EMEĞİN GÖRÜNMEYEN YÜZÜ: KONUT İŞÇİSİ KADINLAR

 

Dergimizin bu sayısında, metropollerde insanca yaşayabilecek, çocuklarını okutabilecek bir düzen kurmak için görkemli apartman ve binaların güneş görmeyen, hava alamayan en alt katlarda ikamet edip, bol güneş, bol hava alan üst katlarda oturan ekonomik ve eğitim düzeyi daha yüksek olanlara hizmet veren konut işçilerinin (kapıcıların) sorunlarını ele aldık.

Konut işçisi kadınların çalışma hayatından kaynaklanan sorunlarını görünür kılmak için uzun bir süredir mücadele veren DİSK/Genel-İş Sendikası İstanbul Konut İşçileri Şube Başkanı Nebile Irmak Çetin ile konut işçilerinin sorunlarını konuştuk…

Görüşmeyi gerçekleştiren: Özgün MİLLİOĞULLARI

– Konut işçileri ve kadın mücadelesi adına uzun bir süredir mücadele veriyorsunuz. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

1996 yılından bu yana profesyonel sendikal mücadelenin içindeyim. DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası İstanbul Konut İşçileri Şube Başkanlığını yürütüyorum. Her alanda olduğu gibi mücadele zor, benim mücadelem ise çok daha zordu ve hala bu zorluk devam ediyor. Her şeyden önce örgütsüz ve örgütlenmesi çok zor olan konut işçisinin emek alanındaki yerini alması için mücadele ettik ve toplu konutlarda çalışan işçiler için toplu iş sözleşmesi yapmayı başardık. Keza toplu iş sözleşme maddelerinde 8 Mart, 1 Mayıs ve 21 Mart Newroz maddelerinin yer aldığı sözleşmeyi işverenlere kabul ettirdik. Bu maddelerle ilgili hakkında dava açılan ilk ve sanırım tek sendikacıyım. Genel anlamda sendikalar erkek egemen yapılardır, erkekler arasında çelişki/çatışma ne olursa olsun, kendisine dayalı ve yedek güç olmayan kadına karşı birleşebiliyorlar. Ortaklaşan erkek iktidarından kaynaklı çokça zorluk yaşadım. Sermayenin sömürü düzenine karşı birde erkek egemen yapılarla da mücadele edilmesi gerektiğine kanaat getirdim. Kadın emeğine, bedenine, kimliğine yönelik gerek sermayenin, gerek erkek egemen saldırı ve şiddetine karşı oluşturulan bir çok platform ve girişimlerin içinde yer aldım.

Emek mücadelesi inanmaya ve özveriye dayalı olduğuna inanıyorum, bu iki özellikte kadına özgün olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle kadın emek sürecine dahil olmaz ise, emek her geçen gün değersizleşecek ve köleleşecektir. Emeğin değer kazanması ve özgürleşmesi için emek mücadelesi ve erkek egemen sendikal yapı ve anlayışa karşı paralel bir mücadelenin yürütülmesi bir gerekliliktir. Ev, işyeri, kamusal alan ve erkek egemen sendika ve meslek örgütleri kadınlar için güvenilir değil. Bu alanların kadınlar için güvenilir hale gelmesi için mücadeleye devam diyorum.

– Konut işçisi kimdir? Konut işçilerini nasıl örgütlüyorsunuz? Bize konut işçileri içerisinde kadın işçilerin istatiksel dağılımı ve sendikalaşma düzeyleri hakkında bilgi verebilir misiniz?

Konut işçisi, Türkiye’nin her bölgesinden metropollere göç eden, eğitim, ekonomik düzeyi düşük vasıflı olan yoksul yurttaşlardır. Geldikleri metropollerde insanca yaşayabilecek, çocuklarını okutabilecek bir düzen kurmak için görkemli apartman ve binaların güneş görmeyen, hava alamayan en alt katlarda ikamet edip, bol güneş, bol hava alan üst katlarda oturan ekonomik ve eğitim düzeyi daha yüksek olanlara hizmet veren işçinin de işçiliğini yapan ve işçi sınıfının en alt kesimidir. Bu gün resmi kayıtlı 105 bin konut işçisi olduğu halde, örgütlülük düzeyi %3 dür. Köyünden kopup şehre gelmiş zor bela bir iş bulmuş işi ve ikametgahı iç içe, birinden atılırsa diğerinden de atılır. Yani işten atıldığında oturduğu konuttan da atılıyor. Bu korku sendikalaşmasının önündeki en büyük engeldir. Önemli bir engel ise toplu ve çoklu bir arada çalışma olanağı olmayanların sınıfsal bilinçten çok uzak olmasıdır. Önemli iki zorlu engelle rağmen, ev ziyaretlerini tercih ediyorum kadın olma avantajıyla eşleriyle tanışıyorum ve oluşan güven ortamıyla örgütlenmeye çalışıyoruz… Bir diğeri ise uğradığı ayrımcılıktır, haksızlık ve hukuksuzluktur. Kendisini güvenceye almak için sendikaya üye oluyor.

