Dergimizin bu sayısında, belediyelerde çalışan kamu emekçisi kadınların çalışma hayatından kaynaklanan sorunları ile sendikaların ne yapması gerektiği konusunu ele aldık. KESK’e bağlı Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (Tüm Bel-Sen) Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Satı Burunucu ile yerel yönetimlerde memur kadın emekçilerin sorunlarını konuştuk…
KADIN SÖYLEŞİLERİ
Çalışma Ortamı Dergisi’nin her sayısında kadın emekçilerin sorunlarını görünür kılmak amacıyla “Kadın Söyleşileri’ bölümü yer almaktadır. Arkadaşımız Özgün Millioğulları Kaya’nın hazırladığı bu köşede her sayıda kadın mücadelesine güç katan bir konuğumuzla gerçekleştireceğimiz söyleşileri sizlere sunacağız.
o Öncellikle sizi biraz tanıyabilir miyiz, kaç yıldır sendikal mücadelenin içerisindesiniz?
n 1993 yılı sonunda “teftiş müfettişliği” sınavını kazanarak Mamak Belediyesi’nde çalışmaya başladım. 4 aylık aday memurken işyeri temsilcisi oldum. Uzun zaman işyeri temsilciliği, baş temsilcilik şube yöneticiliği, iki dönem şube başkanlığı yaptım. İki dönem genel merkez örgütlenme sekreterliği görevini yaptım şimdi mali sekreterim. Kızımı dünyaya getirdiğim 2001 yılında sadece 6-7 ay kadar doğum izni kullandım. Diyebilirim ki 1994 yılından bu yana kesintisiz olarak yerel yönetim emekçilerinin ekonomik, demokratik, sosyal ve özlük hakları mücadelesinde yer almaya çalıştım. KESK üyesi Tüm Bel-Sen Merkez Yönetim Kurulu üyesiyim, hepsinden güzeli Zeynep’in annesiyim.
o Yerel yönetimlerde çalışan kadınların çalışma hayatından kaynaklanan sorunlarının başında neler gelmektedir?
n Yerel yönetim işkolu diğerlerine göre daha cinsiyetçi bir istihdam yapısına sahip. Diğer kamu kurumlarında bazen iki kişiden biri kadın iken bizim işkolumuzda çalışan beş emekçiden biri kadın. Bu cinsiyetçi istihdam yapısını ve diğer zorlukları aşarak çalışmaya başlayan kadınlar her türlü cinsiyetçi, ayrımcı uygulama, mobbing, baskı, her türden şiddet, yönetici olamama, görevde yükselmenin engellenmesi gibi sorunlarla karşı karşıya kalıyorlar.
İşkolumuzda emekçi olmak zaten zorken, kadın emekçi olmanın zorluğunu anlatmak için şöyle bir tarif yapılabilirim. Eğitim durumu, uzmanlığı, niteliği, ürettiği hizmetin düzeyi değil, dünya görüşü, partisi, ulusal kimliği, cinsiyeti, memleketi, belediye yönetimine ve her türden işveren temsilcisine yakın olup olmamasına göre işi, çalışma koşullarını, terfiyi, lojmanı hak eder ya da etmez belediye emekçisi. Yani devlet memuru değil, parti hatta belediye başkanlığının memuru gibidir. İşte bu koşullarda kadın emekçiler, sadece KHK’larla ihraçların yaşandığı bu OHAL döneminde değil, 657 sayılı Kanuna bağlı en iyi zamanlarda bile kendilerini güvende hissedemediler. Her seçimden sonra belediye yönetimlerinin kadın emekçilere yaptıkları baskı ve sürgünler sonunda; kadınlar sokakta, parklarda, hayvan barınaklarında çalışmaya zorlanmakta ya da araç saydırma gibi uygulamalara maruz kalmaktadır.
o Bu işkolunda, kadın işçiler açısından işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri yeterli bir şekilde alınıyor mu? En sık görülen meslek hastalıkları nelerdir?
n Elbette hayır. Yerel yönetim işkolunda belediye yönetimlerinin asıl tavrı kadın emekçileri istifaya zorlayarak eve kapatmaya çalışmaktır. “Partili belediye başkanı memuru” gibi bakış açısı hizmet alan halka da yansımaktadır. O nedenle yerel yönetim işkolunda çalışan emekçilere dönük bir önyargı ve çoğu zaman saldırganca tutumlar görülmektedir. Merkezi iktidarın ve belediye yönetiminin bütün olumsuz uygulamalarından sorumlu tutulan emekçiler aynı zamanda zabıta, itfaiye, tebligat işlerinde gerekli yenilenme ve tedbirler alınmadığından sıkça ölümle de sonuçlanabilen yaralanmalar yaşamaktadırlar.
