Çocuk İşçiliği: Saya İşçileri Örneği

 

     Giriş

     Türkiye’de ayakkabıcılık sektöründe, makineleşmenin zayıf olması nedeniyle geleneksel üretim yöntemleri kullanılmakta olup, geleneksel ayakkabı imalatının da en geniş ayağını sayacılık oluşturmaktadır (Hak İnisiyatifi, 2017). Sayacılık; doğal veya suni deriler ile tekstil ürünlerinden kesilmiş parçaları makinelerle işleyerek ayakkabı modeline uygun hale getirme işlemi olarak tanımlanır (megep.meb.gov.tr). Sayacıların çalışma ortamları çoğunlukla kapalı ve havasız olmakta ve çok miktarda rahatsız edici koku ile kanserojen madde (uçucu yapıştırıcılar vs.) içermektedir (Hak İnisiyatifi, 2017).  Çalışanlar “kimyasalların deri ile temas etmesi sonucunda deri iltihapları ve dermatit; solunum yolu ile maruziyet sonucu astım, bronşit, sinir sistemi rahatsızlıkları ve kanser gibi sağlık riskleri ile karşı karşıya kalmaktadır. Ayakkabı imalathanelerinde alevlenebilir kimyasal maddeler fazla olduğundan yangın ve patlama riski de bulunmaktadır. Sektörde kullanılan el aletleri ve makineler de mekanik ve elektrik kaynaklı riskler oluşturmaktadır” (Gökkaya Akyol, 2016).

Kayıt dışılık ve fason üretimin yaygın olduğu sektörde ne saya atölyelerinin ne de saya işçilerinin sayısını belirlemek olanaklıdır. Bu işkolunda çok sayıda çocuk işçinin de çalıştığı bilinmekte fakat çocuk işçi sayısı tam olarak bilinmemektedir. Ancak bir takım yerel kaynaklar tarafından elde edilmiş veriler ile tahminler yapılmaktadır. Örneğin Hak İnisiyatifi’nin yerel kaynaklara dayandırdığı tahminlerine göre sadece İzmir lşıkkent Ayakkabıcılar Sitesi’nde yaklaşık 45 bin saya işçisinin çalıştığı düşünülmekte olup bu sayının 5 bine yakınını çocuk işçiler oluşturmaktadır (Hak İnisiyatifi, 2017). Diğer taraftan sayacıların 2017 Eylül ayında yapmış oldukları eylemleri konu edinen görüntüler, gazete haberleri ve belgeseller de dikkate alındığında İzmir’deki tablonun diğer illerle benzeştiğini göstermektedir ki bu da bize sektördeki çocuk işçiliğinin boyutunu gösteren önemli bir göstergedir (Dertli, 2017).

Bu çalışma saya işkolunda (ayakkabı yapımı) çalışan çocuk işçilerin çalışma koşullarını konu edinmektedir. Saya işkolunda çocuk işçiler, bütün gün uyuşturucu madde özelliği taşıyan maddeleri koklayarak, gürültülü, aydınlatma sisteminin yeterli olmadığı, periyodik kontrolleri yapılmayan, koruyucu ekipmanları olmayan makinalarla, düzensiz ve kirli bir ortamda üretim yapmaktadır. Daha da vahimi ise kullandıkları kimyasallardaki en ufak bir dikkatsizlik ölümcül patlama ya da yangının ortasında kalmak demektir (Dertli, 2017: Akdeniz, 2017). Bu durum göz önüne alındığında Türkiye’nin de imzalamış olduğu ILO’nun 182 Sayılı Sözleşmesinde tanımlanan en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliği tanımının saya işkolundaki çocuk işçiler için kullanılması yanlış olmayacaktır. Özellikle de son yıllarda çok sayıda Suriyeli göçmen çocuğun işgücü piyasasına dâhil olması ile beraber, saya tezgâhlarındaki çocuk işçiliği daha da artmıştır. Ucuz işgücü olarak tabir edilen “çocuk işçiliği” saya tezgâhlarında kuralsızlıktan ziyade kural haline gelmiştir (Akdeniz, 2017).

     Bu çalışma saya sektöründe çocuk emeği kullanımını ve çocukların çalışma koşullarını görünür kılmayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda saya tezgâhlarının yoğun olarak bulunduğu İstanbul ilinde 24-25 Nisan 2018 tarihlerinde bir alan araştırması gerçekleştirilmiştir. Araştırma dâhilinde sayacılığın yoğun olarak görüldüğü Aymakoop Sanayi Sitesi ve Mermer Sanayi Sitesine gidilmiş ve çocuk işçilerin çalışma koşulları yerinde gözlemlenerek, 15 saya işçisi çocuk ile derinlemesine görüşme yapılmıştır. Sektörün özelliklerini anlayabilmek için diğer yandan 8 yetişkin saya işçisi ile de görüşme yapılmıştır. Ayrıca konu ile ilgili araştırmalar yapan bir gazeteci ile de görüşme gerçekleştirilmiştir.

