ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ LABORATUVARLARINDA İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

 

Giriş ve Amaç:

Ülkemizde ve dünyada iş kazaları ve meslek hastalıkları hızla artmaktadır.  Buna bağlı olarak yapılan araştırma ve geliştirmeler sonucunda insanların iş sağlığı ve güvenliği farkındalıkları artmakta ve gerekli önlemlerin alınmasıyla iş kazalarının ve meslek hastalıklarının büyük oranda hatta tamamen önlenebildiği anlaşıldığı için iş sağlığı ve güvenliği önlemleri önemli hale gelmektedir. Ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı değişerek önemli zorunluluklar getirmiştir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre artık özel kuruluşların yanı sıra kamu kuruluşlarının da iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini sağlamaları ve devam ettirmeleri zorunlu hale gelmiş, kamu kuruluşları olan üniversitelerde iş sağlığı ve güvenliği çalışmaları başlamıştır. Özellikle laboratuvarlar ve atölyeleri barındıran fakültelerde ve yüksekokullarda iş sağlığı ve güvenliği önlemleri daha büyük bir öneme sahiptir. Çalışanların yanı sıra öğrencilerin de güvenliğini sağlamak amacıyla öncelikle ortamda bulunan tehlikeler ve bunlardan kaynaklı risklerin belirlenmesi gerekmektedir. Bu amaçla risk değerlendirmeleri yapılmalı, belgelendirilmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır.

Laboratuvar çeşitli aşındırıcı, alevlenebilir, reaktif ve zehirli materyaller ile, biyolojik tehlikeler, radyoaktif tehlikeler, soğutucu kimyasal maddeler, basınçlı ve vakumlu sistemler, cam malzemeler, elektriksel ve mekanik fiziksel riskler içeren bilimsel araştırma ve deneylerin yapıldığı bir çalışma ortamıdır (Toronto Üniversitesi, 2012).

Çevre mühendisliği bölümleri de çeşitli tehlikeleri içeren laboratuvar altyapılarına sahiptir. Buralarda yürütülen deneyler, projeler ya da her zamanki analizler sürecin de çalışanlar birçok riskle karşı karşıyadırlar.

Çevre mühendisliği laboratuvarlarındaki risklerle ilgili özellikle ülkemizde araştırma yapılmamıştır. Oysa konusu çevre olan bu bölümlerin laboratuvarlarında toprak, atık su, katı atık, atık su çamuru gibi biyolojik materyaller rutin çalışma materyallerini oluştururlar. Bu materyallerin analizleri ve deneyler sırasında birçok kimyasal, biyolojik ve fiziksel risklerin yanı sıra ergonomik ve psikososyal etmenler de çalışanların sağlığı ve güvenliği açısından önemlidir.

Risklerin belirlenebilmesi için risk değerlendirmesi yapılmalıdır. Risk değerlendirmesi risklerin olma olasılığının ve insan sağlığı ve güvenliği üzerindeki etkilerinin belirlendiği ve gerekli önlemlerin tanımlandığı analitik bir yöntemdir. Kullanılacak olan risk değerlendirme yöntemleri karar verme prosedürüne ve iş tipine bağlı olarak değişmektedir. Tehlike ve işletilebilirlik analizi yöntemi (HAZOP), 5 x 5 matrisi, Hata Ağacı Analizi, Olay Ağacı Analizi ve Hata Türü ve Etkileri Analizi (HTEA) risk değerlendirme yöntemlerine örnek verilebilir (Silvianita, Khamidi, & John, 2011).

Bu çalışma Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü laboratuvarlarındaki risklerin önlenebilmesi için etmenlerin ortaya konması ve uygun yöntemlerin belirlenebilmesi amacıyla yapılmıştır.

