Çevre eylemlerinin yirminci yüzyılın ikinci yarısında artmasının başlıca üç nedeni bulunmaktadır. Bilimsel çalışmalar sayesinde hareketin çevre korumaya yönelik bileşenleri genişletilmiş, Amerika ve Avrupa’nın dışında birçok ülkede de çevreye ilişkin değerlerde gelişmeler olmuş ve çevre sorunlarına bakış açısı değişmiş; çevre çok daha geniş anlamda idrak edilmeye başlanmıştır. Çevre sorunları uzun süreli olarak tüm insanlığın yaşamını tehdit eden bir sorun haline gelmiştir (Kaplan, 1999: 95). Çevre sorunlarının kavranmasına yönelik bu anlayış değişikliği bir ülkenin çevre siyasetini aşan bir içeriğe sahiptir. Bu içerik, hem ulusal hem uluslararası seviyede çözüm arama çabalarının yanında, ekonomi politikten ekoloji politiğe uzanan bir zihniyet değişimi ve çevreyle ilgili politik ideolojik hareketleriyle de yakından ilgilidir. Dolayısıyla çevre sorunlarını siyasetten soyutlamak pek olası görünmemektedir (Ökmen, 2004: 341-342). 1960’ların sonlarında Batı Avrupa ülkelerinde ve ABD’de öğrenci olayları başladığından beri çevre sorunları iç ve dış siyasetin hep içinde olmuştur. Halkın çevreye gösterdiği ilginin içerik ve seviyesine bağlı olarak çevre sorunları kimi ülkelerde kamu örgütlerinin sorumluluğuna bırakılmış, kimi ülkelerde çevreyi korumak ve geliştirmek gayesinde olan partiler kurulmuştur. Kimi ülkelerde ise, kamuoyunu türlü baskı kümeleri seçimlerde sonuç almak amacıyla etkilemeye çalışmıştır. Nükleer santraller, temiz hava, yeşil çevre gibi konularda protesto gösterilerinde bulunan baskı kümelerinin, ülkeden ülkeye değişen düzeyde kamuoyu üzerinde etkileri olduğu görülmektedir. Çevre sorunlarının siyasallaşma derecesini her ülkede geçerli olan sistemin kapitalist ya da sosyalist olması, siyasal rejimin katılımcı veya otoriter olması da etkilemektedir (Keleş ve Hamamcı, 2005: 293-294). Kısaca makalede düşünce, hareket ve partileşme sürecindeki yeşillerin görüşleri ana hatları ile ortaya konulmaya, bu sayede de nasıl bir dünya görüşü savundukları incelenmeye çalışılacaktır.
Çevreci Siyasal Akımlar
Çevre ile ilgili uluslararası seviyede faaliyetler yoğunlaşırken, özellikle sanayileşmiş Batı ülkelerinde kitle hareketlerine varan gelişmeler gözlenmektedir. Bir yandan radikal hareketlere kadar yeni çevreci toplumsal hareketler başlarken, bir taraftan da eskiden var olan çevresel örgütler büyümüştür. Bu toplumsal hareketler bir yandan meclislere kadar uzanırken bir taraftan da meclisleri reddeden yeni bir boyut kazanmaktadırlar. Çevreci gruplar, çevre sorunlarının artmasına paralel olarak nükleer silahlara, hava alanlarına karşı yoğun bir protesto gösterilerini başlatırken bazıları daha radikal çözümler de öne sürmektedir. (Görmez, 2003: 98). Bununla birlikte, çevreci siyasal akımları ana hatlarıyla üçe ayırabiliriz. Birinci akım, “doğa korumacı gelenekçiler”dir. Yararcı maddeci değerlere ve ekonomik bireyciliğe birçok açıdan karşı çıkmakla beraber özünde kapitalist sisteme ve sanayileşmeye karşı değildirler. Kendi görüşlerine uygun değişikliklerin ortaya çıkmaları konusunda karamsardırlar. Yasa yoluyla baskıyı, taleplerinin temel bir parçası olarak