Dünya Nereye Gidiyor? Kız Çocuklarının Çilesi

 

Brezilya: 9 Yaşında Kürtaj Yapılan Çocuk Dinden Afaroz Edildi!

Dünyanın hemen her yerinde boyutları değişmekle birlikte çocukların sorunlarının giderek arttığı gözleniyor. Küreselleşme süreci ile birlikte yaşanan şiddet olaylarındaki artış, kendini her alanda gösteriyor.

Cinsellik konusu belki de en hassas konulardan biri. Genelde yasal olarak 18 yaşını doldurmuş bireyler, dünyanın birçok ülkesinde reşit sayılıyor. 1989 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda ülkelerin daimi temsilcilerinin devletleri adına kullandıkları oylarla kabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, 18 yaşın altındaki bütün bireyleri çocuk olarak kabul etmektedir. Bu yaşı geçen bireylerin kendi yaşamları konusunda özgür iradeleriyle aldıkları kararlar kendilerini doğrudan bağlar. Ancak reşit olmamış çocuklar, ailelerinin ve elbette devletin yasal koruması altındadırlar. Bir bakıma çocukların mağduriyetinden birinci derecede onları korumakla mükellef olan aileleri, yaşadıkları toplum ve vatandaşları oldukları devletler sorumludurlar. Çocuklar korunmaya ve gözetilmeye ihtiyaç duyarlar.

Brezilya, Güney Amerika Kıtası’nda yer alan çocuk nüfusun yoğun olduğu yüzölçümü oldukça geniş ülkelerden biridir. Daha çok gecekondu mahalleleri, futbol, kahve ve Rio Festivali ile gündeme gelen Brezilya, bu kez çocuk tecavüzü ve kürtaj konusu ile gündemde. Hepimizin hatırlayacağı gibi, çocukların cinsel istismarı konusu ülkemizde de hiç aklımızdan silinmeyecek bir olay nedeniyle çok yakın zamanda her ortamda tartışılmıştı. Vakfımız da bu konuda gereken hassasiyeti her zaman olduğu gibi göstermiş ve yazılı bir açıklama yapmıştı.

Pernambuco’nun kuzey batısında yer alan Alagoinhas adlı bir kasabada yaşayan 9 yaşındaki bir kız çocuğunun 15 haftalık bebeği, devletin bu konuda yetkili sağlık kuruluşlarından birinde yapılan operasyonla alındı. Brezilya’da, kanun gereği, annenin sağlığı risk altındaysa veya bir tecavüz sonucu hamile kalınmışsa kürtaj yasal bir kimlik kazanıyor.

36 kilo ve 1.33 metre boyunda olan 9 yaşındaki kız, ikiz çocuk taşıyordu. Kürtajın gerçekleştirildiği Eğitim Hastanesi’nin doktorlarından Fatima Maia’nın verdiği bilgiye göre, küçük kızın uterusunun değil iki bebek bir kaç haftalık bir bebeği bile taşıması imkansızdı.

Devletin ilgili resmi birimlerinin yaptığı kovuşturma sonucunda 9 yaşındaki zavallı kızın, üvey babası tarafından 6 yaşından beri taciz edilidiği ve ayrıca küçük kızın 14 yaşındaki zihinsel özürlü ablasının da, üvey baba tarafından tecavüz edildiği tespit edildi.

Ne var ki, bütün bu olaylar tüm açıklığıyla ortaya çıkarılırken, Katolik Kilisesi Bölgesel Başpsikoposu Jose Cardoso, küçük kızı ve kürtajı gerçekleştiren doktorları dinden afaroz ettiğini açıkladı. Cardoso, Allah’ın kanunlarının herşeyin üstünde olduğunu ve buna herkesin uyması gerektiğini belirtti. Hem ülkedeki bilim çevreleri, hem de hukuk çevreleri tarafından şiddetle karşı çıkılan bu açıklama karşısında hükümet, konuyla ilgili yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulduğunu bildirdi.

