En Pahalı Yatak Çarşafları: Mısır’da Bir Çocuk Emeği Trajedisi

 

Bugün batılı ülkelerde Mısır pamuğu, lüks kelimesi ile özdeşleştirilmiştir. Londra veya Manhattan’da yer alan oteller, eğer yataklarını Nil Vadisinde üretilen pamuktan yapılmış kolalı çarşaflarla örtmüyorlarsa, kendilerini hizmet kalitesi bakımından eksik hissederler. Marx-Spencer, John Lewis, Ikea hatta Tesco gibi firmalar Mısır’da üretilen pamuklu ürünleri, lüks sınıfında satışa sunmaktadırlar. Bunların yanında pamuklu havlular ise, hemen her yerde bulunmaktadır. Sadece İngiltere’de, çarşaflardan en pahalı moda evlerine uzanıncaya kadar pamuk ticaretinin hacmi milyarlarca İngiliz Sterlini’dir

Paradan, giysilere, tentelerden uzay elbiselerine kadar pamuk, her alanda kullanılmaktadır.

Pamuk, iki kısımdan oluşmaktadır: çekirdek ve lif. Hasat edilen ürünün üçte ikisi tohumdur. Tohumlar parçalanır yağ; un ve çekirdek olarak ayrılır. Yağ, yiyecek ve kimya sanayinde kullanılır. Un ise balık tavuk yemi ve gübre olarak kullanılır.

Mısır’ı baştan aşağı dolaşın, hemen her yerde çalışan çocuklara rastlarsınız. Mahalle kahvelerinde getir-götür işleri, inşaat sahalarında ağır tuğla taşıyıcılığı gibi pek çok işle ilgilenmektedirler. Bugün Mısır’da 2,7 milyon çocuk çalışmaktadır. Bunların büyük bir bölümü, tarım alanlarında istihdam edilmektedir ve 1 milyonu pamuk işçisi olarak kiralanmaktadır. Pamuk tarlalarında 40 derece güneş altında, uzun saatler boyunca çalışmaktadırlar. Ayrıca neredeyse bütün çocuklar, kahyalar tarafından dövülmektedir.

Çocuklar tarlalarda, dizlerinin üzerinde fare gibi dolaşmakta ve özellikle ürün yeni büyürken toprak kurtlarını ve böcekleri öldürmektedirler. Ahmet Khaled adlı 10 yaşındaki bir çocuk, tıpkı kendisi gibi tarlalarda çalışan milyonlardan sadece bir tanesi. Saat sabah altıda önce soğan topluyor ve saat sekizde ise günboyu sürecek pamuk tarlasındaki işine başlıyor. İşin en zor kısmı, yazın güneşin altında ürünü korumak. Toplarken iş daha ağır bile olsa, en azından hava daha serin. Ahmed, tarlada çalışan diğer yaşıtları gibi okula neredeyse hiç gidemiyor.

Pamuk tarlalarında çalışan çocuklar için okula gitmek, ailelerinin gücünün yetmeyeceği bir lüks. Kışın turp, ilkbaharda soğan, yazın ve sonbaharda pamuk, çocukların yaşam koşullarını şekillendiriyor. Çocukların neredeyse tamamı, pestisitlere bulanmış ürünlerle temas ediyor gün boyunca. Hemen hepsi, nefes alma konusunda sorunlar yaşıyor.

2 yıl önce Devlet Başkanı Mübarek’in eşi Suzanne, ILO’nun ‘Çocuk Emeğine Kırmızı Kart’ adlı kampanyasında aktif olarak çalıştı. Afrika Kupası sırasında sürdürülen kampanya sonrasında, bugün pek bir değişme yok. 1996 yılında çıkarılan kanun gereği, 14 yaşından küçük çocukların çalışması yasak, ayrıca 15-17 yaşlarında yer alan çocukların ise hangi işlerde ne süreyle çalıştırılabileceği belli ama bu derecede kuralsızlığın yaşandığı bir ülkede işler nasıl düzelir en büyük sorun bu.