     Sosyo-demografik Özellikler

     Yaş, Eğitim ve Aile Büyüklükleri

     Araştırma kapsamındaki çocuk işçilerin sosyodemografik özelliklerine ilişkin bilgiler Tablo 1‘de sunulmaktadır. Buna göre çocukların büyük çoğunluğu 10-14 yaş aralığındadır. Ancak yapılan görüşmelerden, saya tezgâhlarında 8-9 yaşında çocukların dahi çalıştırıldığı bilgisi alınmıştır. Çocuklar eğitim durumu itibariyle ağırlıklı olarak ilkokul düzeyindedir ve çocuklarn tamamının okul çağında olmasına karşın sadece 1 çocuk işçinin örgün eğitimine devam ettiği öğrenilmiştir. Çocukların okula gitmeme sebepleri ise okula gittikleri zaman ya çalışamayacak olmaları ya da daha az çalıştıkları için daha az ücret almalarıdır. Ailelerin geçimini sağlamakta önemli bir rol üstlenen ve çekirdek aile büyüklükleri en az 5 kişiden oluşan çocukların ise çalışmamayı veya daha az ücrete çalışmayı kabul etmeyecekleri bir gerçektir. Yani okula gitmek yerine çalışmak çocuklar için tercih değil bir zorunluluktur. Unutulmamalıdır ki eğitim hakkı temel hak ve özgürlüklerden bir tanesidir. Nitekim anayasanın 42. maddesinde “hiç kimse eğitim hakkından mahrum bırakılamaz” denilmiştir. Fakat araştırma sonucuna bakıldığında çocuklar en temel haklarından içinde bulundukları yoksulluk olgusu nedeniyle mahrum bırakılmışlardır.

 

Tablo 1: Saya İşkolunda Çalışan Çocuk İşçilerin Yaş, Eğitim ve Aile Büyüklükleri

Değişkenler Çocuk sayısı
Yaş  
10-12 yaş 6
13-15 yaş 8
16-18 yaş 1
Eğitim durumları  
Ilkokul 13
Ortaokul 2
Aile büyüklükleri  
5-7 kişi 3
8 kişiden fazla 12

 

 

     Etnik Kökenleri ve Göç

     Araştırma kapsamındaki çocuk işçilerin büyük bir çoğunluğunu (görüşülen 15 çocuk işçinin 13’ünü) Suriyeli çocuklar oluşturmaktadır. Yetişkin sayacılar da saya tezgâhlarında Türk çocuk görmenin zor olduğunu, ayrıca Türk ailelerin çocuklarını sayacılıkta çalıştırmak istemediklerini dile getirmişlerdir. Görüşmelerden anlaşıldığı kadarıyla son 10 yılda saya işkolunda işgücünün etnik yapısında ciddi bir dönüşüm yaşanmıştır. Önceleri Kürt illerinden zorunlu göçe maruz kalan mülksüzleş(tiril)miş Kürt yoksulları saya atölyelerinde yaygın bir şekilde çalışırken, Suriye’deki iç savaş sonrası Türkiye’ye yaşanan Suriyeli göçü işkolunun etnik yapısını değiştirmiştir. Saya atölyelerinin yaygın olduğu kentlere yönelik Suriyeli ucuz işgücü göçü, ücretleri ciddi şekilde baskılayıp yerel işgücünün göçmen işgücü ile ikame edilmesine olanak sağlamıştır. Bu sürecin sonunda ise Türk-Kürt işçiler saya işkolundan çekilmiş ve yerlerini Suriyeliler almıştır.