İşte yüzyıllar boyunca insanları karanlığa mahkum etmiş zihniyetler, ne yazık ki günümüzde de yer ve sınır tanımadan bildiğini okumaya devam ediyor. Çağdaş bilimin ışığında bu karanlık zihniyetlerle mücadele etmeksizin, gelecek yeni nesillere aydınlık bir yarın bırakmak pek mümkün gözükmüyor. Ve her zaman olduğu gibi karanlıklardan en çok boğulanlar ise, toplumların korunmaya en muhtaç varlıkları olan çocuklar oluyorlar.

*Brezilya’da resmi verilere göre her yıl 1milyon kürtaj gerçekleştiriliyor. Toplumsal baskı ve yasaklar nedeniyle hamile kadınlar ve kızlar, olayın duyulmaması için ucuz paralar karşılığında sağlıklarını tehlikeye atarak bu konuda hiçbir yetkisi ve becerisi olmayan kişilere bebeklerini aldırıyorlar. Brezilya Sağlık Bakanlığı, 2000-2006 yılları arasında 10-14 yaşlarındaki 192,445 çocuk yaştaki genç kızın doğum yaptığını ve 105 çocuk annenin de doğum sırasında hayatını kaybettiğini açıkladı.

Sri Lanka: İç Savaşın Faturasını Çocuklar Ödüyor

Atom silahlarının keşfinin ardından dünyada birçok ülke, nükleer silahlara sahip olmaya başladı. Bu gelişmeler, güçlü ülkelerin birbirleriyle doğrudan sıcak savaşa girmelerinin önünü kesti. Silah endüstrisinin patronu konumunda bulunan ülkeler, bu sefer de hem siyasal ve ekonomik çıkarları için, hem de silah ticaretinden elde edilen büyük gelirlerden nemalanmak için üçüncü dünya ülkelerindeki bütün ayrılıkçı hareketleri desteklemeye başladılar.

Dünyanın neresinde olursa olsun çatışmalardan kazanan tek bir sektör var: Silah Endüstrisi. İkinci dünya savaşını takip eden süreçte büyük savaşlar, yerini hiç bitmek bilmeyen daha küçük çapta çatışmalara bıraktı. Afrika’da, Güney Amerika’da, Ortadoğu’da, Uzak Doğu’da ve Balkanlarda çatışmalar 1950’li yıllardan beri hiç bitmek bilmedi.

Sri Lanka da benzer çatışmaların 25 yıldır yaşandığı ülkelerden biri. 1983 yılından beri ayrılıkçı Tamil Kaplanı İsyancıları ile hükümet güçleri arasında süren çatışmalarda, tam 75,000 kişi hayatını kaybetti. Tamil Eelam Özgürlük Kaplanları, (The Liberation Tigers of Tamil Eelam -LTTE-), İslami Cihad, El-kaide ve Hamas örgütlerinin bugüne kadar düzenlediği toplam intihar saldırılarından daha fazlasını hayata geçirdi. Bununla birlikte örgüt, kız ya da erkek ayırt etmeden her aileden 1-2 çocuğu zorla alıp savaştırıyor. Son zamanlarda yapılan tahminlere göre, bölgede 5,000’den fazla çocuk askerin olduğu düşünülüyor.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon 5 Mart günü yaptığı bir açıklamada, kuzey bölgelerinde yaşanan çatışmalar nedeniyle birçok çocuğun öldüğünü ya da sakat kaldığını ve bu durumun kendisini son derece tedirgin ettiğini ve Tamil Kaplanı İsyancılarının bir an önce bu çatışmaları durudurması gerektiğini belirtti.

Sri Lanka’da yaşanan çatışmalar nedeniyle çocuklar ölmekte, ailelelerinin öldürüldüğünü görmekte ve kullanılan silahlar nedeniyle ciltleri yanmakta, kemikleri kırılmakta ve körpe vücutları şarapnel parçalarıyla yaralanmakta.

