Ercüment Erbay: İbrahim Bey merhaba. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
İbrahim Taşkesti: 63 yaşındayım, Ankara Çubuk doğumluyum. Reksan Rekor Sanayi firmasının sahibiyim.
Ercüment Erbay: İbrahim Bey, bugün çocuk işçiliğinden işverenliğe uzanan yaşamınızda bir yolculuğa çıkmak üzere birlikteyiz. En baştan başlarsak, çalışmaya ilk kez kaç yaşında başladınız? Bu süreci biraz aktarır mısınız?
İbrahim Taşkesti: 9-10 yaşlarında amcamın Çubuk’taki yerinde çalışmaya başladım. Meslek öğrenmek için heves ettim ve bu şekilde çalışma yaşamına girdim. Durumumuz da iyiydi. İlkokulda da başarılıydım ama o zamanlar meslek sahibi olmak önemliydi, okumak pek önemli değildi, şimdi ise önemli.
Ercüment Erbay: Peki okula devam etmeyi düşünmediniz mi?
İbrahim Taşkesti: Çalışmak daha cazip geldi. Bizden büyük ağabeylerimiz Ankara’ya çalışmaya giderlerdi. Onlar köye gelince çok imrenirdik ve bu şekilde Ankara’ya geldik. Ankara’da çelik eşya işinde çalıştım.
Ercüment Erbay: Ankara’ya gelip bu işe başladığınızda kaç yaşındaydınız? Ayrıca burada yaptığınız işi biraz aktarır mısınız?
İbrahim Taşkesti: 12 yaşlarındaydım. Buradaki işte çelik saclar gelirdi, bize onları taşıtırlardı. Gücümüz yetmezdi, o dönemdeki ustalarda eğitimsizdi, küfürlü konuşurlardı, döverlerdi, bağırır çağırırlardı. Öğle araları ustaların hepsi 5’er 10’ar kuruş verip bir şey almaya gönderirlerdi, karda kışta çok sıkıntılı günler geçirdik.
Ercüment Erbay: Çıraklıktan kalfalığa geçişiniz nasıl oldu?
İbrahim Taşkesti: Ben çok meraklı ve istekli bir çocuktum. Tornayı gördüm sanayide. Daha önce tornayı bilmezdim. Tornayı, tornavida sanırdım. Baktım ki öyle değil, birçok işi yapabileceğiniz bir alet. Merakımı görüp beni malzeme taşınan yerden tornahaneye aldılar. Benden önce çalışan kalfaları geçtim. Bu arada boş durmadım, Ulus’taki Akşam Sanat Okulu’na başladım. Torna tesviye bölümünden mezun oldum ve diplomalarımı aldım. Çalıştığım yerden başka işe geçtim çünkü değişik işler görmek ve yapmak istedim. 17-18 yaşındaydım. Başka yere daha az parayla geçtim çünkü yeni şeyler öğrenmeliydim. Zaman geçti, askerlik vaktim geldi ama gitmeden önce şöyle bir hayalimiz vardı arkadaşımla. Dönünce bir işyeri kurmak. Askerden döndüm. Gitmeden önce nişanlanmıştım, dönünce evlendim. Askerden önceki işime de devam ettim. Haftalığım 300 liraydı, iyi paraydı ama aktivite vardı, çok fazla çalışıyorduk. Bir gün bayramda köye gideceğiz. Ustamdan iki haftalık para istedim avans olarak, yaklaşık 600 lira. O da bana kızdı, hiç bu dükkâna para giriyor mu diye sormuyorsunuz, para istiyorsunuz dedi. Dedim ki, burada çalışmak benim işim, parayı siz halledeceksiniz. Eğer bu kadar ihtiyacımı gidermeyeceksiniz ben çalışmıyorum. O zaman sigorta yok, sosyal hak yok. İşten çıktım. Askere gitmeden önce bir arkadaşımla işyeri kuralım diyelim diye konuşuyorduk demiştim az önce, buna karar verdik ama bende para yok. Arkadaşımın 10.000 lirası var. Akşam eve geldim, hanım sıkıntımı gördü. O da annemden para alır gelirim dedi. Kayınpederim yeni emekli oldu, aldığı 20.000 lira, 10.000 lirasını bana mı verecek dedim ama verdi parayı. 92.000 liraya dükkân aldık. 20.000 peşin, geri kalanını 2000 liralık taksitlerle ödeyeceğiz.
