Bir Birleşmiş Milletler (BM) yetkilisinin ağzından şu sözler dökülüyor; “Suriyeli çocuklar yalnızca ailelerini ve evlerini değil, umutlarını da yitiriyorlar”. Suriye’de sürmekte olan iç savaş belki bir gün sonlanacak ama bu savaş şimdiden bile geri dönüşü olmayan tahribatlar yaratmıştır. En dramatik yanı ise çocuklar üzerinde yarattığı tahribattır. Birleşmiş Milletler kaynaklı bilgilere göre, Suriye’den kaçarak başka ülkelere sığınan mülteci ve sığınmacıların bulunduğu kamplar birçok temel insani gereksinimden yoksun bulunuyor. Bu kamplar, buralarda kalan insanları süregiden savaşın etkilerinden izole etmekten de çok uzak görünmektedir. Çocukların durumu bunun en açık kanıtı. Mülteci kamplarında kalan çocuklar, silahlı çetelerce buralardan alınarak eğitilmekte ve çatışmalara sokulmaktadır. (1)
Çocuklar yalnızca savaşların, krizlerin, yoksulluğun, doğal afetlerin vb. değil, ironik bir şekilde sorunların çözümüne yönelik olduğu söylenen projelerin de mağduru olmaktadır. 1980 sonrası süreçte dünya ekonomisinin yeniden yapılandırılmasında kötü bir izlenim bırakan uluslararası kuruluşlardan biri olan Dünya Bankası, Etiyopya’da yürüttüğü bir çalışma nedeniyle yine tartışmaların odağında bulunuyor. Dünya Bankası, Etiyopya’da, eğitim, sağlık, su, temel yaşam koşulları, yol ve tarımsal üretim gibi temel gereksinimleri desteklemek amacıyla 2 milyar dolarlık bir proje yürütmektedir. Villagization (kentlileştirme ya da kentsel dönüşüm) olarak adlandırılan bu program 1,5 milyon insanın, bulundukları yerlerden başka bir yerlere yeniden yerleştirilmesine yöneliktir. Projenin yürütücüleri bu yeniden yerleştirme sonucunda, birçok temel altyapısal sorunun çözüleceğini öne sürmektedir. Projenin uygulanmasının birinci yılı dolduktan sonra yapılan gözlemlere göre, insanların çoğu güvenlik güçleri tarafından zor kullanılarak yeni yerleşim yerlerine transfer edilmiştir. Yerlerinden edilen insanlarla yapılan görüşmelerde, bu insanların çoğunun, en azından geçimlik düzeyde üretim yapabildikleri görece verimli yerlerden, kurak yerlere göç etmeye zorlandıkları ve yeni yerlerde kendilerine vaat edilen temel gereksinimlerin de karşılanmadığı açığa çıkarılmıştır. Bu durumdan en fazla çocuklar etkilenmektedir.(2)
Vietnam’da madde bağımlısı olanlar, tedavi ve rehabilitasyon için devlete ait merkezlerde tutulmaktadır. Bu merkezlere alınanlar dört yıla kadar tutulabilmektedir. Tedavi ve rehabilitasyon yöntemi ise, bilinen tıbbi yöntemlerden biraz farklıdır. Tedavi merkezlerinde madde bağımlılarına uygulanan tedavi yöntemi, zorla çalıştırmadır. Buralarda kalmış olanlarla yapılan görüşmelerden elde edilen bulgulara göre, bu insanlar, ne madde bağımlılarının tutulduğu merkezlere alınırken, ne de burada kaldıkları süre boyunca, hiçbir hukuki süreçten geçmemiştir. Ağırlıklı olarak tarım, imalat ve inşaat işlerinde çalıştırıldıklarını söylemektedirler. Çalışmayı kabul etmeyen ya da kurallara aykırı davrananlara, işkence yapıldığı rapor edilmektedir. Buralarda tutulanlar arasında, çok küçük yaşta çocukların da olduğu ve onların da aynı şekilde cezalandırıldığı belirtilmektedir. Vietnam’daki bu merkezlere, HIV’i önleme ve sağlık bakımı hizmetlerini destekleme adı altında, parasal kaynak sağlayan Dünya Bankası, buralardaki zorla çalıştırma ve işkence gibi sorunları, en önemlisi de buralarda tutulan çocukları görmezden geldiği yönünde eleştirilmektedir.(3)
Pakistan’da, ramazanda televizyon kanalları arasındaki reyting yarışı zırvalığının vardığı son nokta denecek türden bir skandal yaşandı. Bir televizyon kanalı reyting yarışında öne geçebilmek için, canlı yayında seyircilerine çamaşır makinesi ve laptop gibi hediyeler yanında çocuğu olmayan ailelere de terk edilmiş bebekleri armağan olarak verdi.(4)