Sri Lanka’nın başkenti Colombo’nun 300 km. kuzeyinde yer alan Vanni bölgesinde süren çatışmalar nedeniyle 36,000 kişi, yaşadığı bölgeyi terk etmek zorunda kaldı. Ancak çatışmaların ortasında kalan insan sayısının, 250,000- 300,000 civarında olduğu tahmin ediliyor.

60,000’den fazla çocuk ise okullarına devam edemiyor. Bu çocukların neredeyse tamamına yakını, son bir yıldır en az 12 kere yaşadığı yeri değiştirmiş. Barakadan bozma evlerde ve yardım çadırlarında yaşam savaşı veren bu çocuklar için okul hayatı artık ne yazık ki öncelikli değil.

Mısır: Kuş Gribi Endişeleri Artıyor

18 aylık bir çocuğun H5N1 kuş gribi virüsünü 10 Mart günü kapmasından sonra 2006 yılından bu yana ülkede görülen kuş gribi vakalarının sayısı 58’e çıktı. Son olaydan sonra Dünya Sağlık Örgütü WHO, hastalığın bulaşma yoluyla ilgili çalışma yapılmasını istedi.

Mısır’ın kuzeyindeki Manoufya bölgesinde yaşayan çocukla birlikte, yakın zamanlarda, birkaç vakaya daha rastlanmıştı. Yaklaşık 5 milyondan fazla ailenin kümes hayvanı beslediği Mısır için virüs, hayati bir önem taşıyor.

Mısır Sağlık Bakanlığı, küçük kız çocuğunun hastalığı, oynadığı hastalıklı kuşlardan kaptığını söyledi. 9 Mart günü hastaneye götürülen çocuğa antiviral bir aşı olan Tamiflu verildi. Tedavi gördüğü hastanenin başhekimi Abdel Rahman Shahin, durumun kontrol altına alındığını ancak hastalığın seyrini izlemek için çocuğun bir süre daha hastanede kalacağını belirtti. Son zamanlarda çocuklar arasında ortaya çıkan kuş gribi hastalığındaki artış WHO yetkililerini harekete geçirdi.

4 Mart günü ise, Kahire’den 220 km. uzaklıkta olan İskenderiye şehrinde 2 yaşındaki bir erkek çocuğu, kuş gribi hastalığını kaptı.

1 Mart’ta ise Kahire’den 85 km. uzaklıkta bulunan Fayum kentinde yaşayan bir başka çocuğa aynı virüs bulaştı.

2009 yılında 5 kişinin aynı hastalığa yakalandığını belirten yetkililer, 2006 yılından beri tam 23 kişinin aynı hastalık nedeniyle hayatını kaybettiğini belirttiler.

WHO yetkililerinden uzman epidemiyolog John Jabbour, çocuklarda son zamanlarda görülen kuş gribi vakalarındaki artışın, kaygı verici olduğunu dile getirdi. Jabbour, Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda mutlaka çalışmalar yapması gerektiğini kamuoyuyla paylaştı.

Jabbour, hastalığın görülme sıklığındaki artışının nedenini ailelerin konuyla ilgili eskisi kadar hassas ve uyanık olmamasına bağladı. Jabbour, tavukçuluk yapan bütün ailelerin bu virüsten korunmak için gereken önlemleri her an alması gerektiğini savundu.

Mısır’da yaşanan kuş gribi vakaları ne yazık ki, çoğu zaman yetkili mercilerle paylaşılmıyor. Çünkü böyle bir durumda çiftçiler, bakanlık yetkilileri tarafından bütün kümes hayvanlarının itlaf edilmesinden korkuyorlar. Mısır’da devlet, itlaf edilen hayvanların parasını besicilere vermediği için ne yazık ki insanlar, kendileri ve çocukları için yaşamsal önemi olan bu gibi durumları resmi mercilerle paylaşmama yoluna gidiyorlar.

Dünya Sağlık Örgütü’nün verdiği bilgilere göre, bugüne kadar dünyada 410 kişiye H5N1 Virüsü bulaştı ve bunlardan 256’sı yaşamını yitirdi. Bilim adamları, şu anda insanlara bulaşma riski düşük olan bu virüsün şekil değiştirerek dünyada milyonlarca kişiyi etkiler hale gelmesinden korkuyor.