 

      Çalışma Alanına İlişkin Bulgular

      Saya işkolunda haftanın 6 günü günde 12 saate kadar çalışan çocuk işçilerin ücretleri haftalık 150-350 TL arasında değişmektedir. Bu süre işin yoğunluğuna göre değişmekte, çocuklar iş yoğunluğuna göre hafta sonları dahi çalıştırılmaktadır. Saya işçisi bir çocuk bir aylık çalışmasının karşılığında en fazla 1400 TL kazanabilmektedir ki, bu tutar bile yasal asgari ücretten %30 daha düşüktür (alan araştırmasının yapıldığı dönemde asgari ücret 1600 TL) . Bazı çocuk işçilerin (10-14 yaşlarında olanlar yani kısmen daha küçük olanlar) aylık ücretleri ise yasal asgari ücretin %60’ına kadar gerilemektedir (Aylık 1200 TL). Çalışan bu çocuklar yetişkinlerin yapacağı bütün işleri yapmaktadır. Çocukların istihdamda tercih edilmelerinin temel nedeni de budur. Bu çocuklar ucuz işgücü olmalarının yanısıra iş ortamında sırf etnik kimliklerinden dolayı dışlanmakta, kötü muameleye maruz kalmaktadır. Araştırma sırasında bir atölye sahibinin Suriyeli çocuk işçiler için söyledikleri de çocukların maruz kaldıkları psikolojik şiddete kanıt niteliğindedir. Bu atölye sahibi yanında bulunan çocuğu hiçe sayarak, Suriyeli sayacı çocuklar için şu sözleri söylemiştir:

“Bu Suriyeliler insan değil onları niye araştırıyorsunuz. Onlar zaten iyi olsalardı ülkelerini terk etmezlerdi. Bu da insan değil bunun annesi de babası da. Acımayın onlara. Onlar geldiler ücretler düştü. Bak biz dükkânların kirasını ödeyemiyoruz iki atölyeyi birleştirip çalışıyoruz. Kimin yüzünden bunların yüzünden! Geldiler alt üst ettiler bizi. Bunların hepsini yaz. Yaz ki belki okurlar da ücretleri arttırırlar.”

Başka bir atölye sahibi, daha da insanlık dışı bir söylemde bulunarak, “Bunların hepsini asansöre doldurup yakacaksın geldikleri gibi giderler inşallah!” gibi nefret söylemlerinde bulunmuştur. Bu korkunç sözlerin sebebi ise yukarıda bahsettiğimiz gibi yerli işgücüne ikame olan Suriyeli göçmenlerin ücretlerde yaratmış olduğu baskıdır. Bu atölye sahipleri ücretlerdeki düşüşten çocukları suçlu bulmakta fakat diğer yandan da onların emeğini sömürmekten kaçınmamaktadır!

 

      Güvenli ve Sağlıklı Çalışma Koşulları

      Saya tezgahlarında kullanılan kimyasalların insan vücuduna verebileceği zararlardan kısaca Giriş bölümünde bahsedilmiştir. Nilay Gökkaya Akyol’un Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde yazmış olduğu “Ayakkabı İmalatı Yapılan İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Risklerinin Tespiti ve Kimyasalların Maruziyetinin Belirlenmesi” başlıklı uzmanlık tezinden birkaç örnek vermek konuyu daha anlaşılır kılacaktır. Çalışmada Ankara’da bulunan  küçük ve orta ölçekli dokuz atölyede kimyasal maddelere ilişkin ölçümler yapılmış, sektördeki işçilerin ne kadar sağlıksız ve tehlikeli ortamlarda çalıştıkları ortaya konulmuştur. Çalışmada ayrıca, birinci dereceden kanserojen bir kimyasal olan “benzene” ve ise sinir liflerine zarar vererek n-hekzan nöropatisi olarak nitelenen meslek hastalığına yol açan “N-hekzan” kimyasallarının çoğu işletmede sınır değerin neredeyse 10 katından fazla olduğu tespit edilmiştir (Sınır değeri 3.25 mg/m3, maruziyet değeri 34.98) (Gökkaya Akyol, 2016; Dertli, 2017). Bu bilgilerden sonra bizim de yaptığımız saha araştırmasında çocuklara kullandıkları kimyasalların kendilerine bir zarar verip vermediği ve verebileceği zararlar hakkında bilgi sahip olup olmadıkları sorulmuştur. Çocukların hepsi maddenin kendilerine bir zararı olmadığını, sadece işe ilk başladıklarında kokusundan etkilendiklerini, sonrasında kokuya alıştıklarını söylemişlerdir. Diğer taraftan, çocuk işçiler kullandıkları kimyasalların kendilerine verebilecek zararlar hakkında yeterince bilgi sahibi dahi değildir. Daha kötüsü de 10-11 yaşlarındaki çocuklar sadece kullandıkları kimyasallara ateşle yaklaşmamaları gerektiğini bildiklerini söylemişlerdir. Çocukların kimyasal maddelere maruziyeti sadece solunum yolu ile sınırlı değildir. Saya işkolunda çalışan çocuklar kullandıkları lateks, solüsyon gibi yapıştırıcıları “sırf daha hızlı olsun diye” çıplak elle sürmektedir. Bu nedenle çalışanların solunumun yanı sıra sindirim ve deri yoluyla da kimyasallara maruz kaldıkları görülmektedir. Saya atölyelerinde riskler sadece kullanılan kimyasallarla da sınırlı değildir. Burada saya işçisi çocuklar bıçak, makas, çekiç gibi kesici, delici aletler kullanmakta, makinalarda dikim yapmaktadırlar. Bu çocuklar neredeyse her gün bıçak kesiği, makas kesiği, eline iğne batması gibi iş kazları geçirmekte fakat bunu iş kazasından saymamaktadır. Saya tezgâhlarında denetimin olmadığı ise bir atölye sahibinin “Bu çocuklar ülke vatandaşı değil ki. Hiç bir kayıtları yok zaten. Biz çalıştırmasak başkası çalıştıracak. Biz de ne kazanıyoruz ki onlara ne verelim. Denetim falan görmedim ben. 3 yıldır kendi atölyem var. Zaten denetleseler de bir şey olmaz benim işyeri açma belgem var, vergileri ödüyorum daha ne yapayım. Bu çocuklara ekmek veriyoruz şükür edeceklerine ceza mı verecekler” sözleriyle apaçık gözler önüne serilmektedir.