Dünyada Bir İlk: Almanya’da Çocuklara Oy Hakkı

Almanya’da bir grup milletvekili, herkesin oy vermeye hakkı olduğunu ve buna çocukların da dahil olduğunu söyledi. Son olarak yaptıkları bir yasa tasarısını meclise getiren vekiller, ebeveynlerin çocukları adına oy verebilmesini istiyor.

46 Alman milletvekilline göre, okul öncesi çocukların da en az erişkinler kadar, siyasi görüşlerinin dikkate alınması ve seslerinin duyulması gerektiğini savunuyor.

Almanya’da şu an için 14 milyon çocuk, vatandaşlık haklarına sahip olmalarına rağmen 18 yaş sınırı nedeniyle oy kullanamıyor ve siyasi haklarından mahrum kalıyor. Bu da Alman parlamenterlere göre her 5 Alman’dan birinin siyasi sesinin duyulmaması demek.

Şu anda Almanya’da tıpkı diğer demokratik ülkelerde olduğu gibi oy verme yaşı 18. Sadece bazı eyaletlerde yerel seçimlerde 16 yaşındaki gençlerde oy verebiliyor.

Bu fikir, Hristiyan Demokrat Parti, Sosyal Demokrat Parti ve Liberal Demokrat Parti’nin bazı milletvekilleri tarafından destekleniyordu. Bu fikir ayrıca aile eski bakanı Renate Schmidt, Bundestag başkan yardımcısı Wolfgang Thierse ve FDP’nin başı Dirk Niebel tarafından da destekleniyor.

Bu konuda anayasal bir değişikliğe ihtiyaç var. Almanya anayasasının 38. maddesinde yer alan ve seçme yaşını 18 olarak belirleyen cümlenin değiştirilmesi gerekiyor. Yasa önerisine göre ebeveynler çocuk adına oy kullanabilecekler. Daha sonra aileler çocuklarının kendi demokratik sorumluluklarını yerine getirebileceklerine inandıkları zaman, çocuklarını oy verme listelerine dahil ettirecekler.

Buna benzer bir yasa önerisi 2005 yılında anayasal olarak uygun bulunmamış ve uygulamasının da olumsuz sonuçlar doğuracağına karar verilmişti. Buna göre öneriye karşı çıkanlar ebeveynlerin çocukların görüşünü dikkate almayacağını ve kendi istedikleri partiye yeni oylar kazandıracaklarını iddia etmişlerdi. Alman anayasasını değiştirmek için üçte iki çoğunluğun sağlanması gerekiyor.

ABD: Silahla Vurularak Ölen Çocukların Sayısında Önemli Artış

Son zamanlarda şiddet olaylarında yaşanan artış, dünyanın her yerinde etkisini arttırıyor. Özellikle elde kolayca taşınabilen silah üretimi ve satışında meydana gelen yükselme, herkesin hayatını tehdit ediyor. Az gelişmiş ülkelerde yaşanan siyasi, dini veya etnisiteye dayanan çatışmalar yerini gelişmiş ülkelerde çeteleşmeye bırakıyor.

Eyaletler arasında farklılık göstermekle birlikte ABD, silah satışı konusunda oldukça fazla özgürlüklerin bulunduğu ülkelerden biri. Center for Disaese Control and Prevention’un yaptığı açıklamaya göre, 1994 yılından beri ilk defa 2005 yılı resmi verileri baz alındığında silahla yaralanma sonucu ölenlerin sayısında bir artış var. 2004 yılında ölen çocuk sayısı 2.825 iken bu sayı 2005 yılında 3.006’ya çıktı, yani 181 daha fazla gencecik hayat. Saldırı amacıyla kullanılan silahların kullanımını yasaklayan yasanın 2004 yılında yürürlükten çıkmasıyla meydana gelen bu artış çok dikkat çekici. Konuyla ilgili bazı önemli veriler aşağıdaki gibi:

  • 2005 yılında ölen çocuk ve genç sayısı 125 adet 25 kişilik devlet okulu sınıfını doldurabilir.
  • 2005 yılında 69 okul öncesi çocuk ölürken, kanun uygulamakla görevli 53 memur yaşamını kaybetti.
  • 1979 yılından beri 104.419 çocuk silahla yaralanma sonucunda hayata gözlerini yumarken, bunların %60’ı beyaz ve %37’si siyah idi.