Ercüment Erbay: Dükkânın yeri neresiydi?
İbrahim Taşkesti: Ata sanayideydi. Tuttuğumuz yer çok küçüktü, tornamız sığdı ama kaynak makinemiz sığmadı. İki kişi ancak sığabiliyorduk ama çok iş yaptık orada. Daha sonra bitişiğimizdeki dükkânı aldık. Bu arada sene 1970. İşlerimiz çok iyi, piyasada tutulduk. Araba parçaları yapıyorduk ve bu parçalar Türkiye’de bulunmuyordu. Fabrikalar, arabaları, kamyonları hatalı üretiyordu ya da Türkiye koşullarına uymuyordu bazı parçalar. Bu parçaları yapıyorduk. Dükkânın önüne arabalar diziliyordu, büyük şirketlerle çalışıyorduk.
Ercüment Erbay: Bütün bu işleri iki kişi mi yapıyordunuz?
İbrahim Taşkesti: Yanımızda 3-4 tane de çırak, kalfa vardı.
Ercüment Erbay: Yani artık işverenliğe de başladınız. Yaşınız kaçtı?
İbrahim Taşkesti: Evet işverenliğe de başladık ve yaşım 22-23. Dükkânımızı genişletince tornayı iki yaptık, zamanla 3 oldu, 4 oldu. Sene 1976’da şimdiki işim olan rekor işine başladık. Rekor hidrolikle ilgili biliyorsunuz. Türkiye’de de rekor yeni başlıyor. Bu dönemde ortağımla ayrılma durumuna geldik. Nedeni, ben rekor imalatı istiyordum, bunun için de otomatik tezgâhlar almamız lazım. Bu tezgâhları alırken bir fikir ayrılığı oldu. Ortağımla ayrılırken iki dükkânımız yan yanaydı. Birini ben, diğerini ortağım aldı. Yan yana dükkânlarda çalışmaya başladık. Çalışanlar 12-13 kişi olmuştu, sen bana gel, sen ona git yapmadık. Demokratik olarak yapalım dedik, isteyen işçi istediği işyerine geçsin. İlginçtir, hepsi benim dükkânıma geldi. Bunun nedenini de şöyle açıklıyorum. Ben ortakken çalışma saatlerini ayarlamak istedim. Sabah 7’de gelirdi işçiler, akşam 11-12’ye kadar çalışılırdı. Fazla da bir katkı veremezsin, bir akşam yemeği verirsen verirsin. Ben dedim ki 7’de gelsinler, 7’de gitsinler. Böyle bir düzenlemeyi arzu ettim. Ortağımdan ayrıldığımız gün ben yarı otomatik tezgâha geçtim, çalışma saatlerini düşürdüm ve SSK yapmaya başladım. İlk SSK’sını yaptığım çok insan vardır. İşten ayrılan birine tazminat verirdim, tazminat ne derlerdi. Kimse tazminatı bilmezken ben verirdim. Sene 1978’lerde altı milli tezgâhları gördüm. Biri Almanya’dan getirmiş, bir tarlanın ortasına koymuş, satıyor. Tam üretim tezgâhı. Tabi biz bu tezgâhları bilmiyoruz. Almanya’dakiler kullanıp eskitmiş, bizim ülkeye daha yeni geliyor. Ben o makineleri aldım. 1981’de Ostim’e bu binaya geldim. Tezgâhları çoğaltıyoruz tabi. 100 m2 daha yer tuttum, orası da doldu. Bir 100 m2 daha tuttum o da tezgâhla dolunca, dedim ki bir müşteri potansiyelimiz oluşmuş. Ostim’de 29. Sokakta 200 m2 bir yer tuttum, sonra yetmedi oradan bir 200 m2 daha yer tuttum. Burayla birlikte 600 m2 etti, yine yetmiyor tabi. Bir fabrika kuralım fikri gelişti. Aslında bir ev alalım diye yola çıktı. Söğütözü’nde bir eve baktık, 600.000 lira fiyatı. Hanımla konuştuk, bu evi alacağız bir de masraf edeceğiz, biz bu paraya fabrika kuralım. Sincan Organize’de yerler olduğunu duyduk.
