Bir Barış Çağrısı: Damdan Düşen Halden Bilir

Nasreddin Hoca, “Damdan Düşen, Halden Bilir” sözüyle, deneyimleri göz ardı edenleri eleştirir; onların getirdikleri çözümlerin yetersizliğini vurgular. İki büyük dünya savaşı yaşamış olan Dünya’nın bu acı deneyimi, birçok dersler çıkarılan bir evredir.
Barış ile ilgili en önemli üç belge hemen 2.Dünya Savaşı’nın sonunda imzalandı. Her satırı derslerle dolu ve bir daha savaş olmamasının yolunu gösteren belgelerdi bunlar:
1. Birleşmiş Milletler Antlaşması (1944)
2. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Statüsü (1948)
3. Philadelphia Bildirgesi (1944)
Birleşmiş Milletler Antlaşması, daha söze başlarken çok önemli saptamalarda bulunuyordu: “Bir insan yaşamı içinde insanlığa iki kez tanımlanamaz acılar getiren savaş felaketinden gelecek kuşakları korumak” amacıyla beş temel ilkesini sıralar:
• Barışı korumak
• İnsan haklarına saygı
• Bireyler ve uluslararasında eşitlik
• Adalet ve hukuka saygı
• Demokrasi ve özgürlük içinde ekonomik ve sosyal refahı yayma.”
Bu beş temel ilkeyi birbirinden kopartarak ele almaya olanak yoktur. Bu gerçek, kendisini, en iyi biçimde Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) Statüsü’ne (1948) ilişkin ve Türkiye tarafından da aynı yıl kabul edilen belgenin girişinde ortaya koymaktadır:
“Evrensel ve sürekli barış, ancak sosyal adalet temeli üzerinde kurulabileceğinden,
Birçok kişiler için adaletsizliğe, yoksulluğa ve yoksunluğa neden olacak çalışma koşullarının var olduğu ve bunun ise dünya barışını ve ahengini tehlikeye sokacak şekilde bir hoşnutsuzluk oluşturduğu ve bu koşulların, örneğin, çalışma saatlerinin düzenlenmesi, … işsizliğe karşı savaş, uygun yaşama düzeyi sağlayacak bir ücretin garanti edilmesi, işçilerin genel ve mesleki hastalıklara ve iş kazalarına karşı korunması, çocukların, gençlerin ve kadınların kollanması, … mesleki ve teknik öğretimin örgütlendirilmesi ve bunlara benzer başka önlemler bakımlarından düzeltmeler yapılması gereği ivedilik gösterdiğinden;
Gerçekte insancıl olan bir çalışma koşulunun, herhangi bir ulus tarafından kabul edilmemesi, kendi ülkelerinde çalışanların durumlarını iyileştirmeyi isteyen başka ulusların çabalarına engel oluşturur.”
İkinci Dünya Savaşı henüz sonlanmadan yayınlanan Philadelphia Bildirgesi tam bir yol göstericidir; doğaldır ki anlayana. Birçok altın değerindeki öğütlerinden üçünü aşağıya alıyoruz:
• Gereksinen herkese temel gelir ve kapsamlı sağlık bakımını kapsayan sosyal güvenlik önlemlerinin yaygınlaştırılması,
• Nerede olursa olsun, yoksulluk, tüm insanlığın refahı için tehlikedir.
• Yokluğa karşı savaşım, her ulus için, amansız bir kararlılık, ortak refahı geliştirmek üzere, sosyal ortakların ve ulusların uyumlu çabaları ile verilmelidir.
Aradan 70 yıl geçti. O savaşların yol açtığı yıkımlar unutuldu. Özellikle 1970’lerden başlayarak (savaşın üzerinden 25 yıl geçtikten sonra) ve 1980’den sonra yoğunlaşarak, küreselleşme politikalarına yönelindi. Bu dönemde damdan düşmeyen çoğalmaya başlamıştı; yokluk ve yoksulluk, göç dalgası, nefret ve hoşgörüsüzlük, adaletsizlik ve öngörüsüzlük artmaya başlamıştı. İnsanların büyük bölümü “aptal”casına ellerindekinin değerini bilemedi ve bölgesel savaşların tutsağı; küresel egemenlerin oyuncağı oldu. Bugün artarak dünyayı sarma eğilimi gösteren terör, savaşın yeni biçimi… Nedenleri ve kökeni, 1944’lerde dünya uluslarının ortaklaşa saptadıkları ile aynı… Çözüm reçetesi de öyle.
“Damdan düşmeden halden anlamak gerek”. Bir an önce sosyal politikayı baş tacı yapmak gerek.

* Prof. Dr., Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Genel Yönetmeni ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü – İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)

Tags: , ,

Arşivler