Çocuklar Kalkınma ve Adalet

Milenyum (Binyıl) Kalkınma Hedefleri’nde Çocuklar Nerede?
Birleşmiş Milletler’in Eylül 2000’deki Binyıl Zirvesi’nde 191 ülke, yoksulluğu yarı yarıya azaltmayı da içeren Binyıl Kalkınma Hedefleri’ne (Millenium Development Goals- MDG) 2015 yılına kadar ulaşma kararı aldı. Sayısal değerler üzerinden oluşturulan Binyıl Kalkınma Hedefleri şunlardı: Gelir yoksulluğu, açlık, anne ve çocuk ölümleri, hastalık, yetersiz barınma, toplumsal cinsiyet, çevrenin tahribatı ve kalkınma için küresel ortaklık.
MDG’ler hiçbir zorlukla karşılaşmayacağı kabulünden hareket etmesine karşın, süreç zorluklarla karşılanmıştır; kalkınan dünya tıkanmıştır. Dünya genelindeki çocuk hakları savunucuları, Çocuk Hakları Bilgi Ağı’na (CRIN -Chid Rights Information Network) şikayetlerde bulunarak çeşitli sorular sormaktadırlar. Çocukların kendi ülkelerinde, sırf hükumetler MDG’de belirtilen hedeflere ulaşmak için, üstelik eğitimin kalitesizliğinde hiçbir değişim olmadan, neden öğretmensiz sınıflara tıkıştırılmaktadır? (Bu uygulamalar MDG ile de uyuşmamaktadır). MDG’nin neden marjinal grupları adres göstermediğini ve bazı durumlarda da ayrımcılığı neden şiddetlendirdiğini merak etmektedirler? Örneğin bazı ülkelerde, hükumetlerin MDG hedeflerini gerçekleştirmek adına bazı maden firmalarına fon desteği sağlaması, yerli grupları kendi topraklarından mahrum bırakmıştır. CRIN bu tür olumsuzluklar neticesinde, hedeflere ulaşmanın mucize olacağını savunmaktadır.
Sayısal verilere olan güvenle, çocukların statülerinin geliştirilmesinin ön koşulu olan kalkınmanın siyası ilkeleri olan içerme (inclusion) politikaları, başarının neden sağlanamadığı ve altında yatan nedenleri sorgulamada MDG başarısız olmuştur. Çünkü MDG bir “tick box” kültürü (bahşiş niteliğinde) gibi görülmüş ve uygulanmıştır. Bu nedenle artık MDG’lerden bir beklenti yerine, küresel örgütler dikkatlerini tekrardan ülkelerin insan hakları ile ilgili politikalarına çevirmişlerdir.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi üyesi Danius Puras’ın eleştirilerinden birisi de haklar arasındaki hiyerarşik yapı oluşturulması ve MDG’lerin de bu hiyerarşik yapının ikmalini ve desteğini sağladığı yönündedir. Ona göre, “Binyıl” ya da diğer adıyla “Milenyum” bildirisinde Çocuklar Kalkınma ve Adalet ortaya konan 8 anahtar hedef, ulusal politikaları yönlendirmiştir. Öyle ki, dar kapsamda anlaşılan Milenyum hedefleri, birçok ülkenin nihai hedefleriymiş gibi yansıtıldı.
“Full belly hipotezi” olarak ortaya atılan hipotezin bir yansıması olarak, toplumlar, sivil haklar ve özgürlükleri elde etmeden önce, ilk olarak ekonomik ve sosyal hakları gerçekleştirmeleri/elde etmeleri gerekir. Fakat bu tür önceliklendirmenin üzücü yanı, “sonraki”nin bir türlü gerçekleştirilememesidir. Paradoksal bir biçimde birçok ülkede MDG’lerin başarılı bir şekilde tamamlanamamasının önündeki en büyük sistematik engel, çocuk koruma politikalarını da içeren, ulusal politikalardaki öz-düşünüm (self-reflection) ve şeffaflığın eksik olmasıdır ve bu da sivil toplum ve sosyal sermayenin eksikliği ile ilgilidir. Şeffaf ve enerjik/hareketli (vibrant) bir toplum, insanların ekonomik ve sosyal kalkınma ile ilgili haklarını savunma yetkinliğine sahip olmalarının yaşamsal temelleridir. MDG’lerin çocukların hayatta kalmasına odaklanması bu sorunu örneklendirmektedir. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi (CRC) ve BM’nin diğer belgeleri tüm insan haklarına eşit davranışı geliştirmeyle ilgili önemli ve değerli araçlardır. CRC’nin 6. maddesi, örneğin, hayatta kalma ve kalkınma haklarının birbirinden ayrılmazlığını (bütünlüğünü) vurgulamaktadır. Ve fakat, MDG’lerce özellikle beş yaş altı çocukların hayatta kalmalarına odaklanılmasını özendirmekte ve daha büyük çocukların hayatta kalması ve gelişimi göz ardı edilmekte “bekleme listesi”ne konmaktadır. Diğer yandan yayınlanan bir raporda (International Alert) Milenyum Kalkınma Hedefleri’nin “yorgun” bir kalkınma paradigması ve yetersiz bir ilerleme olduğu dile getirilerek, artık hareket etme zamanının gelip te geçmekte olduğu vurgulanmıştır.