Ercüment Erbay: Bir ev fiyatına fabrika kurulabiliyor muydu?
İbrahim Taşkesti: Yok, sadece arsasını aldık. 9 dönümdü. Arsanın ortasına oturdum, “Yarabbi fabrikanın yerini aldım ya artık ölsem de gam yemem” diye dua ettim. Şu ana kadar anlattığım yaşamımın % 5’idir. Güzel gidiyor ama ne zorluklar çektik, hiçbir şey kolay olmuyor.
Ercüment Erbay: Ne gibi zorluklar çektiniz isterseniz ara bilgi olarak biraz da bunlardan bahsedelim?
İbrahim Taşkesti: En başta bekâr evinde kalıyorduk Ankara’da, İsmetpaşa’da. Yemeğimizi kendimiz yapıyorduk, çok aç kaldık. Yediğimiz tabakların içinde şimdi köpeklere versen yemek yemezler. Yaşadığımız eve sonradan bir gittim, tavuk kümesi olmuş. Tenekedendi. Sefalet içinde yaşadık. Fabrika yerine geri dönersek, Organize Bölge Müdürlüğü’nden mi Sanayi Odası’ndan mı bilmiyorum bir açıklama geldi. Herkes arsasının % 50’sini kapatacak, yoksa arsaları ellerinden alınacak diye. Burada bir nasip çıktı. Bu 9 dönüm bize çoktu. 4.5 dönüm yerle 9 dönümü değişelim dediler. Teklif de değerli dostum Hidromek’in sahibi Hasan Bey’den geldi. Biz de bu teklifi kabul ettik. Kalan 4.5 dönümün parasıyla fabrikanın binasını kurduk. Sene artık 1990’ların sonu. Fabrikaya taşındık. Tezgâhları değiştirdik, çalışanlar çoğaldı. Bugün 50’nin üstünde kadromuz var. Mühendislerimiz var. Hep hevesim buydu. Ben mühendis olamadım ama mühendislerle çalışayım. Bunu da başardık. Bu arada bir prensibim vardır. Bir haylazlığı, saygısızlığı yoksa kimseyi işten çıkarmam. Bugün yaşanan kriz ortamında dahi çıkarmam çünkü ben oradan geldim. Bu insan sana güvenip borcun altına giriyor. Bu insana sen çok para kazandığın zaman çok para vermiyorsun, az para kazandığında da hadi git diyemezsin. Şu günlerde çok sıkıntılı günler geçiyoruz, hepsi gözümün içine bakıyor. Dedim ki kimse düşünmesin, işte burada aşçımız var, hepinize birer sefer tası alırım, kriz ne kadar gelirse gelsin yemeğimizi burada kaynatırız ama çalışırız. Çalışmazsak ne yaparız.
Ercüment Erbay: Geçmişe dönersek, çocuklukta çalışmak size ne kazandırdı?
İbrahim Taşkesti: Meslek kazandırdı. Ben hala çocukluğumdaki işi yapıyorum.
Ercüment Erbay: Peki çocuklukta çalışmak size ne kaybettirdi desem?
İbrahim Taşkesti: Kaybettirdiği, okuyamamam. Okulları gördüğüm zaman zorluk çektim. Diplomam olsaydı keşke. Mesela bana OSİAD’ın başkanlığını teklif ettiler, kabul etmedim. Sebebi nedir? Diplomamın küçük oluşu. Sen ne okul mezunusun dedikleri zaman, cevap ilkokul mezunuyum.
Ercüment Erbay: Size yeniden çocuk olma imkânı verilse yine çalışır mıydınız?
İbrahim Taşkesti: Hem okur hem çalışırdım. Okuyan adamın ufku açık olur, bunu sanayi deneyimiyle birleştirdiğinde ise çok iyi olur.
Ercüment Erbay: Acısıyla tatlısıyla yaşamınızı bizimle paylaştınız. Çok teşekkür ederiz.
İbrahim Taşkesti: Ben teşekkür ederim.
* Hacettepe Üniversitesi İ.İ.B.F. Sosyal Hizmet Bölümü Araştırma Görevlisi
(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)