görürler. İkinci akım, “radikal özgürleştirici çevreciler”dir. Küçük ölçekli kendine yeterli toplulukları hedefleyen, insan doğasıyla ilgili iyimser, kişisel özerkliklerine düşkün yaklaşımlar taşırlar. Kapitalist sisteme muhaliftirler. Bir teknolojik durumun, başka bir teknolojik gelişme ile değişmesi neticesinde çözülebileceği düşüncelerinin tamamen karşısındadırlar. Yeni yaşam tiplerini benimsemeye istek duyarlar. Üçüncü akımda yer alanlar ise, bu iki grubun arasında yer alan ve tartışmasız çoğunluğu oluşturan reformculardır. Çevre sorunlarını kapsayan geniş bir alana yakın ilgi duyar, hakim toplumsal söylemleri desteklerler. Temelde merkeziyetçi sayılabilirler. Sosyal demokrat, İşçi ve Liberal partiler saflarında yer alırlar. Yeşiller ve derin ekolojistler de kendilerini bu sınıflandırmanın içinde görmemektedirler. Görüldüğü gibi hemen hemen bütün ekolojik grupların sorunlara bakış açılarında, ekolojik sorunların nedenleri konusundaki görüşlerinde ve önerilen toplum modellerinde birbirinden son derece önemli farkları mevcuttur.
Yeşil Hareket
1970’lı yıllarda kapitalist sisteme önemli tenkitler yönelterek popülaritesini artıran ve sonraki yıllarda insan-doğa ilişkisi bağlamında farklı birçok tepkiyi de bünyesinde birleştiren yeşil hareket, bu noktadan sonra siyasallaşmaya başlamıştır (Ökmen, 2004: 343- 348). “Yeşiller” kavramı, özellikle çevre kavramına göre farklı anlamlara ve işlevlere sahiptir. Kavram, 1983 seçimlerinde Alman yeşillerinin federal meclise temsilci sokma başarısını elde etmesinden sonra moda olmaya başlamıştır. Bu çerçevede kurulan yeni partilere “isim babalığı” yapmıştır. Ayrıca önceden kurulmuş benzeri partiler de ismini bu yönde değiştirmiştir. Örneğin 1984’te partileşen Fransız Ekolojistleri, partilerinin ismini “Ekololojist Parti-Yeşiller” koymuştur. “Yeşiller” kavramı özellikle partileşme sürecinin ve seçimlerde elde edilen “başarı”nın ardından diğerlerine göre daha siyasal bir içerik kazanmış, giderek kitle hareketi haline gelen “ekolojistler”in politik alandaki konumlarını sembolize eden ortak bir kavram haline gelmiştir. Buna ek olarak diğerlerine göre daha geniş anlamlar da taşımaktadır. Ekolojik denge, çevre sorunları, silahsızlanma ile ilgili olanların yanında, bunlarla ilişkili diğer siyasal-sosyal konuları kapsayan ve bunlar karşısında yeni anlayışı, tavrı ortaya koyan bir içeriğe sahiptir. “Çevresel endişeler”in yanında diğer sosyal ve ekonomik sorunların yeşiller kavramı içinde bulunmasının önemli sebepleri vardır: Sebeplerden birincisini, çevre sorunlarını diğer sorunlarla içiçe yer alması ve bunun iyice kavranmış olması oluşturur. Sorunun çözümü yeşillere göre, aynı şekilde bütüncü bir yaklaşımı gerektirmektedir. İkincisi ise, büyük ölçüde “yeşil partiler”in merkezi kadrolarının “mücadeleci” ve “sosyalist” geçmişe sahip olanlardan meydana gelmesidir. Diğer bir önemli neden de, “partileşmenin” bir gereği olarak, yeşillerin diğer sorunlarla da ilgilenmek durumunda olmasıdır. Ancak bütün bunlara rağmen “yeşiller” imajı, büyük ölçüde doğaya, enerji kaynaklarına ve silahsızlanmaya verdikleri önemle özdeştir (Öz, 1989: 28-34).
