‘Dünya’ Gıda Güvenliği Zirvesi

                                                          

                                                              

Dünya Ticaret Örgütü (World Trade Organization-WTO), Uluslararası Para Fonu (International Monetary Fund-IMF) ve Dünya Bankası (World Bank-WB) hem genel ekonomik politikalarda hem de tarım politikalarının belirlenmesinde hüküm sürmeye devam etmektedir. Bu kuruluşların tarım politikalarının ana eksenini, gelişmekte olan ülkelerde tarımsal desteklerin kaldırılarak piyasa yönelimli bir ticaret sisteminin hakim kılınması oluşturmaktadır. Örneğin, WTO 2001 yılında Katar Doha’daki toplantısında bu yönde bir karar alınmıştır.(1)

Tarımın piyasalaştırılarak rekabete açılması tarımdan geçimini sağlayan geniş kitleler açısından iki temel sonuç doğurmaktadır. Birincisi, herhangi bir rekabet gücüne sahip olmayan köylü kesimin tarımdan sürülmesidir. Samir Amin üçüncü dünya olarak nitelendirilen bölgelerde tarımdan geçimini sağlayan üç milyar köylü bulunduğunu ve bunların pazara sürebileceği ürün miktarının otuz milyon modern çiftçi tarafından üretilebilecek durumda olduğunu ifade etmektedir. Amin’e göre, tarımın rekabete açılması bu insanları geçim kaynağından ederek onların geleceğini karartmaktadır.(2) İkincisi ise, ekonomik krizlere ve üretim dalgalanmalarına bağlı olarak gıda fiyatlarının yükselmesinin satın alma gücü olmayan insanları açlığa sürüklemesidir. Örneğin, IMF 2000 yılında iyi bir üretim gerçekleştiren ve bunu stoklamak isteyen Malawi’ye müdahale ederek, çok yüksek ve pahalı mısır stoku tutmanın israf olduğu gerekçesiyle, stoklarını sıfırlatmıştır. Malawi 2001 yılında mısır üretiminde yüzde 36’lık bir düşüş yaşamış ve mısır ithal etmek zorunda kalmıştır. 2000 yılında tonunu 45 dolara sattığı mısırı 2001 yılında 255 dolara ithal etmiştir. Ancak alım gücü olmadığı için üretim açığının yalnızca yüzde 6’sını ithal edebilmiştir. Bunun sonucunda yüzbinlerce insan açlık sorunuyla karşı karşıya kalmıştır.(3)

Küresel ekonominin eşitsiz işleyişinin yol açtığı sorunlar artık işsizlik, yoksulluk, sosyal güvencesizlik vb boyutları aşarak açlık sınırına kadar dayanmıştır. Dünya genelinde 1 milyardan daha fazla kişi açlık sorunuyla karşı karşıya bulunmaktadır. Açlık sorunu yalnızca nicel olarak büyümemiş aynı zamanda sorunun şiddeti de çok artmıştır. Öyle ki, her beş saniyede bir kişi açlıktan ölmektedir.

Kuruluş yıldönümü olan 16 Ekim’i 1979 yılından beri Dünya Gıda Günü olarak kutlayan FAO (Food and Agriculture Organization-Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) bu karanlık tablo karşısında harekete geçmiş ve çözüm arayışına girişmiştir. Dünya Gıda Günü 1981’den beri de belirli bir temaya odaklanmaktadır. 2010 yılının odağı da “açlık” sorunudur. FAO 2010 yılında açlıkla mücadele konusunda bir de imza kampanyası başlatmıştır. Bu etkinliklerin amacı; dünya gıda sorununa ilişkin farkındalığın artırılması, açlık, yetersiz beslenme ve yoksulluğa karşı dayanışmanın güçlendirilmesi olarak ortaya konmaktadır.(4) Bu amaçlar sorunun kaynağını görmekten, göstermekten ve tabi ki çözmekten uzaktır.