Yöntem:

Çalışma kapsamında, laboratuvarlardaki riskleri belirlemek için DEÜ İş Sağlığı Araştırma ve Uygulama Merkezi (İSAMER) tarafından geliştirilen ve DEÜ İş Sağlığı ve Güvenliği Projesi kapsamında kullanılan risk değerlendirme yöntemi ve Hata Türü ve Etkileri Analizi (HTEA-FMEA) yöntemi kullanılmıştır. DEÜ risk değerlendirme yöntemi, klasik 5 x 5 yönteminin gereksinime göre biçimlendirilmiş kısmen nicel kısmen nitel özellikler taşıyan bir yorumudur. Bu yöntem, çalışanların bir gün içerisinde o ortamda ne kadar bulunduklarını ve var olan mühendislik, yönetsel ve kişisel koruma önlemlerini dikkate alarak uygulanmaktadır. Bu yöntemin seçiminde yöntemin geçerliliğinden ziyade yöntemin işlevselliği ve soruya cevap verip vermemesine dikkat edilmiştir. Yöntem geçerliliği risk analizi sürecinde sorunlu bir alandır.  Geçerlilik çalışmaları, özellikle son yıllarda artmakla birlikte, doğası gereği öznelliğin ön plana çıktığı risk değerlendirme süreçlerinde geçerliliğin çalışılmasından çok kapsam ve soru üzerinde durulması ve seçilecek yönteme buna göre karar verilmesi daha uygundur. Bu yöntem hem üniversite kapsamında diğer laboratuvarlarda uygulanmış ve verimli sonuçlar elde edilmiş olup hem de çalışanın çalışma ortamında bulunma süresi ile alınan önlemleri bir bütün olarak ele aldığı için seçilmiştir. Diğer yandan olasılık, şiddet ve saptanabilirlik ögelerinin kullanıldığı HTEA yönteminde saptanabilirlik faktörü ile çalışanların farkındalıkları ve riskin görünebilirliği değerlendirilmiştir. Tehlikenin çalışan tarafından farkındalığının gözlenebilmesi için bu yöntem seçilmiştir.

Bunlara ek olarak, laboratuvar çalışanlarının iş sağlığı ve güvenliği hakkındaki farkındalıklarını saptamak ve günlük uygulamalarını anlayabilmek amacıyla çalışanlara ve yöneticilere anket uygulanmıştır.

Bulgular:

Risk değerlendirmelerinin sonucunda bakımları ve kontrolleri yapılmayan oksijen ve azot tüplerinin ve laboratuvar ortamında açıkta bulundurulan kimyasal karışımlar gibi yanıcı ve patlayıcı kimyasalların çok önemli tehlike kaynakları olduğu ve bunların kullanımının ciddi sağlık sorunlarına ve yaralanmalara sebep olacağı ve kontrolünün zor olduğu tespit edilmiştir. Oksijen atmosferik basınçta toksik değildir ancak yanmayı başlatma ve hızlandırma etkisi vardır; bu sebeple yanıcı/parlayıcı gazlarla birlikte depolanmamalı ve yağ, gres veya yağlayıcı maddeler ile etkileşime girmemelidir. Azot ise yanıcı ve toksik olmayan, renksiz ve kokusuz bir gazdır fakat kapalı ortamdaki solunum için gerekli oksijeni uzaklaştırabilir. Bu sebeple çalışanlarda anlık bilinç kaybına ve akabinde ölüme neden olabilirler (Kendir, 2013).  Özetle tüplerin bakımı ve kontrolü çalışanların sağlığını korumak için önem arz etmektedir. Laboratuvarda bulunan kimyasal karışımlar özelliklerine göre tehlikeleri değişmekle birlikte genel olarak patlama/ yangınlara neden olabilmekte, uygun saklama koşulları sağlanmadığı için özellikle gaz çıkışı olan karışımlar kapalı olarak bulundukları kaplarda sıkışarak patlayabilmekte ve çalışanların solunum yollarında, gözlerinde ve ciltlerinde yanmalara ve tahrişlere sebep olabilmektedirler.   Benzer şekilde asitler ve alkoller başta olmak üzere çeşitli kimyasalların sürekli olarak çalışma ortamında depolanması ve uygun dolapların olmaması çalışanlar açısından risk oluşturmaktadır. Asitler ve alkollerden çıkacak buharlar gözlerde, deride ve solunum yollarında tahrişe sebep olabilir ve özelliklerine göre patlama ve yangına yol açabilirler. Ayrıca elektrik- elektromanyetik alan çalışanlar üzerinde stres oluşturduğu için önemli fiziksel risklerdendir.