Yeşillerin düşüncesi, toplumun yerinden ve tabana dayalı bir demokrasiyle yönetilmesi temeli üzerinde yoğunlaşmaktadır. Yeşil toplum, karşılıklı yardımlaşmaya ve sosyal sorumluluğa “evet”, şiddete “hayır” diyen bir toplum dur. Böyle bir toplumda, gönüllü olarak insanlar sade bir hayat sürdürürler. İnsanların kendilerine güvenleri açıktır. Bu toplumda doğaya saygı, yaşamın kutsallığı, ekolojik tarım önemlidir (Naess, 1994:10). Yeşil hareketin ana teması kapitalizmin çelişkilerini görmek için önemli bir sebepti ve insanlar bu bağlam etrafında bütüncül bir tenkidi geliştirmeye başladılar. İnsan-toplum ilişkilerini her alanda sorgulama da güçlü bir isteği olarak kabul etmek gerektiği (Bahro, 1989: 47) konusunda görüş birliğine vardılar. Yeşil harekette amaç, parlamenter demokrasi yoluyla iktidara gelip program uygulatmak değil, “yurttaş girişimlerine dayalı” yeni bir siyasi anlayışın geliştirilmesini sağlamaktır. Devlet denetimi dışında ve sivil toplum içinde yeni bir ilişkiler ağı kurup, meclisi de sergileme aracı olarak kullanma düşüncesindedirler (Şimşek, 1993: 20). Bu bağlamda sol akımların yeşillere bakış açıları da çok farklıdır. Sol akımlar, burjuvazinin kitleleri kandırmak için yeni bir aracı olarak yeşil hareketi değerlendirilmektedir (Özer, 2001: 68). Yeşiller, bu yönleri ile batıda kapitalizmin, doğuda komünizmin “asi çocukları” olarak doğup gelişmişlerdir. Yeşil düşüncenin neo-faşist düşünce ile bağlantısını kuranlar ve otoriter muhafazakar düşüncelerin yeşiller içinde mevcut olduğunu söyleyenler de bulunmaktadır. Yeşillerin program ve disiplin karşıtı eğilimleri, içlerinde farklı unsurların yer almasına sebep olmaktadır. Yeşillerin devlet sistemine farklı bakmaları, meclislerde yer alma istekleri çelişki gibi görünebilir. Bir görüşe göre 1970’lerde yoğunlaşan çevre sorunları karşısında mevcut partilerin yeterli duyarlılığı göstermemesi karşısında ekolojistler baskı grubundan partileşmeye doğru kaymışlardır. Kuşkusuz meclis, seslerini daha kolay duyurabilecekleri bir alandır (Şimşek: 1993: 22-24).
Yeşil Partilerin Tavırları
Genel olarak yeşil partilerin tavırları incelendiğinde kimi özelliklerin ön plana çıktığı görülmektedir. Yeşil partilerin söylemde ve ideolojide öne çıkardıkları konular, ekoloji, katılımcı, doğrudan demokrasi, bireycilik, genel bir sol kanat eşitlikçi tavır, Üçüncü Dünya ile dayanışma ve tek taraflı silahsızlanmadır. Yeşiller, uluslararası işbirliği yoluyla doğal çevrenin korunmasını, tek taraflı silahsızlanma ve nükleerden arındırılmış bir Avrupa aracılığıyla da barışı amaçlamaktadır. Ekonomik büyümeye doğrudan karşı çıkışı temsil etmektedirler. Maddi ürünlere daha az vurgu yaparak ve bireyselciliği, kendini tayini, kendini gerçekleştirmeyi öne çıkararak alternatif bir hayat tarzını savunmaktadır. Üçüncü Dünya ile paylaşımcı bir münasebetin geliştirilmesini istemektedirler. Yeşil partiler, kısaca geleneksel siyasal partilerin program çerçevesinin dışında bir ideolojik yönelime sahiptirler. Yeşiller, meclis sisteminin kurumsal yapısının dışına taşan ve hiyerarşiyi dışlayan parti yapılarıyla, geleneksel olmayan siyasal eylem biçimleriyle yeni bir “siyasal tarz” geliştirmektedirler. Yerel parti örgütlerine karar oluşturma sürecinde özerklik tanımayı, yeşil parti modeli, anlamlı bir katılım fırsatının ön şartı olarak görmektedir. Çünkü daha açık ve anlaşılabilir bir siyaset, mümkün olduğunca iktidarın daha fazla birime dağıtılmasını gerektirmektedir (Önder, 2003: 135).
