İnsanca yaşama hakkı yasalarla, uluslararası sözleşmelerle eşitlik ilkesine dayalı olarak koruma altındadır. Gerçekten öyle midir ya da kimler için öyledir?
Yaşam hakkı eşitlik ilkesine dayanıyorsa çocuk işçiler eşitlik ilkesinin neresinde yer alıyor?
“Çocuk Hakları Sözleşmesi”ne imza atan, konuyla ilgili yasalar çıkaran ülkelerden biri de Türkiye’dir. Türk hükümeti bu yükümlülüğünü anımsamış olacak ki 2018 yılını sessiz sedasız “Çocuk İşçiliği İle Mücadele Yılı” ilan etti. 2018 yılı bitti. Biz de merakla beklemeye başladık. Çünkü çocuk işçiliğinin önlenmesine yönelik uluslararası program (IPEC) kapsamında 4 yılda bir yapılması planlanan TÜİK Çocuk İşgücü Anketi Sonuçları en son 2013 yılında yayımlanmıştı. Yani 5 yılda çocuk işçiliği ile ilgili hiçbir veri, rapor yoktu. Çocuk işçiliğe hayır yılı ilan edilen 2018 yılı sonunda merakla beklenen bir rapor çıktı mı? Hayır. Hükümet 5 yıllık sessizliğini yine sürdürdü.
Peki, sokaktaki insanlar bu konuda ne düşünüyor?
Bu sorunun cevabını alabilmek için bir anket düzenledik. Ankete 126 kişi katıldı. İlk sorumuz şuydu: “Hükümet 2018 yılını çocuk işçiliği ile mücadele yılı ilan etti, bundan haberiniz var mı?”
Ankete katılan 126 kişiden 98 kişi haberi olmadığını söyledi. Haberi olduğunu belirten kişi sayısı ise 28’dir.
Örnek: 1
Yaş: 50 Cinsiyet: Kadın
Eğitim: Üniversite
Meslek : Emekli Öğretim Görevlisi
Bundan haberim var. Ama nasıl, neden var? Sözlü, yazılı, görsel medyadan ya da sokak eylemlerinden falan duymadım. Bir öğretim görevlisi arkadaşım İstanbul’da bu konu ile ilgili toplantıya davet edilmiş. Sanırım bu toplantıyı düzenleyenler, hükümet, ILO ve UNICEF’miş. Toplantı sonunda neler olmuş bilmiyorum.
Örnek: 2
Yaş: 38 Cinsiyet: Erkek
Eğitim: Üniversite
Meslek : Avukat
Haziran’ın 12’si çocuk işçiliğine hayır günü değil mi? Bu nereden çıktı? Peki ne yapılmış bu yıl boyunca?
Anketteki ikinci sorumuz: “Çocuk işçiliğinin kalkması için neler yapılabilir”di.
Anketimize katılan 126 kişinin 120’sinin çocuk işçiliğin kalkması için neler yapılması gerektiği konusundaki önerileri şu şekilde sıralanmıştır:
- Yoksulluğun önlenmesi, gelir dağılımındaki eşitsizliğin giderilmesi.
- İşsizliğin önlenmesi, yeni iş alanlarının açılması.
- Ekonomide dışa bağımlılığın önlenmesi.
- Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması.
- Yatılı okulların çoğaltılması ya da Köy Enstitüleri gibi okullar açılması.
- İlköğretim zorunlu ama gerekli izleme ve kontrol olmadığı için binlerce çocuk okuyamıyor. Denetimin arttırılması.
- Çocuk işçi çalıştırılan yerler daha çok izlenmeli, bu işyerlerine ağır yaptırımlar uygulanmalı.
- Ucuz emek gücü olan çocukları, sömürgeci ülkelerden ve çıkar çevrelerinden korumak için sosyal devlete, medyaya, sivil toplum kuruluşlarına, üniversitelere toplumca baskı yapılmalı.