Kesici- delici aletlerle çalışmak, çeşitli laboratuvar ekipmanları sebebiyle solunum-aerosol-damlacığa maruz kalmak, atık su, atık su çamuru, katı atık, mikroorganizmalar ve kirlenmiş toprak ile çalışmak çevre mühendisliği laboratuvarları için çok önemli risklerdir. Çünkü bu etkenler özellikle koruyucu aşılaması olmayan çalışanlarda çeşitli enfeksiyon hastalıklarına yol açabilmektedir.

Uygunsuz duruşta çalışmak çalışanlarda kas- iskelet sistemi rahatsızlıklarına neden olabilmektedir. Düzensiz çalışma ortamı ve özellikle deney ve analiz malzemelerinin yıkandığı alanlarda ıslak zemin nedeniyle düşme riski hızla önlem alınması gereken ögeler arasındadır. Biyolojik materyale temas etme bu tür laboratuvarlar için dikkat edilmesi gereken unsurlardandır. Ayrıca sabit olmayan dolaplar ve diğer malzemeler dolayısıyla olabilecek cisim çarpması çalışanlar için bir başka riski oluşturmaktadır ve cisim çarpması sonucu yaralanmalar ve ölümler görülebilir. Sabit olmayan dolaplar yangın ve deprem gibi acil durumlarda devrilmeleri sonucu acil çıkış yollarını kapayabilir ve çalışanları çıkışını engelleyebilir. Uygun koşullarda depolanmayıp laboratuvar ortamında bulunan kimyasallar ve numuneler tarafından neden olunabilecek ve çeker ocağın havalandırmasının çalışmadığı durumlarda meydana gelebilecek zehirlenme Çevre Mühendisliği Laboratuvarlarında gerçekleşebilecek olası kazalardandır. Yeterli sayıda çeker ocak olmadığı ve var olan çeker ocakların da çalışılırken kullanılmaması çalışanlar için risk oluşturmaktadır.

Çalışan sayısının yetersizliğinden ve zaman kısıtından dolayı hızlı ve yoğun çalışma önemli psikososyal etmenlerdendir. Bu tür psikososyal etmenler çalışanlarda stres ve baskı oluşturmakta hata yapma olasılıklarını arttırmakta ve sonuç olarak kazalara neden olabilmektedir. Güvenlik önlemi olarak yangın söndürücüler ve göz-vücut duşları konulmuş durumdadır fakat periyodik bakımları ve kontrolleri takip edilmemektedir. Acil durumlarda, kontrolü yapılmadığı için yangın tüpleri ve göz-vücut duşları çalışamayabilir ve ayrıca göz-vücut duşlarının içerisinde periyodik olarak su akıtılmadığı için biriken tortuların kendisi yeni bir tehlike oluşturabilir. Ortam düzeninin ve temizliğinin de yetersiz olduğu gözlemlenmiştir. Bu durum hem kazalara neden olabilmekte hem de çalışan sağlığını etkileyebilmektedir. Çalışanların giysilerini değiştirebilmeleri için bir soyunma odaları veya bir dinlenme alanları da bulunmamaktadır.

Eldiven (latex) ve toz maskesi gerekli miktarda laboratuvar yönetimi tarafından sağlanmaktadır, fakat koruyucu gözlük ve filtreli yarım yüz maskesi gibi kişisel koruyucu donanımlar düzenli olarak sağlanmamakta ve bakımları yapılmamaktadır.