Afrika ülkelerinde etnik çatışmalar, yoksulluk, açlık gibi toplumsal, ekonomik ve politik nedenlerin yol açtığı çocuk ölümlerine yol açan bir diğer neden ise, doğrudan cinayet niteliğinde. Afrika ülkelerinde, her yıl yaşları 10-15 arasında değişen birçok çocuk (kız, erkek) sünnete bağlı olarak ölmektedir. Bunun nedeni ise, çocukların gözlerden uzak kırsal alanlarda, gerçekte sağlık personeli olmayan üfürükçüler tarafından geleneksel yöntemlerle sünnet edilmeleridir. Uygun olmayan koşullarda ve çağ dışı yöntemlerle sünnet edilen çocuklar en çok kan kaybı ve enfeksiyona bağlı olarak ölmektedir.(5)
Yemen’de binlerce çocuğun ölüm korkusu nedeniyle okula gidemediği rapor edilmektedir. Bunun nedeni ise, kabileler arası çekişmeler. Aralarında husumet olan kabilelerin birbirlerine yönelik saldırılarında bombadan tabancaya kadar birçok silah kullanılmakta ve bu saldırılarda o sırada etrafta bulunan ve birbirine saldıran kabilelerle hiçbir ilişkisi olmayan çok sayıda başka çocuk da öldürülmektedir.(6)
Son olarak, yurttan çocuklara dair bir haberle sonlandıralım. Kamuoyunda genellikle kız çocuklarının çok küçük yaşta zorla evlendirilmeleri tartışma konusu edilirken, sorunun diğer boyutları çok fazla gündeme gelmemektedir. Çok küçük yaşta evlendirilen bu çocukların başına gelenler, yalnızca evlilik olgusuyla sınırlı değildir. Örneğin, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’in verilerine göre, 2012 yılında 15-19 yaş grubunda toplam 91 bin 114 kız çocuk doğum yapmıştır. Çocuk yaşta evlendirilen bu çocuklar, evliliğin yanı sıra, yine yaşlarından ve boylarından büyük bir sorumlulukla daha yüz yüze kalmaktadırlar. Kendileri henüz çocukken bir de doğum yapıp çocuk sahibi olmakta ve son derece ağır bir sorumluluk yüklenmektedirler. Çocuk yaştaki bu kız çocukların doğurganlık oranının en yüksek olduğu iller sırasıyla Ağrı (binde 72,2), Kars (binde 63,9) ve Muş (binde 60,4) iken, en düşük olduğu iller ise, sırasıyla Trabzon (binde 10,8), Rize (binde 11,3) ve Tunceli (binde 13,2)’dir. (7)
TÜİK, bu konuda dünyadaki duruma ilişkin de bazı veriler aktarmaktadır. Buna göre, dünya genelinde her yıl 15-19 yaş arası 16 milyon kız çocuk doğum yapmaktadır. Meselenin en dramatik boyutu ise bebek ölüm oranları incelendiğinde ortaya çıkmaktadır. 20 yaş altı doğumlarda ölü doğum ve bebek ölüm oranları 20-29 yaş grubuna kıyasla % 50 daha fazladır.(8)
Bu tablo karşısında Birleşmiş Milletler yetkilisinin, çocukların umutlarının tükendiğine ilişkin kaygısını paylaşmamak elde değil. Umutların tükenmesine yol açan, çocukların, kurulu düzenin kirli ve karanlık ilişkiler ağına sokulması ve böylece bu ilişkilerin yeniden üretilmesinin güvence altına alınması olsa gerektir. Bu yobazlık, çocuklara daha annelerinin karnındayken kurulu düzenin çarpık ilişkilerine uygun davranmayı öğretmeye kalkışma cüretini göstermekten bile geri durmayan ürkütücü bir boyuta ulaşmıştır.
Dipnotlar
(1) http://www.un.org/News/briefings/docs/2013/130722_Guest. doc.htm
(2) http://www.hrw.org/sites/default/files/reports/worldbank0713_ForUpload.pdf
(3) http://www.hrw.org/sites/default/files/reports/worldbank0713_ ForUpload.pdf
(4) http://www.huffingtonpost.co.uk/2013/07/25/ramadanpakistani-tv-abandoned-babies-childless-couples_n_3652901.html
(5)http://www.reuters.com/article/2013/05/16/us-safricacircumcision-idUSBRE94F0U320130516?feedType=RSS&feedName =healthNews&utm_source=feedly
(6)http://www.yementimes.com/en/1700/news/2717/Tribaldispute-leaves-4-children-dead-4-injured.htm
(7) http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=13663
(8) http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=13663
* Yrd. Doç. Dr. Akdeniz Üniversitesi İİBF Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğretim Üyesi ve Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Gönüllüsü
(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)