Çocuğa Yönelik Şiddet Çalışması ve Sonuçları
2003 yılında bağımsız uzman Prof. Paulo Sergio Pinhero Birleşmiş Milletler adına “Çocuğa Yönelik Şiddet” konulu bir araştırma yaptı. Araştırmanın kapsamı; dokuz bölgede ve beş alanda (ev-aile, okul, bakım ve adalet sistemi, çalışma ortamı ve toplum) çocuğa yönelik şiddeti araştırmak, raporlamak ve tavsiyelerde bulunmaktı. Araştırma sonucu kitaplaştırıldı ve ayrıca 12 tavsiye kararı hazırlandı; ancak Birleşmiş Milletler, bu tavsiye karalarını dikkate almadı. Buna karşın raporun yayınlanması dünya genelinde yankısını buldu. Hem Avrupa ve Orta doğuda hem de Amerika kıtasında ülke ve Birlikler, bu rapor çerçevesinde çocuğa yönelik şiddet konusunda kendi özel programlarını oluşturdular. Bu bağlamda Lihteştayn, Aile içinde bile çocuğa yönelik şiddetin yasaklanması için düzenlemeler yaptı. Ayrıca dokuz ülkede, çocuğa yönelik bedensel şiddeti tüm alanlarda yasakladı: Kosta Rika, İspanya Venezuella, Uruguay, Portekiz, Yeni Zelanda Hollanda, Lüksemburg ve Moldova Batı Afrika ülkelerinden 34 İslam bilgini, Ocak 2010’da Moritanya’da bir araya gelerek, -bir insanlık dışı uygulama olan- kız çocuklarının sünnet edilmesini, sağlık yönünden zararlarını da ortaya koydukları bir fetva ile yasakladılar. Ancak İnsan hakları gözlem raporuna göre Irak Kürdistan bölgesinde uygulamanın devam ettiği yönünde.
Çocuk hakları ile ilgili iyi gelişmelerin yanında kötü gelişmelere de tanık olmaktayız. Özellikle çocuğun cezai ehliyet yaşını düşüren ülkelerin sayısı gittikçe artmaktadır. Çocuk hakları Komitesinin yaptığı açıklamaya göre, Gürcistan, İspanya, Arjantin, Filipinler, Kore ve Brezilya cezai sorumluluk yaşını düşürdü. Ancak, kaç yaşa düşürüldüğüyle ilgili bir bilgi yok. Prof.Pinhero “Çocukları suçlamaktan vazgeçelim, Bu durumun kendisi başlı başına zarar verici bir şiddet unsuru. Çocukları suçlamayı durdurmak hepimizin çıkarınadır. Bu yüzden onlara çocukken çocuk gibi davranalım ve ceza yargılama sistemini yetişkinler için koruyalım” ifadeleri ile tepkisini dile getirmiştir. Buna rağmen Çocuklara ağır cezalar verilmeye devam ediliyor. Geçen yıl sadece İran’da 346 çocuk idam edildi. İran, Çin’den sonra çocuklara en fazla ölüm cezası veren ikinci ülke. Uluslararası Af Örgütü İran’ın çocuk cezalandırmadaki aşırılığına dikkati çekiyor.
Uzmanlar, tanık olduğumuz küresel ekonomik krizin Asya’da, çocuk ve gençlerin sex ticaretinin kurbanı olmalarının önünü iyice açmış olduğuna dikkati çekmektedirler. ECPAT (End Child Prostitution, Child Pornograph and Trafficking of Children for Seksual Porpuses- Çocuk Fuhuşunu, Pornosunu ve Cinsel Amaçlar için Çocuk Kaçırılmasını Engelleme Derneği) yayınladığı bir raporda, artan yoksulluk, sosyal hizmetlere ayrılan bütçelerin azaltılması, hedef ülkedeki sıkı/katı göç yasaları çocukların hassaslığını arttıran faktörler olarak ortaya konmaktadır.