Dünyada son yıllarda her yıl ortalama 1 trilyon dolarlık silah satıldığı bilinmekte. ABD, dünyanın önde gelen silah üreticilerinden biri. Ne var ki üretilen her silah, her nerede kullanılırsa kullanılsın insanların hayatına mal oluyor. Namlusu kimi gösteriyorsa onu yaralıyor ve öldürüyor. Yanında silah taşıyor olmanın verdiği güvenle, kişiler yaşları ne olursa olsun şiddete başvuruyor.

Son yıllarda çocuk askerler konusu, kamuoyunda sıkça gündeme geldi. Az gelişmiş ülkelerde yaşayan çocuklar, gelişmiş ülkeler tarafından üretilen silahlarla ortalığı kan gölüne çeviriyorlar. Görülen o ki, ABD’de de durum pek farklı değil. Silah satışının serbest olduğu, birçok sosyal sorun ve özellikle adaletsiz gelir dağılımının yarattığı sıkıntılarla boğuşan ABD, şiddetin önüne geçmekte zorlanıyor. Silah kullanma yaşının çocuklara kadar düşmesi ve yaralanma sonucu çocuk ölümlerinin artması yetkilileri oldukça kaygılandırıyor.

(Yukarıda ülkelere ait verilen haberler Child Rights Information Network (CRIN)adlı organizasyonun, www.crin.org adlı web sitesinden alınmıştır. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’den yapılan alıntılar ise United nations Children’s Fund (UNICEF), www.unicef.org adlı web sitesinden alınmıştır.

FAS: Çocuk Yaşta Kızlar için Evlilik Fetvası

Fas, toplumsal yaşamda din uleması tarafından verilen fetvaların hala önemli olduğu ülkelerden biri. Şeyh Muhammed Abdürrahman El Maghraoui, son olarak verdiği bir fetvada 9 yaşındaki kızların bile evlendirilmesinin caiz olduğunu söyledi.

Fas Ulemalar Yüksek Konseyi, bu fetvaya karşı çıkarak, genç yaşta kızların evlendirilmelerine karşı çıktı. Kraliyet savcısı, Rabat şehrinde bir soruşturma başlattı ve fetvayı veren şeyhin bu konuda savcılığa bir açıklama yapmasını istedi.

Avukat milletvekili Fatima Mustaghfir, bir fetvanın yasal soruşturmaya konu olmasının ülkeleri için bir ilk olduğunu söyledi. Daha önce mahkemeye böyle bir olayın hiç intikal etmediği ülke, değişik gelişmelere gebe. Mahkemelerin bu şekildeki fetvalarla savaşmaları gerektiğini söyleyen Fatima, ülkelerinde ne yazık ki ulema ve imamların bu şekilde sosyal hayata müdahil olduklarını ifade etti. Bazı durumlarda hakimlerin bazı sağlık tetkikleri yapıldıktan sonra 15 veya 16 yaşlarındaki kızların evlenmesine onay verebildiği Fas’ta, 9 yaşındaki kızların evlendirilebileceğinin fetva edilmesi yargıyla, ulemayı karşı karşıya getirdi.

Birçok insan serbest avukat Mourad Bakkouri gibi fetvaya kızgın. Bakkouri, bu fetvanın Aile Kanunu’nun ve çocuk haklarının hükümlerini ihlal ettiğini ve diğer taraftan çocuk yaştaki kızların tecavüze uğramalarını meşrulaştırdığını iddia etti.

Yaptığı savunmada sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyleyen Şeyh Maghraoui, aslında sadece eski bir uygulamadan bahsettiğini ve bunun da özel bazı durumlardan ibaret olduğunu dile getirdi.

