EV hizmetlerinde çalışanların sigortalılığı ile yasal düzenlemeler kronolojik açıdan incelendiğinde öncelikle 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa değinmek gerekmektedir. Anılan kanunun 3.maddesinde ‘ev hizmetlerinde çalışanlar (ücretle ve sürekli olarak çalışanlar hariç’ kapsam dışı bırakılmıştır. Burada önem taşıyan husus bir işverene bağlı olarak sürekli ve ücret karşılığı çalışanlar dışında ev hizmetlerinde çalışanların sosyal güvenlik hukuku açısından kapsam dışı bırakılmış olmasıdır. Dolayısıyla 506 sayılı yasa döneminde de sürekli ve düzenli olarak ev hizmetlerinde çalışanların sigortalı olarak tanımlandığı açıktır. Kapsam dışında bırakılanlar, sürekli olarak bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılmayan, bulduğu günlük işlerde düzensiz şekilde çalışanlardır. Bu dönemde de ev hizmetlerinde çalışan kişilerin ‘sürekli ve düzenli’ çalışıp çalışmadıkları yargıyı meşgul etmiştir. Hangi çalışma düzeninin sürekli sayılıp hangisinin sayılmayacağı gerçekten de tespiti zorluk yaratan bir husustur. Bu döneme ilişkin diğer zorluk da ev hizmetlerinde sürekli olarak çalışsa dahi Kuruma bildirilmeyen sigortalıların sayıca çokluğu olmuştur.
2006 yılında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kabul edilmiştir. Bu Kanunun 6/I,c bendi uyarınca ‘Ev hizmetlerinde süreksiz olarak çalışanlar ile ev hizmetlerinde hizmet akdi ile sürekli çalışmasına rağmen, haftalık çalışma sürelerinin 4857 sayılı İş Kanununda belirtilen sürelerden az olması nedeniyle, aylık kazançları prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz katından az olanlar’ kapsam dışında bırakılmışlardı. 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi kabul tarihinden yaklaşık 2,5 yıl sonra mümkün olabilmiştir. Bu zaman zarfında Kanunda pek çok değişiklik yapılmıştır. Bu değişikliklerden biri de 6/I,c bendine ilişkindir. 2008 yılında yapılan değişiklikle madde 506 sayılı yasada olduğu gibi ‘c) Ev hizmetlerinde çalışanlar (ücretle ve sürekli olarak çalışanlar hariç),’ düzenlemesi ile kapsam dışında bırakılan ev hizmetlerinde çalışmayı düzenlemiştir.
5510 sayılı Kanunun 6/I,c bendi 2014 yılında kabul edilen 6552 sayılı yasa ile yeniden değişmiştir. Bu değişiklik esas olarak Ek 9.maddeyi Kanuna eklemiş olup ev hizmetlerinde çalışanların sigortalılığını iki olasılığa göre farklı şekilde düzenlemiştir. Bu düzenleme 1.4.2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Aşağıda genel hatlarıyla ev hizmetlerinde çalışanların sigortalılığı hakkında bilgi verilecektir.
Ev Hizmetleri Nelerdir?
Hangi işlerin ev hizmeti sayılacağı mevzuatta açıkça düzenlenmemiştir. Bir evin günlük işleyişine ilişkin faaliyetleri yürüten kişilerin ‘ev hizmetlerinde çalışan’ sayılması gerekir. Bu kapsamda olmak üzere temizlik işlerini yapan kişiler, aşçı, şoför, çocuk bakıcısı ve bahçıvan gibi kimseler ‘ev hizmetlerinde çalışan’ olarak kabul edilmelidirler.
Sosyal Güvenlik Kurumu da 1.4.2015 tarihinde 5510 sayılı Kanunun ek 9.maddesinin uygulanmasına yönelik bir tebliğ çıkarmıştır. Bu tebliğ uyarınca ‘ev hizmeti’, ev içerisinde yaşayanlar tarafından yapılabilecek temizlik, ütü, yemek yapma, çamaşır, bulaşık yıkama, alışveriş ve bahçe işleri ile çocuk, yaşlı veya özel bakıma ihtiyacı olan kişilerin bakım işlerinin ev halkı dışındaki bireyler tarafından yapılması işlerinin ev hizmeti sayılacağını ifade etmektedir. Aynı evde oturan üçüncü dereceye kadar akraba olanların yaptıkları işler ise ev hizmeti sayılmayacaktır. Burada önem taşıyan husus üçüncü dereceye kadar akraba olanların aynı evde oturmasıdır. Aynı evde oturma koşulu bulunmuyorsa üçüncü dereceye kadar akrabalık olsa dahi yapılan iş ‘ev hizmeti’, bu işleri yapan da ‘ev hizmetlerinde çalışan’ kabul edilmelidir.