Laboratuvarlardaki bütün çalışanlar tüm tehlikeler hakkında yeterli farkındalığa sahip değildirler. Çalışanların ortam ve koşulların riskleri tehlikeleri ile ilgili bilgilendirilmemiş olmaları bunun temel nedeni olabilir. Buna ek olarak çalışanlar acil durumlarla ilgili bir tatbikata katılmadıklarını ve düzenli bir iş sağlığı ve güvenliği eğitimi almadıklarını ifade etmişlerdir.

Sonuç ve Öneriler:

Çalışanların farkındalıklarını arttırmak için eğitimler ve olası acil durumlar için tatbikatlar hiç bekletilmeden gerçekleştirilmelidir. Ayrıca çalışma ortamlarında iş sağlığı ve güvenliği talimatlarının ve kuralların görünür biçimde yer alması da duyarlılığı artıracaktır. Laboratuvarda kimyasallardan ve numunelerden kaynaklı kimyasal ve biyolojik risklerin önlenebilmesi için çalışılan örneklerle (atık su, atık su çamuru, katı atık, mikroorganizmalar ve kirlenmiş toprak) ilgili süreçlerin tanımlanması gerekmektedir. Laboratuvarlarda numuneler ve kimyasallardan kaynaklı biyolojik ve kimyasal riskleri azaltmak için örnekler ve tehlikeli maddeler için uygun bir depolama sağlanmalıdır. Bu maddelerle çalışılırken çeker ocak ve biyogüvenlik kabini gibi araçların kullanımı sağlanmalıdır. Çalışanları biyolojik risklerden korumak için çalışma ortamı ve ekipmanı, analizler ve deneyler sonrasında temizlenmeli ve dezenfekte edilmelidir. Ayrıca laboratuvar ortamının düzenli temizliği sağlanmalıdır. Çalışanların periyodik sağlık kontrolleri gerçekleştirilmeli ve Hepatit A ile Hepatit B virüsü bağışıklaması için koruyucu aşıları yapılmalıdır.

Oksijen ve azot tüplerinin de testleri tedarikçi firma tarafından her dolum sırasında periyodik olarak yapılmalı, uygun koşullarda depolanmalı ve gazların kullanımı için kaliteli regülatörler kullanılmalıdır. Ortam düzensizliğinden kaynaklı kazaları önlemek için gerekli depolama yerleri oluşturulmalı ve sabit olmayan dolap ve raflar sabitlenmelidir. Islak zeminden kaynaklı düşmeleri önlemek için zemin hemen kurulanmalı ve uyarı levhası konulmalıdır. Güvenlik önlemleri de gözden geçirilerek yangın tüplerinin ve göz-vücut duşlarının periyodik bakımları yapılarak acil durumlara hazır halde tutulmalıdır.

Laboratuvar çalışmaları için gerekli eldiven, maske, gözlük gibi kişisel koruyucu donanımlar düzenli olarak sağlanmalı, bunlarla ilgili talimatlar laboratuvarlarda görünür yerlere asılmalı ve filtreli maske gibi bakım gerektiren ekipmanların bakımları sağlanmalıdır.

Özet olarak çevre mühendisliği araştırma laboratuvarları çalışanlar açısından birçok sağlık ve güvenlik riski içermektedir. Çalışanlar için uygun laboratuvar ortamını sağlamak için bütün riskler dikkate alınmalı ve mühendislik, yönetsel ve kişisel koruyucu önlemler birlikte ele alınmalıdır.

Kaynakça

Kendir, D. (2013). Basınçlı gaz tüpleri ile güvenli çalışma. Ankara: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı.

Silvianita, Khamidi, M. F., & John, K. V. (2011). Critical review of a risk assessment method and its applications. International Conference on Financial Management and Economics, Signapore, s. 83-87.

Toronto Üniversitesi. (2012). Laboratuvar Güvenlik Rehberi. Toronto: Toronto Üniversitesi.

(*) Araştırma Görevlisi, Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü

(**) Öğretim Üyesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı

Tags: , , ,

Arşivler