimerkezi/doc/ Unicef%20SOWC%202014%20web.pdf)
* UNICEF Dünya Çocuklarının Durumu Raporu 2014
** Yrd. Doç. Dr. Akdeniz Üniversitesi İİBF Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğretim Üyesi ve Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Gönüllüsü
(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)