Kızların çocuk yaşta evlenmeleri/evlendirilmeleri az gelişmiş ülkelerde oldukça yaygın olarak görülen bir olgu. Ailelerin içinde bulunduğu maddi sıkıntılar, gelenek ve görenekler, lise ve dengi okullara kızların devamında yaşanan ciddi sorunlar, çocuk yaşta kızların evlenmelerine neden olmaktadır. Daha kendi çocuk olan, bedensel ve ruhsal gelişimini tamamlamamış bu körpe bedenlerin, evlilik yükünü sırtlarında taşımaları oldukça zor. Birçok genç kız eşleri tarafından uygulanan şiddete maruz kalıyor. Birçoğu kendinden yaşça çok büyük erkeklerle gençliklerini geçirmek zorunda kalıyor. (http://www.awid.org/eng/Issues-and-Analysis/Library/Underage-marriage-fatwa-prompts-official-inquiry)

Japonya’da Çocuk Fuhuşuna Yeni Kılıf: Çöpçatan Kafeler

Japonya’da son zamanlarda gündemde olan çöpçatan kafelerde çocuk fuhuşu yapıldığı gerekçesiyle bazı yerel yönetimler 18 yaşın altında bu yerlere girişi yasakladı.

Bu kafelerde müşteriler, birçok bayan arasından bir seçim yaparak randevu almaya çalışıyorlar. Ne var ki, son zamanlarda birçok reşit olmayan genç kızın fuhuşa karıştığı belirlendi.

JR Yokohama Tren İstasyonu yakınında bir kafenin girişinde kadınlar için giriş ücreti alınmadığı yazıyor. Girişten sonra ise alan sadece kadınların bulunduğu bölümü gösteren bir aynayla ayrılmış. Çoğu takım elbise giymiş iş adamları bu aynalar sayesinde, sofaların üzerine serpilmiş kızları seyrediyor. Ancak bayan müşteriler erkekleri göremiyor.

Kafenin girişinde 16 yaş ve üzerindeki kızların içeri girebilecekleri belirten bir yazı var. Ayrıca okul kıyafetleri ile oturan kızların da bulunduğu kafede, erkek müşteriler beğendikleri bir kız olursa, yanlarına çağırabiliyorlar. Kafe, sabah saat 9’dan gece yarısına kadar açık ve yaklaşık 200 erkek ve kadın burayı ziyaret ediyor.

Eğer kızlardan biri seçilirse yaklaşık olarak erkek müşteriyle 10 dakika kadar konuşuyor ve eğer dışarıda bir yerde buluşma konusunda anlaşmaya varılırsa erkek ulaşım ücretini karşılıyor. Bir de kafeye 8,000 yen tutarında bir aracılık parası ödeniyor. Bayanlar ise hiçbir ücret ödemiyor. Son zamanlarda Japon emniyet yetkililerinin verdiği bilgiye göre bu kafelerden ülkede 77 adet bulunuyor. Bunlardan 22’sinin kapısında 18 yaş sınırı ile ilgili yazı bulunmasına karşın böyle bir uygulamanı varlığı oldukça kuşkulu görünüyor.

2007 yılında 18 yaşından küçük 26 kızın bu kafelerde fuhuş olaylarına karıştığı rapor edilmiş. Ancak bu elbette resmi verileri ortaya koyuyor. Her gün bu kafelere binlerce kadının girip çıktığı düşünülürse, gerçekte sayının bundan çok daha fazla olduğu açık.

15 yaşında ortaokul üçüncü sınıfta okuyan bir öğrencinin ifadesine göre, bir arkadaşı tarafından bu kafelerden birine davet edilen genç kıza zorla alkol içirilmiş ve taciz edilmiş. Yokahama polisinin verdiği bilgiye göre ise, sadece bedava yemek için bu kafeye giden genç kızın daha sonra bir otel odasına götürüleceği aklına bile gelmemiş. Çoğu kız parasız iyi bir akşam yemeği yeme ve belki de biraz para kazanma umuduyla bu kafelere gidiyor. Gerçekte durum ise çocuk fuhuşundan farksız.