Yeşillerin programı, birey ve toplum için, kültürel, maddi ve toplumsal ihtiyaçlara hizmet eden bir toplumsal ekonominin kurulması esasına dayanır. Yeşiller, kendilerini materyalist sosyalizm ve kapitalizm arasında bir üçüncü yol olarak görürler. Doğal kaynakların, toprağın, üretim araçlarının ve bankaların, devlet iyeliği yerine toplumsal iyeliğe konu yapılmasını isterler. Devlet iyeliğini, katılıma olanak vermediği için kabul etmezler. NATO’dan çıkılmasını, kadın haklarının ayrımcı uygulamalara uğratıldığı yerlerde buna karşı gelinmesini önerirler (Keleş, 1997: 256).
Sonuç
Düşünce, hareket ve partileşme süreci içinde yeşiller olarak bilinen gruplar bir takım yaklaşımları ve düşünceleri içermekte, bir çeşit dünya görüşü oluşturmaya çalışmaktadır. Ancak ekolojistlerin düşüncelerinde ortaya çıkan farklılaşma, yeşillere de yansımış ve özellikle Almanya ve Fransa yeşil hareketleri içinde ayrı yelpazede görüşler ortaya çıkmıştır. Genel olarak, kapitalizmin ve toplum yapısının eleştirisine dayanmakla beraber, yeşiller hareketini, sosyalizm ve kapitalizm arasında bir üçüncü yol olarak görenlerin, aralarında bile farklı yaklaşımlara sahip olanlar vardır (Ökmen, 2004: 349-350).
Kaynakça
- BAHRO, R.(1989). Nasıl Sosyalizm? Hangi Yeşil? Ne İçin Sanayi? (Çev. Tanıl Bora), Ayrıntı Yayınları.
- GÖRMEZ, K.(2003). Çevre Sorunları ve Türkiye, Ankara: Gazi Kitabevi.
- KAPLAN, A. (1999). Küresel Çevre Sorunları ve Politikaları, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları.
- KELEŞ, R. ve Can Hamamcı (2005). Çevre Politikası, Mayıs, İmge Kitabevi.
- KELEŞ, R. (1997). “Çevre ve Siyaset”, İnsan Çevre Toplum ( Yayıma hazırlayan: Ruşen Keleş ), İmge Kitabevi, s.236-286.
- NAESS, A. (1994). “Derin Ekolojinin Temelleri”, Derin Ekoloji, ( Der.Günseli Tamkoç ), İzmir: Ege Yayınları.
- ÖKMEN, M. (2004). “Politika ve Çevre”, Çevre Sorunlarına Çağdaş Yaklaşımlar, ( ed. Mehmet C.Marin, Uğur Yıldırım, Beta, S.327-368.
- ÖNDER, T. (2003). Ekoloji, Toplum ve Siyaset, Ankara: Odak Yayınevi.
- ÖZ, E. (1989). “Dünyada ve Türkiye’de “Ekoloji Hareketi”nin Gelişimi: Çevre Koruma Derneklerinden Siyasal Partilere”, Türkiye Günlüğü, Sayı:3, Haziran, S.27-34.
- ÖZER, M. (2001). “Derin Ekoloji”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt:10, Sayı:4, Ekim, S.61-79.
- ŞİMŞEK, M. (1993). Yeşiller, İstanbul: Der Yay.
*Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Çevre Bilimleri Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi
(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)