Mart 2010’da toplanan İnsan Hakları Konseyi’nde çocuk haklarına yönelik tartışmalar cinsel şiddet üzerine odaklandı. Burada sadece Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin bu durumu engellemek için yeterli bir mekanizma olmadığı ve NGO (Sivil Toplum Örgütlerinin) desteği ile yapılan kampanyaların etkisi vurgulandı. Bu amaçla Eylül 2010’da ilgili ülkeler bir araya gelerek yürütülecek kampanyaların programını belirleyecekler. Bu doğrultuda Mart 2010’da Afrika’da toplanan Afrika Çocuk Hakları ve Refahı Komitesi çocuğa yönelik şiddet özel gündemi ile düzenlediği toplantıda, bölgesel mekanizmalar ve örgütlerin paydaş olarak önemini vurguladı.
İnsan Kaçakçılığına Dünya Kupası Fırsatı
İnsan kaçakçılığının/ticaretinin (Trafficking) ne anlama geldiği konusunda bir kafa karışıklığı mevcut. Kavram, özellikle “gönüllü göç” ile karıştırılıyor. Birleşmiş Milletler Uluslararası Suç Sözleşmesi ve buna bağlı çıkarılan Palermo Protokolünde, kaçakçılığın bir tarifi yapılmış; “Sömürü amaçlı olarak, kişilerin işe alınması, taşıma, ulaştırma, kişiyi saklama, barındırma, güç ve baskı yoluyla, kişinin zayıflığından faydalanarak, adam kaçırma, düzenbazlık ve kişinin rızası üzerinde kontrol sağlamak için ödeme yapılması ya da bazı yardımların yapılması”
Buna rağmen çoğu ülke çocuk kaçakçılığı ile çocukların satılmasını birbiriyle karıştırmaktadır. Satışı yasaklarken, kaçakçılığı göz önüne almamaktadırlar. Birbirleri ile örtüştükleri noktalar vardır ancak aynı değildirler. Çocuk satılmadan da kaçırılabilir, kaçakçılığın hedefinde fiziksel yer değişikliği söz konusudur; bunun için ne bir alıcıya ne de bir satıcıya ihtiyaç yoktur. UNICEF İnocenti Araştırma Merkezi ayrımı daha belirginleştirmek için, “çocuğun satılması sınır içinde ya da sınırlar arasında hareket etmeye ihtiyaç duymadığı sürece, kaçakçılık statüsüne girmez. Ancak hem çocuk kaçırma hem de çocukların satılması önemli konulardır ve ikisine de aynı değerde önem vermelidir. Bu bağlamda, Çocuk Hakları Sözleşmesinin 35. maddesi ve Çocukların Satılması, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisine Yönelik İhtiyari Protokol (OPSC), taraf ülkeler tarafından, her iki ihlalin önlenmesine yönelik gerekli düzenlemelerin yapılmasını zorunlu tutmuştur.
Kaçakçılık mağduru çocukların en çok, cinsel istismara maruz kaldıkları ve bunda en önemli etkenin aile ve toplum gibi koruyucu mekanizmaların olmayışı gösterilmektedir. Bazı taraflar, mağdur çocukların, kaçak işçilik, zorla evlendirme, evlat verilme, ve farklı iş kolların kötü biçimlerinde çalıştırılmasından çok, sadece cinsel istismarlara önem verilmesini, eleştiriyorlar. Ö z e l l i k l e Haziran-Temmuz 2010 aylarında Güney Afrika’da düzenlenen Dünya Kupası’nın kaçakçılığı arttıracağından endişe edilmektedir. 2006 yılında Almanya’da yapılan Dünya Kupası’nda yaklaşık 40 bin kadın ve çocuğun bu yolla Almanya’ya kaçırıldığı, Avrupa Birliği’nin 2007 Raporunda yayınlanmıştır. Ancak bu dönem istatistiklerinde, kaçırılan ve fuhuşa zorlanan kadın ve çocuk sayısında artış olmaması da dikkat çekicidir.