Ev hizmetlerinde çalışanlar İş Kanununda kapsamı dışında bırakılmışlardır. Bu kişilerin çalışma ilişkileri Borçlar Kanununun hizmet akdi hükümlerine tabidir.
Ev Hizmetlerinde Çalışanların Sigortalılığı
5510 sayılı Kanunun ek 9.maddesi uyarınca ev hizmetlerinde çalışanların sigortalılığını çalıştıkları süreler göz önünde tutularak iki grup altında incelemek gerekir.
Bunlardan ilki ev hizmetlerinde bir veya birden fazla gerçek kişi tarafından çalıştırılan ve ay içindeki çalışma gün sayısı 10 gün ve daha fazla olanlardır. Aylık çalışma süresi hesaplanırken çalıştıkları saatler toplanır ve gün hesabına çevrilir. 10 gün çalışma koşulu birden fazla işveren tarafından çalıştırılma durumunda her bir işveren nezdinde geçen çalışma süresine göre hesap edilmelidir. Örnek üzerinden açıklama gerekirse iki ayrı evde çalışan ve her bir evde ayda beş gün çalışan bir kimse ay içinde 10 gün çalışıyor kabul edilmez. Ancak aynı kişi ay içinde her evde 10’ar gün çalışıyorsa bu takdirde her iki çalışması karşılığında işverenleri ayrı ayrı bildirim yapacak ve prim ödeyeceklerdir. Sonuç olarak 10 gün çalışma olup olmadığı her bir işveren nezdinde yapılan çalışma esas alınarak belirlenmelidir. Farklı işverenler/evlerde geçen çalışmaların tamamı toplanarak 10 günü aşıp aşmadığı hesaplanmaz.
Ay içindeki çalışma süreleri 10 gün ve daha fazla olanlara 5510 sayılı Kanunun 4/I,a bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin hükümler uygulanır. Daha açık bir ifadeyle bu kapsamda yer alan kişiler 5510 sayılı Kanun uygulamasında ‘iş sözleşmesine dayalı olarak çalıştırılan’ kişi olarak (işçi) işlem görürler. Bu sigortalılar hakkında uzun vadeli sigortalılık (yaşlılık-malullük-ölüm), kısa vadeli sigortalılık (iş kazası, meslek hastalığı, hastalık) ve genel sağlık sigortası ile işsizlik sigortası hükümleri uygulanacaktır.
Ay içinde 10 ve daha fazla gün çalışan kişilerin işverenleri, SGK’ya bildirim yapmakla yükümlüdürler. Bu bildirimin yapılacağı form Kurum tarafından hazırlanmıştır. Bildirimin en geç çalışmanın geçtiği ayın sonuna kadar yapılması gereklidir. Süresinde bildirim yapılmaması durumunda işverene idari para cezası uygulanır.
Ay içinde 10 ve daha fazla gün çalıştırılan kişiler için işverenleri (koşulları varsa) istihdam teşvikinden (prim teşviki) de yararlanabilirler.
İkinci grup ay içindeki çalışması 10 günden az olanlardır. Bu grupta yer alanlar da bir veya birden fazla gerçek kişi tarafından çalıştırılabilirler. Önemli olan husus hiçbir kişinin yanında 10 ve daha fazla gün çalışmamalarıdır. Aksi takdirde 10 gün veya daha fazla çalışmaları olduğundan yukarıda anlatılan gruba dahil olacaklardır.
