İş kazalarında ölenlerin evlerindeki acı bir ömür boyu sürecek. “Şimdi ben babasız mı büyüyeceğim?” diyen çocuk, bu acıyı hep taşıyacak. Sıkılı yumruğu ile babasından bir haber bekleyen, o umutla kaygının iç içe geçtiği o saatleri hiç unutmayacak.
Nazlı, babasının tabutunun ardından koşuyor; bir yandan da yalvarıyordu: “Gitme babam, beni bırakma” diye. Ağlamaktan gözleri şişmişti. Yetişti babasının tabutuna. Usulca bir veda öpücüğü kondurdu. Dondu, bakakaldı sonra da.
Soma’da acının büyüğünü yaşayan ailelerden birinde Rüveyde, mezar başında annesine sarılmış soruyor : “Babam bana güzel kızım, canım kızım derdi. Şimdi kim bana bu sözleri söyleyecek. Ben kime sarılacağım.”
Ermenek’te, “Akşam soba yakamadım. İsmail’im sular içindeyken, evde soba yakıp ısınmaya yüreğim elvermedi” diyen Fatma Gürses, bundan böyle sobaya her kömür atışında, soğuk suların yuttuğu kocasını düşünerek üşüyecek. İsmail’in büyük çocuğu 3 yaşındaki Mustafa ise, “babam bana mama getirecek” diyerek herkesi sakinleştirmeye çalışacak.
Madende can pazarı yaşanırken doğan ve büyük olasılıkla babasının adını taşıyacak bebek, O’nu hiç göremeyecek. Ama, annesi, dedesi, ninesi, Hüseyin bebeğe her bakışlarında babasını anımsayarak, içleri acıyacak.
Ayşe Gökçe, oğlunun yüzme bilmemesine çok üzülüyor : “Oğlum yüzme de bilmezdi; ne yapar o suyun içinde” diye kaygı içinde iki torunu ile birlikte bir haber bekliyor.
Ama en çarpıcı açıklamayı acılı bir madenci eşi yaptı. Ermiş Bahar, “İçerden sağ çıksalar ne yapacağız?!” dedi; “Üç aydır bizi yediler, bitirdiler. Maaşları düzgün vermediler. Elimizde yiyecek ekmek koymayıncaya kadar uğraştılar. Şimdi de canlarını aldılar.”
Devlet, yalnızca Soma maden felaketinde 432 çocuğun babasız kaldığını; çocukların yaş ortalamasının 10 olduğunu açıkladı.
Soma’da babasız kalan Etem, sık sık onun mezarının başına gidiyor. Babasıyla konuşuyor, yazdığı mektupları bırakıyor. İşte bu mektuplardan bir tanesi :
“Canım babam. Sen şehit oldun. Biz de şehit yavruları olduk. Soma’da 301 kişi hayatını kaybetti. Evlere ateş düştü. Tüm Türkiye Soma’daki faciayı konuşuyor. Galiba baba sen çıkışa yakındın ama arkadaşlarını kurtarmaya çalıştın. Şu an sen bizi görüp duyuyorsun. Anneme 3 tane emanet bıraktın. Oğlun, kızın ve yeni doğacak kardeşimiz. Halalarımın, amcalarımın, dayılarımın, annemin ve kardeşlerimin selamı var. Sen bizi bırakıp gittin ama son ceketinin cebindeki 2 lirayı ve çakmağını, tarağını bulduk. Onları sakladık. Kıyafetlerini yoksul insanlara verdik. İki tane ceketini, gelecekte kardeşimle paylaşacağız. Mekanın cennet olsun. Güzel güzel uyu.”
İşverenlerin kâr hırsı, devletin alınmayan güvenlik önlemlerine karşı kayıtsızlığı, bu insanları yalnız ve çaresiz bırakıyor. Bu ölümler hiç olmayabilirdi; bu acılar hiç çekilmeyebilirdi. Bugün acılı aileler bunun bilincinde değil; ama yarın yoksunluk içinde yaşayan çocukları bunu öğrenecek ve hesap soracak.
Ya kurşunlanan askerlerin eşleri çocukları? Onların dramı çok mu farklı? Onların acısı bir ömür boyu sürmeyecek mi? O çocuklarla babasız büyümeyecek mi?