G.Afrika Başkanı Jakob Zuma, dünya kupası sürecinde çocuk kaçakçılığının artabileceğine dikkat çekmiştir. Ancak karşıt görüşte olanlar da, milyonlarca çocuğun aç ve yoksul olduğu bir ülkeye böyle bir akının olmayacağını ve benzerlik kurulmaya çalışılan Almanya ile Güney Afrika’nın farklı konumda ülkeler olduğunu dile getiriyorlar. Buna karşın bir diğer tehlike ise G.Afrika’dan çocuk kaçırılması. Güney Afrika Çocuk Hattı yetkilisi Joan van Niekert, ülkede milyonlarca aç ve korumasız çocuğun bulunduğunu, bunları uyarmak için, çeşitli broşürler dağıttıklarını ancak bunların yetersiz olduğunu ifade ediyor. Ayrıca insanların öncelikle karınlarını doyurmayı düşündükleri için tehlikeye açık olduklarını ve bunun için daha büyük bir uyarı sistemine ihtiyaçları olduğunu belirtiyor.
Asya Göçmen Merkezi, insan kaçakçılığı ve göç kavramlarının arasındaki farkın insan hakları aktivistleri için önemli olduğunu vurguluyor. Buna göre “göç genel bir fenomendir. İnsan kaçakçılığı da bunun bir biçimidir. insan kaçakçılığına daha fazla önem vermek ve göç bağlamının dışında tutmak, stratejik olarak insan hakları mücadelesine zarar verir, çünkü: a) İnsan kaçakçılığı, öncelikli olarak göçmenler için insan haklarını konuşmaktan çok, göçü suç kontrolü ve suçtan korunma bağlamına sokar ve sonra da insan hakları bağlamında insan kaçakçılığından bahseder. b) İnsan kaçakçılığı, hükumetler tarafından, genel anlamda göçü daha fazla kısıtlayan yaklaşımları geliştirmenin bir aracı olarak kullanılmaktadır.
Hükumetlerin uyguladığı bu kaçakçılık politikaları, göçün olumlu yönlerini de yok etmektedir. Yapılan bir alan araştırmasında 1000 göçmen çocukla yapılan görüşmelerde, çocukların “yeni dil öğrenmek”, “şehir hayatının tanımak”, “yaşamın tadına varmak” olarak ifade ettikleri yeni yerleşim yerleri, göçün olumlu yansımaları olarak değerlendirilmektedir. Araştırma ayrıca kaçakçılık karşıtı politikaların, güvenli ve desteklenen göçün önündeki engelleri yükselttiğini ortaya koymuştur.
Çocuk kaçakçılığını bir diğer yansıması da ırkçı söylemlerin artması olarak gösterilmektedir. Örneğin, Avrupa’da buluna Roma Komitesi sık sık çocuk kaçakçılığının suçlularına ve mağdurlarına vurgu yapmaktadır. Çocukları Koruyun (Save the Children) oluşumunun haberine göre, “insan kaçakçılığı kavramı, toplumun mevcut sosyal dışlanmışları üzerindeki suç faaliyetleri, geleneksel uygulamaları ve hayatta kalma stratejileri arasındaki ayrımı belirsizleştirmek için kullanılmaktadır”.
Bu tür suç faaliyetlerinin çözümü temel programlar açık ve net anlaşılır araştırma ve politikaların oluşturulması ile beraber, medyanın sansasyonel etkisi dikkate alınmalıdır. Diğer yandan mağdur çocukların deneyim ve birikimlerinden faydalanmadan, sorgulamadan onları dışlayıcı önlem ve uygulamalar, ne kadar başarılı olabilir? Ya da onların savunmasızlığını ne kadar giderebilir?
Dünyadan Kısaca
Güney-Doğu Asya Ülkeleri Birliği’ne (ASEAN) bağlı ve her üye ülkeden 2 temsilcinin bulunduğu Kadınlar ve Çocuklar komisyonu, seçim yaparak çalışmalarına başladı. Komisyon amaçlarını, kadın ve çocuk haklarını geliştirmek, adli ve idari kapasiteyi arttırmak ve bilgi toplama yöntemlerini araştırmak ve geliştirmek olarak belirledi. Birlik, insan kaçakçılığı, çocuk işçiliği, çoklu çalışmaya maruz çocuklar ve cinsiyet ayrımcılığına dikkat çekmeyi hedefliyor.
