Dostluk, Güzellik, Dayanışma ve Paylaşım Gelişiyor

 

DOSTLUK 

Değişik koşullarda yaşayan ve öğrenim gören gençlerin birbirini tanıması, diyalog kurması çok önemli. Yoksa, günümüzde, duvarlar örmeye, kümeler arasında uçurumları derinleştirmeye hevesli insanlar var. Toplumdaki çarpıklıkları, hedef şaşırtarak başka çarpıklıklarla örtmeye çalışan insanlar var. Bu topluma zararlı eğilimleri, törpülemenin tek yolu, insanları birbirine yaklaştırmak.

Dostlar edinmek… Yeni ufuklara yelken açmak …

Nesibe Aydın Okulu öğrencileri ile Boztepe’nin genç kızları işte böyle bir buluşma ve etkileşimi ortaya koydular. Söyleşiler, oyunlar birlikte yenilen yemekler dostluğu pekiştirdi.  Önce Nesibe Aydtın Okulu’ndan bir grup kız öğrenci, Boztepe’yi ziyarete geldi. Bu yıl da, onların daveti üzerine, Boztepe’li genç kızlar, Gölbaşı’na Nesibe Aydın Okulu’na dostluk ziyaretinde bulundular. Bu düzeyli beraberlik için Nesibe Aydın Okulu’nun öğretmen ve öğrenci dostlarımıza teşekkür ederiz. Önümüzdeki yıllarda da, bu dostluğun yeni yeni etkinliklerle derişleşmesini dileriz.

DOSTLAR, EKSİK OLMAYIN 

Hepimiz aynı gemideyiz ve aynı geminin yolcusuyuz. Nasıl bu yolculuk yalnız yapılamazsa, işte mücadelemiz de dostlar olmadan olmaz. Bazen bir kısa mektup, bazen bir çift söz o dostluğun derinliğini ve eskiliğini ortaya koyar. İşten Ümit Sarıaslan dostumuzun mektubu da böyle, ansızın çıkıp geliveren bir sevgi yumağı. Bu iletiyi sizlerle paylaşarak moral vermek istiyoruz :

“Sevgili Dost, Değerli Yurttaş, Sorumlu Aydın,

Ellerinize sağlık. Ta elime alabildiğim “ilk” sayısından bu yana, bir nitelik ve düzey örnekliği olması yanında yayımlayageldiği yazı ve yazın ürünleriyle olmazsa olmazlardansınız. İyi ki varsınız, iyi ki o imecenin çemberini kurmuşsunuz; gide gide büyüyecek Anadolu şenliğine dönüşecek bir çember. Öyle etkili ve namuslu, güzel, içten ve onurlu. Dolu ve disiplinli. Aşk’olsun hepinize. Zaman zaman kabaran bilinç ve duyarlıkla bu ve benzeri sevgi sözleri ilettim. Ama ne söyledimse yürekten.

Bu sayınızla da okurunuzun yaralı yüreğini yaktınız yine! Ne oldu, diyeceksiniz. “İki Buçuk” adlı unutulmaz öykü var ya ondan söz ediyorum.

O altın öykü üzerine bir yazı yazıp; dahası kimi yayın organlarında yeniden yayımlanmasını düşlemekle birlikte, okur okumaz derginin kıyısına düştüğüm notları size iletmek istiyorum. Ta 2008 başında yazdığınız “Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir” başlıklı yazınıza verilmeyi bekleyen (!) karşılığın yükü orada duradursun; bu altın öykünün şavkıyla sarsılmış tinden bir selamı size daha fazla geciktirirsem ayıp katmerlenir!

Bir kere bu adı şimdiye değin tanıyıp öykülerini okumadığım için son kerte üzgün ve mahcubum. Ama ne yapayım?! Oku oku yaz, yaz yaz oku, var mı bu çilenin sonu?.. Her şey bir yana, “İki Buçuk”un çemberinde dilimizi ve dilimizde göveren duyarlığımızı bu kerte ustaca harmanlayıp, bize unutulmaz bir dil ve anlatım şöleni yaşatan; ama bu şölenin çatısını acının ve acıyla karılı bir toplumsal tarihin hamurundan kesen Usta Yazara yürek dolusu sevgi, saygı. Durup durup okunacak bir altın öykü bu.