“En son 2000’deki Binyıl Doruk Toplantısı’nda dünya önderleri, 2015’e kadar açlığı yarı yarıya azaltma sözü vermişti. Ancak son duruma bakılırsa 2015’e kadar verilen sözün tutulması pek mümkün değil. Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün yayınladığı 2001 silahlanma raporuna göre, dünyada silah yatırımlarına yapılan toplam harcama 772 milyar dolar. Silahlanmaya harcanan paranın sadece 15’te biri ayrılabilse, dünya açlıkla mücadelede önemli bir kavşağı dönmüş olacak” (CNNTÜRK, 2005)
MDG doruk toplantısından önce, çocuk evliliğinin sona erdirilmesine yönelik bir inisiyatif oluşturuldu. ABD eski başkanı Jimy Carter ve Brezilya Eski başkanı Fernando Enrique Cardoso sırasıyla Guardian’ın web sitesinde konuyla ilgili ortak bir bildiri yayınladılar. “ Toplumların, kızların eğitimlerinin ekonomik ve sosyal maliyetinin, onların düğün masraflarından daha fazla olduğunu anlamaya başladığı ve değişimlerin çok hızlı yaşandığı günümüzde, yetkililerin ciddi bir şekilde yasal düzenleme yapmalarına gereksinimimiz var. Bu durum kız çocuklarını okulda tutmak için gerekli olan finansal destek kadar, duyarlı müzakere ve düşünceli liderlik gerektirir. Ayrıca bu uygulamayı bitirmek için çalışacak gruplara, toplum olarak ulusal ve uluslararası düzeyde gerekli desteği de vermek zorundayız. Çoğumuz, çocuk evliliğinin etkilerini doğrudan hedeflemeden, yoksulların ya da marjinal gruplardaki kadınların ve kızların hayat standartlarını geliştiremeyeceğimizin farkındayız”. (CRINMAIL 1193, 2010)
Türkiye Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin Neresinde?
Türkiye’de Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin kimi alanlarda başarılı olduğu vurgularken, çocuk ve diğer risk grupları ile ilgili gelişmeler ya yetersiz ya da hala aşka dışsal desteğe gereksinim duyulduğu vurgulanmıştır. Türkiye Birleşmiş Milletler Bürosu’na göre “Bin Yıl Kalkınma Hedefleri Raporu (2005), Türkiye’nin bu hedefler doğrultusunda sağladığı ilerlemenin bir göstergesi niteliğindedir. Rapora göre Türkiye hedeflerin çoğunu 2015 yılına kadar gerçekleştirme, hatta aşma yolunda önemli mesafe almış bulunmaktadır. Öte yandan, kimi alanlardaki güçlükler sürmektedir. Çabaların sürdürülmesi gereken alanlar açlık ve yoksulluğun ortadan kaldırılması (hedef 1); kadın-erkek eşitliği (hedef 3); çocuk ölüm oranı (hedef 4); ve anne ölüm oranıdır (hedef 5). Aralarında Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu gibi Bretton Woods kuruluşlarının da bulunduğu BM örgütleri ülkeye çeşitli alanlarda yardımcı olmaktadırlar: Yoksullukla mücadele, demokratik yönetişim, çocuk ve kadın hakları, sağlık, mülteciler ve göç, çalışma yaşamı, gıda ve tarım, afet yönetimi ve uyuşturucu maddelerle mücadele bunlar arasında sayılabilir”. (BM Türkiye, 2011)
Çocuklara Yönelik Adaletsiz Uygulamalar
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporuna göre Kenya’da hükumetin hastalık belirtilerini hafifletici bakıma (palliative care) getirdiği kısıtlamalar, çocukları, HIV/AIDS ya da kanser gibi hastalıkların akut ya da kronik ağrılarıyla başbaşa bırakmıştır.