Hindistan’da, bir erkek öğrenci okul yönetimince maruz kaldığı fiziki şiddet sonucunda intihar edince, Ulusal Çocuk Hakları Koruma Komisyonu bir soruşturma başlattı. Araştırma sonucunda okullarda çocukların farklı şekillerde şiddete maruz kaldıkları tespit edildi. Bu amaçla yapılan düzenlemeyle, Hindistan’da okullarda uygulanan fiziki şiddet yasaklandı.
Afrika’da da Global inisiyatif ve Afrika Çocuk Politikası forumu, Afrika Genelinde Çocuklara yönelik bedensel şiddetin yasaklanması ve yok edilmesine yönelik bir bülten yayınladı.
Bulgaristan’da, televizyonda yayınlanan bir “Reality Show” programında 2-2,5 yaş arası dört çocuğun kullanılması sonucunda, ilgili yayın kuruluşuna yüklü bir para cezası verildi. Çocukların TV programlarına çıkmalarına yönelik bir kısıtlama talebi de Hindistan’dan geldi. Ailesi tarafından televizyon programına çıkmasına izin verilmeyen 11 yaşındaki bir kız çocuğu intihar edince, Ulusal Çocuk haklarını Koruma Komisyonu, 7 yaşından küçük çocukların, televizyonda yayınlanan reality show programlarına çıkartılmamaları tavsiyesinde bulundu.
Hindistan, Yeni bir yasa tasarısı hazırlıyor. Buna göre evlilik yaşı kızlarda 18, erkelerde 21 yaş olarak belirlenecek.
Haziranın ayının 16’sı Afrikalı Çocukların Günü olarak kabul edildi. Bu yıl günün teması “Çocuk Refahı İçin Planlama ve Bütçeleme: Ortak Sorumluluk”. Afrikalı Çocuklar Günü, 1976 yılında Güney Afrika’da meydana gelen Soweto ayaklanmasını anmak için düzenleniyor. 100’den fazla siyahi öğrencinin öldürüldüğü ve binlercesinin de yaralandığı ayaklanma; siyahi öğrencilerin, düşük kaliteli eğitime karşı ve düşünce özgürlüğü talebi ile kendi yerli dillerini konuşma hakkı için marşlar eşliğinde yürüyüşe geçmeleri sonucu olmuş.
Pakistan’da, Çocuk Haklarını Koruma Topluluğu (SPARC – Society for the Protection of the Rights of the Child), Haziran 2010’un ilk haftasında yayınladığı resmi verilere dayayan bir yazıda, 2009 Pakistan’da çocukların, yoksulluk, zayıf yönetim, cehalet, yozlaşma, terörizm ve militarizmin darbesine katlanmaya devam ettikleri gerçeğini ortaya koymuştur.
Nijerya’da, BBC’ni haberine göre, bir hafta içerisinde 100 çocuk kurşun zehirlenmesinden kaynaklı hayatını kaybetmiş. Yasa dışı yollarla, altın aranması ve kazı işlemlerinin yapıldığı alanlarda yoğun miktarda kurşunun bulunmasının buna neden olduğu tespit edilmiş. İlginç olan ise bu olayın genel bir sağlık taraması sonucunda, bazı köylerde hiç çocuğa rastlanması sonucu ortaya çıkmış olması.
Çad’da Afrika genelinde çocukların kolluk güçleri ve silahlı gruplar tarafından silah altına alınmasını engellemek ve sona erdirmek için bölgesel bir konferans düzenlendi. Çad ilk olarak, UNICEF desteğinde silah altındaki çocukların terhis edilmesini taahhüt etti.
Kaynaklar:
CRINMAIL 1177 http://www.crin.org/email/index.asp
CRINMAIL 1178 http://www.crin.org/email/index.asp
CRINMAIL 1179 http://www.crin.org/email/index.asp
* Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Gönüllüsü