2000 tarihine kadar konut işçisi kadın sayısı çok fazlaydı. Çünkü yerleşim alanı daha merkezi ve apartman daire sayısı daha azdı, sabah servisi yapılırken sabahlığıyla kapıyı açan evin hanımına bir kadının süt, ekmek, gazete servisi yapması tercih ediliyordu. Şimdi ise yerleşim ve yaşam alanları çok bloklu sitelerden oluşuyor. Buralarda çoklu işçi (güvenlikçi, temizlikçi, teknik elemanı, bahçıvan, havuz bakımı için) ve daha güvenlikli hizmet alınması için erkek işçi tercih ediliyor. Daha merkezi ve tek apartmanlı yerlerde kadın çalışan tercih ediliyor, ancak kira karşılığı, sigortasız ve çok düşük ücret ile kadınlar çalıştırılıyor. Sigortaları olmadığı için de kayıtsız ve sendikasız çalıştırılıyorlar. Günümüzde konutlarda çalışan kadının istihdam oranı %3 dür.

– Konut işçileri içerisinde kadınların çalışma hayatından kaynaklanan en önemli sorunları nelerdir?

Konut işçisi kadının çalışmasında yaşadığı en büyük sorun, sınıf farkıdır. Çünkü kendisi yoksul, eğitim düzeyi düşük, hizmet ettiği kadın yani daire sahibi, ona göre şehirli, eğitimli, ekonomik düzeyi daha yüksek ve daha konforlu eşyalı bir evde oturuyor. Her ikisi de kadın olduğu halde roller farklı, biri buyuruyor, diğeri verilen emri yerine getiriyor. Bu ilişkide kadın dayanışması yok, sınıf farkı var. Konut işçisi kadın en altta oturuyor, pişirdiği yemeğin kokusundan rahatsız olunuyor, görselliği bozduğu için çamaşırlarının asılması söz oluyor, aynı apartmanda oturan daire sakini çocuklarıyla kendisinin çocuğunun arkadaşlık kurması engellenerek ayrımcılık uygulanıyor. Merdiven temizleme, her akşam pis kokan çöpleri toplamak, 7 yaşından 70 yaşına kadar her daire sakininden emir almak ve onların bitmez tükenmez ihtiyaç servislerini yapmak başlı başına önemli bir sorundur. Bunun yanı sıra çok katlı apartmanın merdivenini, cam, kapı ve ortak mekanların temizlenmesinde kullanılan kimyasal ürünlerin sağlıklarını tehdit ettiği gibi, kayma, düşme gibi tehlikeli iş kazalarına da çokça uğramaktalar. Sabah, öğlen ihtiyaç servislerin yapıldığı marketlerin uzaklık mesafesinde taşıdıkları ağırlık ve bu ağırlığı asansörü olmayan binalarda merdiven çıkarak taşımaları çeşitli hastalıklara davetiye çıkarmakla birlikte kadınlar için de oldukça ağır işler olduğu da bilinen bir gerçektir. Kısaca özetlersek kadınlar için ağır bir iş olmakla birlikte bu işi yapan kadın psikolojik ve fiziksel şiddet yaşıyor, asgari ücret ya da asgari ücret altında çalıştırılarak emeği değersizleştiriliyor. Birde sigortası yoksa iş güvencesi ve örgütlülük hakkından da yoksun kalıyor.

– Konut işçiliği yapan kadınlara yönelik sendikalaşma deneyimleriniz hakkında bize bilgi verebilir misiniz?

Kadınlar doğaları gereği haksızlığa karşı daha duyarlı oldukları için, yaşadıkları sorunların karşısında kolayca durabiliyor, ezilmişliklerine itiraz daha kolay edebiliyorlar. Özellikle çoklu çalışılan işyerlerinde örgütlenmeye başladığımız da kadın işçiler varsa daha hızlı örgütlenebiliyoruz, çünkü kadının doğru kararına karşı erkek işçiler mahcubiyet yaşadıkları için sürece dahil olmak zorunda kalıyorlar. Yani kadınların olduğu işyerlerinde örgütlenmek daha çok kolay ve başarılı geçiyor dememiz doğru ve yerindedir. Tek apartmanda 8 ve üzeri yıllara varan sigortasız çalışan kadınların sayısı oldukça fazla, erkeklere rağmen daha büyük bir istek ve azimle bizimle iletişime geçiyor ve hakkını arıyor. Onlarca sigortasız kadının başvurusu üzerine yığınla tespit ve tazminat davaları açtık, bir çoğu da sonuçlandı. Kimi aldığı tazminatın üstünü krediyle tamamlayarak ev aldı, yanı sıra emekli oldu. Toplantılarımıza, eylem ve etkinliklerimize çağırdığımız üyelerimizden kadınlar daha duyarlı bir katlım sağlıyorlar. Öğrenme istekleri çok yüksek ve şube başkanlarının kadın oluşu onlar için bir avantaj, daha özel ilişki ve iletişim içindeyiz. Evde eş, çocuk ve ebeveyninle yaşadığı sorunu paylaşıyor, çözümü noktasında yöntem arayışı içine girebiliyor. Çocuğunu hangi okula göndereceğinin, hangi mesleği tercih etmesine kadar paylaşıyor. Evine davet edip sendikayla olan ilişkisini ve bu ilişkide kendisine verilen değeri ailesiyle paylaşıyor. Ana akım medyada tehlike gösterilen kadın ve emek mücadelesinin eylem etkinliklerine bir kez katıldığında çok mutlu olduğu gibi her eylem ve etkinlikten haberdar olmasını istiyor. 1 Mayıs mitinglerinde şubemizin pankartını taşıyan genelde konut işçisi kadınlar olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