Mevcut kanunların ise bu gibi durumlarda yapabileceği fazla birşey yok. Sadece yaş kontrolu konusunda uyarılarda bulunmak mümkün ancak içerideki bütün kadınlar kafenin birer müşterisi olarak görünüyor. Çocuk fuhuşu nedeniyle sorguya çekilen bir kafe sahibi ise, kendi işletmesinin sadece insanları birbiriyle tanıştırmak için bir fırsat sunduğunu ve dışarıda olanlar ile ilgili kendisinin sorumluluğu bulunmadığını ifade etti. Ancak Japon polisi bu kızlara, burada beklemeleri karşılığında, müşterilerle tanışsalar da tanışmasalarda, sabit bir günlük ücret verildiğini tespit ettikten sonra burada bir işçi-işveren ilişkisi kurulduğuna karar verdi ve kafe sahibini çocuk fuhuşu nedeniyle tutukladı. (http://www.yomiuri.co.jp/dy/national/20081007TDY03105.htm)

İran: Suçlu Bulunan Çocuklar İdam Edilebiliyor

İran, yetişkinler için idam cezasının bulunduğu ve ölüm cezasına çarptırılanların infaz edildiği bir ülke. İranlı yetkililer tarafından yapılan son bir açıklamaya göre, uyuşturucu ticaretine karışan çocuklar asılmayacak ancak adam öldürmekten mahkum olanlar asılabilecek.

Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Zebhi, 18 yaşın altındaki çocukların müebbet cezası alabileceğini ancak idam edilmeyeceğini öne sürdü.

CRIN(Child Rights Information Network) ve diğer çok uluslu sivil toplum örgütlerinin girişimiyle, İran’da çocukların idam edilmelerine karşı oluşturulan imza kampanyası etkili olmuş görünüyor.

Zebhi, uyuşturucu kaçakçılığı ile ilgili olarak idam cezası alan 18 yaşından küçüklerin idam edilmeyeceğini söylerken, İran Yargıtay Başkanı ile birlikte adam öldürmek suçundan hüküm giyenlerin idam edilebileceğini söyledi.

Ne var ki, İran hukuk sisteminin dayandığı şeriat kuralları gereği, ‘kısas’ esasına göre, ölen kişinin yakınları öldüreni kan parası karşılığında affedebilir ve hapis cezası verilir veya aile yakınları idam cezası isteyebilir. İdam istenmesi durumunda ise, bu mahkemeler tarafından karara bağlanır ve resmi makamlarca infaz işlemi gerçekleştirilir.

İran, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye taraf olmasına rağmen, idam cezasına çarptırılan çocukların 18 yaşına erişmesini beklemekte ve daha sonra idam etmektedir. Uluslararası Af Örgütü, bu yıl 6 kişinin 18 yaşını doldurduktan sonra hemen idam edildiğini söyledi.

Her ne kadar, 18 yaşın altında adam öldürme dışındaki suçlardan ötürü idam cezasının uygulanmayacağı söylense de, bunun yanında diğer ağır suçlar olarak kabul edilen tecavüz ve hırsızlık gibi suçlardan yargılananların idam cezasına çarptırılıp çarptırılmayacağı ise, belirgin değil. İran’ın taraf olduğu uluslararası sözleşmeler gereği 18 yaşın altında suç işleyenleri idamla cezalandırmaması gerekiyor

İran, şeriat kanunları gereği kızların 9 yaşlarını geçtikten sonra, erkeklerin ise 14 yaşlarını tamamladıktan sonra suç ehliyetlerinin bulunduğunu kabul ediyor. Bu uygulama, yasal sorumluluk taşımak için 18 yaşını geçmiş olmak gerekliliğini ortaya koyan uluslararası sözleşmelerle uyumsuzluk gösteriyor. (http://antidin.files.wordpress.com/2007/02/irangay)

İran’da uygulamada olan ‘kısas’ kuralları gereği öldürülen kişinin yakınları kan parası almayı kabul edebiliyor. Şu anda İran’da ortalama bir erkek için kan parası 55,000 Amerikan Doları ve bir kadın içinse bunun yarısı. Çocukların idamını engellemek amacıyla birçok sivil toplum örgütü, kan parası toplama kampanyası yapıyor.

* Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Vakfı Gönüllüsü

 

(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)

 

Tags: , , , , , ,

Arşivler