Örnek: 3
Yaş: 47 Cinsiyet: Kadın
Eğitim: Üniversite
Meslek : Emekli
Aile yoksul ise, işsizlik almış başını gitmiş ise, eğitime ulaşmak hak olmaktan çıkmış ise, holdinglerin oyuncağı olunmuşsa tabi çocuklar ucuz işgücü olur. Sorun çıkar çevrelerinin güdümünde olmamakta yatıyor. Bir zamanlar konu ile çok ilgili olan üniversitelere, gönüllü kuruluşlara, özellikle de siyasal erke, kamuoyuna, basına baskı yapılmalı. İşsizlik, adaletsizlik, gelir dağılımı, yoksulluk, dışa bağımlılık, örgütsüzlük sürdükçe hiçbir şey yapılamaz.
Örnek: 4
Yaş: 18 Cinsiyet: Erkek
Eğitim: Lise
Meslek : Öğrenci
Bunu bana değil 2018 yılını çocuk işçiliği kalksın yılı ilan edenlere sorun. Öneri söylesem kim dinler ki?
Örnek: 5
Yaş: 57 Cinsiyet: Kadın
Eğitim: Üniversite
Meslek : Emekli Öğretmen
“Çocuk işçi ortadan kalksın” tantanasını yapanlar kimler? Tuzu kuru zenginler, sömürge ülkeler. Türkiye’de bu konu ilk kez tekstilde gündeme geldi. “Çocuk emeği var boykot edelim” çığlığı atan ülkeler neden tekstili seçti? Çünkü Türkiye, tekstilde çok iyiydi. Oyun böyle başladı. Çocuk işçiliğine karşı olanlar ucuz emek gücü olan çocukları sömürmeyi bırakmadıkça çocuk işçilik olacaktır. Sosyal devlet bu konuda çıkarılan yasaları ve uluslararası sözleşmeleri yaşama geçirmeli, uluslararası holdingleri ve yerel sermaye ağalarını korumacı olmaktan vazgeçmelidir. Gelir dağılımındaki eşitsizliği gidermeli, işsizliği önlemeli ki çocuklar okula gitsin, çalışmasın.
Vakfımızın internet sayfasına girerseniz ve “Çocuk Emeği’nin Coğrafya Atlası”na bakarsanız, Türkiye’nin de içinde olduğu, Asya, Afrika, Güney Amerika ülkelerinin kıpkırmızı noktalar ile dolu olduğunu görürsünüz.
Peki, sizce Avrupa ve Kuzey Amerika ülkeleri neden bu ülkeler arasında yok?
Bu ülkeler değil mi yıllarca üstü kırmızı noktalarla dolu o ülkeleri sömürenler?
O ülkeler değil mi ucuz emek gücü görüp bütün işlerini sömürdükleri ülkelerdeki insanlara, çocuklara yaptıran?
Onlar değil mi yüzlerine maske takıp eşitlik ilkesine dayalı yasalar, uluslararası sözleşmeler hazırlayıp insan hakları çığırtkanlığı yapanlar?
Yine o ülkeler değil mi sömürdükleri ülkelerin işbirlikçileri ile birlikte “mış gibi” yapıp görkemli toplantılarda çözüm yerine durum saptaması yapıp insanları sayılara döken?
Görkemli projeler yapan, rakamlar yükseldikçe de sanki suçlusu kim bilmiyormuş gibi, suçlu arayanlar. Soruların cevabı açık. Lütfen hedef şaşırtmaya çalışanların oyunlarına gelmeyelim. Bertolt Brecht’in dizeleriyle:
“Onlar, dağları ve deryaları
bir kere olsun görmemişlerdi
bitirdikleri gün ömürlerini şu yeryüzünde
akşamları çok yorgunlar, halleri yok
nereden gelip nereye gittiklerini düşünmek için
küçükler, yoksulluklarını düşünmedikçe
hiçbir çıkar yol bulamayacaklar
ama hiçbir çıkar yol
bizce en iyisi, kalkmak
vazgeçmemek için kırıntısından bile yaşamın
yeter artık demektir
karşı çıkmaktır var gücümüzle acıyı doğuranlara
yaşanır hale getirmektir
bütün insanlara dünyayı”
(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)