– Konut işçilerinin ve özelde kadın konut işçilerinin çalışma hayatında karşılaştıkları en çok iş kazaları ve meslek hastalıkları nelerdir? Bu konuda gerekli önlemler alınıyor mu?

İstanbul nem oranı yüksek bir metropoldür, dolayısıyla konut işçisi genelde apartmanların bodrum katlarında ikamet etmektedirler. Bu mekanlar da rutubet çok yüksektir, aynı zamanda oturdukları yerler adeta kanalizasyon borularıyla dekore edilmiştir. Üst katların her sifon çekmesi bir ses kirliliği yaratıyor. Kalorifer kazanıyla iç içe olan bu yaşam alanı gaz, kömür ve toz gibi sağlığı tehdit eden sebepler nedeniyle konut işçisi kadın, erkek ve çocuk her kesin sağlığını tehdit ediyor. Bu sağlıksız koşullara sahip ikametgahlar güneş de görmüyor hava da almıyor. Uzun seneler bu tür yerlerde ikamet eden birçok insanda raşitizm hastalığı görülüyor. Kimyasal temizlik malzemesi kullanan kadında solunum sorunu, alerjik hastalıklar. Merdiven silerken düşüp sakatlanmalar, yüksek yerlerden cam silerken ölümle sonuçlanan kazalar yaşayabiliyorlar. Bunların yaşanmaması için iş güvenliği, iş güvenliği eğitimleri, kimyasal ürünlerin yerine ekolojik temizlik malzemelerin kullanılması, en önemlisi de oturdukların mekanların sağlık kurumları ve belediyenin denetlemesiyle insan onuruna ve sağlığına yaraşır hale getirilmesi gerekiyor.

– Konut işçisi kadınların daha iyi çalışma koşullarına sahip olması için sizce neler yapılmalı? Talepleriniz nelerdir?

Türkiye de kadın emeği ucuzdur, kayıt dışıdır, kuralsız ve örgütsüzdür. Kadın emeğinin en yoğun olduğu ev hizmetleri ve tarım sektörü yasa kapsamı dışındadır. Bu iki alanın 4857 sayılı İş Kanunun 5. Maddesine dahil edilmesi için başta sendikalar ve kadınların etkin bir mücadele yürütmeleri gerekiyor. Kadın emeğinin değerlenmesi için bir bilinç ve algı lazım. Kadını çalışma yaşamından uzaklaştıran AKP’nin muhafazakar politikalarına toptan itiraz etmeliyiz. Çünkü kadını sosyal, siyasal, ekonomik ve çalışma yaşamından kopartıp, erkeğin kölesi, 3-5 çocuk anası olması için biçilen rolü reddine yönelik mücadele hattı örmeliyiz. Böylesi bir önlemi almadığımız takdirde konut işçisi kadınlar için daha iyi bir çalışma ortam ve koşullarını oluşturamayız elbet. Sendikaların milyonlarca güvenceli veya güvencesiz çalışan kadınlarla ilgili bir perspektif ve politik öngörülerinin olması gerekiyor.

Konutlarda çalışan kadının emeği kira karşılığı adı altında çalınmamalı, işçiliği kabul edilip sigortası yapılmalı tam zamanlı çalışması karşılığın da maaşı tam ödenmelidir. Yasadan doğan yıllık izin ve fazlaya ilişkin tüm hakları ödenmelidir. Mesleki hastalıkları önleyecek tedbirler alınmalıdır. Apartmanda yapacağı işler tanımlanmalıdır. Keyfi olarak özel hizmet ve görevi olmayan işlerde çalıştırılmamalıdır. Muhatap olduğu işvereninin büyük bölümü kadın olduğu için kadının kadın üzerinde oluşturacağı tahakküm anlayışını mahkum edecek ve kadın dayanışmasını güçlendirecek bilinç yükseltmeliyiz. Sendikalar artık kadın emeğini, kadın gücünü görmeli ve kadına yönetimde söz ve karar sahibi olabilmesi için mücadele alanı açmalıdır. Böylesi bir müdahale emeğin örgütlü ve özgürlüğü için şiddetle ihtiyaç olduğuna inanıyorum.

Sorularımızı yanıtladığınız için teşekkür ederiz.

 

Tags: , , , , ,

Arşivler