Son yıllarda yılın 365 gününün her birine, kendimizce bir anlam yükleyip ad veriyoruz. Sonra, hiç değişmeyen, azalacağına her yıl daha da büyüyen sorunları tekrar tekrar anlatıp dertleşiyoruz. Genellikle de güne adını veren sorunların etrafında dönüyor, rakamlarla haklılığımızı destekliyoruz. İş, çözüme, yanlışları söylemeye, sorunu çözümsüz hale getirenleri sorgulamaya gelince de, bir yıldır beklediğimiz o günün bir an önce bitmesini diliyoruz. Gün bitince de görevini yapmış olmanın rahatlığıyla derin bir nefes alıyoruz. Ne zamana kadar? Öteki yılın o gününe kadar. Kasım ayında da hemen her günün bir adı oldu. Kadına Şiddete Hayır Günü, Çocuk Hakları Günü vs. Bu günlerden biri de 22 Kasım Diş Hekimliği Günü. Gelenek yine bozulmadı. Duyarlı basın konuya yer verdi. Raporlar sunuldu. Bu raporlardan biri de Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) 2019 yılı sağlık raporu. Rapora göre OECD’nin 34 ülkesi arasında sağlığa en az para ayıran ülke Türkiye. Bin kişi başına düşen doktor ve hemşire sayısında Türkiye OECD ülkeleri arasında yine son sıralarda yer alıyor. Ağız ve diş sağlığı açısından da değişen bir şey yok. Evlerin %50’sine diş macunu girmiyor. Bir kişiye yılda bir tane diş fırçası düşüyor. Yıllık diş macunu tüketimi ise 100 gram.
Bu raporlara bakıp temel sorunun eğitim ve bilinçlendirme eksikliği sonucuna varmak işin kolayına kaçmak olur. 16,8 milyon kişinin yardımlarla ayakta durmaya çalıştığı, ağustos ayı resmi rakamlarına göre 4 milyon 650 bin işsizin bulunduğu, asgari ücretin 2020 TL olduğu tek kişilik açlık sınırı olan 2.577 TL’nin altında olduğu emeklilerin yarı aç olduğu, gelir dağılımında eşitsizliğin inanılmaz boyuta çıktığı ülkemizde diş ve ağız sağlığı konusundaki raporlarda ortaya çıkan verilerin nedenlerini araştırırken bu gerçekleri de göz ardı etmemek gerekiyor.
Diş Malzemeleri Sanayici ve İş Adamları Derneği Genel Sekreteri Erkan Uçar 500 milyon dolar olan sektör büyüklüğünün 5 milyar dolara çıkabileceğini, sektörün dışa bağımlılığının % 80 olduğunu ve diş dolgu malzemesinin bile ithal edildiğini söylerken diş sağlığı konusunda bir başka gerçeği dışa bağımlılık konusunda dile getiriyor.
Ankara Diş Hekimleri Odası Başkanı Serhat Özsoy 22 Kasım Diş Hekimliği Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada “Ağız ve diş sağlığı politikalarının ‘hükümet’ değil, ‘devlet politikası’ şeklinde uygulanması” gerektiğini vurgularken üniversitelerdeki eğitim politikasının da değişmesi gerektiğini, son on yılda birbiri ardına diş hekimliği fakültelerinin açıldığını, 2005 yılında 960 olan kontenjanın 2019’da 6 bin 500’e çıktığını, yeterli öğretim elemanı olmadığı için kalitenin düştüğünü söylüyor. İnsan sağlığının ön planda tutulduğu politikaların geliştirilmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Diş hekimi Eser Cilasun ağız ve diş sağlığının korunması konusunda önerilerini şu şekilde dile getiriyor:
“Çağdaş sağlık anlayışının temeli “sağlığın korunması” ilkesine dayanıyor. Çağdaş tıp anlayışı insan sağlığını önce korumanın sonra eğer bozulursa onu iyileştirmenin, buna karşın kalıcı bozukluklar olursa onu rehabilite etmenin yollarını aramak biçimindedir. Sağlığı korumak uzun ve nitelikli yaşamının en kolay ve en ucuz yoludur. Aynı zamanda insan topluluklarının refahı, esenliği, sanat ve kültürün yükselmesi ancak sağlıklı insanlardan oluşan toplumlarda gerçekleşebilir. Tıp insanları bu amaçla insanları hastalıklardan korumak için yüzyıllardır uğraşmaktadır. Bilimin, teknolojinin ilerlemesi ile kapsayıcı hekimlik uygulamaları hızla ilerlemiş, “koruyucu hekimlik” ayrı bir tıp disiplini olarak bilim alanında yerini almıştır.
Son birkaç yıldır ilkokullarda, koruyucu diş hekimliği kapsamında, çocukların dişlerine “florürlü vernik” uygulaması yapılmakta ancak bazı veliler – tıpkı aşılamaya karşı olduğu gibi – “florürün” zehirli olduğunu sanarak uygulamaya izin vermemektedir. Sağlık Bakanlığı bu ailelerin eğitimine özel olarak önem vermesi gerekmektedir.
Diş hekimliği açsından koruyucu hekimliğin ana unsuru, her biri ayrı bir organ olan dişlerin, dış etkenlerden, öncelikle ağızda oluşan yiyecek artıklarından (plak) ve patojen bakterilerden korunmasıdır. Bunun için yapılması gereken de dişlerin ve dilin günde 2 kez fırçalanmasıdır.
Diş macunu ve diş fırçası kullanmak tüm bireylerin hakkıdır. Eğer maddi nedenlerle diş macunu ve diş fırçası alamayan varsa bu gereksinimleri SGK tarafından karşılanmalıdır.”
Bu yılki Diş Hekimliği Gününü geride bıraktık. Dileriz sorunları 2020 yılının 22 kasımına kadar buzdolabına kaldırmayız. Koruyucu hekimlik anlayışıyla sorunların çözülene kadar üstüne gideriz. Hepimiz biliyoruz ki sağlıklı yaşam her bireyin hakkıdır. Bu hakları korumak bireyin ve sosyal devletin görevidir. Sağlıklı Politikalar bu temel hak alınarak yapılmalıdır.
Sabredin, “sıkın dişinizi” diyenler unutmamalı bu gidişle sıkacak dişimiz kalmayabilir.
* Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Vakfı Gönüllüsü