Çalışma Ortamının Belgesi: İş Cinayetleri Almanağı 2013

 

“Sorumlular sorumluluklarını yerine getirsin, işçi hayatı bu kadar değersiz ve ucuz olmasın.”

Adalet Arayan İşçi Aileleri

Türkiye’de çalışma ilişkilerinin sağlık, güvenlik ve çevre boyutu ihmal edilegelmiştir. Hükümetlerin yanı sıra sendika ve demokratik kitle örgütlerinin de konunun önem ve aciliyetini yıllara dayalı olarak yeterince kavradığını söylemek pek mümkün gözükmemektedir. Yukarıda alıntıladığımız çağrının çalışma yaşamına dönük bütünlüklü bir karşılığı yasa yapıcı tarafından yerine getirilememiş ve farklı kademelerdeki kamu otoriteleri sorunu çözememiştir. Öte yandan, konunun muhatabı olması beklenen, sendika, demokratik kitle örgütleri ve akademiyi de içerecek şekilde, duyarlı kamuoyunun, konunun kitleselleşebilmesini başarılı bir biçimde yerine getirebildiğini söylemek de çok olanaklı gözükmemektedir. Buna karşın özellikle, 2000’li yılların, bu alanda önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönem olduğunu söylemek sanırız yanlış olmayacaktır. Elinizde tuttuğunuz dergi ve yayıncısı Fişek Enstitüsü’nü de içerecek şekilde, TTB, TMMOB ve kimi sendikalar, konunun önemini çeşitli platformlarda daha güçlü bir biçimde dile getirmiştir. Ayrıca yine bu dönemde, çeşitli işkolu ve sektörleri de içerecek şekilde oldukça önemli bilimsel çalışmalar yapılmış; çeşitli bir araya gelişler ve örgütlülükler oluşturulmuştur.

Ancak bunun arkasında yatan nedenlere odaklanıldığında, genel olarak kendiliğinden gelişen bir bilinç düzeyini değil, Türkiye’yi Avrupa’da 1.; dünyada ise Hindistan ve Rusya’dan sonra 3’üncü yapan iş kazaları/iş cinayetleri olgusunun varlığını görmekteyiz. 2000’li yıllarda Türkiye’de çalışma ilişkileri değerlendirilecekse, konunun işçi sağlığı boyutunun emek tarihi açısından kara bir dönem olarak yazılacağı görülmektedir. 2002-2012 yılları arasında, iş cinayetlerinde yaşamını yitiren 10 binden fazla, 2012 yılında ölen en az 878 ve 2013’te ise ölen en az 1235 işçi, bu kara tablonun nicel göstergeleri olarak emek tarihindeki yerlerini almıştır. 13 Mayıs 2014’te Soma’da yaşanan maden faciası ve yaşamını yitiren 301 işçi, tablonun kara renginin üzerine kömür karası ile bir kat daha çekmiştir. Şimdiden 2014 yılında iş cinayetlerinde yaşamlarını yitiren işçilerin sayısının 2013’ü geride bırakacak biçimde 1000’in çok üstüne çıkacağı tahmin edilebilir. Burada, kitap tanıtım köşesine konuk edeceğimiz, İş Cinayetleri Almanağı 2013’ün “Sunuş” kısmında, 2012 yılı almanağına, “Böyle bir almanağa bir daha ihtiyaç duyulmamasını umut ediyoruz” temennisi ile başlanıldığı anımsatılsa da, özellikle Soma sonrası Türkiye’de, İş Cinayetleri Almanağı’nın, üstelik daha da hacim kazanarak yayın hayatına devam edeceği anlaşılıyor.

Madalyonun bir yüzünde bu gelişmeler yaşanırken, diğer yüzünde ise, çalışma ilişkilerinin sağlık, güvenlik ve çevre boyutunu merkeze yerleştiren kimi örgütlenmelerin, çalışmaların, yayınların ve etkinliklerin, buruk da olsa sevindirici bir gelişim gösterdiği de gözlemlenmektedir. İşte İş Cinayetleri Almanağı 2013 bu yayın ve çalışmalar arasındaki anlamlı ve önemli yerini aldı. 1umut Yayınları’nca basılan ve Adalet Arayana Destek Grubu tarafından hazırlanan kitap, pek çok destekçisi ile önemli ölçüde, iş cinayetlerinde yakınlarını yitiren ailelerin adalet arayışı sürecinin bir ürünü olarak beliriyor. Nitekim, “Ailelerin Adalet Mücadelesinden Kesitler” ve “Vicdan ve Adalet Nöbeti” başlıklı bölümler, yaşamlarını yitiren işçilerin ailelerinin 2013 yılındaki mücadelesini belgeliyor.

Almanak, sunuş ve ailelerin seslenişini içeren iki bölümün ardından, 2013 yılında yaşanan iş kazalarını belgeleyen bir bölümle devam ediyor. Bunları, “‘İş Kazası’ Durumunda Ne Yapılmalıdır?”, “’Meslek Hastalığı’ Nedir?”, “Ailelerin Adalet Mücadelesinden Kesitler”, “Vicdan ve Adalet Nöbeti” ve son olarak “Sektörden Röportajlar” başlıklı bölümler izliyor.