“Gereksiz Ağrı / Izdırab: Kenya’da Hükümetin Çocuklara Hastalık Belirtilerini Hafifletici Bakım Sağlama Başarısızlığı” başlıklı rapor, bunun gibi durumlardaki çocuklara verilen fiziki ve psikolojik zararları gösteren Network araştırma bulgurlarını ortaya koyuyor. Rapor, 141 vakayı gözden geçiriyor; bu amaçla, alıkoyma şartları ve şiddet, tıbbı bakımın koşulları ve çocuğu ailesinden ayırmanın etkileri gibi bir dizi mesele ile ilgili tavsiyelerde bulunuyor.
Uluslararası Af Örgütü (AI – Amnesty International), Sudan’a ceza yasasında yer alan ve her yıl binlerce insanın, özellikle kadın ve kızların “açık-saçık” ve ayıp kabul edilen giyimden kaynaklı olarak tutuklanmasına yol açan ayrımcı hükmün iptal edilmesi için çağrıda bulundu. Bu suçu işleyenlerin çoğu bir araya getirilerek asayiş mahkemesince kırbaçla cezalandırılmakta ve avukat / savunma hakları verilmemektedir. Bu bağlamda gerekli tedbirleri alması açısından Sudan devletinin yapması gereken öncelikli düzenlemeler şu şekilde ortaya konmuştur:
Devletin acil olarak yapması gerekenler,
• Asayiş yasasını ve 1991 tarihli ceza yasasının 152 maddesini de içeren asayiş rejiminin (public order regime) fesih edilmesi, çünkü bunlar muğlak ve belirsiz, ayrıca Sudan’ın insan hakları yükümlülüklerini yerine getirmesine de engel olmaktadır.
• Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 7. maddesi ile Afrika İnsan Hakları ve Halkların Hakları Sözleşmesi’nin (ACHPP-African Charter on Human and Peoples` Rights) 5. maddesini de içeren uluslararası yasalarca yükümlü olduğu insan hakları yükümlülüklerini yerine getirmek.
• Zalim, insanlık dışı ve alçaltıcı bir cezalandırma olan, suçluları kırbaçlama cezasının asayiş rejimi kapsamından çıkarılması (CRINMAIL 1192, 2010).
Dünyadan kısaca
CRIN New York’ta BM bünyesinde çocuk suçlulara yönelik, insanlık dışı cezalandırmaların sona erdirilmesi için bir kampanya başlattı. Ülkelerden alınan bireysel haberlere göre, çocuklar işledikleri suçlardan dolayı, idama, ömür boyu hapse ve fiziki şiddet içeren cezalara çarptırılmaktadırlar. CRIN’ye göre, çocuklara yönelik bu tür barbarca muamelelerin devam etmesinin nedenlerinden birisi de, insanlık dışı cezalandırma realitesinin, görünür olmamasından kaynaklanmaktadır. Konuyla ilgili resmi kayıtlara ulaşmak nispeten kolayken, bireysel tanıklara ulaşmak çok zor. Bu amaçla CRIN bir çağrıda bulanarak, -bu kampanyanın büyük bir etki yapabilmesi açısından- bu tür insanlık dışı uygulamalara yönelik bilgi, görüntü ve resimlerin, info@crin.org e-posta adresine gönderilmesini istiyor. Bu konudaki detaylı bilgi 13 Ekim 2010 tarihinde CRIN’nin web sitesinde yayınlandı.
Afrika’da Kenya ve Tunus, çocuklara yönelik her türlü şiddeti tamamen yasakladı. Aynı zamanda bu başarıyı sağlayan ilk Afrika ülkeleri olarak kayıtlara geçtiler. Birleşmiş Milletlerin, yeni bir araştırmasına göre, Paraguay’da da kendi evleri de dahil olmak üzere, çocuğa yönelik, ısırma, tekmeleme, yakma, kısmı boğulma/ havasız bırakma, gibi fiziksel şiddet ve eziyetler yasaklandı.