Yemen: Kızların Yasal Evlenme Yaşının Düşürülmesi Gündemde

Kızlara ve kadınlara yönelik şiddet coğrafya değiştiriyor ama hedef değiştirmiyor. Bu sayımızda, bir önceki haberde, Brezilya’da üvey babası tarafından tecavüz edilerek hamile bırakılan 9 yaşındaki bir kızın katolik kilisesi başpsikoposu tarafından dinden atıldığını yazmıştık. 101. sayımızda ise, Fas’ta ulemanın önde gelen imamlarından birinin, evlilik yaşının 9’a indirilmesi konusunda verdiği fetvadan söz etmiştik.

Gerçekten akıl erdirmek mümkün değil. Nasıl bir zihniyet, çocuk yaştaki bir kızın bedeninin kendinden yaşça büyük bir erkek tarafından kullanılmasını Allah’ın emri olarak görebilir? Fetvayı veren imam, ya da çocuk yaştaki kızı dinden afaroz etmeye kalkan başpsikopos, yazık ki çağdışı ve akıl-dışı bir uygulamayı sözde inanç adı altında insanlara pazarlamaya çalışmaktadır.

Ama bu çağ-dışı düşünceye sahip insanlar sadece Fas ya da Brezilya’da yaşamıyorlar. Bu kez de Yemen’de şeriat hükümlerine aykırı olduğu iddiasıyla bazı milletvekilleri, çocuk ve kadınları koruyan bazı kanunlarda yapılan son değişikliklerin yürürlükten kaldırılmasını istedi.

Ulusal Kadın Komitesi Başkan Yardımcısı Horiah Mashour, bazı radikal milletvekillerinin yeni yasaları tekrardan tartışmaya açmak istediğini söylüyor. Radikaller, şeriat kanunlarında evlenme için bir yaş tavanının olmadığını iddia ediyorlar. Oysa yeni kanunla 17 yaşın altındaki çocuklar ancak mahkemelerce verilen izinler ile evlenebiliyorlar. Mashour, şu an uygulamaya konulan yeni kanunların bile yetersiz olduğunu, tekrardan eskiye dönmeye çalışmanın çocuk ve kadın hakları açısından tam bir intihar olduğunu dile getiriyor. Özellikle kırsal kesimlerdeki aileler, ilgili kanun hükümlerinin varlığında bile, doğan kız çocuklarının nüfus kayıtlarını yaptırmayarak, evlilik için yasal yaş sınırlandırmasını delme yoluna gidebilirler.

Ne var ki, daha önce evlenme yaşını 17’ye yükselten yasayı onaylayan bazı milletvekilerinin kararlarından dönebilecekleri belirtiliyor. Oysa yeni kanunlar çocukların ve kadınların haklarını korumayı amaçlıyordu. Genç yaşta kendinden yaşça çok büyük erkeklerle evlendirilen kızlar, şiddete uğramakta, eğitimleri yarım bıraktırılmakta, cinsel açıdan istismar edilmekte ve çok çocuk doğurdukları için yaşamları boyunca tutsak olmaktalar.

International Centre for Research on Women (ICRW), Uluslararası Kadın Araştırmaları Merkezi‘nin 2007 yılında yayınladığı bir rapora göre Yemen, çocuk yaşta kızların en çok evlendirildiği 20 ülke içinde 13. sırada yer alıyor. Evli kadınların %48,4’ü, 18 yaşının altındayken nikahlanmışlar.

* Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Vakfı Gönüllüsü

*Yukarıda ülkelere ait verilen haberler Child Rights Information Network (CRIN)adlı organizasyonun, www.crin.org adlı web sitesinden alınmıştır.

**Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’den yapılan alıntılar ise United nations Children’s Fund (UNICEF), www.unicef.org adlı web sitesinden alınmıştır.

(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)

Tags: , , , ,

Arşivler