Yasanın açık düzenlemesi karşısında ek 9.madde kapsamında 10 günden az çalıştırılan kişiler için getirilen düzenlemelerden sadece gerçek kişi çalıştıranlar yararlanabilir. Diğer deyişle bir tüzel kişi, ayda 10 günden az olsa dahi temizlik işlerinde ya da bahçe bakım işinde istihdam ettiği kişiler için anılan düzenleme ile getirilen kolaylıklardan ve istisnalardan yararlanamaz.
Ev hizmetlerinde çalışan kişi, bir veya birden fazla gerçek kişi tarafından ancak ayda 10 günden az çalıştırılıyorsa 5510 sayılı yasa bu kimseleri sadece iş kazası ve meslek hastalığı sigortası ile ilişkilendirmiştir. Bu kapsamda çalışanların Kuruma bildirimleri de çalışan ve çalıştıran tarafından birlikte imzalanacak ve örneği Kurumca hazırlanmış bir formun verilmesi ile sağlanır. Bu bildirimin de en geç çalışmanın geçtiği ayın sonunda yapılması gerekir. Önem taşıyan husus ayda 10 günden az çalışan sigortalıların sadece iş kazası ve meslek hastalığı sigortası kapsamında yer almalarıdır. Bu sigorta kolu dışında kalan kısa vadeli sigorta kollarından, yani hastalık ve analık sigortalarının kapsamında yer almazlar.
Sigortaya bildirim yapılması ve prim ödenmesi ile ilgili olarak teknolojik olanakları doğrultusunda ek bir kolaylık daha sağlanmıştır. Ev hizmetlerinde 10 günden az çalışan kişiyi bildirmek için çalıştıran kişi cep telefonu ile sms göndererek kayıt ve prim ödeme işlemlerini gerçekleştirebilmektedir.
5510 sayılı Kanun Ek 9.maddesiyle bu kapsamda yer alan kişiler için bir düzenleme getirmiştir. Buna göre, bu kapsamda yer alanlar adlarına ödenen primin ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar aynı kazancın otuz katının %32,5 oranında prim ödeyerek malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası kapsamında sigortalı sayılabilirler, bu süre geçtikten sonra o aya ait prim ödeme hakkı da düşer. Diğer bir deyişle ait olduğu aya ilişkin prim zamanında ödenmezse geriye dönük ödeme yapma olanağı bulunmamaktadır.
Ay içinde 10 günden az çalışanların otuz gün üzerinden prim ödeme imkanı tanınmış olması isabetli görülebilirse de ekonomik olanaklar dikkate alındığında bu imkandan yaralanma oranının oldukça düşük olacağı ortadadır.
Ev hizmetlerinde ay içinde 10 günden az çalışanlarla ilgili yapılan düzenlemede önem arz eden husus bu kimseleri çalıştıranların 5510 sayılı Kanun uygulaması açısından ‘işveren’ sayılmamalıdır. İşveren sayılmamanın en önemli sonucu iş kazası ve meslek hastalığı olaylarında Sosyal Güvenlik Kurumunun yaptığı harcamaları bu kişilere rücu hakkının olmamasıdır.
5510 sayılı Kanunun 4/I,a bendi kapsamında sigortalı sayılanların (iş sözleşmesiyle çalışanların) iş kazası ve meslek hastalığı sigortasından yararlanmaları için ek bir şart aranmazken ev hizmetlerinde bir ayda 10 günden az çalışanların iş kazası ve meslek hastalığı durumunda Kurumdan yardım alabilmesi için iş kazasının olduğu tarihten en az on gün önce tescil edilmiş olması ve sigortalılığının sona ermemiş olması gerekmektedir. Bir fabrikada işçi olarak çalışan kişi, işe girdiği gün iş kazası geçirdiğinde Kurum kendisine gerekli sigorta yardımlarını yapmakla yükümlü iken ev hizmetlerinde ayda 10 günden az çalışanların iş kazası meydana gelmeden en az on gün önce tescil edilmiş olması şart olarak düzenlenmiştir. Buna ek olarak prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması da şarttır.
Bütün bu açıklamalardan sonra ay içinde 10 günden az çalışan kişilerle ilgili olarak etkin ve yeterli bir korumanın sağlanamadığı söylenmelidir.
* Doç. Dr., Ankara Üniversitesi, Siyasal bilgiler Fakültesi, Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakıf Gönüllüsü