Önemli bir çaba: Belgeleme

2013 yılında yaşanan iş kazalarını belgeleyen bölüm, yaşanan kazaları aylar temelinde, gün gün serimlemesi nedeniyle oldukça dikkat çekici. Bu belgeler ışığında belirli değişkenler bakımından bir nicel dağılım da çıkartılmış. Buna göre, 2013 yılı için ölümlü iş kazalarının aylara göre dağılımına bakıldığında, özellikle yaz aylarında yükselen bir eğilim gözlemlenmekte. Bunun inşaat sektörünün canlanması ve çoğunlukla trafik kazası biçiminde yaşanan mevsimlik tarım işçilerinin toplu iş kazaları nedeniyle yıllara dayalı genel eğilim ile uyumlu olduğu söylenebilir. Kitapta, iş kazası ve meslek hastalığı sonucu yaşamını yitirenlerin yaş gruplarına göre 2008- 2012 yıllarını içeren bir dağılımı da sunuluyor. 2013 yılı için de benzer bir veri bulunmakta; burada birikmenin esas olarak 28-50 yaş aralığında olduğu görülüyor. 2013’te iş kazalarında ölenlerin iş kollarına göre dağılımı da belgelenmiş durumda. İnşaat ve yol; tarım ve orman; taşımacılık; ticaret, büro, eğitim ve sinema; maden dikkat çeken iş kolları arasında. İl bazında bakıldığında ise, iş kazalarının en çok yaşandığı il olarak İstanbul açık fark ile öne çıkıyor.

Kitap, iş kazası durumunda ne yapılması gerektiği ile ilgili bilgilendirici bir bölüm ile devam ediyor. Bunun oldukça önemli olduğunu düşünüyoruz; çünkü gerçekleşme biçimi ile itibarıyla büyük bir sosyal haksızlık olarak yaşanan iş kazalarına ilişkin sosyal haklarımız konusunda bilgilenmeye gereksinimimiz var.

Kitapta yer alan bir diğer bölüm, İş ve Meslek hastalıkları Uzmanı İbrahim Akkurt ile yapılmış bir söyleşi, meslek hastalıkları konusunda kapsamlı bir bilgilendirmeyi içeriyor. Bunu kot kumlama işi ve etrafında oluşan ölümlü meslek hastalıkları ile ilgili yine Akkurt ile yapılmış bir söyleşi izliyor.

Adalet arayışı…

İş kazalarında yakınlarını yitiren ailelerin adalet mücadelesinden kesitler sunan bir sonraki bölümde ise, söz konusu mücadele çoğunlukla olay ve davalar temelinde sunuluyor. Davutpaşa, BEDAŞ işçisi Erkan Keleş, Ostimİvedik patlamaları, Van-Bayram Otel, Esenyurt çadır yangını, set işçisi Selin Erdem, Zonguldak/Kozlu ve Karadon, Muğla/Milas-Güllük, Eren Eroğlu, Afşin-Elbsitan Termik Santrali Göçüğü, ev işçisi Fatima Aldal, Adana Kozan baraj faciası, Erzurum/Aşkale TEDAŞ olay ve davaları, olaylarla ilgili gazete kupürleri ile de belgelenerek adalet mücadelesinin gündemleri olarak anlatılıyor.

Kitapta, yıl dönümleri ve anmaların ardından, her ayın ilk Pazar günü saat 13.00’te Galatasaray Meydanı’nda tutulan Vicdan ve Adalet Nöbetlerine de yer veriliyor. Yaşanan her bir iş cinayeti çerçevesinde tutulan nöbetler ve bu tutulan kimi nöbetlerle ilgili ulusal basında yer alan röportajlar kitabın sayfalarına taşınmış durumda. Bu noktada, neden bu nöbetleri tuttuklarına ilişkin Adalet Arayan İşçi Ailelerine sözü bırakmanın daha anlamlı olduğunu düşünüyoruz:

“Hayatını kaybeden yakınlarımıza karşı vicdani sorumluluğumuzu yerine getirmek, kaybettiğimiz yakınlarımızın istatistikten ibaret olmadıklarını hatırlatmak, ekmek paralarını kazanırken, patronların kâr hırsı, devlet kurum ve görevlilerinin denetimsizliğinden doğan ihmal sonucunda hayatlarını kaybettiklerini, umutları, hayalleri, sevdikleri olduğunu anımsatmak için bir aradayız.”

Kitapta son olarak, enerji, ev işçiliği, inşaat, tersane, maden, tarım iş kolu ve sektörlerini içerecek şekilde, alanın temsilcileri ile gerçekleştirilen söyleşiler yer alıyor.

İş Cinayetleri Almanağı 2013, bu içerik ve yapısı ile Türkiye’de üretim ortamı ve çalışma yaşamının ölüm ve hastalık üreten doğasını belgeleri ve bizzat bu ölüm ve hastalıkları deneyimlerin ve onların yakınlarının dili ve sözü ile ortaya koyuyor. Bu çalışmayı ve bu çalışmayı yaratan adalet arayışını, geleceğin ölümsüz ve hastalıksız üretime katılma koşullarının oluşumunun önemli bir parçası olarak değerlendirmek yerinde olacaktır.

 

* Ankara Üniversitesi SBF Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, Arş. Gör.

(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)

Tags: , , , ,

Arşivler