  1. Halit’ten R. Nuri’ye, S. Ali’den K. Bilbaşar’a, O. Kemal’den F. Baykurt’a… Sait Faik’ten Haldun Taner’e… O. Kutlar’dan Y. Atılgan’a… E. Öz’den S. Soysal’a… aklıma düşü düşüveren şavkıyla unutamadığım öykülere haksızlık etmek istemem; ama, gelin görün ki o öyküler kadar çarpıcı bir öykü bu da. O kerte yalın, bir o kadar sarsıcı. İki sütunda içine aldığı (kuşanıp-kuşattığı) tarihsel ve toplumsal derinlik üzerinde yükselen bir dil destanı ve anlatı anıtı gibi duruyor karşımda. Ö. Seyfettin tadı ve terazisinde yer yer… Türkçe’de, Türkiye’de büyük bir öykü damarı ve geleneği var, ve ustaları tabii.

Söz cambazları duymasın; dile can veren, canı can kılan yazarlardan sözediyorum. Canı candan dillendirenlerden. Bu altın öykünün değerli yazarı gibi. Ona da, size de bu fırsattan yararlanarak dilden sevgi, saygı. İçtenlikle. Ümit Sarıaslan. “

GÜZELLİK (YENİ MİNİ MİNİ DÖRTLER KAPIYA DAYANDI) 

Karnesini alan 3.sınıf öğrencisi Boztepe’li genç kızlar, anneleri ile birlikte soluğu “Genç Kız Evi”nde aldılar. Hem kayıtlarını yaptırdılar ve hem de yaz etkinliklerinden yararlanacaklar. Daha önce ablalarından buradaki çalışmaları bilenler ile uzunca bir süredir duvarın üzerinden içeride olup bitenleri merakla izleyen küçükler artık aramızda. Onlar erdi muradına, darısı daha küçüklerin başına.

DAYANIŞMA (İŞÇİ SAĞLIĞI İŞ GÜVENLİĞİNDE EN İYİ UYGULAMA) 

Fişek Enstitüsü’nün işyerleri için 1982 yılından beri geliştirdiği, Ortak Sağlık Güvenlik Birimi uygulaması sürüyor. Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın bu alandaki yönetmeliklerine; yine İSGÜM bünyesindeki yerinden yapılanma ve gezici röntgen-muayene araçlarıyla destek hizmetlerine de esin kaynağı oluşturuyor.

Enstitü bu uygulamasıyla ilklere imza attı:

ñ    1982 : Küçük işyerlerinin işyeri hekimliği uygulamalarından gönüllü ve ortaklaşa yararlanmaları,

ñ    1984 : Çalışan Çocukları bir odak grup olarak benimsenmesi,

ñ    1992 : Gezici birimlerle (Muayene, röntgen, odyometri, spirometri) hizmetin beslenmesi,

ñ    1992 : İşçi sağlığı iş güvenliği (ISIG) alanında çalışanları buluşturacak, bilgi ve deneyimlerinin paylaşılmasına olanak verecek bir süreli yayının (Çalışma Ortamı Dergisi) düzenli olarak çıkarılması,

ñ    1994 : İş güvenliği uzmanlığının işyeri hekimliği hizmetleriyle birlikte sunulması ve iş güvenliği sergievi çalışması,

ñ    1997 : Çalışan Çocuklar Vakfı’nın kurulması,

ñ    2007 : Küçük ölçekli işyerlerinin katılımıyla gönüllü İş Sağlığı Güvenliği Danışma Kurulu oluşturulması

Bu ilklere imza, Enstitü’ye, 1996 yılında Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı’nda (Habitat II, İstanbul) En İyi Uygulamalar Sergisi’nde yer alma hakkını ve TC Cumhurbaşkanlığı’nı Takdir Belgesi’ni kazandırdı.