BM Çocuk Fonu UNICEF’in bir raporuna göre, fiziksel cezalandırma, sözlü aşağılama gibi uygulamaların, bazı hükumetlerce de desteklenen kültürel açıdan kabul edilebilir bir eğitim formu olarak görüldüğü tespit edilmiştir.
Türkiye’deki Sivil Toplum Örgütleri (STÖ), Geçen Eylül ayında Referandumla onaylanan Anayasa değişikliğinin, temel çocuk hakları ilkelerinin Türk hukuk sistemi ile bütünleştirilmesinde başarısız olduğunu dile getirmişlerdir. STÖ’ler çocuk haklarının ayrı bir başlık olarak anayasa düzenlemesinde yer alması için çağrıda bulunmuşlardı. T.C. Anayasasının 41. maddesinde yapılan değişiklikle, çocuk hakları sadece aile birliği bağlamında ele alınmaktadır.
Orta Afrika Cumhuriyeti (CAR), Birleşmiş Milletlerin Çocuk Hakları Sözleşmesinde yer alan çocuklarınssilahaltına alınmasını yasaklayan Opsiyonel Protokolü’nü imzaladı. Benzer şekilde Zambiya da BM’nin İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşmesi’nin Opsiyonel Pprotokolünü imzaladı.. CAR ayrıca Çocuk Hakları Sözleşmesinin, çocuk ticareti, çocuk fahişeliği ve çocuk pornografisine yönelik Opsiyonel Protokolünü de imzaladı.
Çocukların silah altına alınmalarını durdurmak, silah altında olanların serbest bırakılmasını desteklemek ve onların sivil hayata yeniden entegre olmalarına yönelik olarak ve giderek büyüyen BM destekli inisiyatife – Paris Uzlaşması- 11 yeni ülke adını yazdırdı.
İngiltere Çocuk Hakları İttifakı (CRAE -The Children’s Rights Alliance for England), çocukların Avrupa ve diğer uluslararası düzlemlerde, karar alma mekanizmalarına katılımlarının boyutunu ortaya koymayı amaçlayan bir projeyi hayata geçirdi. Bu proje, Avusturya, Estonya, İrlanda, Moldova Cumhuriyeti, Romanya ve Rusya ile ortaklaşa yürütülmektedir. Yürütülen alan araştırması, Avrupalı STÖ’lerin çocukların (17 yaş ve altı) ulusal ve uluslararası düzeyde karar alma süreçlerine katılımını nasıl desteklediklerini -eğer destekliyorlarsa- öğrenmeye çalışıyor. CREA bu araştırmayla, çocukların uyum içinde Avrupa genelindeki değişimi nasıl etkileyebileceğinin bir resmini çıkarmayı ümit ediyor. Böylece Avrupa komisyonuna, çocukların karar alma mekanizmalarına entegre edilmesinin sağlanabilmesine yol açacak tavsiyelerde bulunacak.
Ünlü Amerikan çikolata markası Hurshey, çikolata yapımında kullanılmak üzere Afrika’dan getirttiği kakaonun üretiminde zorla çalıştırma ve çocuk emeği kullanıldığı yönünde STÖ’lerin suçlamalarıyla karşı karşıya kalmıştır. Green America, Oasis USA, Global Exchance ve Uluslararası İşçi Haklar Forumu (ILRF)’e göre, Hurshey, kakao sağladığı Afrikada’ki bölgenin işçi haklarının suistimali açısından “lekeli” olmayan bir yer olmasını sağlayamamıştır (CRINMAIL 1194, 2010).
Kaynakça:
BM Türkiye, http://www.un.org.tr/index.php?ID=12&LNG=1, 17.01.2011
CNNTÜRK, (2005), “Dünyada Açlığın Nedeni Savaşlar” http://www. cnnturk.com /2005/saglik/05/23/ dunyada.acligin.nedeni.savaslar/97944.0/index. Html
CRINMAIL 1192 (2010), http://www.crin.org/email/index.asp
CRINMAIL 1193 (2010), http://www.crin.org/email/index.asp
CRINMAIL 1194 (2010), http://www.crin.org/email/index.asp

* Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Gönüllüsü
(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)

Tags: , , ,

Arşivler