o Sizce, sendikalar, kadın sorunlarına duyarlı mıdır? Bu işkolunda kadınların sendikalara katılım düzeyi nedir? Sendikal örgütlenme konusunda sorunlar yaşıyor musunuz?
n İşkolumuzda daha önce de söylediğim gibi kamu emekçileri arasında beş çalışandan biri kadındır. MemurSen’e bağlı Bem Bir-Sen, işkolumuzda en çok üyesi olan sendikadır ve kadın üye sayısı azdır. Üçüncü sırada örgütlü Türk Yerel Hizmet-Sen’de de kadın üye sayısı azdır. Yerel yönetim emekçilerinin mücadeleci örgütü sendikamız Tüm Bel-Sen’de ise iki üyeden birisi kadındır. Bu sendikalar tamamen erkek egemen anlayışın hayata geçtiği sendikalardır ve hiç kadın yöneticisi olmayan son derece eril iktidarın her fırsatta yeniden üretildiği yerlerdir.
Sendikamızın yarısının kadınlardan oluşuyor olması bizim de sendika olarak kadın emekçileri teşvik eden yeterli çalışmalar yaptığımızdan değil, kadın emekçilerin daha çok mücadelede ısrar ediyor oluşundadır diye değerlendiriyorum. Kadınlar söz ve karar aşamalarında hak ettikleri temsiliyet düzeyinde değildir. Sendikamızda 672 yöneticiden sadece 58’i kadındır. Sendikamızın işyeri örgütlülüklerinin zayıf olması, işyerlerinde genel üye toplantılarının yapılmayışı, özel olarak kadın emekçilerin yaşadığı sorunların görmezden gelinmesi, kadın işyeri temsilcilerinin olmaması, kadın emekçilerle Sendikamız arasındaki makası giderek açmaktadır. İşyerinde baskı, ayrımcılık ve mobbing altındaki kadın emekçiler kendilerini sendikasıyla, mesai arkadaşlarıyla dayanışma ve mücadele ile güçlenmiş olarak görmediği gibi, iş çıkışında çocuğu kreşten almak, eve gitmek, yemek yapmak, hasta, çocuk ya da yaşlı bakmak gibi cinsiyetçi toplumsal rollerini sürdürmek zorundadır ve bu durum sendikal çalışmalara katılmalarını güçleştirmektedir.
Sendikal çalışmalar ulaşılması zor, sigara içilen, yüksek sesle tartışılan, çocukların bırakılabileceği oyun odalarının olmadığı ve saatler süren toplantıların yapıldığı mekanlar olarak, kadınların katılımını neredeyse imkansız hale getirmektedir.
Ancak Sendika olarak belediyeler ile imzaladığımız toplu sözleşmelerde “işe alımlarda kadın emekçilere öncelik tanınması, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün tatil olması, eşine şiddet uygulayan kamu emekçisinin maaşının kadına verilmesi” gibi önemli kazanımlar elde da ettik.
o Yerel yönetimlerde çalışan kadınların sorunlarına yönelik öncelikli olarak neler yapılmalıdır?
n Yerel yönetimlerde çalışan kadınların onlarca sorununun olması, bizim sorumluluğumuzu iki kat artırmaktadır. Ancak her ilde, belediyede, hatta işyerinde kadınların farklı talepleri vardır. Bir yerde kadın emekçiler için kreş en öncelikli sorundur, diğerinde taciz ya da sürgün veya sendika değiştirme konusunda baskı.
Bir emek örgütü olarak örgütlenmenin ve mücadelenin yarısı olan kadın emekçileri mücadeleye daha çok kazandırmanın yolu; bir emekçi olmanın yanı sıra, kadın olmaktan kaynaklı sorunlarına da duyarlı bir mücadele vermektir. Sendikalar öncelikli olarak dilini, yayını, toplantılarını, eğitimlerini kadın emekçileri görerek planlamalı, kadın emekçilerin güvenine layık olmalıdır.
Genel olarak da iş güvencesi, sosyal güvenlik, kamusal emeklilik hakkı, kadına yönelik her türlü şiddete karşı gerek işyerlerinde gerek sendika içinde ortak mücadele ve dayanışma ağlarını örmeliyiz.
o Bizim ile görüşlerinizi paylaştığınız için teşekkür ederiz.
(*) Dr., DİSK/Genel İş Araştırma Daire Müdürü