Çözüm arayışındaki FAO, 2009 yılında da Dünya Gıda Güvenliği Zirvesi gerçekleştirmek istemişti. 16-18 Kasım 2009 tarihlerinde İtalya’nın başkenti Roma’da gerçekleştirilen bu zirvenin amacı, dünya ülkelerini bir araya getirerekaçlık sorununa çözüm bulmaktı. Bu amaç doğrultusunda, Dünya Gıda Güvenliği Zirvesi’nde yoksulluk ve açlığın hüküm sürdüğü bölgelerde tarımsal üretimin desteklenmesine ilişkin önlemler alınması planlanmıştı. Toplantının son gününde, medya, toplantıyı yoğun bir şekilde haber sayfalarına ve ekranlarına taşıdı. Medyanın ilgisi daha çok açlık sorununun nicel boyutları ile toplantının dedikodu gündemi (ağırlıklı olarak toplantıya katılan ülkelerin devlet başkanlarının eşlerinin yaptığı turistik geziler ve lüks alış-verişler) üzerine yoğunlaştı. Medya, G-8 ülkelerinin katılmaması nedeniyle bu toplantıyı inandırıcı bulmadığını açıkça ifade etti. Bu nedenle olsa gerek, toplantının içeriğine ilgi göstermedi.

İtalya’nın haricinde, G-8 olarak bilinen oluşuma dahil olan ülkelerin hiçbiri bu toplantıya katılmadı. Anlaşılan kendilerini bu dünyadan değil, başka bir dünyadan sayıyorlar!? Kendilerini başka dünyadan saymalarına karşın, bu dünya ile ilişki ve iletişim içinde hiç bulunmuyor değiller. Dayattıkları yeni-liberal politikalarla gelişmekte olan ülkelerin tarımını yerle bir ederken, bu dünya ile yoğun bir ilişki içindeler. Buna karşın, açlık gibi bir sorun için bile kıllarını kıpırdatmadıkları açıkça görüldü. Bu bakımdan, toplantı dersler alınması gereken bir etkinlik oldu.

Gündemi ‘dünya’daki açlık sorunu olan Dünya Gıda Güvenliği Zirvesi’nde açlık sorununa karşı hiçbir çözüm üretilemediği, FAO Genel Direktörü Jacques Diouf’un kapanış konuşmasında da, açıkça ifade edilmektedir.(5)

Bir yanda Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası, diğer yanda Birleşmiş Milletler ve onun Gıda ve Tarım Örgütü, Uluslararası Çalışma Örgütü gibi uzman kuruluşları… Birinci grubun yaptığı tahribatları ikinci grup onarmaya çalışıyor. İkinci grubun söz konusu çabası 1945’ten beri süregelmektedir. İşte gelinen nokta, milyarlarca insan insanlığın en temel gereksinimi olan besin maddelerini bulamadığı için açlığın pençesinde… Böyle giderse Ignacio Ramonet haklı çıkacağa benziyor. Ramonet 21. yüzyılın büyük savaşlarından birinin de gıda maddeleri için olacağını öngörmektedir.(6)

Dipnotlar

(1) http://www.wto.org/english/thewto_e/minist_e/min01_e/ mindecl_e.htm#agriculture

(2) Samir Amin, (2003), “Dünya Yoksulluğu, Yoksullaşma ve Sermaye Birikimi”, http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=299

(3) Korkut Boratav, (2004), Yeni Dünya Düzeni Nereye?, İmge Kitabevi, Ankara, s. 133.

(4) http://www.un.org/depts/dhl/food/index.html

(5) h t t p : / / w w w . u n . o r g / a p p s / n e w s / s t o r y . asp?NewsID=33002&Cr=hunger&Cr1=

(6) Ignacio Ramonet, (2009), Tarımda Yeni Sömürgecilik, http:// www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=22416

Tags: ,

Arşivler