 

      SONUÇ

      Çocukların her ne sebeple olursa olsun “çalışma hayatında” olması büyük tehlike oluşturmaktadır. Çalışma hayatı, çocukların üzerinde fiziksel, ruhsal ve ahlaki açıdan olumsuz etkiler bırakır. Saya işkolunda çalışan çocuk işçiler ise bu olumsuz etkileri en ağır şekilde yaşayanlar arasındadırlar. Bu çocuklar, bir taraftan eğitim olanaklarından yoksun bırakılmakta, diğer taraftan ise emek piyasasında kötü koşullar altında ve düşük ücretle çalışmak durumunda kalmaktadırlar. Üstelik çocukların maruz kaldıkları istismar sadece de bununla sınırlı değildir. Bu işkolundaki çocukların neredeyse tamamını Suriyeli çocuklar oluşturmaktadır ve bu çocuklar sırf “Suriyeli” oldukları için dışlanmakta, azarlanmakta, her türlü psikolojik şiddete maruz kalmaktadır.

Çocuk işçilerin göç etmeleri nedeniyle içinde bulundukları yoksulluk olgusu ise onları saya tezgâhlarında çalışmak zorunda bırakmaktadır. Göç olgusu yoksulluğu, yoksulluk da çocuk işçiliğini doğurmaktadır. Dolayısıyla çocukların çalışmasına neden olan bu faktörler ortadan kaldırılmadığı sürece çocukların çalışması da engellenemez. Ülkemizde çocuk işçiliğine yönelik düzenlemeler olsa da bu düzenlemeler yetersizdir. Diğer yandan denetim ise yapılmamaktadır. Araştırmanın sonuçları da bu durumu destekler niteliktedir. Bu nedenle var olan denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi, özellikle de Suriyeli çocuklar için acilen yeni denetim mekanizmalarının oluşturulması ve onları çalışmaya mecbur bırakan yoksulluğu ortadan kaldıracak sosyal politika önlemlerinin alınması ve ihlâl edenlerin ise sert yaptırımlarla cezalandırılması gerekmektedir. Aksi takdirde bu çocuklar büyüdüklerinde “eğitim eksikliğinden dolayı iş bulamayan” ya da “evini geçindirecek bir gelire sahip olmayan” bir birey olacak, yine kendi çocuklarının kazanacağı “ek gelire” mahkûm kalacaklardır.

 

 

 

 

 

Kaynakça

Akdeniz, E., “Saya Tezgahlarında Düşe Yatan Çocuklar”, Çalışma Ortamı Dergisi, Sayı:153, 2017, s.5.

Dertli, N., “Saya Atölyesinde Çocuk İşçi Olmak: Zehirle İç İçe, Uykuya Hasret”, Çalışma Ortamı Dergisi, Sayı:154, 2017, s.10-12.

Gökkaya Akyol, N. (2016) Ayakkabı İmalatı Yapılan İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Risklerinin Tespiti ve Kimyasal Maruziyetin Belirlenmesi, Ankara: ÇSGB.

Hak İnisiyatifi (2017) Sayacılık Sektöründe Yaşanan Hak İhlallerine Dair Gözlem Raporu, İstanbul

megep.meb.gov.tr erişim tarihi: 13.05.2018

 

 

[1] Ordu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri ABD Tezli Yüksek Lisans Programı

Tags: , , , ,

Arşivler