Bin bir emekle örülmüş bir koza bu. Çok sağlam. Çünkü önemli bir gereksinmeyi karşılıyor ve işçi-işverenler bunun bilincinde. Böylesi bir uygulama bir standart ortaya koyduğu için aynı zamanda, daha geri düzeydeki uygulamaya da gelişme olanağı veriyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2007 Ortak Sağlık Güvenlik Birimi (OSGB) uygulamasından sonra, abonelerimiz arasında, 50’den fazla işçi çalıştıran işyerlerinin sayısında artış oldu. İş güvenliği mühendisi çalıştırmaya da yönelişler arttı. Bunu görme muayeneleri, kan tahlilleri, portör raporları, İSİG risk değerlendirmesi ve eğitimler izledi. Bu hizmet yelpazesinin genişletilmesi, saydığımız hizmetleri işyeri özelliklerine göre sunulmasının da olanaklı kıldı. Gerek maliyet ve gerekse işyerlerinin önüne kadar giden hizmetler, “mazaret”leri ortadan kaldırdı ve yararlanımı arttırdı.

Onun için Fişek Enstitüsü’nde, en iyi uygulama gelişerek sürüyor; emeği geçen ve sahiplenerek çok önemli katkıda bulunanlara teşekkür ediyoruz.

PAYLAŞIM (BAŞAK’IN YUTMOGRAFI) 

27-30 Mayıs 2011 tarihleri arasında, Ankara’da Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde Başak Çetin, Vakıf yararına fotoğraflarını sergiledi.

Başak Çetin, fotoğraflarını ve gezi anılarını www.yutmografım.com adresinde yıllardır bizlerle paylaşıyor. Bu kez bir seçki ile karşı karşıyayız. Yutmograftan seçilen fotoğraflar ve onları süsleyen yine Başak Çetin’in şiirleri var.

Ona hem gözümüze-gönlümüze seslendiği için, hem de çalışan çocukları düşündüğü için teşekkür ediyoruz.

 

SÖZCÜKLER    

.I.

Sözcüklersiz yaşamlar var

Sözcüklersiz aşklar,

Sözcüklersiz ayrılıklar,

Sözcüklersiz çığlıklar,

Sözcüklersiz sevinçler,

Fakat en güzeli, sözcüklersiz bakışlar…

 

.II.

Sözcüklersiz eylemler var hayatta,

Sözcüklersiz direnişler,

Sözcüklersiz çekip gidişler,

Sözcüklersiz özür dileyişler,

Sözcüklersiz dokunuşlar yüreklere…

 

.III.

Sözcüklersiz bir dil var bu dünyada,

Sözcüklersiz konuşan insanlar..

Sözcüklersiz sevebilen yürekler var,

Sözcüklersiz ağlayıp,

Sözcüklersiz gülebilen…

Bilmek gerek bu dili,

Anlayabilmek için

O güzel, o naif yürekleri …

 

BİRİLERİ BİR ŞEYLER

Göz görür,

Yürek hisseder,

Akıl düşünür,

Beden eyler.

 

Gözün görmesini,

Yüreğin hissetmesini,

Aklın düşünmesini sağlar

Birileri ve bir şeyler…

 

SÖZCÜK MEZARLIKLARI

Mezarlıklar var insanın içinde

Sözcük mezarlıkları…

Kimi söylenmeden ölüp gitmiş,

Kimi doğarken ölü doğmuş sözcükler.

 

Kimi kır çiçekleriyle bezenmiş,

Kiminin önünde kara çelenkler,

Kimi söylenmeden ölüp gitmiş,

Kimi doğarken ölü doğmuş sözcükler…

 

SICAK – SOĞUK

Metal sanayi soğuktur, metal sanayi siyah…

İmalat kısmı siyahtır, nasırlı eller siyah…

İmalathaneye sac gelir, profil gelir.

Hepsi de ya gri ya siyah…

Uzaktan bakarsın, siyahtır insanların yüzleri.

Metal soğuktur, yüzler soğuk…

Oysa renkler vardır gözlerde,

Sıcak…

(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)

 

Tags: , , , , ,

Arşivler